Küçüklüğünde Atari Oynayan Nesil ile Elinden Tableti Düşürmeyen Nesil Arasındaki 15 Temel Fark
"Bi bak bakalım adaptör ısınmış mı?"
90'lı yıllarda çocuk olanlar için cennetten yeryüzüne düşmüş en büyük nimetti Atari.
Anne, babalar tarafından; 'okul katili', 'televizyon düşmanı', 'kardeşlerin arasına nifak tohumları sokucu' gibi sıfatlarla anılan ama hepimizin hayal gücünü alıp yıldızlar arası seyahate çıkaran buluştu; atari.
Sabah erkenden hayaliyle uyandıran, okuldayken derste geçemediğimiz bölümü geçme stratejileri planlatan, kardeşi oynatmamak için bin bir dalavereler kurduran...
Pek çok neden sayabilirdik atari oynamak için.
Adaptörün ısınması en büyük kabustu bizim için.
Ama şimdi öyle mi. Tablet ve akıllı telefon nesli bu kültürden çok uzakta. Bazılarımız da akıllı telefonların esiri olsak da, atari oynamanın tadı hiçbir şeyden alamıyoruz.
Ama şimdiki 'tablet nesli' ne yazık ki bu ayrımın farkını anlayamayacak.
Peki bakalım; şimdiki nesil neler kaçırmış, biz neler kazanmışız, Atari sayesinde.
1. 9999999 oyunun bir kasetin içerisine sığdırılabilme fikri
2. Kablolu tabancayla nişan almak VS Dokunmatik ekran
3. "GAME OVER"
Hep kaybeden bir nesil olmamızın temel nedeni bu atari oyunlarıdır aslında. Kaybetmemize rağmen üst üste sekiz milyon kez başarmayı denememizin sebebi de.
Şu hayatta hiçbir cümle ile gelmemişizdir, 'Game Over' cümlesiyle karşı karşıya geldiğimiz kadar.
Tam geçmek için saatlerce uğraştığın bir bölüm sonu canavarını geçersin de saçma sapan bir şeye çarpar ölürsün ya, he işte tecrübeyle sabit hayat da bizim için hep öyle olmuştur. Zorlu sınavları geçip, saçma sapan şeylere takılıp kaybetmişizdir. Ama kaseti çıkarıp, tekrar takıp oyuna en baştan başlamayı da bilmişizdir.
Ama tabletten, akıllı telefondan oyun oynayan çocuklar, çocuklarımız her saniye başı oyunu kaydedip, yandıkları yerde 2 sn öncesinden açıp devam ediyorlar. Onlar için en baştan başlamak yok. Bu yüzden hep kolaya endeksliler, her şeyden hemen sıkılıyorlar. Valla bak bundan.
4. Sevdiğimiz kızın peşinden koşmadık Prenses'in peşinden koştuğumuz kadar.
'Muslukların gücü adına, mantar tanrısı ve onun kutsal yıldız savaşçısı. Ben Mario'yum. Prenses'e aşık olan bir tesisatçı. Şİmdi onu ejderhanın elinden kurtarmaya gidiyorum, nasıl olsa memlekette prens yok.' prensibiyle yola çıktık biz de Mario ile beraber. Kah uçan kaplumbağaları öldürdük kah mermi atan bulutlardan kaçtık. Ama yılmadık. Gittik kurtardık prensesi kötü ejderhaların elinden ama bir kuru teşekkürden başka bir şey alamadık.
Gerçek hayatta böyleydi işe hep bizim için. Kurtardığımız prensesleri ertesi gün aynı ejderhanın koynunda yakaladık.
Tablet ve akıllı telefon nesli ise bilmez Mario falan. 3 canları olsa vermezler birini prenses için. Angry Birds'de kuş fırlatıyorlardı bir ara domuzlara, o da kalmadı artık. Şimdi dönen bir çemberin etrafına bir şeyler yerleştirmeye çalışıyorlar. Dönen dünyaya hiçbir şey tam yerleşememişken.
5. Hani piksel piksel bakardın ya bize, Chun Lee. Dayısının oğlu Ryu'dan yemiştik hepimiz aduketi.
İki kol olurdu yan yana otururduk halıya, arkadaşımızla ya da kardeşimizle. Dhalsim'in kolu uzundu. Ryu'nun aduketi fena. Chun-Lee'nin tekmeleri zalım. Muhabbet ederek oynardık. Şimdi çoook farklı versiyonları çıktı. Street Fighter 22430 falan. Ama hiçbirinin tadı o ilk oynadığımız Street Fighter gibi olmadı. O heyecanı bize yaşatmadı.
6. Ben senin viraj alabilme ihtimalini sevdim be F1.
Araba yarışlarının, araba yarışları olduğu zamanlar. Getir Micheal Schumacher'i o bile bitiremez şu oyunu.
3 bölüm geçene B sınıfı ehliyeti direk veriyorlarmış diye söylentiler çıktıydı.
Şimdi tableti sağa sola çevirerek kullanıyorlar arabayı. 300 kere kaza yapıyorlar yine de arabada en ufak bir çizik bile olmuyor. Biz bununla çalılara çarpsak araba patlardı be patlardı! Sonra yeniden başlardık tabi.
7. Baloonfight'le uçardık, bulutların şimşeklerine takıldık.
Ağaçkakana benzeyen ama balonla uçan kuşlar, bizim balon yapıp onunla uçtuğumuz hayallerimizi patlatıyorlar.
Az düşmedik o denizin dalgalarına. Tam bitirdik derken, buluttan yıldırımı az yemedik.
Şimdi tablete yüklesinler bakalım şu oyunu 5 dk dayanabiliyorlar mı o strese.
8. Roger Federer maçlarına bu oyunla hazırlanıyormuş.
Çoğumuzun tenisle ilk tanışması bu oyunla olmuştur. CPU 40'a ulaşırdı biz hala sayı alalım da 0 olmaktan kurtulalım derdik. Uzun sandalyede oturan Daltonlara benzeyen adam hep kıllık çıkarırdı. Kelebek gibi yürür ama arı gibi sokamazdık topu. Tenis zaten zor bir spordu, bu oyunda daha da zor yapmışlardı sanki.
9. Tsubasa'nın şutları fizik kurallarını alt üst ederdi ya hani, işte öyle sevdik biz de Atari'yi.
Çizgi filmini izleyerek yeterince psikolojimiz bozulmuştu zaten. 15dk'da atağa kalkışan bir takım ve bir bölüm boyunca süren şut bizi deli etmeye yetmişti.
Kalan aklımızı da bu oyunun kasetiyle beraber ekmeğin arasına koyduk yedik. Hala hatırlıyorum bir seferinde baya ilerlemiştim de oyunda verdiği japonca kodları yazmıştım deftere. Bir dahaki sefere o kodları yazayım da ordan başlayayım oyuna diye. Ama olmamıştı işte. En başa sarmıştı oyun. Tsubasa yine dünyayı 7 kere dolaşan şutunu çekmişti.
Akıllı telefonlarda ya da tablette yapamadılar bunun gibi bir şey. Tsubasa'yı bilmeyen bir nesil yetişiyor ey insanlık, farkında mısınız!
10. Goal 3 - Japonların sürrealizmi futbola yansıtmış hali.
Futbolu anlatan sürreal bir tablo yapılsa bu Goal 3 olurdu herhalde. Balık şutu çeken oyuncular mı dersiniz, birbirlerinin üstüne binip top sürmeler mi. Diz atarak top çalmanın resmi olduğu oyunda ayaktaki topa küçük bir müdahale yaparsan faul olabiliyordu. Atari Goal 3'le Atariydi belki de.
Şimdiki PES'lere FIFA'lara bin basar bu oyun. Bunu bir yolunu bulup yeni nesle oynatmak lazım aslında.
11. Komşu mahallenin romantik çocuğu Temel
Kaçımız gıcık olmuyordu ki o Safinaz'a? Kaçımız Kabasakal'la kaçsınlar gitsinler mutlu olsunlar istemiyordu?
Ama işte Temel Reis'e yapamadık bunu, adam öyle ya da böyle aşık. Bize de yardım etmek düşerdi aşkına ulaşması için. Safinaz yukarıdan kalp dağıtırken biz de hem Kabasakal'dan kaçıp hem de Safinaz'ın attığı kalpleri toplayıp ona ulaşmaya çalışırdık. Ne günlerdi.
Alıp Temel'i karşımıza kaç kere konuştuk onunla rakı masasında. 'Yapma oğlum! Bu kadın sana layık değil. Sen daha iyilerini bulursun' diye ama dinletemedik. E napalım mecbur yardım ettik.
Şimdi yok böyle yardımlaşmalar falan. Bencil bir nesil yetişiyor. Kendisinden başkasını düşünmeyen. Temel'in kalbini kırıp Safinaz'a bile yan gözle bakacak bunlar bakın benden söylemesi.
12. Tank kullanmış bir nesil olarak ismini tuğlalarla o oyuna sığdıramayanlar toplanalım bir şeyler yapalım bence
Bir kuşu kurtaracağız diye yetişmeye çalışmadığımız yer kalmadı şu tankla. Denizleri mi aşmadık, tuğlaları mı kırmadık. Çimenlerin arasında mı saklanmadık. Ne yapmadık he ne yapmadık?
Ama gel gör ki o kuşu düşman tanklardan koruyamadık.
Ayrıca kuşu öldürünce kazanılan savaş mı olurmuş. Ne biçim oyun yapmışsınız arkadaşım? Bizi de ne biçim bağlamışsınız bu oyuna! Oh mis.
Not: O tuğlalarla ismini hiçbir zaman yazamayacak şimdiki nesil. Bence çok büyük bir kayıp. Bu oyunda iyi saha editi yapan bir çok çocuk inşaat mühendisi ya da makine mühendisi oldu şimdi.
13. Sadece müziğiyle bile bizi bizden almış oyun.
Bu oyun, Call of Duty'nin bütün serilerine bin basar bence. Gelmiş geçmiş en iyi arcade oyun. Gerek senaryosu olsun, gerekse grafikleri olsun o dönemde yapılabilecek en iyi oyunlardan biri.
Şimdi de bir versiyonu var telefonlarda, tabletlerde ama eski tadı yok tabi ki. Contra oynarken bir kere o kolu eline alıcan hacı. Olmuyor telefondan saçma sapan yön tuşlarıyla.
14. Her döneme damgasını vurmuş efsane oyun
Hala oynanır hatta daha iyi versiyonları çıkmıştır belki ama, nasıl hatırlıyorsun diye sorsalar şu görüntü gelir herhalde gözümün önüne. Atari salonlarında yanınıza yaklaşan, yaşça büyük çocuğun 'Bak geçemiyosan, geçeyim' dediği sonra da jeton bitene kadar sizi oynatmadığı oyun Mortal Kombat.
Filmleri yapıldı, dizisi çekildi her şeyi yapıldı ama yine de o ilk atari salonlarında oynadığınızda verdiği tadı hiçbir zaman vermedi bize Mortal Kombat.
15. Adam pataklamanın tam olarak Atari'de vücut bulmuş hali Double Dragon 2.
Double Dragon II.
Bildiğin her pikselinde emek olan oyun. Dönen tekme atmak için zorladığımız. İki kişi oynayınca ikili dönen tekme attığımız. Çocukluğunda bu oyunu oynamamış olan varsa çok şey kaçırmış. Arcade tarzı ilerlemeli. Her bölümün sonunda karşınıza çıkan birbirinden güçlü düşmanlar falan tadından yenmez yani. Hepimizin 8 yaşına dönüp oynamak isteyeceği bir oyun. Erkek kardeşiniz varsa onunla oynarsanız daha bir eğlenceli.
Varsa bu oyunları hala oynayabilen şanslı insanlar, yaysınlar etraflarına hatta tableti elinden düşürmeyen çocuklara zorla oynatsınlar da bari adam gibi bir oyun görsün onlar da.
Sonuçta şekerleri kaydır, kaydır nereye kadar değil mi?
Bonus-Türkiyenin İlk Atari Reklamı Evinize Koşun Atariyle Coşun
Bonus.2-Contra Soundtrack
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!