İstanbul’da Nereyi Kazarsak Altın Çıkar?
Raffi Stepanian 42 yaşında bir New York’lu. Ataları vahşi batının dere kenarlarında elde leğen altın aramışlar, ama onun yaşadığı yerde dere yok. Kaldırım taşlarının arası var ve Raffi’ye göre bu taşların arasında ve çatlaklarında biriken bu toprak altınla dolu. Raffi boş vakitlerinde sırt çantası, süpürgesi, bıçağı ve cımbızıyla Manhattan sokaklarında altın arıyor. Ve şaşırtıcı olan şu ki her seferinde buluyor.
Broke jeweler mines Manhattan's streets for gold
Raffi Stepanian: The Gold Finder!
Pan For Gold On The Streets Of New York City!
Aslında fikir çok enteresan. Manhattan’da pek çok kuyumcu var. Ve bu kuyumcularda çalışanlar, gün boyu kuyum ve değerli taşlar ile çalıştıkları için elbiselerinin üzerleri altın tozuyla kaplanıyor. Bu altın tozu bu çalışanların üzerine yapışıyor ve o kişiler sokağa çıktıklarında yere dökülüyor. Onyıllar boyunca altın tozları ve mücevher parçaları sokaklardaki çatlaklarda veya kaldırım taşlarının arasında birikiyor, ve birilerinin akıl edip o tozu filtreleyerek o altını çıkarmasını bekliyor.
Altının büyük kısmı toz halinde, ama bir bölümü de parçacıklar halinde bulunabiliyor. Bunun için Raffi Stepanian yerde gördüğü her parçacığı ve her tozu cımbızıyla alıp bir kutuya atıyor, ve akşam eve döndüğünde de bir laboratuar haline getirdiği garajında inceliyor. Garajda tozları önce elekten geçiriyor; daha sonra bir mıknatısla manyetik parçaları manyetik olmayanlardan ayırıyor. Manyetik olanlar değersiz, dolayısıyla para etmiyor ve direkt çöpe gidiyorlar. Bazen de birisinin yüzüğünden düşmüş bir elmas parçası yerdeki zifte veya ciklete yapışmış ve onlarca yıldır kıpırdamadan duruyor olabiliyor.
Kısacası Manhattan’ın taşı toprağı altın. Peki ya İstanbul? Bu iş İstanbul’da da yapılabilir mi?
Bizce sanki yapılabilir gibi. Mesela kuyumcuların olduğu bir sokaktan insanlar onlarca yıldır geçmişlerse o sokaklarda da altın tozları onyıllarca birikmiş ve toplanmayı bekliyor olabilir. Mesela bizim ilk aklımıza gelen yer, Fatih Sultan Mehmet döneminden beri kuyumculuğun merkezi olan Kapalıçarşı. Değil Manhattan gibi onyıllardır; Kapalıçarşı yüzyıllardır orada olduğu için belki de Beyazıt, Laleli, Çemberlitaş, Nuruosmaniye, Cağaloğlu, Tahtakale, Mısırçarşısı, Sirkeci, Mahmutpaşa sokaklarının “taşı toprağı altın” (altın tozu) olabilir.
Tabii ki dükkan sahipleri siz mağazalarının önünü fırça ve cımbızla kazıyıp temizlemeye başladığınızda kapılara çıkıp ne yaptığınızı sorabilir; içlerinde olayı mutedil karşılayanlar olabileceği gibi size izin vermeyenler de çıkabilir. Bu “tehlike”yi Kapalıçarşı’nın kapalı olduğu Pazar günü çalışarak bertaraf ettiniz diyelim; ama bu durumda da ülkemizin yasalarını iyice incelemeniz gerekebilir. Çünkü yukarıdaki videolar ABD’de çekilmiş, dolayısıyla kanunların Türkiye’den farklı olma ihtimali her zaman var. Ama eğer bir avukat tanıdığınız varsa ve size yukarıdaki ABD örneğinde olduğu gibi Türkiye’de de “sokaklar herkesindir, cımbızla kimseye zarar vermeden küçük çaplı çalışmalar yapmak kanuna aykırı değildir” “hatta sokakları temizlemek bir hemşerilik görevidir” derse, bu fikir denemeye değer. Çünkü herkes biliyor ki “İstanbul’un taşı toprağı altın”.
Öte yandan konuyu değiştirmek gibi olmasın ama bize sorarsanız İnternetin de taşı toprağı altın. Bakın mesela www.avantajix.com adresindeki fırsatlar bugün birer mücevher gibi parıldıyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!