onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
İmparatorluğun Yıkılışı: İskoçya ve sonrası

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

İmparatorluğun Yıkılışı: İskoçya ve sonrası

Mehmet
14.09.2014 - 23:45 Son Güncelleme: 15.09.2014 - 13:09

İmparatorluğun Yıkılışı: İskoçya ve sonrası

Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik

Krallığı… Bünyesinde İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’yı barındıran,

yaşayan bir İmparatorluk… Ancak İmparatorluğun kuzeye açılan kapısı İskoçya

adım adım bağımsızlığa gidiyor. 18 Eylül 2014 Perşembe günü yapılacak olan

“Bağımsızlık Referandumu” sonrası koca (!) İmparatorluğun önemli bir parçası

ayrılacak gibi. Anket sonuçlarına göre kafa kafaya bir sonuç beklense de kısa

zaman önce Edinburgh’taki İskoç Parlamentosu’na yapmış olduğum ziyaret

sırasındaki gözlemlerim dâhilinde referandumun sonucu “bağımsız bir İskoçya”

gibi duruyor. Ancak Edinburgh’taki manevi hareketin Glasgow’da olduğunu

söylemek zor. Yani Edinburgh’ta yaşayan İskoçlar Glasgow’daki İskoçlara göre

çok daha ateşliler.

Herkesin malumu olduğu gibi İskoçların

köklü bir geçmişi var. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth ile başlayan İngiliz –

İskoç yakın teması I. James dönemi ile Taçların Birliği (yani iki ülke, bir

Kral) süreci ile devam etti. Sonrasında 1707’de İskoç ve İngiliz

Parlamentolarının kabul ettikleri Birleşme

Yasası ile Büyük Britanya tamamlanmış oldu. Zaman içerisinde ayrılıkçı

gruplar ortaya çıkmışsa da “yılanın başı küçükken ezildi”.

Uzun müzakereler sonucu 15 Ekim 2012’de

merkezi hükümet yapılan ile son görüşmeden sonra referandum kararı çıkmıştır.

Ancak İskoçlar neden ayrılmak istiyorlar? Bu soruyu koyu İskoç arkadaşım Garry

Paterson’a sormuştum Edinburgh’ta iken. O da bakın neler söyledi:

Vatandaşların

yaklaşık %97si oy kullanmak için kayıt yaptırdı. Bunun ne anlama geldiğini

biliyor musun? %97… Neden “Evet”? Çünkü daha adaletli bir yaşam istiyoruz. İskoçların

kimseyle sorunu yok ama ödediğimiz vergilerin büyük kısmı İngiltere’nin silah

harcamalarına gidiyor. Ödediğimiz vergilerin eğitim için, sağlık için

kullanılmasını istiyoruz. Daha yaşanabilir bir toplum istiyoruz. Ayrıca,

kararlarımızın bir kısmının Londra’dan verilmesini de istemiyoruz.”

Bu ifadeler her ne kadar sadede Garry’e

ait gibi gözükse de gözlemlerim bu ifadelerin %50’den fazla İskoç tarafından da

desteklendiği üzerine.

Peki, acaba İskoçya’dan sonra ne olacak?

Acaba Galler de ayrılmak ister mi? Açıkçası NATO Zirvesi için gittiğim Newport

ve Galler’in başkenti Cardiff’teki gözlemlerim dâhilinde uzun vadede bunun

cevabını rahatlıkla “Hayır, Galler yoluna Birleşik Krallık ile devam edecek”

diyebilirim. Ancak Kuzey İrlanda biraz tehlikeli. Pek çok Kuzey İrlandalının

ailesinde İskoçluk bulunuyor, ayrıca İskoçya’da çok sayıda İrlandalı da yaşıyor.

Kimilerine göre İskoçya’nın ayrılması Birleşik Krallık’ta yeni çatlaklara yol açıp,

İrlanda’nın kuzeyi ile güneyinin birleşmesi fikrini daha cazip kılacak. Bu dâhilde

Belfast Queen’s Üniversitesi’nden Profesör Graham Walker, bağımsızlık kararı

çıkması halinde, İskoçya’daki bağımsızlık karşıtlarının “kimlik krizi”

yaşayabileceğini öne sürüyor. Profesör Walker’a göre, bağımsızlık karşıtları

için Birleşik Krallığın bir parçası olmak büyük önem taşıyor. Walker, bu

referandumun Kuzey İrlanda’da milliyetçi talepleri güçlendirebileceğini, bir

“Birleşik İrlanda referandumu” talebi doğurabileceğini belirtiyor.

Bağımsızlık tartışmalarının en önemli

ayağını ise ekonomik meseleler oluşturuyor. BBC Ekonomi Editörü Robert

Peston’ın 1 – 2 önce kaleme aldığı “What price Scottish independence?” başlıklı

yazısında İskoçya’nın bağımsız olması durumunda bunun İskoçlara ne tür bir

maliyeti olacağını incelemiş. Bu yazıya göre:

·        

Referandum

sonrası kısa vadede fiyatların reel düzeyde artacağı,

·        

Yatırımcıların

belirsizliğin olduğu ortamları sevmemesinden ötürü uzun vadede fon akımlarının

sorun yaratabileceği,

·        

Eğer

bağımsız İskoçya kendi parasını basmaya zorlanırsa ve bu para birimi İngiliz

Sterlini’ne çıpalanmazsa ihracatçıların çok büyük maliyetlerle yüzleşmek

zorunda kalabileceği,

·        

Kur

dalgalanmalarının da yeni para birimiyle birlikte gelen kaçınılmaz bir sonuç olabileceği

ve

·        

İşletmelerin

her zaman için ürünlerini daha geniş kitlelere ulaştırmak, daha büyük pazarlara

açılmak için çabalamasından ötürü İskoçya’nın bağımsızlığını ilan edip yeni

ticaret yasaları çıkarmasıyla birlikte hem pazarın küçüleceği hem de yeni

düzenlemelere uyum için şirketler daha çok kaynak kullanmak zorunda kalınacağı

belirtiliyor.

Ancak, tüm bu maliyetlere karşın İskoçya’nın

bağımsızlığını ilan ederse bir anda fakir bir ülkeye dönüşeceğini beklemek de

çılgınlık olur; çünkü Kuzey Denizi’ndeki petrol ve doğalgaz İskoçya’nın uzun

bir süre ekonomik açıdan rahat ettirecektir.

Bağımsızlık süreci içerisinde tartışma

konusu olan bir diğer husus ise İskoçya’nın AB üyeliği üzerine. Akademik camia

içerisinde İskoçya’nın yeniden AB üyeliği için başvurması gerekeceğini ve büyük

olasılıkla da bu hakkı elde edeceğini söyleyenler az değil. Ancak kabul

koşulları, İspanya’nın Katalunya bölgesi gibi bağımsızlık taleplerinin dile

getirildiği diğer bölgelerin girişimlerini caydırmak için sıkı tutulabilir.

Merkezi İngiliz Hükümeti de İskoçların

ayrılmasını istemiyor. Bunun için referanduma az bir süre kala iktidar,

muhalefet demeden herkes İskoçya’da. David Cameron İskoçlarının ayrılmaması

için daha fazla yetki devrine bile razı olduğunu açıkladı. Devamında yaptığı

açıklama sonrasında ise şunları söyledi “Bu bir seçim… Bir sandık… Ama insanlar

bazen bunun bir genel seçim olduğu hissine kapılabilirler. Genel seçimlerde bir

seçim yaparsınız ve 5 yıl sonra o partiden memnun olmazsanız yeni bir seçim

yapabilir ve oy verdiğiniz partiyi başınızdan def edebilirsiniz. Ama bu bir

referandum… Çok farklı bir durum söz konusu. Bu 5 yıl sonra

değiştirebileceğiniz bir seçim değil.” Cameron’un İskoçya üzerine bu denli

eğilmesinin sebebi ise İskoç milletvekillerinin dâhil edilmemesi halinde

Londra’daki parlamentoda sandalye üstünlüğünü Muhafazakâr Parti’nin sağlayacağı

yönünde teori. Eğer İskoçlar ayrılırsa büyük ihtimalle Cameron ve Kabinesi de

bir sonraki genel seçimde iktidardan ayrılmak zorunda kalacak.

Her ne kadar tartışmaların içine girmese

de Kraliçe II. Elizabeth’in de içi kan ağlıyor. Geçen hafta sonu gazeteyi

açtığımda manşette Kraliçenin fotoğrafının altında şu yazıyordu: “Do not let me

last Queen of Scotland!”. Türkçe meali ile “Beni İskoçya’nın son Kraliçesi

yapmayın!”. Bunu görünce aklıma “Do not Cry For me Argentina” şarkısı geldi.

Bunu İskoçya’ya uyarlarsak “Do not Cry for me Queen” diyebiliriz. Yani yüzlerce

yıllık yaşına rağmen Büyük İmparatorluğun ana damarlarından biri daha tıkanmak

üzere…

Unutmadan bir şeyi daha belirtmek

gerekli. Ufak tefek eksiklikleri olsa da İngilizlerin ve İskoçların medeni bir

şekilde süreci bu denli işletmeleri gerçekten Türkiye’ye örnek olabilecek bir

davranış. Mühim olan ayrılmak değil, dost kalabilmek…

Kaynak: http://vivahiba.com/article/show/impa...
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam