Dostoyevski'nin yayımladığı ilk yapıt, oldukça özgür ve duygu yüklü bir çeviriydi. Bu, Honoré de Balzac'ın romanı Eugénie Grandet'ti. Dostoyevski'nin karanlıkta uzun süre uğraşması gerekmedi. İlk kısa romanı 'İnsancıklar' zamanının en etkili eleştirmenlerinden tam not aldı ve Dostoyevski, Rus edebiyatının büyük yeni yeteneği olarak selamlandı.
Dostoyevski'nin ikinci romanı Öteki, İnsancıklar'a göre daha düşük bir beğeni ile karşılandı. 1840'lardaki sonraki çalışmaları pek beğenilmedi ancak The Double, yani Öteki, onun en iyi ilk çalışması olarak bilinmeye başlandı ve birçok yönden zamanının ilerisindeydi.
1846'dan 1849'a kadar yaşamı ve çalışmaları, amaçsızlık ve kafa karışıklığıyla karakterize edildi. Bu dönemde yazdığı kısa öyküler ve romanlar, çoğunlukla farklı biçimlerde ve farklı konulardaki denemelerdir. Dostoyevski'nin hayatı, aynı belirsizliği bu dönemlerde de yansıtıyordu. 1847'de Petrashevsky Circle adlı hükûmet karşıtı bir gruba katıldı.1849'da üyeler tutuklandı. Sekiz ay hapis yattıktan sonra Dostoyevski ölüme mahkum edildi. Tam kurşuna dizileceği esnada af kararı çıktı. İdamı, dört yıl kürek ve altı yıl adî hapis cezasına dönüştü.
Dostoyevski, 1859'da Sibirya'da Maria Issaeva ile evlendi ve St. Petersburg'a döndü. Dostoyevski, geçimini sağlamak için kardeşi Mihail ile birlikte Time dergisinin editörlüğünü yaptı ve bir dizi kurmaca eser yazdı. 1861'de hapishanedeki deneyimlerine dayanan bir kurgu eseri olan Ölüler Evinden Notlar'ı yayınladı. Bu dönemdeki yazıları, genel olarak, ilk çalışmalarına göre büyük bir sanatsal ilerleme göstermedi. Dostoyevski'nin bu dönemdeki hayatı, kötü sağlık, yoksulluk ve karmaşık duygusal durumlarla karakterize edildi. Genç öğrenci Polina Suslova'ya aşık oldu ve onunla birkaç yıl ilişki sürdürdü. 1862 ve 1863 yıllarında borçlu olduğu insanlardan uzaklaşmak, sağlığına kavuşmak ve kumar oynamak için yurt dışına çıktı.
Yeraltından Notlar kısa bir romandır. Bu çalışmasında Dostoyevski, insanlığın gerekli bir parçası olarak bireysel özgürlüğün varlığını haklı çıkarmaya çalışır. İnsanın akıl sahibi bir yaratık olduğu ve toplumun insanların mutluluğunu garanti edecek şekilde düzenlenebileceği görüşüne karşı çıkar. İnsanların mutluluktan çok özgürlüğü arzuladıklarında ısrar eder ancak aynı zamanda kontrolsüz özgürlüğün yıkıcı bir güç olduğunu da görür çünkü insanların özgürlüğü yapıcı bir şekilde kullanacağının garantisi yoktur. Gerçekten de tarihin kanıtları, insanların başkalarını ve kendilerini yok etmeye çalıştıklarını gösterir.
Yorum Yazın
En sevdiyim yazar