Felsefi Bakış Açısıyla Zihin Oyunlarını Sevenlere: Bilinç
'Sadece içine kirpik kaçan göz, şişmiş parmak veya çürük diş kendini duyumsar, bireysel varlığının bilincine varır. Sağlıklı göz veya parmak ya da diş varmış gibi görünmez. Yani gayet açık, değil mi? Kendi kendinin bilincine varmak, hastalıktır.'
Rus Yazar Yevgeniy Zamyatin
En Genel Tanımıyla Bilinç
Bilinç Ne Zaman Devreden Çıkar?
Yaşantımız boyunca asla bilincin denetimi altına girmeyen, kendi görev ve sorumluluklarını herhangi bir hiyerarşi olmadan sürdürebilen yetilerimiz de var elbette; sindirim sistemimiz, dolaşım sistemimiz, tırnak veya saçlarımızın uzaması gibi.. Yani bu süreçler bilinçsiz olarak süregelen durumlardır. Bu yetilerimizde bir aksaklık olması durumunda, bilincimizi devreye sokarak çözüm bulamayız.
Şimdi gelin erken yaşlarınıza dönelim. O yaşlarda öncelikli olarak önem verdiğiniz şeylerden birisi de yürümektir, değil mi? Bilinciniz ve zihninizin önceliği bu konuda kendini geliştirmektir. Bu probleme odaklanır bilinciniz. Bir müddet sonra yürümeyi öğrenirsiniz, problem ortadan kalkar. Peki, siz bir daha nasıl yürümeniz gerektiği konusunda düşünür müsünüz? Yani sokakta yürürken ‘’önce sağ adımımı attım, sırada sol var, sonra tekrar sağ adım’’ gibi bir düşünceye kapılan var mıdır? Elbette yoktur. Çünkü bilinciniz defalarca odaklanarak bu problemi çözüyor ve bunu sinir sistemimizle öyle bir bütün haline getiriyor ki, öğrenilen bir davranışı tekrarlarken artık düşünmüyoruz. Kısacası bilinçsiz olarak yapabilecek hale geliyoruz.
Küçükken bisiklet sürmeyi öğrenme sürecinde, bilinçli bir şekilde yaptıklarına odaklanmaya çalışan, kısacası öğrenmeye çalışan bir bireyizdir. Fakat ne zaman ki bisiklet sürmeyi tam olarak kavrarız, bilincimiz devreden çıkar ve artık o davranış bizim için sıradan bir hal alır ve bilincimizin artık o konuda odaklanmasına gerek kalmaz.
Peki, Bilinç Ne Zaman Tekrar Devreye Girer?
Bilincimizin ne zaman tekrar devreye girdiğini konuşmadan önce siz bi’ düşünün. Şu an siz bu yazıyı okurken, tek tek harf seçmiyorsunuz değil mi? ‘’Şu harften sonra şu gelmiş, demek ki kelime bu’’ diyenimiz var mı aranızda? Hiç sanmıyorum. Çünkü sizler okumayı çok önce öğrendiniz, bilinciniz bu konuda yeterli çabayı zamanında harcadı ve tekrar tekrar bu konuya odaklanarak bu sorunu çözdü. Tekrar bu konuda bir enerji harcamasına gerek yok, değil mi?
Pkei şlyeö bri yeş pysaka kidi, ne lorurdu? Evet, evet. Bilerek yanlış yazdım. Belki birçoğunuz kelimeleri yanlış yazmama rağmen ne demek istediğimi anlamış olabilirsiniz fakat sonuçta ortada bir sorun var değil mi? Bilincinizin size öğrettiğinden başka bir durum var ortada. Siz olması gereken bir şekilde yazılan yazıları okuyabilirsiniz, rastgele harflere basılması sonucu ortaya çıkan saçmalıkları değil.
Yani, ortada bilinen dışında bir sorun varsa işte burada tekrar bilinciniz devreye girer. ‘’Ne yazıyor abi burada, ben böyle bir şey öğrenmedim. Hoop, bilinç ne oluyor??’’ dediğiniz anda, işte bilinç tekrar devreye girer ve soruna çözüm arar. Bu sorunu çözüp, bu sorun hakkında tekrar düşünmeyecek duruma gelene kadar bilinç tekrar devrededir. Sorun çözülüp, yeni duruma tekrar alıştığımız zaman ise bilinç tekrar devreden çıkar, kapanır.
Kısaca bilincimiz, çevremizde işimize yarayan şeyleri yapıp bunları otomatikleştirmeyi ve bu konuda artık enerji harcamamamızı sağlar. Tekrar enerji harcaması, ancak bir sorun çıktığında devreye girmesiyle mümkündür.
Günlük Yaşantımıza Bilincin Etkisi
Bilinç, sizi belli bir duruma alıştırdıktan sonra kapansa da etkileri elbette devam ediyor, sekteye uğramıyor. Örneğin, küçükken bir durum karşısında verdiğimiz bir tepki eğer ki bu gibi durumlarda bizim işimizi kolaylaştırmışsa, artık büyüsek de aynı durumda aynı tepkiyi vermeye başlıyoruz. Kısacası bilincimiz bize, bunu dikte ediyor. İlerleyen zamanlarda bu tepkinin yanlış olabileceğini düşünsek de artık kolay kolay değiştirme şansımız olmuyor ve bu tepki artık bizim için hayatımızın bir parçası haline geliyor.
Bağımlılıklar için de bu geçerli. Stresli bir an sonrası sigaraya ya da alkole başlayan insanlar için artık bu durumlardan sonra sigara ya da alkole yüzünü dönmek, onlardan medet ummak bir davranış halini alıyor ve bırakmaları neredeyse imkansız oluyor. Aynı şekilde beynimiz yıllar içinde bir müzik türünü algılıyor ve belirli bir müzik türünden daha çok hoşlandığına kanaat getiriyor. Bu noktada artık o müzik türünden hoşlanmak bizim için otomatikleşmeye başlıyor. Bir noktadan sonra artık sevdiğimiz müzik türünü değiştiremiyoruz.
Günlük yaşamda belki de en çok şikayetçi olduğumuz durumlardan birisi de şudur. Şu an dolabınızda duran, belki de yarın giyeceğiniz bir tişörtünüzü düşünmezsiniz, değil mi? Ben yazmasam mesela, aklınıza dahi gelmezdi. Fakat diyelim ki o tişörtünüzü makasla kestik, siz de yerine yenisini aldınız. En azından aldığınız birkaç saat içerisinde, yeni alınan tişörtü düşünürsünüz. Ne kadar güzel olduğunu, üstünüze ne kadar da yakışacağını falan hayal edersiniz. Fakat, bir müddet sonra ona da alışır, düşünmemeye başlarsınız. Sizin için eski tişörtünüzden farkı olmaz. Dolabınızda duran, sıradan bir tişört işte. Siz bu duruma alıştığınız için de bilinciniz devreden çıkar, siz de artık bu tişörtün güzelliğinin daha az farkında olmaya başlarsınız.
Sevdiğiniz insanın eskiden beğendiğiniz özelliklerini giderek daha az beğenmeye başlamanız, dolaştığınız parkın güzelliğini daha az fark etmeniz, o çok sevdiğiniz şarkıdan sıkılmanız, hayatta sahip olduklarınızın zevkine varmak yerine sahip olmadıklarınızın eksikliğiyle yaşamanıza yol açan da doğal olarak bilincin aynı özelliği; sorun yoksa ortadan kaybolma özelliği. Sevdiklerimizin en sevdiğimiz özelliklerini bir süre sonra göremeyişimiz, ayakkabımızın rahatlığını eğer ayağımıza vurmazsa hatırlamayışımız, sağlığımızı eğer onunla ilgili bir sorun yoksa düşünmeyişimiz doğrudan bilincimizin zaafıdır.
Zihni ve Bilinci Eğitilen Bir İnsan
Çevrenizdeki şımarık, bencil ve sorun karşısında yüzleşmek yerine kaçmayı seçen insanların çoğu, çocukluğunda ailesi tarafından pek de ilgilenilmeyen, denetlenmeyen ve yaptıkları üzerinde kısıtlama getirilmeyen insanlardır. Yani, çocukken sorunlarla ya da kısıtlamalarla karşılaşmayan zihni eğitilmemiş; bilinci ise kullanılmadığı için körelmiştir. Yaşadığı sorunlara ve sıkıntılara odaklanamayacak, çözüm bulma konusunda yetersiz kalacaktır.
Özetle, bilinç olağan koşullarda sorun çözme konusunda uzmanlaşmıştır, ancak kontrol altına alınırsa sorun çıkmadığında da kullanılabilecek çok işlevsel bir yetimizdir.
Bilinci eğitmenin en bilinen yolu ise tahmin ettiğiniz üzere çok sorunla karşılaşmak, acılar çekmek ve bu sorunları birer birer aşabilme yetisi elde edebilmektir.
Bir diğer yol ise bilinci eğitim, kitap okuma gibi yöntemlerle farkındalıkla kontrol altına almaktır. Böylece herhangi bir sorunla karşılaşmadan da bilinciniz kapalı durumdan aktif duruma geçecektir.
Kontrol edilebilir bir zihinle de hem yaşamın güzelliğini daha iyi fark ederiz, hem başka insanların -hatta diğer canlıların- sorunlarına doğrudan bizi etkilemese de ciddiyetle eğilebiliriz, hem de istediğimiz zamanda istediğimiz şeyi düşünme, istediğimiz şeyi sürekli fark etme hürriyetine kavuşur, kendi zihnimizin efendisi oluruz..
Bilincimizi Her Zaman Açık Tutmak Mümkün mü?
Bu sorunun cevabı hem hayır hem de evet. Birçoğumuz ülkede aldığımız eğitimden yakınsa da aslında bize çok büyük bir iyilik yaptığının maalesef farkında değil. Eğitim sürecinin bizlere kazandırdığı en önemli şey öğrettikleri değil, o süreçtir. Çünkü bu süreç içinde biz, bir sorun olmasa da bilincimizi bir nokta üzerine sabitleme becerimizi geliştiririz.
Okulda öğrendiklerimizin günlük hayatta bir şeye yaramadığını düşünürüz çoğumuz. Sosyal bilgiler dersinde öğrendiğimiz kıtalarla ilgili bilgiler, matematikte öğrendiğimiz integral ya da kimya derslerindeki periyodik tablonun günlük yaşantımıza bir faydası olmadığı düşünür, hayıflanırız hani. Fakat şu var ki eğitim sürecinde biz, bilincimizi o an bizim için sorun teşkil etmeyen şeylerde de kullanmayı öğreniriz. Tabii ki bir öğrenci sadece öğretmeninden korktuğu için ya da mezun olamayıp aç kalmamak için türevin ne olduğunu öğreniyorsa, yine sorun odaklı hareket ediyordur. Bu durumda yine bilinci gelişmez. Kısacası zihni iyi eğitilmez.
Ancak zihni iyi eğitilmiş bir insan, bilincini çevresindeki sorunları iyi tespit edip değiştirmekte de, çevresindeki güzellikleri fark etmekte de kullanabilir. Bilinçli bir insanın en önemli özelliği, kendisi için doğrudan sorun teşkil etmeyen şeylere de odaklanabilmesidir. Bilinçli bir insan başkasının sorunlarını da kendisine dert edinebilir. Bilinçli bir insan ileri yaşlarda da alışkanlıklarını ve davranış kalıplarını değiştirme kudretine sahiptir.
Kitap okumanın da bu konuda gerçekten büyük bir faydası vardır. Zihnimizi, bizim için o an sorun teşkil etmeyen bir şeye uzun süre odaklama becerimizi artırır.
Sanatçıların en bunalımlı zamanlarında daha iyi işler çıkarabilmeleri de büyük ölçüde bununla ilgilidir.