Arabalar Çocuklarımızın Mutluluğunu ve Özgürlüğünü Nasıl Çalıyor?
İki Harika İnsanın Taşınma Hikayesi İle Başlayalım
Uzun bir aranın ardından tekrar merhaba sevgili ve sadık okuyucularım. Bugünkü hikayemin baş kahramanları Melissa ve Chris Bruntlett. Kendileri Kanadalı bir çift ve yaşanabilir şehirler için çalışıyorlar, üretiyorlar, kitap ve makale yazıyorlar. Kendileri zamanında Kanada'dan Hollanda'ya taşınma kararı almış ve bu kararlarının arkasındaki en büyük neden çocukları. Çünkü kendi ülkelerinde arabaların çocuklarına çok zarar verdiğini ve adeta çocukluklarını çaldığını görmüşler. Bunu da John Adams Institute sitesindeki köşelerinde dile getirmişler.
''Ee biz ne edek, ölek mi?'' diyenler orlayn mı? O halde bu minnoş Kanadalıların hikayelerine birlikte dalalım ve dilimin döndüğünce hikayelerini çevirmeye başlayayım.
İki Tip Çocukluk
Çevreyi Tanıma ve Öğrenme Hakkının Kısıtlanması...
Bunun hem iç mekan, hem de arka koltuk çocukları üzerindeki en yıkıcı etkilerden biri, etraflarındaki dünyadan giderek kopmalarıdır. Artık mahallelerini yürüyerek veya bisikletle keşfedemiyorlar, sıkışıp kaldıkları ''güvenli bölge''lerinin (ev, okul, kurs vb.) dışına bir bakıcıları olmadan çıkamıyorlar ve bu bölgelerin dışında kalan her yer, bir kaptan olmadan aşamayacakları bir okyanusa dönüşüveriyor. Dr. Karsten bunu ''bir takımada olarak şehir'' şeklinde tanımlıyor. Seyahatler o kadar sıkı bir şekilde denetleniyor ve kısıtlanıyor ki, çocuklar evlerinden çıkıp diğer herhangi bir varış noktalarına nasıl ulaşabileceklerini dahi bilmiyorlar.
Kanada'daki evlerin problemi
Vancouver'daki eski evimizin etrafı, günde 40.000 ve üzeri arabanın geçtiği, 4-6 şeritli otobanlarla/ana arterlerle çevriliydi. Az sayıda geçit olduğu için ve karşıya geçebilmek için ''yalvarma düğmesine'' basmak gerektiği için, çocuklarımızın biz olmadan dolaşmalarına pek izin veremiyorduk. Solmuş şerit çizgileri, tabelalar da cabası.
Her işin başı özgürlük, her işin başı aktif hayat!
Bu güvenli tasarım eksikliği dünyanın her yerinde çocuklar üzerinde olumsuz etki yaratıyor. Adını koymak gerekirse: daha az özgürlük, daha az aktivite. Kanada'da çocukların %93'ü tavsiye edilen günlük fiziksel aktivite miktarını tamamlayamıyor. Sadece evden okula yürüyerek veya bisiklet sürerek, bu kötü istatistiği büyük ölçüde olumluya çevirebilirlerdi. 1959 yılı istatistiklerine göre ABD'deki çocukların %50'si okullarına yürüyerek veya bisikletle giderken, sadece 50 yıl sonra bu istatistik %13 seviyelerine kadar düşmüş.
Ve tabii ki bu böyle olmak zorunda değil. Hollanda'da ilk okul çağındaki çocukların %66'sı ve lise öğrencilerinin %75'i okula yürüyerek veya bisikletle gidiyor. Bunun kökeni de birkaç onyıl öncesinde yürürlüğe giren ve daha güvenli sokak tasarımlarını zorunlu kılan yasalara ve politikalara dayanıyor. Şu an evimizin olduğu Delft şehrinde, 1970 Trafik Akış Planı yapılmış ve özellikle sokaklardaki araç sayısından ve hızından kaynaklı krizi çözmeye yönelik bir plan bu. Temel fikir: her çocuğun bir ana arterden (otobandan) geçmek zorunda kalmadan okula, arkadaşına, markete veya herhangi bir yere gidebilme özgürlüğünü sağlamak. Arabaların, sokakları otobana çevirmesi önlenerek ve sayıları kısıtlanarak, onlarca yıl sonra bile çocukların mahallelerinde özgürce dolaşmasını ve çocukluğunu yaşayabilmesini sağlamış.
Yorum Yazın