onedio
Görüş Bildir

depresyon Haberleri

depresyon ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. depresyon ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Basitleştirilmiş Longevity Seks
Uzun ömürlü seks hedefleri, cinsel yaşam süresini uzatmanın yanı sıra, cinsel yaşam kalitesini artırmayı da amaçlar. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam sürmek, sadece daha uzun yaşamakla değil, aynı zamanda bu süre boyunca cinsel, fiziksel ve zihinsel sağlığımızı korumakla da ilgilidir. Her yaşta ulaşılabilir olan bu hedefler, bireylerin daha enerjik, daha mutlu ve daha sağlıklı olmasını sağlar. “Basitleştirilmiş Longevity Seks”, uzun ve sağlıklı bir cinsel yaşam sürdürmek için uygulanabilir ve bilimsel olarak desteklenen stratejileri içermektedir. Metabolik sağlığı korumak, düzenli egzersiz yapmak, kaliteli uyku uyumak ve dengeli beslenmek, bu sürecin temel unsurlarıdır. Bu basit ama etkili değişikliklerle, her yaşta sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürebilirsiniz.
Neden Geceleri Daha Melankolik ve Depresif Hissederiz?
Siz de gece yatağa uzandığınızda bir anda geçmişi düşünmeye, olmadık detaylara takılmaya başlıyorsanız yalnız değilsiniz çünkü çoğu insan gece saatlerinde, gündüz bastırdığı duygularla baş başa kalır. Günün koşuşturmasından arta kalan bu sessiz zaman dilimi, zihnimizin en çok çalıştığı anlardan biri haline gelirken melankolik ruh halinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Işıklar azalır, yalnızlık hissi artar, yorgunluk üstüne çöker ve bir anda her şey daha yoğun, daha ağır hissedilir. Gelin iyice irdeleyelim bu konuyu...Kaynak 1, Kaynak 2
Elagabalus’un Gülleri: Beynimizdeki Deklanşöre Ne Kadar Güvenebiliriz?
Elagabalus (Heliogabalus) 218 ve 222 yılları arasında Roma imparatorluğu’nu yönetmiş ve 18 yaşında öldürülmüştür. Kısa süren imparatorluğuna rağmen karakteri ve sıradışı yönetim anlayışı ile tarihte yer edinmiştir. İngiliz ressam Alma Tadema’nın eserine konu olan eylemlerinden biri de; menekşelerle misafirlerini boğduğu andır. Resimde menekşe yerine gül kullanılmıştır. Gül, Roma’nın çöküşünü ve bozulmuş yapısını temsil etmektedir. Resme ilk baktığımızda güllerin gerçekçi tasviri ilgimizi çekiyor ve hikayesini bilmediğimiz için resme olumsuz bir anlam yüklemiyoruz. Çünkü olay örgüsüne değil, olayın tek bir karesine hakimiz. Aslında beynimiz de bunu yapıyor. Yaşadığımız olaylara ait kareler oluşturuyor ve o karelere bir anlam yüklüyor. Geçmişte yaşadığımız olaylara benzeyen durumlar yaşadığımızda da otomatik bir tepki vermemizi sağlıyor. Ancak aynı burada olduğu gibi karelere yüklenen anlamlar her zaman işlevsel olmuyor ve gerçeği yansıtmayabiliyor.Bunu biraz daha yaşantısal bir örnek üzerinden açıklarsak; zoofobi (hayvan korkusu) şikayetiyle gelen bir danışanı düşünelim. Danışan kedilerden korktuğunu ifade ediyor. Geçmiş yaşantısı sorgulandığında hatırlayabildiği kadar geriye gittiğimizde 3-4 yaşlarındayken bahçelerinde bir kedinin ona doğru yürüdüğü ve sürtünerek yanından geçip gittiğine dair bir anısı var. Bunu anlatırken bu olayın kedi fobisi üzerinde etkili olmayacağını düşündüğünden önemsiz bir detaymış gibi anlattı. Ancak olaya 3-4 yaşlarındaki bir çocuğun algılayışı üzerinden bakarsak; çocuğun gözlerindeki sahnede kedi oldukça büyük, korkutucu ve belirsizlik içeren bir canlı olarak algılanır ve kedi beynin duygu bölümüne bu şekilde kodlanır. Peki, bu korkunun mantıksız olduğunu düşünen ve kedinin ona zarar veremeyeceğini bilen yetişkini alarm durumuna geçiren sürece daha yakından bakalım;
Günlük Hayatta Beynimizi Öldüren 9 Gerçek
Günlük yaşamımızda gerçekleşen her olaydan biz farkında olmasakta beynimiz etkilenir. Yediğimiz gıdalardan, yılların verdiği kötü alışkanlıklardan, beynimizi kullanmak zorunda olduğumuz güçten.. Tüm bu etkileşimler zekamızın artmasına ya da bazen azalmasına sebep olur. Zihinsel gücün gelişiminde çok önemli rol oynayan ama bizim fazla önemsemediğimiz bu alışkanlıklar veya olaylar bizim beyin hücrelerimizin ölmesine veya zihinsel durgunluk diye adlandırdığımız ama halk arasında düşük zeka olarak adlandırdığımız olaya sebep olur. Bu alışkanlıklardan kurtularak ve uzak durarak en önemli organımızı kurtarabiliriz.
Gebelik Depresyonunun Nedenleri
Hamilelikte kadınların çok sık karşılaştığı uyku bozukluklarını ve depresif ruh halini gözardı etmemek gerekir. Kişinin kendisini iki haftadan daha uzun bir süre üzgün, mutsuz ve umutsuz hissetmesi depresyon olarak tanımlanabilir. Bu duygu durum hali kısa bir zaman içinde geçebileceği gibi uzun da sürebilir. Hamilelikte ve sonrasında pek çok kadında oluşan duygusal ve vücutsal değişimler, depresyon belirtileri ile benzerlik gösterdiği için bu süreçte kişinin depresyona girdiğini anlaması son derece güçtür. Yorgunluk, uyku problemleri, kilo değişimleri, duygusal dalgalanmalar hamilelik dönemi ve sonrasında gözlemlenebilen değişimlerdir. Bu belirtiler hamileliğin normal seyri olabileceği gibi depresyon belirtileri de olabilir. Aşırı uyuma isteği veya uyuyamama. Gereğinden fazla yemek yeme isteği veya asla yemek istememek gibi beslenme düzensizlikleri. Gebeliğin özelikle ilk 3 ayında ruh halinizin dalgalanma göstermesi normal karşılanabilir. Ancak bu durum yaşam kalitenizi alt üst ediyor ve uzun süredir geçmiyorsa depresif bir belirti olarak görülebilir. Hamilelikte ...haber kaynağı: 724saglik.org/gebelik
Bilinçaltımız Hastalıklara Yol Açabilir mi?
Hastalıklarımızın sebeplerinin sadece fiziksel olmadığını, duygusal çatışmalarımızın da hasta olmamızda büyük bir etken olduğu bilinen bir gerçek. Ruhsal Gelişim Danışmanı Gülnur Ünal duygusal çatışmalarımızn hastalık sebebi olduğunu belirtiyor ve “Hastalığı bedenden uzaklaştırmak tedavi edilmeli. Ancak, bilinçaltımıza yerleşmiş ve hastalığa neden olan olumsuz düşünceleri tespit ederek onları dönüştürdüğümüzde hastalıkları kalıcı biçimde ortadan kaldırmak mümkün” diyor. Son zamanlarda hangi doktora gidersek gidelim, “stresten uzak durun” önerisini sık sık duymaya başladık. Yaşamımızdaki her deneyim gibi hastalıklarımızı da düşüncelerimizle, bilinçaltımıza yerleşmiş inançlarımızla kendimiz yaratıyoruz. Ruh, zihin ve beden bütünlüğünü bozduğumuz zaman ruhsal veya fiziksel rahatsızlıklar baş göstermeye başlıyor. Öfke en önemli etken Ayrıca öfkenin hasta olmamızla ilgili çok önemli bir etken olduğunu vurgulayan Gülnur Ünal Şunları söylüyor: “Yaşadığımız olaylar ve bunların bizde bıraktığı düşünce, inanç ve duygular bilinçaltımızda kodlamalar olarak yerleşiyor. Geçmişte yaşanmış bir olayı kodlayan bilinçaltı, o durumu hatırlatan bir imgeyle karşılaştığında sorunu aktifleştiriyor. Duygusal çatışma yaşadığımız her durum bedenimizde belirli bir bölgeyi etkiliyor. Çatışmanın şiddetine bağlı olarak rahatsızlığın ölçüsü de değişiklik gösteriyor. Yorgunluk, halsizlik, isteksizlik, çarpıntı, sırt ve boyun ağrıları, egzama gibi rahatsızlıklar; en çok da korku, endişe, öfke, güvensizlik duyduğumuz zamanlarda ortaya çıkıyor. Öfke ya da korkuya kapıldığınızda kalbinizin ritmini, akciğerlerinizi ve diğer organlarınızın sağlıklı çalışmasını bozabilirsiniz.” www.unimetre.com Ayrıca kimi duygu ve düşüncelerin vücudun belirli yerlerinde rahatsızlıkara yol açabileceğini söyleyen Gülnur Ünal, bunları şu şekilde sıralıyor; •Baş Ağrısı: Kendini muteber görmemek. Kendini eleştirmek. Korku. • Kilo: Korku, korunma ihtiyacı. Duygulardan kaçmak. Güvensizlik, kendini reddetmek. Doyum aramak • Bulimia: Kendinden nefretin çılgın bir doldurma ve boşaltması. Umutsuz dehşet. • Bunama (Alzheimer): Çocukluğuna sözde geri dönüş. Bakım ve ilgi talep etmek. Hayatın yükünden kaçış. • Cinsel Soğukluk: Korku, zevk almayı reddetmek. Cinsel ilişkinin kötü bir şey olduğuna inanmak. Duyarsız partnerler. Babadan Korkmak. • Depresyon: Sahip olma hakkına sahip olmadığını hissetmekten kaynaklanan kızgınlık. Umutsuzluk. • Hiperaktiflik: Korku. Kendini baskı altında ve çılgın hissetmek • Diyabet: “Keşke öyle olsaydı” düşüncesinden kaynaklanan özlem. Büyük bir kontrol ihtiyacı. Derin keder. “Geriye hiçbir tatlılık kalmadı.” • Horlama: Eski düşünce kalıplarını bırakmayı inatçı bir biçimde reddetmek. • Kalp Krizi: Para ya da mevki uğruna kalbindeki tüm sevinci yok etmek. • Kanser: Derin incinme. Uzun zamandır süren içerleme. İnsanı yavaş yavaş yiyip bitiren bir sır ya da üzüntü. Nefretleri taşımak. “Ne yararı var ki?” yaklaşımı. • Kısırlık: Korku ve yaşama sürecine direnme veya ebeveynlik deneyimine ihtiyacı olamama. • Menepoz: Artık arzu edilmeme korkusu. Yaşlanma korkusu. Kendini reddetmek. Kendini yeterince iyi, yeterli hissetmemek. • Sağırlık: Reddetmek, inatçılık, kendini tecrit etmek. “Duymak istemediğiniz nedir? “Beni rahatsız etmeyin?” • Selülit: Biriktirilmiş öfke ve kendini cezalandırmak. • Tiroit- boğaz rahatsızlıkları: Kendi duygu ve düşüncelerini ifade edememe: • Göz rahatsızlıkları: Hayatından memnun olmama, kendine güvensizlik, umut kaybı. • Dalak, pankreas rahatsızlıkları: Hayatın zevklerini yaşayamama, gelecekten ve başaramamaktan korkma • Boyun, omuz ağrıları: Yaşamda esnek olmama, inatçılık, öfke kaynaklı duygusal çatışmalar.
'Türkiye'deki Siyasi Gerilim Cinsel İsteksizliğe Neden Oldu'
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği, '17 Aralık'la başlayan siyasi kriz ve ekonomide hissedilen yansımalarının toplumun yüzde 30’unun cinsel yaşamı olumsuz etkilediğini ortaya koyduTÜKETİCİ Güven Endeksi’ni olumsuz etkileyen 17 Aralık operasyonu, cinsel yaşamı da olumsuz etkiledi. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), 17 Aralık operasyonuyla başlayan siyasi kriz ve ekonomide hissedilen yansımalarının toplumun yüzde 30’unun cinsel yaşamını askıya aldığını ortaya koydu. İnternet üzerinde 1000 kişiyle yapılan araştırma, kadınların yüzde 70’inin, erkeklerin ise yüzde 60’ının yaşanan siyasi ve ekonomik krizden cinsel yaşamlarının etkilendiğini ortaya koydu. Her 3 erkekten biri ekonomik kaygılar nedeniyle cinsel isteksizlik yaşadığını belirtti. CİSED Genel Başkanı Psikiyatr & Psikoterapist Uz. Dr. Cem Keçe , “Cinsel işlev bozukluklarının tetikleyicisi olan olumsuz duygu birikimleri, ruhsal hastalıklara, sertleşme sorunlarına, cinsel isteksizliğe ve erken boşalmaya neden olabiliyor” dedi. Klinik trafiği arttı Demet Cengiz 'in Hürriyet'te yer alan haberine göre Cem Keçe, araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçları şöyle değerlendirdi: “Araştırmaya katılanların yüzde 70’i yaşanan olaylardan dolayı gelecek korkusu taşıdığını ve cinsellikten soğuduğunu dile getirdi. Krizden cinsel yaşamı etkilenenlerin başında çalışan kadınlar, orta yaş ve üstü erkekler bulunuyor. Kadınların yüzde 70’i eskisi kadar sık cinsel ilişkiye girmediklerini dile getirdi. Kliniklerden aldığımız bilgiye göre de, bu tür vaka müracaatlarında yüzde 10-35 arası artış yaşanıyor.” İşsiz kalma korkusu Psikolog Danışman Çiğdem Tiryaki “İşsiz kalma veya maaşını alamama korkusu depresyon, panik atak, endişe ve kaygı bozukluğu gibi pek çok soruna neden olabiliyor. Ekonomik krizler ayrıca uyku bozukluğu, aile içi şiddet ve hatta intihar vakalarının artmasına bile neden olabiliyor” dedi. Stres hormonu arttı CİSED Genel Başkanı Cem Keçe, yaşam standartlarını koruyamama korkusunun, insanların kabuklarına çekilmelerine neden olduğunu söyledi. Stres hormonunun bu dönemlerde arttığına dikkat çeken Keçe “Stres hormonları ‘Savaş ya da kaç!’ mesajıyla, cinsel isteği azaltabiliyor” dedi. Aldatmak için ‘bahane’ Cinsel performans kaybı yaşayan erkeklerin, bunu tekrar kazanmak için başka partnerlere yönelebildiğine de değinen Cem Keçe “internette ilişki arayan her 10 erkekten 4’ü istikrarlı ilişkisini canlandırmak için başka biriyle maceraya hazır” diye konuştu.T24
Bu Diyetler Sağlığınızı Tehdit Edebilir!
Baharın yaklaşmasıyla birlikte hızla kilo vermek isteyenlerde artış gözleniyor.Peki doğru diyetin hangisi olduğunu nerden bileceğiz? Beslenme Uzmanı Banu Eroğuz Demirözü; hızlı kilo vermek isteyenlerin sayısında artış olduğunu, bilinçsiz diyetlerle insanların farkında olunmadan kas kayıpları, hipertansiyon, böbrek taşları, kemik erimesi, dikkat kaybı ve depresyon gibi rahatsızlıklar yaşayabileceğini söyledi. Demirözü; “Dünya Sağlık Örgütü kısa sürede hızlı kilo kaybı sağlayan sağlıksız diyetlerden kaçınılmasını vurguluyor. Gerekli sağlık kontrollerinden sonra diyetisyen tarafından hazırlanan; bireyin kilo fazlası, metabolizma hızı, yaşı, cinsiyeti, sağlık durumu ve beslenme alışkanlıklarına göre düzenlenen; haftalık 0.5-1 kg verdirilmesi hedeflenen diyetleri öneriyor” şeklinde açıklama yaptı. Yüksek protein içeren diyetlerin zararları Yüksek protein, düşük karbonhidrat ve yüksek yağ içeren diyetler ilk etapta hızlı kilo verdirdiği için tercih edilir. Sağlıklı bir beslenme programında günlük kalorinin en az %50’si karbonhidrat kaynağı besinlerden gelmelidir. Bu oranın %40’ın altına düştüğü diyetlerde birçok sağlık sorunu yaşanabilir. Diyetin su ve elektrolit dengesinde sebep olduğu bozukluk; kalsiyum ve sodyum atımında artışa böbrek taşlarına hipertansiyona osteoporoza Diyetin yağ oranındaki yükseklik; hiperlipidemiye (kan yağlarının yüksekliği) kalp damar hastalıklarına hipertansiyona karaciğer yağlanmasına safra kesesi taşlarına Diyetin yüksek protein içeriği; böbrek yükünün artmasına guta asabiyete ve öfke kontrol sorunlarına Diyetin yetersiz posa içeriği; sindirim sistemi sorunlarına kronik kabızlığa Diyetin düşük karbonhidrat içeriği; zihinsel bulanıklığa dikkat dağınıklığına uyku sorunlarına B grubu vitaminlerin yetersizliğine neden olabiliyor.
Depresyon ve Stresle Mücadele Eden Vitamin ve Mineraller
B1 vitamini Ortalamanın üzerindeki miktarlar (thiamin)   depresyon ve endişe krizlerini hafifletmeye yardımcı olur.B6 vitamini Dopamin ve norepinephrin gibi doğal (piridoksin) antidepresanların yeterli üretimine yardım eder.Pantotenik asit  Doğal bir gerilim azaltıcıdır.C vitamini stresle mücadelede esastır.Depresyon ve Stresle Mücadele Eden Vitamin ve MinerallerB12 vitamini sinirliliği azaltmaya, konsantrasyonu artırmaya, enerjiyi yükseltmeye ve sağlıklı bir sinir sistemini korumaya yardımcı olur.Kolin sinir tepilerini beyine gönderir ve sakinleştirici bir etki üretir.E vitamini  beyin hücrelerinin ihtiyaç duyulan oksijeni almasına yardım ederFolik asit yetersizliklerinin zihinsel hastalığa katkıda bulunan faktörler oldukları bulunmuştur...haber kaynağı: 724saglik.org/vitaminler