Almanya Polis Sendikası Başkanı: 'Türkiye’de Yapılanın AB’yle, Almanya’yla Alakası Yok'
Almanya Polis Sendikası Başkanı (DPolG) Rainer Wendt, Türkiye’de olanların, yapılmak istenenlerin AB normlarıyla ve Almanya’daki emniyet standartlarıyla alakası bulunmadığını söyleyerek, “Eylemlerde emri veren kimse sorumluluğu o taşır” dedi.
TMBB’deki görüşmeleri ‘kanlı’ geçen ‘İç Güvenlik Paketi’öncesinde AKP milletvekillerine bir bilgi notu gönderilmiş, düzenleme için “AB müktesebatına da uygun” ibaresi kullanılmıştı.
Hatta bu yazıda “Avusturya, İtalya, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde her kolluk personeli doğrudan kişinin üstü, eşyası ve aracında arama yapma yetkisine sahiptir. Kimseden izin almasına da ihtiyaç yoktur. Yapılan düzenlemenin, AB müktesebatına uygun olmasının da ötesinde, sınırlama, denetim ve tutanak düzenleme zorunluluğuna tabi tutulmasıyla, AB standartlarından da daha demokratik ve etkin bir denetim ve uygulama hayata geçirilmektedir”denilmişti.
Biz de konuyu ‘örnek’ gösterilen Almanya’nın Polis Sendikası Başkanı (DPolG) Rainer Wendt’le konuştuk.
Sayın Wendt, Türkiye’de yeni bir yasal düzenleme Meclis’te. Polisin yetkilerini genişleten bu yasal düzenleme için Almanya’nın model alındığı söyleniyor. Duydunuz mu?
Hayır, duymadım, ama Almanya’yı model almalarına sevinirim. Böylece özellikle son yıllarda gördüğümüz hoş olmayan görüntüler azalır umarım.
Düzenelemde ‘Polisin gözaltına alma yetkisi 48 saate kadar uzatılabilecek. Bu özellikle toplanma ve gösteri oalylarında polisin elini güçlendirecek’ deniliyor. Almanya’da bu nasıl? Mesela hangi durumda polis göstericiyi gözaltına alabilir?
Eğer bir gösteride şiddet olayları meydana gelirse, yani suç işlenirse, örneğin molotofkokteyl, taş veya benzeri şeyler atılırsa bu kişiler elbette ki gözaltına alınır, ancak hemen savcılığa gönderilir ve savcı karar verir. Bu kişi gözaltında kalır mı yoksa salınması mı gerekir karar verilir.
Türkiye’deki tasarı, polisin şahıs veya araç aramalarında da yetkilerini genişletecek. Somut bir şüphe olmaksızın şahıs ve araç araması yapabilecek. Almanya’da bu uygulamada yetkileriniz neler?
Almanya’da böylesi bir şey mümkün değil. Almanya’da polis araçları sadece trafik kontrolünde durdurabilir, suç takibi kapsamında araç arama yetkisi yok. Sadece ve sadece suç islendigine dair somut bir şüphe varsa polis harekete geçer, kendi kendine arama yapması mümkün değil. Konut aramalarına gelince; öyle bir yetkimiz zaten yok. Sadece bir mahkeme kararı üzerine polis, ev veya işyerlerinde arama yapabilir.
Almanya’da polisler ‘gerilim giderme’ dersi alır
Kısaca bir de polisin eğitimine bakalım. Almanya’da polislik eğitimi nasıl?
Almanya’da polislik eğitimi zor bir eğitim, temelden başlanıyor. Bizde polis olurken sadece teknik öğretilmiyor. Birçok yasal düzenlemeyi de okumak ve öğrenmek zorunda polis. Böyle olması da iyi. Ayrıca eğitim sürecinde polis adaylarının sosyal yargı yetisi kazandırılmasına çalışılıyor, çevresiyle iletişim kurma yeteneği geliştiriliyor.
Polis, gerilimi giderme, yani ‘deeskalasyon’ prensibiyle hareket etmek üzere yetiştirilir. Sonra çok kültürlülüğe hassasiyet kazanmasına dikkat edilir, o konuda yeteneği geliştirilir. Ayrıca polis, vatandaşın polisidir, bizler polis olarak kendimizi vatandaşın üzerinde bir yerde görmeyiz, öyle bir yerde durmamayı da öğreniriz eğitimde. Vatandaş bizim partnerimizdir, biz ona sadece güvenli biçimde yaşam için destek sunarız.
Almanya’da polis başbakan veya bakanların polisi değildir
Türkiye’de AKP hükümeti, yeni tasarıyla Almanya ve Fransa’yı model aldığını söyleyerek polisin yetkilerini genişletiyor, oysa genişletilmemiş yetkisiyle bile polisin şiddet uyguladığı yönünde Almanya da dahil Avrupa, Ankara’yı sert biçimde eleştirdi. AKP hükümeti ise “Polis şiddeti Avrupa’da da var” diyor, var mı?
Türkiye’de olanların, yapılmak istenenlerin AB normlarıyla ve Almanya’daki emniyet standartlarıyla alakası yok. Öncelikle Almanya’daki polis, Türkiye’deki paramiliter yapıya sahip ve şimdiye kadar orduya bağlı olan jandarmadan çok farklı mesela. Şimdi de jandarma doğrudan Türkiye İçişleri Bakanlığı’na bağlanıyormuş. İlk bakışta bu sivilleşme gibi görünse de, askeri polisin bir parti polisine dönüşmesinden, iktidar tarafından yönlendirilmesinden başka bir şey değil.
Almanya’da polis bambaşka işliyor. Almanya’da polisin başında hükümetlerden bağımsız üst düzey memurlar var. Evet Almanya’da da polis, Federal Meclis ve Federal Hükümet tarafından denetlenir, ama onların hiçbirinin polise müdahale etme yetkisi yoktur. Almanya’da ne bir bakan, ne üst düzey bir yetkili, polisin bir operasyonuna, çalışmasına ya da soruşturmasına müdahale edebilir.
Almanya‘da başbakan ya da bir bakan gidip de bir savcının soruşturmasına karışmaz, onu etkilemeye kalkışmaz, müdahale etmesi mümkün değil. Almanya’da yasama, yürütme ve yargı çok katı biçimde birbirinden ayrılır. Ve polis de hiçbir partiye itaat etmez, orduya itaat etmez, emir almaz, sadece yasal düzenlemelerde ne yazıyorsa ona bakar, bir politikacının da komandosu da değildir.
Bizde kuvvetler ayrılığı çok açık ve net
Türkiye’de Gezi eylemleri sırasındaki sert müdahaleler yapılmış, sonrası dönemin başbakanı Erdoğan “Emri ben verdim” demişti. 95 bin polisi temsil eden bir sendikanın başkanı olarak böylesi şeyler duyduğunuzda ne hissediyorsunuz?
Bu korkunç bir şey. Almanya’da bir başbakan polise emir verecek, mümkün değil, olmaz öyle şey. Dedim ya bizde kuvvetler ayrılığı çok açık ve net. Polisin siyasi idaresi içişleri bakanlığındadır, ama bakan hiçbir zaman polisin görevine müdahale edemez, konuyu uzmanına bırakır, yoksa siyasi polis teşkilatı oluşur ki biz böyle bir sistemi onaylamıyoruz. O nedenle de kimin iktidarda olduğuna bakmadan, polis, sadece elindeki yasal düzenlemelere bağlı çalışır.
Politikacı polise emir vermez, yasa yapar, polis de yasaları izler. Almanya’da hiçbir politikacı bunu yapmıyor, yapmaz da, çünkü bu akıllıca olmaz. Zira kuvvetler ayrılığı ihlal edilmiş olur ki bu da anayasayı çiğnemek anlamına gelir. Mahkemeler bağımsız karar verir, hakimler politikacının ne dediğine bakmaz. Polis yasaları izler, yasayı da politikacı yapar. Bu nedenle Türkiye‘de olanlar Almanya ile uzaktan yakından alakalı değil. Bir de Almanya‘yı örnek aldıklarını söylemeleri tamamen yanlış.
Almanya’da siyasetçi polise emir veremez
Almanya’yı örnek gösterdikleri bir nokta da polisin şiddete başvurduğu konusu. Stuttgart veya Hamburg’daki polis müdahalesine işaret edip, “Bakın Almanya’da da polis müdahale ediyor” deniyor….
İyi de orada da müdahale kararını polis kendisi verdi, bakanlardan veya hükümet üyelerinden emir almadı ki! Bir bakan mesela “Şu meydanı boşaltın” veya “Bu eylemcileri tutuklayın” diyemez. Polis ne yapacağına, nasıl bir tepki vereceğine kendi karar verir. Stuttgart gösterilerinde, Hamburg‘da, Berlin’de hep böyle oldu, olur.
Polis sadece yasal düzenlemenin kendine verdiği yetkiyle hareket eder. Sonra da mahkemeler onu kontrol eder, onlara hesap verir. Hukuk devletinde işleyiş böyledir. Türkiye’nin yaptığı gibi, bir vali savcıya karışacak ya da bir davanın işleyişini etkileyecek, bunların bizimle hiçbir ilgisi yok.
Türkiye’nin hukuk devleti olması için daha çok çaba lazım
Türkiye’de olanlara baktığımızda polisin amirleri, amirlerin de politikacılar tarafından baskı altına alındığı, şiddete zorlandığı dikkat çekiyor. Bu durumda güvenliği sağlaması gereken polis suç işlemeye zorlanmış olmuyor mu? Yani polis kurban da değil mi aslında?
Türkiye’ye baktığımızda, polisin çok zor bir duruma sürüklendiğini görüyoruz. Çünkü politika Türkiye’de toplumu bölüyor. Bu nedenle Almanya’da bizim sahip olduğumuz hukuk devleti yapısı çok iyi. Öncelikle insanlarla diyalog kuruyoruz, ayrıca hukuk devleti olması, kuvvetler ayrılığı insanlara güven de veriyor.
İnsanlar daha az agresifleşiyor, çünkü biliyor, eğer yasalara aykırı bir şey yapmamışsa ve polisin yaptığı bir uygulamadan rahatsız ise ya da hoşuna gitmemişse, başına bir şey gelmiş ise gidip şikayet eder. Şikayeti bağımsız mahkeme ele alır, korkmasına da gerek yok, çünkü hiçbir politikacının hukuki sürece müdahale etmeyeceğini bilir. Ama haklısınız, toplum bölünmüşse polis de taraflar arasında sıkışıp kalır.
Bazen Almanya’da da böyle durumlarla karşılaşıyoruz, ama şansımıza her seferinde aklı başında politikacılar çıkıyor da bu zor durumu ortadan kaldıracak öneriler getiriyor. Bizim için bu nokta çok önemli çünkü polisle hukuk devleti karşı karşıya gelmemeli, zira onlar birbirini tamamlıyor.
Ayrıca polis vatandaşın hakkını savunmak ve korumak zorunda. Biz Almanya’da polisin en büyük yurttaş örgütü olduğunu savunuyoruz çünkü polis sadece vatandaşın güven içinde yaşamasından sorumlu değil. Kendini özgür hissetmesi için de elinden geleni yapmakla yükümlü. Almanya’da sahip olduğumuz hukuk devletine ulaşmak için Türkiye’nin daha çok çaba harcaması gerekiyor.
Sorumluluk emri verenindir
Şimdi somut olayı bilmeden yorum yapmak istemem, ama polis şiddet olaylarının meydana geldiği hangi gösteriye müdahale ederse çirkin ve can sıkıcı görüntüler ortaya çıkıyor. Bu Almanya’da da öyle. Ama unutulmasın, emri veren kimse sorumluluğu o taşır. Bu nedenle, emri veren de mevcut yasal çerçeve temelinde emir vermeli, herhangi bir siyasi amaçla emir verilmez, çünkü yasalar herhangi bir siyasi görüşün çıkarı için yapılmaz, herkes için, genel için geçerli olur.
Zaten bir hukuk devleti de böyle olmalı. Bir parti, “Muhaliflere şöyle şöyle müdahale edeceğiz” diyemez, “Yasaları şöyle şöyle ihlal edene, şöyle şöyle davranılır” dememeli. Polis, suç işleyene karşı hareket eder, sadece başka bir dünya görüşüne mensup olduğu için insanlara müdahale etmez.
Diken