Hilal İsmailoğlu

Hayvanların, tekno-endüstriyel sistemin bir parçası haline getirilmesinin ne açlığa bir faydası var,ne de başka bir şeye.Pazarlamanın bu yalanına inanan arkadaşlar lütfen tabağındaki hayvanın "yenmek" üzere yetiştirilme sürecindeki su,tahıl,arazi,bakım işçiliği vs gibi masraflarını yüzeysel olarak hesaplasınlar.Sonucunda ne oluyor,birkaç insan tek bir akşam yemeği öğününde karnını doyuruyor.Endüstri öyle acımasız ki,Afrika ülkeleri kendi çocukları kucaklarında açlıktan ölüyorken,tahıllarını batılı ülkelere satıyorlar.Bizler güçsüz olanı sömürmeye öyle alışmışız ki,oysa üstünlük ağabeyliği ablalığı gerektirir.Bunu söylediğim için taşa tutabilirsiniz beni belki ama,ister evrenin enerjisi deyin ister karma ister ilahi adalet,bugün bu kadar çocuk katledilip ziyan ediliyorsa,bunların sebebi var.

Vegan deme gerekçesinin sebze sevmek olması da ayrı komik, veganlar "sebze sever" olmuyor. Bir bok bilmiyorsan da bir bilene danış. Küfredenlerle ilgili işlem yapabilme hakkından haberdar ancak hayvan hakları ihlalinden de haberi yok.

Kedigillerin etçil olduğunu öğretmemişler mi buna. İnsan canlısı kendi hür iradesi ile dilerse japon yapıştırıcı ile dahi beslensin, kimseyi ilgilendirmiyor ancak özgür yaşamanın doğasında olan bu kedileri eve alıp bir de vegan şekilde beslemek nasıl bi akıl yoksunluğu. Veganizmin gerçekten elle tutulur gerçeklerinden haberinin dahi olmadığı o kadar açık ki. İnsan canlısının ne diş yapısı ne de bağırsak yapısı etçil canlılarınkine benzemez. Dişler ve çene ciğnemeye müsait iken, avlanmaya müsait değildir. Etçillerin bağırsak uzunlukları otçullarınkinden daha kısadır, bunun sebebi bir ceset ile beslendiğinden çok kısa zamanda bakterilerin çoğalmasını önlemektir. Otçulların bağırsakları uzundur çünkü bitkilerden alacağı değerlerin en iyi şekilde sağlanması içindir. Kısacası kara cahil halinizle ne bok yerseniz yiyin ancak şu hayvanların yakasından bir düşün.