Görüş Bildir

Kemal Tahir Haberleri

Kemal Tahir ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Kemal Tahir ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Murat Başekim'le Çizgi Roman Ve Fantastik Üzerine
Murat Başekim, Türkiye’de çizgi roman ve fantastik edebiyat okurunun aşina olduğu bir isim. Kısa ömürlü Tam Macera dergisinde yazdığı Cinhan öyküleri, akabinde kendine has üslubuyla Anadolu’nun tekinsiz gecelerine musallat ettiği Deli Gücük senaryoları ve “şark gotiği” kısa öyküleriyle sadece sağlam bir üsluba değil, dehşet verici bir hayal gücüne sahip olduğunu gösterdi.Geçtiğimiz haftalarda çıkan ilk romanı İskit, hayalperest hikayeci Od’un bozkırın sert şartlarında hayatta kalabilmek ve sevdiği kadınla ocaklanmak için hikayeleri bir kenara bırakıp ok salmayı, savaşmayı ve can almayı – kısacası İskit olmaya – karar vermesini anlatıyor. Murat’la yazın serüvenini, İskit’i, tarihi ve hikayeleri konuştuk.Öteki Sinema için söyleşen: Can YalçınkayaHocam, Türk okuru seni yazdığın korku çizgi romanlarıyla tanıdı ilk kez. Bize biraz yazarlığa nasıl başladığından ve çizgi roman serüveninden bahseder misin?İlk okuduğum eserler, banka tabelaları, Cin Ali serisi ve onlardan beş yıl sonra da ‘Balonda Beş Hafta’ ile Poe Hikayeleri idi. Tabii böyle bir külliyat ile ‘zehre’ alışınca, insan fena bağımlı oluyor. Kendisi de öykünüyor ve aynı aromada metinler üretmek istiyor… O yüzden 1999’dan itibaren ben de hemen banka tabelaları yazmaya başladım. Fakat beceremeyeceğimi anlayınca, çok sevdiğim korku/macera türlerine yönelmeye çalıştım. Birkaç tanesi güzel bir edebiyat dergisinde çıktı. Sonra kendim için birşeyler yazmaya daha devam ettim.Derken 2007’de Tam Macera projesi başladı. Cinhan karakterinin senaristliğini verdiler. Hayallerime kavuşmuştum artık. Mahmud Asrar ve bir sayıda da Yıldıray Çınar en güzel şekilde betimledi senaryolarımı.Derken Levent Abi’nin, Deli Gücük projesi başladı. Yaklaşık 1989’dan beri hayalim bu idi: bir derginin bir köşesi… Bir projenin bir kıyısı… Bir karakterin hikayeleri.Böylece DG albümlerine katkıda bulunma ve Korkut Öztekin, Ozan Küçükusta, Gürdal Akkoç, Emre Yüce, Sümeyye Kesgin, Murat Başol, Koray Kuranel, Uğur Sertçelik, Mert Yavaşça gibi usta çizerlerle çalışma imkanı buldum.Senin de ikinci albümün sonuna yazdığın o inceleme yazısında (‘ Canavarlar, Deliler, Çizgi Romanlar, ve Diğer Lanetli Hikayeler’-Can T. Yalçınkaya) derinlikle anlattığın korku edebiyatı tarihçesine bayılan birisi olarak, sevdiğim metinlere öykünüyorum sadece işte.Kendisini ‘sanatçı’ ilan eden popçular gibi ben de ‘yazar’ demeyeyim… Mesele bir tek öykünme.Mimesis’çilik patikam,’ öyküN-yazıcılığı’ sicilim budur.Deli Gücük serisinde Aziz Tuna’yla beraber karaktere şekil veren yazarlardan biri sensin. Hatta Deli Gücük kısa öykülerinden oluşan bir kitabın da yayınlandı DG adıyla. Bize bu iyi saatte olsunlar karakteriyle olan ilişkini anlatır mısın?Aramızda seviyeli bir ilişki var. Ben DG’nin yaşadığı maceraların, kendi payıma düşen %10’unu naklediyorum, o da ara sıra Kızılay’da falan uzaktan görünüp ödümü kopartıyor. Şaka bir yana, DG ve onun yaratıcısı Levent Cantek olmasa hikaye kitabım olmazdı. O yüzden ikisine de ömür boyu minnettarım.Cinhan’ı yazarken DG hikayelerini severek okuyordum. Sonrasında katkı imkanı bulunca mutlu oldum. DG hikayelerinin İsviçre Ordu Çakısı gibi çok yönlü olmasını, nice sivri uç bulundurmasını seviyorum. Son albümlerdeki sağlam hikayelerinde de gördüğümüz üzere, Kemal Tahir’den Cthulhu’ya kadar uzanabilen cesur ve nefis bir yelpazesi var DG mitolojisinin. Yani bu varlık Doğu ile Batı mitlerinin çarpıştığı bir Anadolu masalı oldu artık ciddi ciddi. Bu gücünü seviyorum.Son olarak İskit adlı romanın yayınlandı. Çizgi romanlar ve kısa öykülerden sonra roman yazmak nasıl bir deneyim oldu?Severek yol kat etmesem, çok zorlu bir külfet olurdu. Ama eğlendim. Önce kendime anlattım. Ve çok öğretici oldu benim için. Aylarca sabah 4.30-9.30 aralığında deldim dağı ve tüneli açtım. Umarım bu arada karpal-tüneli de açmamışımdır.Şimdiye kadar yayınlanan işlerin tarihi/fantastik olarak nitelendirilebilir (bilim kurgu öykülerinle ödüller kazandığını da not olarak düşelim elbette!). Bu türü tercih etmendeki nedenler neler?Sevdiğim hikayelere ‘gerçek dünya vizesi’ koymuyorum. Sınırlarımdan serbestçe geçebiliyorlar. “Uydurma bunlar” suçlaması benim için bir hikayenin kalifiye olma ihtimalinin ilk (ama yegane olmayan) habercisi. O eski sihrin peşindeyim. Gerçek dünya yeterince acılarla, sevimsizliklerle dolu zaten… Bir de bunları yazıda yeniden üretmeye, simüle etmeye gerek yok diye düşünüyorum. Gerçekçilik akımına torpil geçen Kanonlar, beyaz Avrupalı adamlar tarafından yazılmıştı, bunu unutmamaya çalışıyorum. Gerçek hayatta da, edebiyatta da fazla gravitas’ın zararlı olduğunu düşünüyorum.Ama tabii Kanonları topyekün umursamaz değilim, Kızılmaske’nin Karamazov Kardeşler’den daha iyi olduğunu söyleyecek halim yok. (Ama Zagor daha iyi elbette.)Tarihi anlatılar yazarken nasıl bir araştırma süreci içine giriyorsun? Örneğin İskit’te kullandığın detaylar tarihi bilgilerle ne kadar örtüşüyor? İskit bir tarihi roman mı? Fantastik mi?Bir diyar üretmek istemedim; yapılabilecek tüm araştırmayı yapayım dedim. Mevcut herşeyi topladım, okudum. Özümsedim. Sonra da sadık kalarak kurdum. Nice bakımdan İskit, tarihi bir anlatı. Marifetli bir üstün-insan kahramanı bile yok. Fakat o noktada bırakmayıp, bir köşesinden büktüm. Gerçekçilik sınırlarını biraz zorlayıp hokus-pokus yaptığım yerler oldu.İskit’te değindiğin temalardan biri de “hikaye olarak tarih”. Sence tarihçiler de hikayeci midir? Ya da Herodotus gibi “yalancı” mıdırlar?Tarih, bence, bir ormana gidip, sonra sadece oradaki çiçeklerden bir demet toplayıp sunma acizliği. Gerçeği asla bilemeyeceğiz; hem sonra algımız sürekli kendi zamanımızın filtresinden süzülecek. Onların düşünce ve yaşam biçimlerini asla tam anlayamayacağız. Örneğin bazı eski ilkel kabileler, küçülen, solan Ay’ı tekrar eski parlak haline getirmek için ayin yapardı. Böylece her ay, korku dolu nice geceler geçiriyorlar… Bunu bizim bu çağda anlamamız imkansız. Çünkü o sihir yitirildi… Her anlamda.Yani evet, her tarih, bir anlatıdır bence. Uzun zaman sonra, bu devirleri nasıl anlatacaklar kimbilir…11 Eylül kitaplara girer elbette, ama ya diğer acılar, mutluluklar? Tarihçilerin ilgi, bilgi ve dikkat çeperine girmeyi başarmış her bir tarihi yaşanmışlığa karşılık, çemberin dışında kalan, unutulacak belki yüzlerce, binlerce bilgi parçası olacak.İskit’ten tarihi roman olarak bahsediyoruz fakat “yaşadığımız toplumla uyuşmama”, “ulusal/kültürel aidiyet hissetmeme” gibi modern temaları işleyen, hatta meta-anlatı yapısıyla postmodernizme de göz kırpan bir yanı var. Bu düşüncelere katılır mısın?Tamamen doğru. Bir yanı ile bizimle de konuşsun istedim. Mevcut nice kılıç-büyü hikayeleri ile metinlerarası bir hısımlığı var… Ama ne yazık ki kahramanımızın tek hısmı bunlar, diğer öyküler. Onun dışında mutlak bir yabancılaşma, sürgün ozan hali içinde. Tek başına. İnsanlık tarihi gökdeleninin bize ait katlarına yakın dertleri ve tasaları var.Bundan sonra sırada ne var?Şu anda iki eser yazıyorum:“Vizeye girmemiş bir öğrenci için telafi sınavı” ve “Karneler”.Bu epik çalışmalar bittikten sonra, umuyorum ki başka şeylerle uğraşma fırsatı bulabileceğim.
Ölümünün 60. Yılında Sait Faik'i Anlattılar
Bugün Türk edebiyatının ‘Kelebek Avcısı' Sait Faik Abasıyanık 'ın 60. ölüm yıldönümü. 50 yıldır her 11 Mayıs'ta onu Sait Faik Abasıyanık Hikâye Armağanı ile anılıyor. Sait Faik Abasıyanık Hikaye Armağanı’nın sahibi bu sene Mahir Ünal Eriş oldu. Abasıyanık bu sene bir de, Sait Faik öykü zincirine eklenen yazarların görüşleriyle hatırlandı. Ödülün sahipleri “Sait Faik'in, özelde sizin öykücülüğünüz, genelde Türk öykücülüğü üzerindeki etkisi nedir?” sorusuna verdikleri cevapla Sait Faik’i anlattı. Jülide Güngör ile Eda Üçer ’in Zaman gazetesinde yer alan habere göre, Mahir Ünsal Eriş, Ahmet Büke ve Behçet Çelik gibi hikayeciler Sait Faik’i şöyle anlattı: Mahir Ünsal Eriş (2014 Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi) “Sait Faik Abasıyanık benim için bir yazma faaliyetine niyet ettiğim günden beri üzerine yazdığım kağıdın ta kendisi. Sadece satır aralarında kalmış boşlukları doldurmaya çalıştım bu zamana kadar, kendi tanıdığım kendi bildiğim insanlarla kendi tanıdığım coğrafyayla. Her şeyden önce Sait Faik’in okuru olmak çok değerli. Ödülün de adımın yanına bir unvan gibi hayatım boyunca beni takip edecek olmasından duyduğum onuru anlatamıyorum.” Yalçın Tosun (2012 Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi) 'Kendi adıma insanın derinlerindeki, o karanlık odalardaki arzularını anlatmasındaki yücelik en çok etkilemiştir beni. Arzunun görünümleri çeşit çeşittir Sait Faik'te. Bir şeyler hep duralatmaya çalışsa da yaşamın özü de sayılan arzunun yolculuğunu, yazıyla karşı çıkar buna. Öykülerinde bunu duyumsatışıysa can yakıcı güzelliktedir. Yaşamak kokar buram buram. O tramvaylardaki bütün güzel ve kirli çocuklar, denizlerdeki öpülerek geri bırakılmış tüm balıklar ile bir de biz -yazıyla kalbini kanatmışlar- gönül borcu duyarız ona. Daima.' Ahmet Büke (2011 Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi) 'Sait Faik, öykümüzün hep güzel kalan annesidir. Uyurken üstümüzü örter; iyi insan, iyi öykücü olmamıza yardım eder.' Behçet Çelik (2008 Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi) 'Birbirlerinden pek çok açıdan farklı olan insanların, insan onurunu ve yaşama sevincini merkeze alan yeni bir ahlakta buluşabileceklerini ifade ettiği edebi metinlerini kaleme alırken de özgür ruhludur Sait Faik. Yerleşik edebi ölçütleri, alışkanlıkları, anlatım ve kurgu biçimlerini tersyüz etmekten çekinmemiş, yeni bir dilin, yeni bir edebiyatın ilk filizleri onun öykülerinde yeşermiştir. Sait Faik'in insanın yaratıcılığını kışkırtan, ifade etmeye çalıştığım bu öykü âlemi benim için de her zaman esaslı bir esin kaynağı olmuştur.' Ayşe Sarısayın (2005 Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi) 'Sait Faik, pek çoğumuz gibi beni de Türk hikâyeciliğiyle tanıştıran ilk isimlerden biri. Çocukluk yıllarımda onun ilk hikâyesi İpekli Mendil ile başlayan tanışıklığımız, edebiyatımızda bir dönüm noktası sayılan Alemdağ'da Var Bir Yılan'a dek uzandı zaman içinde. Tıkandığımı hissettiğimde, has Türkçeyi, yalın bir anlatımı özlediğimde başvurduğum yazarlardan biri oldu Türk edebiyatında bir ‘ada' olarak gördüğüm bu büyük usta. Son yıllarda adada yaşamamın da etkisiyle olsa gerek, çalışan ve üreten kalabalıklardan beslenen, sıradan yaşamların tanığı olmaktan sevinç duyan, güzelliklerin hakkını veren, çirkinliklerle karşılaştıkça ıssızlıklara, doğaya, denize, en çok da ‘ada'ya sığınan Sait Faik'i daha sık anıyorum.' Murat Gülsoy (2001 Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi) 'Sait Faik, edebiyatımızın en Batılı kalemlerinden biridir, insanlarla, toplumla, toplumsal olanla sorunları olduğunu keşfeden bireyin arketipidir. Bu nedenle de hemen her yazar günü gelir Sait Faik'le hesaplaşmak gereği duyar. Benim kişisel olarak geç keşfettiğim yazarlardandır. Belki aldığımız eğitim nedeniyle Sait Faik'i yanlış tanımış, önceliği Sabahattin Ali'ye, Orhan Kemal'e, Kemal Tahir'e vermiştim Türk edebiyatı ile tanıştığım yıllarda. Ancak sonradan, yazmaya başladığım zaman nasıl da ciddi bir akrabalığım olduğunu anlayacaktım. Nâzım'ın dediği o “zıpırlıkla hassasiyetin karmaşası”nın bugünden baktığımda Türkiye'de bireysel özgürlük fikrinin gelişiminde çok önemli olduğunu düşünüyorum.' Necati Tosuner (1999 Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi) 'Sait Faik'in daha lise öğrencisiyken yazdığı ‘İpekli Mendil' öyküsünü, bir yetenek tanımı olarak düşünmek hiç de yanlış olmaz. O öykünün bitişindeki “su gibi fışkıran” şiirsellik, onun yazarlığında –sonra da hep göreceğimiz gibi- anlatıma temel oluşturan, bir duygusal renk katar. Yazarlıktan başka bir iş yapmayacaktır ve yazarken, kendisini ‘Lüzumsuz Adam' diye adlandıracak kadar da içtenlikli olacaktır. Erken yaşta yitip gitse de, insan sıcağını aktaran yenilikçiliği onu hep ayakta tutacaktır. Ama Sait Faik için işler daha kolaydır. Çünkü Sait Faik için kendisinden önce gelmiş bir ‘Sait Faik' yoktur.'T24
Zihnimize ve Dilimize Yerleşmiş, Düşünmeden Kullandığımız 23 Ayrımcı Deyiş
Türkçedeki kimi deyim, deyiş ve atasözleri hem bireyleri hem de toplumun tamamını yaralayıcı niteliktedir. Ayrımcılık yüklü anlamlarıyla sağlıklı bir toplum olmamızın önünde de engel teşkil ederler. Dahası, ayrımcılık insan haklarını meydana getiren temel değerlere topyekün yapılmış bir saldırıdır. Aşağıda örneklerini verdiğimiz deyim, deyiş ve atasözlerine de bu gözle bakmak gerekir.Yakın bir gelecekte bu deyim, deyiş ve atasözlerinin önce zihinlerimizden sonra da dilimizden silinmesi dileğimizle:
Halil Serkan Öz'den Öğrencilerine 60 Kitap Önerisi
Halil Serkan Öz müzik ve edebiyat sevdalısı bir matematik öğretmeniydi. Yalova'da 'kılık kıyafeti ve sakalı' nedeniyle Vali tarafından öğrencilerinin önünde azarlandıktan kısa bir zaman sonra 'Öğretmene Saygı Yürüyüşü'nde kalp krizi geçirerek yaşama veda etti. Gazeteci arkadaşı Özkan Güven şöyle anlatıyor Halil öğretmeni: '(...) Saçıyla, sakalıyla uğraştılar bir zaman, umursamadı. Kimseye eyvallahı olmadı. Çocuklara bir şey vermenin kutsallığından hep bahsederdi. Konuşurken yüzünden tebessüm hiç eksilmezdi. Kalbine 'azar'la vurdular Serkan'ın. El üstünde tutulması gereken bir insan gitti buralardan. Onun kalbini kıranlar rahat uyuyabilir artık.'Halil Serkan Öz'ün öğrencileri, öğretmenlerinin önerdiği kitap listesini paylaşmış. Okumadıklarınızdan birini seçin ve okumaya başlayın.  Bu anlatılan hep bizim hikâyemiz...
Türk Edebiyatının Mutlaka Okunması Gereken En Etkili 25 Romanı
Türk roman geleneği Şemsettin Sami'nin 'Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat' isimli eserine kadar uzanıyor. Bu da neredeyse 150 yıllık bir roman geleneğimizin olduğunu gösteriyor. Elbette Batılı bir edebiyat türü olan roman, bize, kültürümüze yabancıydı. Ancak zaman içerisinde Türk edebiyatında da yetkin romanlar hatta başyapıtlar verildi. Her ne kadar etrafında çokça siyasî eleştiri yapılsa da ülkemize gelen ilk Nobel Ödülü, edebiyat alanında oldu. Biz de bu 150 yıllık gelenek içinde, en etkili olan, Türk edebiyatına yön veren yapıtları sıraladık. İşte karşınızda Türk edebiyatında kilometre taşı olan 25 roman ve Türk klasikleri... Bu listemizde okunması gereken romanlar, Türk klasikleri üzerine bir galeri oluşturduk.
Romanlara Karşı Kullanılan Ayrımcı 34 Deyiş, Deyim ve Atasözü
Tıpkı galerimizi derlediğimiz 'Ayrımcı Sözlük'te de denildiği gibi, Romanlar, evrensel olarak ırkçılığa en çok maruz kalmış topluluklardan birisidir. Onlar da, kendi toplulukları dışındakileri budala, ahmak ya da barbar anlamına gelen 'gaco' terimiyle niteleyerek tepki vermişlerdir. Ancak bu tepkinin bile ne denli masum kaldığını, aşağıdaki örneklere baktığınızda fark edeceksiniz. Bu sözler bizim ayıbımızdır. Toplumumuza ve birlikte kardeşçe yaşama arzumuza, ne denli zarar verdikleri de ortadadır. Umuyoruz, bu arkaik deyim, deyiş ve atasözleri, en kısa zaman zarfında yerlerini, birbirini yücelten, sevgi dolu örneklere bırakırlar.
Ertem Eğilmez'ın 85'inci Doğum Günü Doodle'ı
Ertem Eğilmez'in 85'ınci Doğumgünü dünya devi Google doodle oldu. Ertem Eğilmez (d. Trabzon, 18 Şubat 1929 – ö. İstanbul, 21 Eylül 1989), Türk yapımcı ve sinema yönetmeni. Geniş izleyici kitlesinin ilgisini çeken kalabalık kadrolu güldürüleriyle Türk sinemasında bir tarz oluşturmuştur. Ertem Eğilmez kimdir ? Ertem Eğilmez hayatı ve biyografisi . Ertem Eğilmez eserleri nelerdir ? İşte Ertem Eğilmez nereli ne zaman öldü ve kariyeri ve hakkında tüm merak edilenler.. İlk ve orta öğrenimini Konya'da tamamladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra dükkân açıp bakkallık yaptı. Askerlik sonrasında, 1954'te Refik Erduran ile birlikte Çağlayan Yayınevi'ni kurdu. Aynı yıl gene Erduran ve Haldun Sel'le birlikte, birçok karikatüristin yetiştiği Tef adlı mizah dergisini çıkarmaya başladı. Yayın dünyasında çıkardığı cep kitapları ile bir devrim yaptı. Kemal Tahir'e, Mayk Hammer takma adıyla polisiye romanları yazdırdı. Cep kitapları işinde batınca Türkiye'nin ilk langırt makinelerini getirtti[1]. 1961 yılında Efe ve 1964 yılında Arzu Film şirketini kurarak sinemacılığa başladı. Yaman Gazeteci filmiyle yapımcılığa, 1964'te de Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi ile yönetmenliğe adım attı. Bir Millet Uyanıyor'la 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi tarihsel film ödülünü kazandı. Her türü denediyse de, çoğunlukla kolay izlenen ve geniş izleyici kitlesinin ilgisini çeken güldürüler yönetti. 1960'lı yıllardaki popüler aşk filmlerinin ardından, 1970'li yıllarda sevgi, dostluk ve güncel olayları güldürü öğesiyle kaynaştırdığı duygusal güldürülere yöneldi. 1960 yılların sonuna doğru, genellikle aynı oyuncu kadrosunu kullandığı ve ileride 'Arzu Film Güldürüleri' diye adlandırılacak bu filmlerde zaman zaman toplumsal eleştiriye de yer veriyordu. Özellikle 1973'te çektiği Canım Kardeşim, insancıl tavrı, hüzünle güldürüyü kaynaştıran havası ve yer yer ulaştığı şiirsel anlatımıyla dikkati çeker. Karakter oyuncularına başrol veren, Münir Özkul, Adile Naşit, Kemal Sunal, İlyas Salman, Halit Akçatepe, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Şener Şen ve Ayşen Gruda gibi güldürü oyuncularının sinemada başarı kazanmalarında payı olan Eğilmez, filmleştirilmesi oldukça güç sayılan Rıfat Ilgaz'ın Hababam Sınıfı romanını 1975'te beyaz perdeye aktardı. Hababam Sınıfı'nın başarısı üzerine Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Tatilde ve son olarak da Hababam Sınıfı Güle Güle adlı dört devam filmi çekti. 1980-81 sezonunda Kanlı Nigar adlı müzikli oyunu sahneye koyan Eğilmez, bir süre uzak kaldığı sinemaya 1984'te Namuslu filmiyle geri döndü. 1980 yılında yaptığı Banker Bilo ve 1984 yılında yaptığı Namuslu filmleriyle, Türkiye'nin temel sorunlarına bakışı açısını kendi mizah anlayışıyla ele aldı. Geniş ilgi gören Namuslu'yu, ticari açıdan başarısız olan Aşık Oldum (1986) ile gişede büyük bir başarı elde eden Arabesk (1988) izledi.[2] Yönettiği filmler Arabesk (1988) Aşık Oldum (1985) Namuslu (1984) Hababam Sınıfı Güle Güle (1981) Banker Bilo (1980) Erkek Güzeli Sefil Bilo (1979) Gülen Gözler (1977) Hababam Sınıfı Tatilde (1977) Şabanoğlu Şaban (1977) Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976) Süt Kardeşler (1976) Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1975) Hababam Sınıfı (1975) Salak Milyoner (1974) Köyden İndim Şehire (1974) Mavi Boncuk (1974) Oh Olsun (1973) Yalancı Yarim (1973) Canım Kardeşim (1973) Sev Kardeşim (1972) Tatlı Dillim (1972) Senede Bir Gün (1971) Beyoğlu Güzeli (1971) Son Hıçkırık (1971) Kalbimin Efendisi (1970) Küçük Hanımefendi (1970) Sürtük (1970) Boş Çerçeve (1969) İngiliz Kemal (1968) Sevemez Kimse Seni (1968) Nilgün (1968) Ömre Bedel Kız (1967) Yaşlı Gözler (1967) Ölünceye Kadar (1967) Sürtüğün Kızı (1967) Seni Bekleyeceğim (1966) Seni Sevmiyorum (1966) Ben Bir Sokak Kadınıyım (1966) Bir Millet Uyanıyor (1966) Senede Bir Gün (1965) Sürtük (1965) Helal Adanalı Celal (1965) Kart Horoz (1965) Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi (1964) Yazdığı senaryolar Milyarder (1986) Mavi Boncuk (1974) Salako (1974) Boş Çerçeve (1969) Ölmeyen Aşk (1966) Yapımcılığını yaptığı filmler Milyarder - 1986 Şekerpare - 1983 Hababam Sınıfı Güle Güle - 1981 Banker Bilo - 1980 Erkek Güzeli Sefil Bilo - 1979 N'Olacak Şimdi - 1979 İsyan - 1979 Neşeli Günler - 1978 Kibar Feyzo - 1978 Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor - 1978 Sultan - 1978 Nehir - 1977 Cennetin Çocukları - 1977 Gülen Gözler - 1977 Çöpçüler Kralı - 1977 Şabanoğlu Şaban - 1977 Hababam Sınıfı Tatilde - 1977 Aile Şerefi - 1976 Tosun Paşa - 1976 Öyle Olsun - 1976 Süt Kardeşler - 1976 Hababam Sınıfı Uyanıyor - 1976 Bizim Aile / Merhaba - 1975 Ah Nerede - 1975 Hababam Sınıfı - 1975 Delisin - 1975 Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı - 1975 Hasret - 1974 Mavi Boncuk - 1974 Boşver Arkadaş - 1974 Kanlı Deniz - 1974 Salak Milyoner - 1974 Köyden İndim Şehire - 1974 Salako - 1974 Tarkan: Güçlü Kahraman - 1973 Canım Kardeşim - 1973 Yalancı Yarim - 1973 Oh Olsun - 1973 Babaların Günahı - 1973 Tarkan: Altın Madalyon - 1972 Sev Kardeşim - 1972 Tatlı Dillim - 1972 Feryat - 1972 Karaoğlan Geliyor - 1972 Senede Bir Gün - 1971 Hayat Sevince Güzel - 1971 Emine - 1971 Tarkan: Viking Kanı - 1971 Son Hıçkırık - 1971 Beyoğlu Güzeli - 1971 Tarkan: Gümüş Eyer - 1970 Seven Ne Yapmaz - 1970 Kalbimin Efendisi - 1970 Sürtük - 1970 Yavrum - 1970 Dikkat Kan Aranıyor - 1970 Hazreti Ali - 1969 Mezarımı Taştan Oyun - 1969 Fakir Kızı Leyla - 1969 Ayşecik'le Ömercik - 1969 Çakırcalı Mehmet Efe - 1969 Tarkan - 1969 Maskeli Beşlerin Dönüşü - 1968 Sevemez Kimse Seni - 1968 İngiliz Kemal - 1968 Gönüllü Kahramanlar - 1968 Yayla Kartalı - 1968 Maskeli Beşler - 1968 Sürtüğün Kızı - 1967 Büyük Kin - 1967 Silahları Ellerinde Öldüler - 1967 Yaşlı Gözler - 1967 Ömre Bedel Kız - 1967 Kara Davut - 1967 Elveda - 1967 Seni Bekleyeceğim - 1966 Bir Millet Uyanıyor - 1966 Seni Sevmiyorum - 1966 Allahaısmarladık Yavrum / Yarın Ağlayacağım - 1966 Ölmeyen Aşk - 1966 Ben Bir Sokak Kadınıyım - 1966 Denizciler Geliyor - 1966 Allaha Ismarladık - 1966 Bilen Kazanıyor - 1965 Sürtük - 1965 Helal Adanalı Celal - 1965 Taçsız Kral - 1965 Senede Bir Gün - 1965 Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi - 1964 Kırk Küçük Anne - 1964 Gözleri Ömre Bedel - 1964 İki Gemi Yanyana - 1963 Gençlik Hülyaları - 1962 Battı Balık - 1962 Beş Kardeştiler - 1962 Yaman Gazeteci - 1961 Haber Yurdum
Sizinle Aynı Burçtan Dünyaca Ünlü Edebiyatçıları Bilmek İster misiniz?
Türkiye'den ve dünyadan ünlü edebiyatçılar acaba hangi burçtan? Onların eserlerine duyduğunuz yakınlık acaba aynı burçtan olmanızla ilişkili mi? Dünyadan ve ülkemizden ünlü edebiyatçıların burçlarını sizin için derledik. Türk edebiyatçıların burçlarını Başbakanlık destekli biyografi sitesi biyografya.com'dan, yabancı yazarların doğum tarihlerini ise wikipedia'dan araştırdık.