Görüş Bildir

Hz. Ali Haberleri

Hz. Ali ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Hz. Ali ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Diyanet İşleri Başkanı Görmez'den Mısır'daki İdamları Durdurmak İçin Mektup
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, son günlerde Mısır'da tartışma konusu haline gelen idam kararlarına ilişkin Ezher Şeyhi Prof. Dr. Ahmet Al-Tayyip'e hitaben bir mektup kaleme aldı. Avrasya İslam Şurası Başkanı sıfatıyla Ezher Şeyhi Al-Tayyip'e çağrıda bulunan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Avrasya İslam Şurasına üye ülke ve topluluklar adına alınan idam cezalarının kaldırılmasını istedi. Görmez'in mektubunda şu ifadeler yer aldı; Sayın Prof. Dr. Ahmad Al-Tayyib El Ezher Şeyhi Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi üzerinize olsun. Hamd, rahmeti gazabını geçen ve rahmetiyle her şeyi kuşatmış olan âlemlerin Rabbine olsun. Salât ve selam, âlemlere rahmet olarak gönderilen, sâdıku'l-emîn, Peygamber Efendimiz Muhammed b. Abdullah'ın üzerine olsun. Cenâb-ı Hakkın rıza ve mağfireti de kendi aralarında ve birbirlerine merhametle davranan, iyiliği emredip kötülüklerden alıkoyan, insanlara karşı hem öfkelerini yutan hem af ve bağışlama yolun tutan onun aziz ashabının üzerine olsun. Allah ihsân ile muamele edenleri sever. Şahsım ve Avrasya ülkelerinde yaşayan Müslümanları temsil eden 50 dinî kurum başkanı adına sizlere hitap etmekten onur duymaktayım. Bu onur sizin şahsınızda, meşhur ve görkemli El-Ezher Üniversitesine hitap etmiş olmaktan kaynaklanmaktadır. Bizler El-Ezher'in, her zaman İslâm tarihindeki ününü, hakka giden yolda üstlendiği soylu vazifesini, bin yılı aşkın bir sürede İslâm ve Müslümanların bayraktarlığını, ilim ve irfan ehline olan himayesini ve her şeyden önce zulme ve zalime karşı olan dik duruşunu bilmekteyiz. Ezher denildiğinde, akla gelen en önemli şey, onun yeryüzünde Arapları ve Müslümanları ilmin ve bilginin nuru ile aydınlatan bir ışık kaynağı oluşudur. Ezher tarih boyunca, İlme, bilgiye ve fetvaya ihtiyaç duyanların müracaat ettikleri ilk merci, mazlumların hâmisi ve yardımcısı olmuştur. Sayın El-Ezher Şeyhi, Bizler İslâm ümmetinin önemli bir parçasıyız. Müslümanların sevinçlerine seviniriz, Üzüntülerine hep birlikte üzülürüz. Dost ve kardeş Mısır Arap Cumhuriyetinde bulunan yerel bir mahkemenin 528 vatandaşı hakkında 24 Martta idam cezası vermesi bizleri ve halklarımızı derinden üzmüştür. Sizlerden ve El-Ezher Üniversitesinin âlimlerinden, Mısırlı kardeşlerimiz arasında birliğin, beraberliğin ve kardeşliğin yeniden tesis edilmesinde, adalet ve şefkat duygusuyla her türlü vazifeyi ifa edeceğinize olan umudumuzu ifade etmek isteriz. Özellikle İslâm âleminin maruz kaldığı musibetlerin yaşandığı ve dış güçlerin var gücüyle müdahalelerini arttırdığı, ümmetin fertlerinin görüş ayrılıklarına düşerek dağıldığı bir dönemde, zat-ı âliniz ve Ezher âlimlerinin üstlenecekleri bu yüce vazifenin önemi izahtan varestedir. Yüce Rabbimizin Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de 'Müminlerden iki taife birbiri ile savaşa tutuşmaya kalktıklarında sulh ile onların arasını bulun..' (Hucurât, 49/9) ve 'Aranızdaki ihtilâfları sulh ile gideriniz!' (Enfâl, 8/1) buyurduğu ve Resul-ü Ekrem efendimizin 'Müslüman Müslüman'ın kardeşidir, asla ona zulmetmez, asla onu yüzüstü bırakmaz.' diye ifade buyurduğu Hadis-i Şerifleri malumu âlileridir. Sayın El-Ezher Şeyhi, Mısır halkı arasında kardeşliğin pekiştirilmesinde ve adaletin gerçekleştirilmesinde gereken çabayı göstereceğinizden eminiz. Bütün dünya, Mısır'daki hâdiselerin siyasi bir fitne olduğunun şahididir. Bugün en büyük görev Müslümanların ve Mısırlıların kanlarının daha fazla akmasına mani olmaktır. Müslümanlar olarak bizler, diğer insanlardan öncelikli olarak kendi aramızda birbirimize merhametle davranmak ve birbirimize karşı daha fazla müsamaha göstermek ile emrolunmaktayız. Mısır'da Müslümanlara, birbirlerine karşı merhamet ve müsamaha ile muamele etmeleri için çağrıda bulunması gerekenlerin en başında zat-ı âlileriniz ve çok değerli âlimleri ile Ezher Kurumu gelmektedir. Adalet, insaf ve müsamahayı en güzel şekilde göstererek ve uygulayarak İslâm'ın, Müslümanların ve Mısırlıların saygınlığını ve itibarını korumada ve sahip olduğunuz ahlâkî ve ilmî konumunuzla bu zalimce hükmün uygulanmasını engellemede tüm ümitler sizlere bağlanmış bulunmaktadır. Ümit etmekteyiz ki, hiçbir Müslüman kendi dininin saygınlığını ve itibarını kendi elleriyle ayaklar altına alacak bir hataya düşmesin ve o yüce dinin ahkâmının âleme sunduğu adaletten insanları nefret ettirecek bir neticeye sebebiyet vermesin. Bu nedenle Müslümanların ve Mısırlı kardeşlerimizin şan ve şerefini kurtarmak, acımasızca alınan bu kararın geçersiz kılınmasını sağlamak sizlerle birlikte El-Ezher âlimlerine düşmektedir. Avrasya ülkelerinde bulunan tüm dinî kurumlar olarak bizler, sizleri, güçsüzlerin ve günahsızların uğradığı bu zulmün sonlandırılması, varsa hata yapanların affedilmesi ve Mısırlıların karşılıklı anlaşarak birlik ve beraberliklerinin sağlanması konularında ayrıca aziz Mısır halkının kendi benimsedikleri anayasanın, Mısır'da hâkim kılınması hususunda desteklemekte oluğumuzu bildiririz. Yüce Allah'ın, büyük dedeniz Hz. Ali b. Ebî Tâlib'in oğlu Hz. Hasan'ın (r.a.) eliyle, geçmişte yaşanmış olan o elim savaşın ardından Müslümanlar arasındaki sulhu ve birliği nasıl sağladığını sizlere tekrar hatırlatmak isteriz. Avrasya coğrafyasındaki Müslümanlar olarak bizler, Aziz ve Hakîm olan Yüce Allah'ın, bugün de Mısırlıların birliğinin Zat-ı Âliniz ve Ezher âlimlerinin eliyle sağlamasını niyaz ediyoruz. Bu hayırlı hizmetiniz ile Ezher Şeyhliğini yaptığınız şu dönem bütün Mısırlıların, Arapların ve Müslümanların ileride sizlerin adaleti sağladığınız, zulme ve düşmanlığa mani olduğunuz, İslâm'ın en güzel suretini dünyaya gösterdiğiniz ve en karanlık günlerde Mısırlı gruplar arasında barışı sağladığınız bir dönem olarak hatırlanmasını tüm samimiyetimizle arzu etmekteyiz. Sayın El-Ezher Şeyhi, Muhakkak ki Zat-ı Âlinizin, bu toplu idam kararları ile ilgili dünya çapında gösterilen tepkileri takip etme fırsatınız olmuştur. Birleşmiş Milletler kaynakları tarafından 'Mısır Mahkemesinin 528 zanlı ile ilgili verdiği idam kararlarının uluslararası insan hakları ihlali' olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca 'idam kararlarının verilebilmesinin ancak en üst düzey adil yargılama gereksinimleri uygulandıktan ve en doğru kriterler göz önünde bulundurulduktan sonra mümkün olabileceği; ayrıca 528 kişinin yargılanmasının iki gün içerisinde tamamlanmasının, en basit adil yargılama yollarının dahi tamamlanmadığını ve süreçte olması gereken adil yargılama kriterlerinin tam olarak uygulanmadığını göstermekte olduğu' ifade edilmiştir. Özellikle uluslararası af örgütleri de bu kararın kardeş Mısır'da tecelli eden adaletsizliğin en vahim boyutlarını yansıttığını belirtmiştir. Bu açıklamaların yanı sıra dünyadaki siyasi liderler de bu kararlara şiddetli eleştiriler yönelterek Mısır gibi bir ülkeden böyle kararların çıkmasının konunun ne kadar tehlikeli ve ciddi boyutlara vardığının bir göstergesi olduğunu ifade etmişlerdir. Şu an yaşananlar dünya çapında Mısırlıların, Arapların ve Müslümanların saygınlığına büyük zararlar verecektir. Zat-ı âlilerinizin önünde bir fırsat ve Yüce Mevla önünde de bir sorumluluk bulunmaktadır. Ülkenizin ve kardeş Mısır halkının maruz kaldığı bu zulüm daha büyük boyutlara varmadan gereken çabayı göstererek Adalet ve insaf sınırlarını aşmış olan her karara dur demek için, tüm dünya ülkeleri arasında ülkenizin ve necip halkınızın başının her daim dik kalması için, ilmin ve Ezher'in üzerinize yüklediği kutsal vazifeyi tereddütsüz ifa edeceğinize olan inancımızı ifade eder, Cenâb-ı Haktan bu sorumluluğunuzu hakkıyla yerine getirmenizde sizi muvaffak kılmasını niyaz ederiz. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ Diyanet İşleri Başkanı Avrasya İslâm Şurası Başkanı Sabah
'Alevi Vatandaşlarımızı Sağdan  Soldan Toplayıp Soma'ya Götürdüler'
Partisinin grup toplantısında BDP'ye çağrıda bulunan Erdoğan 'Bu annelerin yavrularını gidip alın bakalım. Adreslerini gayet iyi biliyorsunuz' dedi. Partisinin haftalık grup toplantısında partililere seslenen Başbakan Erdoğan, Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülünü kazanan Nuri Bilge Ceylan'ı kutlayarak konuşmasına başladı. PARTİ GRUBUNDAN BDP'YE SESLENDİ Konuşmasında muhalefete yönelik eleştirilerde bulunan Başbakan Erdoğan, çocukları PKK tarafından kaçırılan annelerin eylemine de değindi. Bunun için BDP'ye çağrıda bulunan Erdoğan 'AK Parti grubundan önemli bir mesaj daha veriyorum. Buradan BDP'ye yeni adıyla HDP'ye çağrı yapıyorum. Ey BDP siz nerdesiniz. Zaman zaman gidip alıp geliyorsunuz ya. Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım. Bunların da adreslerini gayet iyi biliyorsunuz. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız C planımız devreye girer. Bunu da çok açık söylüyorum' dedi. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları; Fransa'dan Cannes Film Festivali'nde büyük ödülü kazanan yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan'la gurur duyduk. Telefonla arayıp kendisin kutladım. Mavi Marmara gemisainde yaralı olan ve geçtiğmiz gün şehit olan kardeşimize Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. 'İKİ MESELE DEVAMLI KAŞINDI' Okmeydanı'nda çıkan olaylarda hayatının kaybeden Kurt'un babasını aradım başsağlığı diledim. Olaylarda yaralanan polislerimizi de arayıp geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Kürt ve Alevi vatandaşlarımız üzerinden iki mesele devamlı kaşındı. Bu ülkenin asli unsur olan savaşlarda ve kuruluşumuzda yer alan Kürt kardeşlerimize bize kadar red, asimilasyon ve inkar politikaları uygulandı. 'HİÇ KONUŞTUĞUNU GÖRDÜNÜZ MÜ?' Alevi kardeşlerimizin varlıkları inkar edildi görmezden gelindi. Ağır tahrikler yapıldı. Dersim'de 100'lerce Alevi vatandaşımız katledildi binlercesi tehcire zorlandı. CHP'nin dününde bugününde Dersim'e karşı duran gördünüz mü? Şu anda ana muhalefetin genel müdürü Dersimli değil mi? Hiç konuştuğunu gördünüz mü? Konuşamaz çünkü o işin faili CHP... Sonu acı biten elim hadiseler yaşadık. Komplo teorilerinin kolaycılığına asla sığınmadık. Dışardan düşman arayarak içimizdeki meseleleri inkar yoluna asla gitmedik. Biz 100 yıllık meselelerin farkında olduk ve mevcut sorunların içerdeki nedenlerinin de farkında olduk. Dışardan yapılan tahrikleri provokasyonları gözardı da edemeyiz. 'KARANLIK ELLER İŞBİRLİĞİ YAPTI' Türkiye enerjisini kalkınma için seferber ettiği her dönemde ya teröre maruz kaldı ya da darbelere maruz kaldı. İçerde ve dışarda bir takım karanlık eller işbirliği yaptılar. Japonya 2. Dünya savaşında yenildiği halde nasıl dünyanın en büyük ekonomisi oldu. Avrupa'nın hemen her ülkesi çok ağır bedel ödediği halde nasıl bu noktaya geldi. Ki bunların en önemlisi Almanya. 2. Dünya Savaşı'nda taş üstünde taş kalmayacak hale gelmişti. Bugünse Avrupa'nın birincisi dünyanın da en önemli ekonomisi haline geldi. Kıbrıs haricinde fiili savaşımız yok. 100 yıldır barış içinde bir ülke olmamıza rağmen kalkınma yarışına biz neden bu kadar geç katıldık. Bu soruyu sormamız lazım. Çünkü enerjimizi hep başka yere harcadık. İçerde neredeyse 35 yıl oldu terörle mücadele eden bir Türkiye var. Çok daha enteresan. Bir başörtü meselesini bu ülke 40 yıl tartışmak zorunda bırakıldı. 40 yıl boyunca üniversite denildiğinde akla bilim değil eğitim değil özgürlük değil başörtüsü yasağı geldi. Yazık değil mi arkadaşlar? Bu ülke bunu hak ediyor mu? Bu yasağı koyanlar uygulayanlar savunanlar bu ülkeye yazık etmediler mi? 'CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK BAŞARILARINA İMZA ATILDI' İnsanlar anadilini öğrenirse ülke bölünür diye toplumu korkuttular. Biz engelleri kaldırdık hamdolsun bu ülke bölünmedi tam tersine daha da güçlendi. Bu yasakları savunanlar bu ülkeye yazık etmediler mi? Bizi millet olarak anlamsız tartışmalarla anlamsız yasaklarla sanal gündemlerle on yıllarca oyaladılar. Defalarca hatırlattım. Yine hatırlatıyorum. Mayıs ayındayız. Geçen 28 Mayıs'ta Türkiye nasıl bir konumdaydı? Tarihin en büyük ekonomik krizini Türkiye başarıyla geri bırakmış, en büyük ekonomiler daralırken yüzde 1-2 oranlarında büyürken, Türkiye yüzde 4-5 büyümüş. Halk oylaması yapılmış demokrasi güç kazanmış. 2011 de genel seçim yapılmış istikrar güç kazanmış. Çözüm sürecinde önemli aşamaya gelinmiş nevruz huzur içinde kutlanmış acı haberler gelmiyor. O günlerde batıdakilerin koşarak doğuya gidip kucaklaştıklarını görüyorduk. İşadamları yeni yatırımlara hazırlanıyordu. Önümüzde engel yoktu. İşte 2013'ün mayıs ayında cumhuriyet tarihimizin en büyük başarılarına imza atıldı. Borsa rekor kırıyor, MB rezervi 135 milyar dolara ulaşıp rekor kırıyor. 14 Mayıs'ta IMF'ye borç sıfırlanıyor. Nükleer enerji için imzalar atılıyor. 3. havalimanı için ihale yapılıyor. Böyle bir dönemde 77 milyon hep birlikte 2023 hedeflerine yürüyoruz. Ama sonra bir şey oluyor. İstanbul'da Gezi Parkı'nda başlayan eylemler. Neymiş? Ağaçlar sökülüyormuş. 12 tane ağaç bir yere nakledilecek. Bu istismar edilerek dalga dalga ülke geneline yaydılar. Düğmeye bir yerden basılıyor ülkede legal illegal örgütler işbirliği yaparak huzuru bozacak bir noktaya ulaştırıyor. O kadar hazırlıklı bir saldırı ki aynı anda huzur istikrar demokrasi ve ekonomi hedef alınıyor. Borsa geriliyor faiz yükseliyor. Yurt dışında Türkiye aleyhine kampanyalar başlıyor. Tüketmeyin ekonomi dursun çağrısı yapılıyor. Her gün sokaklarda şiddet ve vandallık. Dünyaya sanki Türkiye'nin genelinde bir terör esiyor gibi servis ediliyor. 'TEK GEREKÇELERİ 12 TANE AĞAÇ' Yandaş medyaları her türlü yalanı yazarak sosyal medyada ve yazılı görsel medyada insanları sokağa dökmek için elinden geleni yapıyor. Malum işverenler sorumsuzca açıklama yapıyor. Türkiye hem içerden hem dışardan saldırıya maruz kalıyor. O malum işverenler ve işveren örgütleri vesaire, diğer işçi örgütleri, memur örgütleri, el birliğiyle sanki bütün olayların adeta sorumlusu olarak da bizi göstermeye gayret ediyor. Ortada bişey yok. Tek gerekçeleri 12 tane ağaç. Buradan başka yere taşıyorlar. Ama hamdolsun dik durduk, sağlam durduk, eğilmedik bükülmedik ve bu saldırıları bertaraf ettik. Gezi'de sonuç alamayınca 17-25 Aralık'ta saldırdılar. Milli iradeyi hedef aldılar. 30 Mart'ta Milli irade tecelli etti ve darbe heveslilerine en güzel cevabı sandıkta verdik.   'ALMAN YÖNETİMİ TEDBİRLERİ İYİ ALMIŞTI' Şimdi yeni bir meseleyle tahrik için çaba içerisindeler. Alevi vatandaşlar üzerinden kendi hesaplarını görmek isteyenler bu konuyu elverişli bir vasıta olarak görenler yeniden harekete geçtiler. Bir süredir bunun provaları zaten yapılıyor. Bildiğiniz gibi bu haftasonu Almanya'daydık. Almanya'da aynı gün bizi oradaki toplantımızın yapıldığı o muhteşem salonun yakınından bir nehir geçiyor nehrin karşı tarafında da oradaki Alisiz Alevilere orada miting yapma izni veriyorlar. Dert? Bizim yaptığımız veya yapacağımız o toplantıyı adeta acaba nasıl sabote ederiz bunun gayreti içinde. Bütün bunlara rağmen Alman yönetimi orada tedbirlerini iyi almıştı. Gerçi aynı anda bizim toplantımızın olduğu bölgeye yakın 5 ana merkezde o gün bize karşı gruplar toplantı yaptılar. 'EN SON OKMEYDANI'NDA DENEDİLER' Alınan güvenlik önlemleri başarılı olduğu için hiçbiri arzusuna kavuşamadı. Biz de orada gerçekten Almanya'daki kardeşlerimizle muhteşem bir buluşmayı gerçekleştirdik. Türkiye'de Alevi vatandaşlarımızın kapılarına işaretler kondu. Reyhanlı'da bunu denediler, Hatay'da bunu denediler. Malatya'da denediler. 1 Mayıs olaylarında denediler. CHP milletvekilleri bizzat bu işte yer aldı. En son Okmeydanı'nda denediler. Merhumun kızkardeşini duydunuz. Ne diyor? 'Eğer siz bu eylemleri yapmasaydınız kardeşim ölmeyecekti' dedi. Vaka bu... Uğur'un GBT'sinde en ufak olumsuz bir şey yok. Sadece Cemevi'ne gidiyor. Orada maalesef böyle bir olayla karşı karşıya kalıyor. 'YUNAN YÖNETİMİ BUNLARA BİR DARBE İNDİRDİ' Biz bu bayat senaryoların dışarda yazıldığını söylediğimizde birileri bizimle istihza ediyor. Okmeydanı'ndaki eli kanlı terör örgütünün dışardan desteklenmediğini söyleyecek olan var mı? Yerli bir örgüt olduğuna inanan var mı? Nerelerden beslendiğini hepimiz biliyoruz. Biliyorsunuz DHKP-C terör örgütünün kampları Yunanistan'daydı. O kamplarda eğitim alarak Türkiye'ye girenleri gördük. En son Yunan yönetimi bunlara bir darbe indirdi. Acaba sıfırladılar mı bilmiyoruz. Kimlerin bunlara kamp verdiğini lojistik sağladığını gayet iyi biliyoruz. Başta Tunceli milletvekili olmak üzere CHP milletvekilleri o örgütün üyesi gibi çalışıyor. Türkiye milletvekili gibi değil zalim Suriye diktatörünün temsilcisi gibi davranan vekillere kimse bir şey demiyor. Hatay'da bazı CHP'lilerin vekil yakınlarının saldırıya karıştıklarını belgeleriyle ortaya koyduk. CHP Alevi vatandaşlarımızın duygularını istismar etmekten, tahrik etmekten, onlar üzerinden çatışma senaryolarını beslemekten başka bir şey yapmamıştır. Faili oldukları Dersim olaylarıyla aradan 80 yıl geçmesine rağmen yüzleşemediler. 'SORUNLAR TEK TEK ORTADAN KALKIYOR' Alevi vatandaşlarımız için duygu istismarı haricinde hiçbir şey ortaya koyamadılar. CHP sadece tahrik eder duyguları istismar eder. Biz ise 12 yılda defalarca adım attık, reform yaptık. Daha fazlasını da yapacağız. Normalleştikçe ülkemiz on yıllardır devam eden sorunlar tek tek ortadan kalkıyor. Hızır paşalar asırlar öncesinde kaldı. Başka yerlerden medet arama dönemleri de asırlar öncesinde kaldı. Kimin ne derdi varsa o bizim meselemiz. Aradan eli kanlı örgütler çekildiğinde istismarcılar çekildiğinde inanın her mesele çözülecektir. Birileri yarayı derinleştirirken biz yaralara şifa olmanın samimi mücadelesi içindeyiz. Alevi vatandaşlarımızın da bunlardan rahatsız olduğunu biliyorum. Alevi vatandaşlarımız lütfen aradaki istismarcılara prim vermesinler. 'BU DEFA SOMA'YI KARIŞTIRACAKLAR' Polisle çatışarak hiçbir meselenin çözülemeyeceğini yaranın dahi şifa bulamayacağını bilmeleri lazım. Halktan silah isteyen bir zihniyet Türkiye'nin milletin özellikle de Alevi vatandaşların iyiliğini düşünüyor olabilirler mi? Soma'da Alevi vatandaşlarımızı sağdan soldan toparlayıp Soma'ya götürüyorlar. Niye? Bu defa Somayı karıştıracaklar. Çıkmış Barolar birliğinde konuşuyor. Başbakan cam çerçevenin derdindeymiş. Sadece onu konuşmuyoruz. Ölen yaralananları da konuşuyoruz. Bilesin ki o cam çerçeveler bir bütünün parçasıdır. Fakat belki de dünyada yalanı bu adam kadar mahir kullanan bir ikinci kişiyi bulamazsınız. Ya bunun eğitimini bir yerde özel olarak aldı veya genlerinde var. Böyle birisi. AŞIK VEYSEL'İN DİZELERİYLE SESLENDİ Bizim derdimiz var. Biz 77 milyonun huzuru için çalışıyoruz. Ama bu ve benzeri kişilerin böyle bir derdi yok. Onlar terör üzerinden anarşi üzerinden kırıp dökme üzerinden rant elde etmeye çalışır. İstismarcıları elimizin tersiyle ittiğimizde yüz yüze görüştüğümüzde inanın aramızda hiçbir fark olmadığını tekrar göreceksiniz. Merhum Aşık Veysel de onu söylüyor. 'Yezit nedir, ne kızılbaş. Değil miyiz hep bir kardaş. Bizi yakar bizim ataş. Söndürmektir tek çaresi.' Bunu birlikte söndüreceğiz. Bu aziz millet hiçbir zaman Alevi -Sünni çatışmalarına prim vermedi. Tahriklere rağmen bu millet oyuna gelmedi. Sadece oyuna gelmemek yetmez. Biz yeni Burakcan'ların terörize edilen terörün içine sokulan yeni Berkinlerin, Okmeydanı'nda ölen Umutların Ayhanların ölmesine tahammül gösteremeyiz. Hacı Bektaş, 'Bir olmak iri olmak diri olmak' 77 milyon kardeş olmak için hepimiz hassasiyet göstereceğiz. Bu topraklar Hz: Peygamber Hz Ali Hz. Hasan Hüseyin sevgisiyle yoğrulmuştur. Bu topraklarda fitne filizlenemez. Allah'ın izniyle inşallah hiçbir zaman da filizlenmeyecektir. 'BURADAN BDP'YE ÇAĞRI YAPIYORUM' AK Parti grubundan önemli bir mesaj daha veriyorum. Buradan BDP'ye yeni adıyla HDP'ye çağrı yapıyorum. Diyarbakır belediyesi önünde dağa kaçırılan çocukları için eylem yapan anneleri babaları yürekten selamlıyorum. 'BU ANNELERİN YAVRULARINI ALIP GELİN BAKALIM' Çocukları dağa kaçırılan anne babaların bu feryadını Türkiye ve dünya medyası görsün. Neredesin dünya medyası. Galatasaray lisesinin önünde gelip oturanları yazardınız görüntülerdiniz. Peki yavruları dağa kaçırılan bu anneleri niye görmüyorsunuz. Türkiye medyası bir kısmı.. Duyarsız kalanlar... Niye görmüyorsunuz. Ey BDP siz nerdesiniz. Zaman zaman gidip alıp geliyorsunuz ya. Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım. 'B PLANIMIZ, C PLANIMIZ DEVREYE GİRER' Bunların da adreslerini gayet iyi biliyorsunuz. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız C planımız devreye girer. Bunu da çok açık söylüyorum. 'ORADA 2 ŞEYİ BİR ARADA YAPTIK' 2004'te UETD adı altında bir sivil toplum örgütü kuruldu. Dönemin şansölyesi sayın Schroder'le hizmet binasını birlikte açmıştık. Kuruluşunun 10. yılında bir etkinlik düzenlendi. Cumartesi Köln'de bu törene katıldık. Köln Arena'da yaklaşık 20 bin vatandaşımızla bir araya geldik. Salonun dışında kalanları bu rakama dahil etmiyorum. Dışardan bunların izlenmesi olayı farklı bir hale getirecekti. Fakat dev ekran kurulmamasına rağmen içerideki heyecan coşku oluşan ambians çok çok farklıydı. Orada iki şeyi bir arada yaptık. Soma'daki kaza sebebiyle etkinlik anma merasimi şeklinde yapıldı. Okunan hatmi şerifler aşrı şerifler kasideler ilahiler, orada yine aynı şekilde hocalarımızın gerçekten çift hocamızın birlikte okuduğu ezan o arenadaki havayı farklı bir heyecana farklı bir hem orada bir sükunet suhulet ama ardından da büyük bir coşkuyu getirdi. Burada diyanet işleri başkan yardımcımız Kamil hocamız dua yaptı. Ardından Başbakan yardımcımız UETD'nin başkanı konuştu. Ardından şahsım tüm katılanlara bir hitabım oldu. 'BEDELİ NE OLURSA OLSUN GİDERİZ' Alman medyasında bazı Alman siyasetçiler nezdinde ziyaretimiz tedirginlik oluşturdu. Alman medyası provoke etmek amacıyla aleni şekilde ırkçı ifadelere başvurdu. Türkiye'deki bazı medya kuruluşlarıyla işbirliği içinde ortak dil kullanarak yapılan saldırıları umursamadık. Bazıları bize oraya gitmeyin dedi. Orada 3 milyon Türk var mı var. Dedik ki biz oraya gideriz. Bunu kimse engelleyemez. Bedeli ne olursa olsun gideriz. 'KULLANDIĞI İFADELER ÇOK ÇİRKİN' Ziyaret öncesinde sayın Merkel'le görüştük. Bölgesel meseleleri de değerlendirdik. Soma kazası nedeniyle taziyelerini iletti. Almanya'da gayet güzel şekilde görüşmelerimizi yaptık ve Köln Arena'da ağırbaşlı kardeşlerimizle buluştuk. Alman medyası ırkçı ayrımcı nefret dolu başlıklarla saldırırken, ziyaretimizin hemen ertesinde yapılan AP seçimi de Avrupa'da yükselen tehdidin güçlü bir sinyalini verdi. Biz artan ırkçılığa vurgu yapıyorduk. Neo nazi cinayetlerine vurgu yapıyorduk. Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları kaygılarımızın ne kadar haklı olduğunu ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha teyit etti. Burada tabi bir şeyi söylemek isterim. Sözde bir Türk. Oradaki bir partinin eş başkanı. Kullandığı ifadeler de çok çirkin. Sen nasıl demokratsın, nasıl hürriyetten bahsedersin. Seni Türkiye Başbakan'ının oraya gelmesi nasıl rahatsız eder. Kusura bakma senin Merkel'e ne kadar saygı duyacağını biz biliriz. Ama biz saygıyı yerinde ifade etmesini de biliriz. Ama önce sen kökenin itiberiyle mensubu olduğun ülkenin başbakanına bu şekilde konuşamazsın. Nerede milletvekili olursan ol önce haddini bileceksin. Sadece eşbaşkanlığını yaptığın bir başka bayan vardı. O da zaman zaman bir çok şeyler konuşurdu. Ama sen yaptığın açıklamalarla Türkiye'nin Başbakanının oraya gitmesinin doğru olmayacağını söylüyorsun. Buna senin gücün yetmez önce haddini bil. 'ŞAKASI YOK BU İŞİN' Bu zat diyor ki Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası burada yapılamaz diyor. Ne diyorsun sen ya. Bir buçuk milyon insan orada oy kullanacak. Yasal çerçevesi neyse o çerçevede yapacak olan kampanyasını yapar. Sen buna engel koyamazsın. Böyle bir yetkin yok. Türkiye'de Almanya için oy kullanacaklar için gelirsin sen de toplantı yaparsın. Mesele farklı. Ama alışacaklar. Şakası yok bu işin. 'BÖYLE BİR GAYRETİN İÇİNE GİRİYORLAR' En son Soma'da uluslararası bir medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazetecinin, iki kadını figüran olarak kullandığını yalan haber yaparak bütün dünyaya servis ettiğini gördük yaşadık. Aslında bu kadınlar başı açık. İkisinin de başalrını örtüyor. Üstü şişhane altı kaval. Sırıtıyor. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Nedir bu hal? Bununla güya bizim insanımızı farklı gösterecek. Böyle bir gayretin içine giriyorlar. Ama devran değişti. O bu tür bir dezenformasyon suretiyle aleyhte kampanya yapacağını zannederken suç üstü yakalandı. Gezi sırasında 17 Aralık darbe girişiminde bu ve benzer muhabirlerin mesleki onurlarını nasıl çiğnediklerini gördük. Türkiye'nin imajı yalan haberlerle yıpranacak kadar zayıf bir imaj değildir artık. O devir gerilerde kaldı. 'KİMSENİN AZARLAMASINA EYVALLAH DEMEYİZ' Hem bu kürsüde hem de Köln'de söyledim. Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye 100 yıl önceki gibi Mondros ile Sevr Lozan ile masanın kenarına iliştirilmiş bir ülke asla değildir. Masanın altından zaman zaman zevkle zaman aman ikazla ayakların birbirine tokuşturulduğu dönem değil. Onlar geçti. Köprünün altından çok sular aktı. Bu ülkede sorunları kaşıyarak etnik köken din mezhep yaşam tarzı farklılıklarını tahrik ederek kimsenin operasyon yapmasına müsamaha göstermeyiz. Kimsenin bu devleti azarlamasına eyvallah demeyiz. '15 GÜNDE 14 ÜLKE DOLAŞTIM' Bazıları AB noktasında ne oldu diyor? Bunu diyen köşe yazarlarına sesleniyorum. Biz iktidara geldiğimizde bir fasıl açılmış mıydı? Türkiye müzakerelere oturacak bir ülke dahi değildi. Biz geldik fellik fellik şu kişi o zaman Başbakan dahi değildi. O zaman genel başkandım. 14 ülke dolaştım 15 günde... Buna ABD de dahil: Sayın Bush'la oturduk bunu konuştuk. Ben bir genel başkan olarak konuştum. Başkan Bush'la görüştüm. O zaman 15 üye ülke vardı. 13 tanesini dolaştım. Hepsini ziyaret ederek süratle müzakerelere oturmak için adımları attık. 'BUNA RAĞMEN BİZ SABIRLIYIZ' Hamdolsun Başbakanlık dönemimde de müzakerelerin başlatılması kararını çıkarttık. 14 fasıl var. Hepsi açılmadı. Çünkü Fransa farklı bir tavır koyuyor, Almanya farklı bir tavır koyuyor. 15 üye iken ortada olan müktesebat farklıydı, 25 üye oldu uygulamalar değişti. Bakıyorsunuz AB'ye alınan üyeler uygun oldukları gerekçesiyle değil bir çoğu siyasi kararla alındı. Bu gerçeği de bilelim. Fakat buna rağmen biz sabırlıyız. Dersimize de iyi çalışıyoruz. Bizim bütün kurumsal yapımız AB müktesebatına uygun olarak oluşturuluyor. Bugün Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı çok net bir şekilde ortadadır. Yükselen ırkçılık İslamofobi'nin hatta anti semitizmin panzehiri Türkiye'dir. 'ÇÜNKÜ BİZE GELECEK FAYDA ORADADIR' Merkez Bankası bağımsızdır o ayrı konu. Ama MB uygulamaları hakkında yorumda bulunmak da bizim hakkımızdır. Türkiye'de faizden doalyı geri dişimizde hesabını kimse bankaya sormaz. Bize sorar. Biz atmosferi balans etmekle görevliyiz. Onun için de bizim düşüncemiz çok açık net. Bu faiz oranı yüksektir. Bu faiz düşmeli ki Türkiye'de reel yatırım artsın. Bir defa biz sıcak parayla bir ülkenin kalkındığına inanan iktidar değiliz. Kimse bizi bununla aldatmasın. Biz reel yatırım için gelene hoş bakar ve atacakları adımlara da her türlü desteği veririz. Çünkü bize gelecek fayda oradadır. Eğer siz yüksek faizle kredi verirseniz benim ülkemdeki özellikle iç sermaye yerli sermaye yatırım yaparken yapamaz. Yatırımı neyle yapacak. Eğer finansın maliyeti ucuzsa onun yatırım şansı vardır. Yüksekse yatırımı yapmak çok zordur. Daha yatırımı bitiremeden çöker. 27 Mayıs'ın 54 yıla yayılan izlerini tek tek sildik. Silmeye de devam ediyoruz. Darbe ve vesayet özleminde olanlar yine var. Ancak Allah'a hamdolsun ki yaptığımız reformlar sayesinde dik duruşumuz sayesinde milli irade hiç olmadığı kadar güç kazanmıştır. 'HESAP SORACAĞIZ' İnşallah bu darbecilerin hesabını soracağız. Paralel yapıdan da hesap soracağız. Eğer bunun hesabını sormaktan kaçınacak olan bir tane arkadaşım çıkarsa bunun hesabını veremezsiniz. Ne halka ne hakka veremezsiniz. 10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanının seçilmesi demokrasinin güç kazanmasına vesile olur. Merhum Menderes ve arkadaşlarını rahmetle anıyor mekanlarının cennet olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. 'İLLEGAL ÖRGÜTLERİN OYUNUNA GELMEYİN' Yarın Ağrı'da vatandaşlarımızla kucaklaşacağız. Seçimlerin tekrarlanacağı il ilçe ve beldelerde 30 Mart'ın daha güçlü bir tekrarını yaşayacağız. Bu arada özellikle yargıyla ilgili Meclis'e gelecek yasamız çok önemli. Şehit yakınlarımızı ve işçi kardeşlerimizle ilgili yasal düzenlemeler yapılıyor. Soma'daki maden işçilerine kömür ocaklarında çalışan kardeşlerime sesleniyorum. Bu CHP'nin bölücü terör örgütü yandaşlarının legal veya illegal örgütlerin oyununa gelmeyin. 'ORADAKİ 301 ŞEHİT BİZİM CANIMIZDIR' Sizi bunlar yalnız bırakır. Bizler bakın yeni düzenlemelerle bir adım atıyoruz. Bunlar nerede kimi acaba sahiplendi? Bunlar sadece tahrik eder. Sizin üzerinizden paye kaparlar. Bu oyuna gelmeyin. Oradaki 301 şehit. Bizim canımızdır. Biz bütün onların ailelerini güvence altına alacak hazırlıklarımızı yaptık yapıyoruz. AFAD'da açtığımız hesap bunun bir adımıdır. Diğer bir çok gelecek vaatler var takipçisiyiz. Bütün bu vaatlerin hepsi birinci derecede şehitlerimize, yaralı kardeşlerimize diğerlerinin bir kısmını da orada çalışan kardeşlerimize vermek suretiyle tüm evlatlarının inşallah geleceğini teminat altına alacak adımı atacağız. haberler.com
'Biz Ortadoğu'ya Baktığında Petrol Görenlerden Değiliz'
Başbakan Erdoğan, Avusturya'nın başkenti Viyana'da yaptığı konuşmada, Irak'ta masum sivillerin öldürüldüğünü ve dünyanın olan bitene seyirci kaldığını söyledi Başbakan Erdoğan'ın Avusturya'nın başkenti Viyana'da Türk vatandaşlarına hitap ettiği konuşmasında, Türkiye'nin Gezi süreci, 17 ve 25 Aralık'ı yaşadığını belirterek, 'Ne diyordu “hala anlamıyor musun mesele ağaç değil” bunu diyen neydi? Sözde sanatçı, sevsinler sizin gibi sanatçıyı, ne sanatçısı' diye konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle: “77 milyon sizlerle her zaman iftihar ettik. Rabbim sizlerden razı olsun. Rabbim helal rızk peşinde gurbette verdiğiniz mücadelede her zaman yar ve yardımcınız olsun. Allah kardeşliğimizi muhabbetimizi daim eylesin. Burada şunu özellikle ifade etmek istiyorum. Bizler Kanuni Sultan Süleyman’ın torunlarıyız. Bizler Dördüncü Mehmet gibi kahramanların mirasçılarıyız. Biz bugün Viyana’ya gönüller kazanmak için geldik. Bizden hiç kimsenin korkmasına çekinmesine tedirgin olmasına gerek yok. Biz Avusturya’da Almanya’da, Avrupa’nın tüm ülkelerinde emeğiyle barış ve dostluk mesajlarıyla var olan bir milletiz. Şurada Viyana’nın ortasından geçen Tuna Nehri tarih boyunca İstanbul’a akmıştır. Bugün de İstanbul Boğazı’na akıyor. Bizler aynı nehrin Tuna Nehri’nin etrafında büyümüş dost milletleriz, dost ülkeleriz.” 'Çok çirkin bir kampanya başlattılar'“Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nın Avusturya’ya gelip buradaki vatandaşlarıyla kucaklaşmasından muhabbet etmesinden kimse farklı manalar çıkarmasın. Bundan yaklaşık 1 ay önce 24 Mayıs’ta Almanya’nın Köln şehrine gittik. Köln Arena’da on binlerce vatandaşımızla hasret giderdik. Aylar öncesinden çok çirkin bir kampanya başlattılar. Kardeşlerim şunu unutmayın. Kim olursanız olun, kim olursak olalım. Sevenlerimiz olduğu kadar sevmeyenlerimiz de olacaktır. Herkesin bizi sevme mecburiyeti yoktur, saygı duyma mecburiyeti de yoktur. Ama biz icraatlarımızla en güzel cevabı vermek zorundayız.” “Alman medyası üzerinden çirkin münasebetsiz üstelik de ırkçı manşetlerle mesajlar verdiler. Peki ne oldu? 24 Mayıs’ta gittik, salon toplantımızı büyük bir coşkuyla yaptık. Biz ülkemize döndük, oradaki vatandaşlarımız da evlerine döndüler. En küçük bir gerginlik olmadı, itişme kakışma olmadı. Anadolu Trakya insanına yakışan biçimde vakarla sağduyuyla, Almanya’daki gurbetçilerimiz başbakanlarını bağırlarına bastılar. Olay bu.” 'Sevsinler sizin gibi sanatçıyı'“Türkiye’de Gezi olayları yaşadık değil mi? 17 Aralık olaylarında yaşadıklarımızı biliyorsunuz, 25 Aralık’ı biliyorsunuz. Ne diyordu “hala anlamıyor musun mesele ağaç değil” bunu diyen neydi? Sözde sanatçı, sevsinler sizin gibi sanatçıyı, ne sanatçısı. Mesele ağaç değil diyordu, çünkü bunu diyemez ki, 12-13 ağacı alıyorsun başka yere dikiyorsun. Biz iktidarımızda 3 milyar fidan ve ağaç dikmiş bir iktidarız. Kardeşlerim biz çevreci bir iktidarız bunu böyle biliniz.” “Geçen gün bir Başbakan ziyaretimizdeydi. Bana aynen şu ifadeyi kullandı. ‘Uzun yıllar oldu’ dedi, ‘İlk defa geliyorum. Ankara’nın ne kadar yeşillendiğini gördüm’ dedi. Tanıyamamış. ‘Her şeyin değiştiğini gördüm’ dedi.” 'İşte şimdi Irak. Şu anda Irak yanıyor. İnsanlık dramı yaşıyor. İnsanlar bir kez daha evlerini şehirlerini terk ediyor. Çocuklar ölüyor, kadınlar ölüyor, masum siviller hayatını kaybediyor. Dünya, Avrupa yine seyrediyor. Biz o ateşi söndürmek için, ateşin üzerine gidiyor, Irak’taki herkese durun siz kardeşsiniz diye uyarılarımızı yapıyoruz. Ne demek Sünni, ne demek Şia? Yahu siz Müslüman değil misiniz? Bir insan Şii olduğu için öldürülmez, Sünni olduğu için öldürülmez, kefenler giyip yollara çıkılmaz. Kim sizi vatanınızdan kovuyor? Kimse. Peki sizin yaptığınız nedir? Yakışıyor mu? Biz hakkın tarafında her zaman mazlumun tarafında olduk, olmaya devam edeceğiz.' 'Biz Ortadoğu'ya baktığında petrol görenlerden değiliz ve asla olamayız. Biz Ortadoğu'ya baktığımızda insan görüyoruz, kardeşlerimizi görüyoruz. Biz Ortadoğu'ya baktığımızda bir medeniyetin izlerini, ilmin, irfanın, hikmetin iklimini görüyoruz. Biz Ortadoğu'ya baktığımızda birileri gibi petrol değil Hz. Ali'nin, Hz. Hüseyin'in, Hasan'ın hatırasını görüyoruz' t24.com.tr
Bağcılar'da Tartışılan Dükkanın Sahibi:  'IŞİD ile Alakamız Yok'
Bağcılar'da IŞİD amblemi ile özdeşleşen ve aynı zamanda İslam'da 'peygamber mührü' olan sembolün üzerine basıldığı tişörtleri satan dükkanın sahibi BBC Türkçe'yekonuştu.  IŞİD’i simgeleyen tişörtleri ‘İslami olduğu için’ sattıklarını söyleyen, radikal Sünni İslamcı terör örgütüyle uzaktan yakından alakaları olmadığını belirten dükkan sahibi “Şeriat altında mı yönetilmek istersiniz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Tabii. Ülkeme şeriatın gelmesini çok isterim. Müslüman olan herkesin de gelmesini isteyeceğine eminim. Herkes Müslümanım diyor ama herkes aynı Müslümanlığı yaşayacak kadar cesaretli değil” BBC Türkçe'den Rengin Arslan'ın haberi:  Tişörtün üzerinde Arapça 'La ilahe illallah' yazıyor ve altında da 'peygamberin mührü' bulunuyor. Dükkanın vitrininde bu tişörtler asılı duruyor. Bunların yanında, kadınlar için feraceler ve İslam sancağı ve kupalar da satılıyor. Türkiye basınında çıkan haberlerin ardından İslami Giyim isimli dükkanın sahipleriyle konuştuk. Adının yazılmasını istemeyen, dükkanın üç ortağından biri 'IŞİD bunu kullanıyor sonuçta. Biz tamamen İslami olduğu için satıyoruz. IŞİD ile uzaktan yakından alakamız yok. Bunu yolda bir insan gördüğünde birisinin aklına terörist gelebilir. Ama bazı insanların aklına peygamber efendimiz gelir' diyor. Yaklaşık 10 gün önce açılan dükkanın bir diğer ortağı ise, 'Biz kendimiz internette buranın resimlerini paylaştık. IŞİD'e bağlı olsa biz niye resimlerini kendimiz paylaşalım ki' diye ekliyor. IŞİD'i destekliyor musunuz soruma ise öfkeyle karşılık veriyor aynı kişi: 'Bu sorunuz fitneye neden olur' diyor ve tepki gösteriyor. Peki bu grupla özdeşleşen bu sembolleri satmaktan rahatsızlık duyuyorlar mı? Yanıtı, 'Valla ben bunu satmaktan gurur duyuyorum. Sonuçta her temiz şeye kir gelmiştir. Bunu başkaları kullandığı için bir kenara atamayız' oluyor. O sırada dükkanda bulunan bir müşteri ise konuşmaya dahil oluyor ve 'Bu peygamberin sancağı. Bir Hristiyan İncil'de yazan ayeti tişört yapıp giyse Amerika masum ülkelere giriyor diye, biz bunların hepsine terörist desek bu olur mu? Bu yanlış.' Daha sonra ekliyor: 'IŞİD dediğimiz, terörist dediğimiz de Müslüman. Tek farkları ne, savaşıyorlar. Biz burada yaşıyoruz. Onlar da biz de aynı değerleri taşıyoruz' diyor.    'Ülkeme şeriatın gelmesini çok isterim' Bağcılar'da konuştuğum muhafazakar kesimden kişiler İslam'a ait sembollerin kıyafetler üzerinde yer almasına iki açıdan karşı çıkıyor. Birincisi, sembollerin ticarete dökülmesi, ikincisi ise bu tür kıyafetlerle, örneğin 'tuvalete girmenin' uygun olmayacağı yönünde. Bağcılar'da kumaş satan bir dükkanda çalışan bir kadın 'Kutsalımız o bizim sonuçta' diyor. İlk eleştiriyi sorduğum dükkanın ortağı, 'Bütün ülke şeriat kanunları üzerine olsaydı, evet bunu satmamız yasaktı. Satamazdık. Parası haram olurdu. Ama şu an İslamiyet tam olarak Türkiye'de yerleşmiş değil' diye yanıtlıyor sorumu. 'Şeriat altında mı yönetilmek istersiniz' diye sormam üzerine: 'Tabii. Ülkeme şeriatın gelmesini çok isterim. Müslüman olan herkesin de gelmesini isteyeceğine eminim. Herkes Müslümanım diyor ama herkes aynı Müslümanlığı yaşayacak kadar cesaretli değil.' 'Facebook'a bakın...' Üzerinde dini semboller olan kıyafetlerin giyilmesine yönelik eleştiriye ise başka bir açıdan yanıt veriyor: 'Biz zaten insanlara bunu giy, sokakta gez demiyoruz. Zaten belli bir alış amacı vardır. İnsan ya bunu alır giyer, sohbetine cemaatine gider, ya da münazaralarda toplantılarda giyer. Bunu zevki sefa için giymiyor zaten kimse. Ya da resim çekmek için giyilir. Facebook'a bakın, bu tişörtü giymiş bir sürü kişi var zaten.' Dükkan sahipleri ayrıca bu tip tişörtlerin satıldığı 'en az 15 internet' sitesi var diyor ve ekliyor Fatih'te üzerinde El Kaide'nin eski lideri Usame Bin Ladin'in resminin olduğu tişörtler satıldığını söylüyor. 'İslam'a sığar mı?' Dükkanın sokağında oturan ve çocukluğundan beri burada oturduğunu söyleyen Celal Karagül ise dükkanın sattığı tişörtlerden rahatsız. 'Elhamdülillah Müslümanız. Orada İslami Giyim yazıyor. E biz İslami giyinmiyor muyuz? İslam deyince kapanmak şart mıdır? Hangi çağda yaşıyoruz. Böyle bir dükkanın işleyeceğini sanmıyorum. Bu sembolleri kullanan adamlar kafa kesiyorlar. Bu İslama sığar mı?' diyor. Dün gece dükkanın camlarına 'Hizbullah' ve 'Nasrallah' yazılmış boyayla. Dükkanın ortakları bu yazıları temizliyor bir yandan. Üçüncü ortağa bu yazıları soruyorum. Şiilere karşı bir düşmanlıkları var mı? Şöyle yanıtlıyor sorumu: 'IŞİD denilen kuruluş Şiileri hedef aldığı için bizim de IŞİD destekçisi olduğumuzu düşündükleri için tepki göstermişler. Benim Şiilere karşı hiçbir düşmanlığım yok. Benim düşmanlığım olsa Hz. Ali kitabı okumam.' Dükkan sahipleri ellerindeki stoğu tükettikten sonra bu tişörtlerden satmayacaklarını ancak üzerinde sadece peygamber mührü olan tişörtleri satmaya devam edeceklerini söylüyor. Rengin Arslan | BBC Türkçe
Hormonlu Domates Ödülleri Sahiplerini Buldu
LGBTİ Onur Haftası’nda verilen Hormonlu Domates Ödülleri bu yıl 10. kez sahiplerini buldu. Başbakan Tayyip Erdoğan , siyaset dalında Hormonlu Domates’e layık görüldü. Erdoğan geçen sene de 'Allah'a Havale Ediyorum' kategorisinin kazananı olmuştu. Erdoğan’ın yanı sıra sansür alanında TBMM’ye ödül verilirken, kurum alanında İçişleri Bakanlığı’na, medya alanında Yeni Akit gazetesine Hormonlu Domates Ödülü verildi. Hormonlu Domates Ödüllerinde bu yıl tartışmalara neden olan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Gençlik Meclislerine verilecek “Genel Ahlaksız Özel Ödülü” gecede anons edilmedi. Bianet’te yer alan habere göre, dün İstanbul Şişli Kent Kültür Merkezi’nde düzenlenen 10. Hormonlu Domates Ödül Töreni’ni Seyhan “Matmazel Coco” Arman sunarken, Ayta Sözeri ve Esmeray da sahnedeydi. Adını, Erman Toroğlu’nun “Hormonlu domates yemeyin homoseksüel olursunuz” açıklamasından alan ve 2005’ten beri homofobik ve transfobik kişi ve kurumlara verilen Hormonlu Domates Ödülleri’nin bu seneki kazananları ve gerekçeleri şöyle: Siyaset: Recep Tayyip Erdoğan Ödülü yerel seçimlerde belediye meclisi adayı olan Boysan Yakar ve Sedef Çakmak verdi. 'Erdoğan’ın “Alevilik Hz. Ali’yi sevmekse ben dört dörtlük bir Alevi’yim” açıklamasına cevaben attığı “Başbakandan 'Dört dörtlük ibneyim. İbneliği sizden öğrenecek değilim' açıklaması bekliyoruz' tweetindeki ibne sözcüğü sebebiyle Erdoğan Levent Pişkin’e hakaret davası açtı.' Sansür: TBMM 'Meclisin internet bağlantısı üzerinden Lambdaistanbul ve Kaos GL gibi LGBTI örgütlerinin internet sitelerine erişim filtreleme sebebiyle engellenmiş durumda.' Kurum: İçişleri Bakanlığı 'Eşcinsel olduğu gerekçesiyle işkence altında sorgulanan polis memurlarına, tanıdıkları diğer eşcinsel memurların isimlerinin verilmesi yönünde de baskı uygulanıyor. Eşcinsel polis memurları, en ağır disiplin cezası uygulanarak birbiri ardına devlet memurluğundan çıkartıyor.' Medya: Yeni Akit Gazetesi Ödülü İMC TV muhabiri Michelle Demishevic verdi. 'Hormonlu’nun vazgeçilmezlerinden Yeni Akit Gazetesi, bu kez hakim karşısında kendini şu sözlerle savundu: “Eşcinsellik ve türevleri ruh hastalığıdır. Eşcinsellik ve türevlerinin normalleştirilmesine dair çalışmalar kabul edilemez. Bunun sağlıklı bir durum gibi gösterilmesi anayasada toplumun temeli olarak tanımlanan aileyi dinamitlemektedir.” Bu sözlerin ardından 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada hakim Yeni Akit’e “beraat” kararı verdi. Karar, Kaos GL Derneği tarafından temyize götürüldü.' Yaşam Alanları : Kızılay AVM 'Cumhurbaşkanı Gül’ün talimatı var, sizin türdeki insanları almıyoruz' açıklamasıyla 3 trans kadının girişini engellediler. Eğitim : Yeditepe Üniversitesi Ödülü Liseli LGBTİ'den Emre Demir verdi. 'Cinsel kimliğinden dolayı trans kadını kampüse almayan Yeditepe Üniversitesi, LGBTİ araştırmaları yürütecek öğrenci klübünün başvurusunu “okulun ününe zarar vereceği” ve “okulda rahatsızlık yaratacağı” gerekçesiyle geri çevirdi. Üniversite yönetimi, sinema klübünün göstermek istediği filmlerin içinden LGBTİ içerikli olanları ayıklıyor ve sansürlüyor.' Eğlence Dünyası: Okan Bayülgen Ödülü oyuncu Ayta Sözeri verdi. 'Çocuklara yönelik cinsel taciz üzerine konuşulan programda, erkek çocuklarının genelevler olmadığı için birbirleriyle cinsel ilişkiye girdiklerini ve bu sebeple eşcinselliğin arttığını söyleyen Bayülgen, sadece homofobiden değil, “konuşmazsa ölecek” hastalığından da muzdarip.' Spor: Mateja Kazman 'Fenerbahçe’nin eski futbolcusu Mateja Kezman, Amsterdam Pride’a futbolcuların destek vermesi üzerine homofobik açıklamalarda bulundu. Sırbistan’ın FK Vojvodina takımında sportif direktörlük yapan Kezman, eşcinselliğin bir hastalık olduğunu ve teşvik edilmemesi gerektiğini söyledi.' Beynelmilel: Rusya “Eşcinselliğin proragandası”nı geçtiğimiz Temmuz ayında çıkarılan bir yasayla yasaklayan Rusya, LGBTİ bireylerin örgütlenme haklarını ellerinden alırken, nefret suçlarının artmasına sebep oluyor. Vladimir Putin ise tüm Avrupa’ya kendi yolunu takip etmeye davet ediyor.'
Erdoğan'dan Eşcinsel Hakları Tweetine Dava
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, attığı bir tweet nedeniyle lezbiyen, gay, biseksüel, trans (LGBT) aktivisti Levent Pişkin'e 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Dilekçesinde Erdoğan'ın avukatı, Pişkin'i 'Erdoğan hakkında kara propaganda yapmak ve basın açıklamaları düzenleyerek konuyu başka yere çekmekle' suçluyor. Erdoğan'ın kişilik haklarının zedelendiği savunulan dilekçede, tweetin atıldığı 17 Temmuz tarihinden itibaren yasal faizi işlemek üzere, 50 bin liralık manevi tazminat talep ediliyor. BBC Türkçe'ye konuşan Levent Pişkin, manevi tazminat davasını beklediğini ancak yine de talep karşısında şaşkın olduğunu söylüyor. Tebligatın eline bugün geçtiğini belirten Pişkin, tazminata hükmedilirse ne olur sorusuna 'Allah korusun' cevabı veriyor ve söz konusu meblağı ödemesinin mümkün olmadığını söylüyor. Pişkin bu durumda icra takibi başlatılabileceğini ifade ediyor. Hakaret davası açılmasına sebep olan tweet, Erdoğan'ın partisinin Ankara il başkanlığının 2013 yılında verdiği iftar yemeğinde 'Alevilik Hz Ali'yi sevmekse ben dört dörtlük bir Aleviyim. Çünkü Hz Ali'yi çok seviyorum' sözleri üzerine atılmıştı. Kendisi de hukuk mezunu olan ve anayasada LGBT haklarının tanınması için kampanyalar yürüten aktivist Pişkin, 'Erdoğan'dan dört dörtlük ibneyim, ibneliği sizden öğrenecek değiliz açıklaması bekliyorum. Öptüm #AnayasadaLGBT' ifadelerini içeren bir tweet atmıştı. Erdoğan Pişkin'e hakaret davası açmış, mahkeme Pişkin'i 2 ay 15 gün hapse mahkum etmiş, hapis cezası 1500 lira para cezasına çevrilmiş ve hükmün açıklanması geri bırakılmıştı. Bianet'in haberine göre Pişkin ceza aldığı davadaki ilk savunmasında 'Bunu bir ibne olarak söylüyorum, ibnelik hakaret değil, cinsel yönelimdir. Ben bir eleştiri sundum, yoksa kendime hakaret etmiş olurdum” demişti. Mahkeme ise Pişkin’i hakaret suçundan suçlu bulmuştu. Pişkin Anayasa Mahkemesi'ne ifade özgürlüğünün ihlali iddiasıyla dava açmaya hazırlanıyor.BBC Türkçe
Tunceli Valisinden Cemevi Sitemi
TUNCELİ Valisi Osman Kaymak, kentteki Alevi inanç merkezlerinin onarım ve bakımı için 650 bin lira para yardımı ile projeler hazırladıklarını belirterek, 'Biz bu binaları yapacağız ama binalar ibadet yapmıyor. Bugün cemevleri boş, inanç yerlerimize gençlerimiz gitmiyor. Özellikle Alevi söz sahiplerinden bu kültürün yaşaması için gayret sarfetsinler' dedi.Tunceli Valisi Osman Kaymak, Tunceli Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Tunç, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Cengiz, Alevi inanç önderleri, Alevi dedelerinin de katıldığı basın toplantısı düzenledi. Vali Kaymak, Tunceli’de yaşayan Alevilerin inançlarını daha rahat ve iyi ortamlarda yerine getirmesi için geçmişte de birçok çalışma yaptıklarını ve bu çalışmaların bugün de devam edeceğini belirterek, Alevilik kültürünün yaşatılması ve ibadet imkanlarının geliştirilmesi adına önemli çalışmalar yaptıklarını anlattı. Mazgirt, Ovacık, Pertek, Nazımiye ilçelerinde Kültür ve Dinlenme Evi Yapımı ve Onarımı adı altında cemevleri inşa edilerek halkın hizmetine açıldığını söyledi.Tunceli’de Alevi inanç merkezlerinin onarım ve bakımı için 650 bin lira para yardımında bulunup projeler hazırladıklarını belirten Vali Kaymak, şunları söyledi:'Genelde bugüne kadar hep şöyle bir algı vardı, devlet burada asimile yapıyor. Biz hukuk devletiyiz. Biz demokratik hukuk devleti olarak her vatandaşın inancını yaşama hakkını sağlamak durumundadır. Kişi kendini Alevi hissediyorsa biz de Alevi kültüründe yaşamasını ve korunması için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Biz bu binaları yapacağız ama binalar ibadet yapmıyor. Bugün cemevleri boş, inanç yerlerimize gençlerimiz gitmiyor. Özellikle Alevi söz sahiplerinden bu kültürün yaşaması için gayret sarfetsinler. Devlet olarak biz bunu istiyoruz. Maddi yatırım yapıyoruz ama o cemevleri boşsa insanlar gitmiyorsa, insanlar ziyarete gitmiyorsa kültürümüz gençlere aktarılmıyorsa burada bir sorun var. Bugüne kadar asimile ettiği söylenen devlet her türlü katkıyı yapıyor. Cemevleri yapıyoruz inanç yerlerinin ihtiyaçlarını karşılıyoruz ama gençlerimiz hala Aleviliği, Ali’yi, Pir Sultan’ı bilmiyorsa Hacı Bektaş-ı Veli’yi bilmiyorsa burada bir sorun var. Gelin birlikte çalışalım. Sivil toplumun bunu duyurmasını, Alevilik kültürünün yaşaması lazım.'Alevilik merkezinin Tunceli olduğunu kendisinin de 3 aydır kentte görev yaptığını söyleyen Vali Osman Kaymak, 'Gördüğüm kadarıyla cemevleri boş, cem yapılmıyor. İnsanlar Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli’yi tanıyor. Büyükler sahip çıkmış maalesef gençler de bu yok. İnşallah bu yapacağımız çalışmalarla bu eksikleri gidereceğiz. Alevilikteki İslamı samimi yaşama, aşkla yaşama inancının gençlere öğretirsek bölgemiz huzur bölgesi olacak. Munzur bölgesi huzur bölgesi olsun diye dua ediyorum. İnşallah gelecek günlerde daha huzurlu olacağız. Tek hedefimiz Tunceli’yi daha güzel yarınlara taşırız gayreti içerisindeyiz' dedi.Vatan
Hz. Fatıma’nın Sandukası Kurtuldu!
Topkapı Sarayında’ki Kutsal Emanetler arasında yer alan Hz. Fatıma’nın sandukasının Irak’a hediye edileceği haberi asparagas çıktı.Alevilere kırmızı fişleme sorusu yanıtsız!Hz. Muhammed’in kızı ve Hz. Ali’nin eşi Hz. Fatıma’ya ait Topkapı Sarayı’nda bulunan sandukanın, Kerbela’daki İmam Hüseyin Müzesi’ne gönderileceği bilgisi şubat ayında basına yansımıştı. Ancak CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın önergesine gönderilen gecikmeli yanıtta, Bağdat Büyükelçisi’nin ziyareti sonrasında Kerbela’daki Hazreti Hüseyin Müzesi Müdürlüğünün web sitesinde yanlış anlamaya yol açan mesaj konulduğu, daha sonra özür dilenerek bu mesajın kaldırıldığı bildirildi.Bağdat Büyükelçisi Kerbela’yı ziyaret ettiCHP’li Umut Oran, şubat ayında iddianın gündeme gelmesi üzerine konuyu TBMM’ye taşımış ve dönemin Başbakan Tayyip Erdoğan’a bir soru önergesi yöneltmişti. Oran önergesinde, “Hz. Muhammed’in kızı ve Hz. Ali’nin eşi Hz. Fatıma’ya ait Topkapı Sarayı’nda bulunan sandukanın, Kerbela’daki İmam Hüseyin Müzesi’ne gönderileceği açıklandı. Topkapı Sarayı’ndaki Has Oda’da bulunan Mukaddes Emanetler Dairesi’nde 16’ncı yüzyıldan 20’nci yüzyılın ilk yarısına kadar toplanan Kutsal Emanetler arasında yer alan sandukanın, Irak’la hükümetiniz döneminde gerilen ilişkilerin yumuşaması amacıyla bu ülkeye göndereceğiniz belirtilmektedir” demişti.Bu önergeye Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler imzasıyla hazırlanan yanıt gecikmeli olarak TBMM’ye gönderilirken konunun Irak’taki müze müdürünün yanlış anlamasından kaynaklandığı belirtildi. Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi’nin 12-13 Şubat 2014 tarihlerinde Irak’ın Necef ve Kerbela vilayetlerine gerçekleştirdiği gezi sırasında diğer temaslarını yanı sıra Kerbela’daki Hazreti Hüseyin Müzesi Müdürü ile de görüşüldüğü belirtilen yanıtta, “Görüşme sırasında müzede Hazreti Fatıma’nın sandukasının bir replikasının bulunduğu ve sandukanın aslının geçici bir süre müzede sergilenmesinden memnuniyet duyacaklarını belirten müze yetkililerine, bu talebin ilgili makamlarımıza iletileceği yanıtı verilmiştir” denildi.Hz. Hüseyin Müze Müdürü özür dilediBu görüşme sonrasında müzenin internet sitesinde Bağdat Büyükelçisine atıfla, sandukanın Hazreti Hüseyin Müzesine verileceği yönünde açıklamaya yer verildiği görülmesi üzerine büyükelçiliğin müze yönetiminden açıklama istediği ifade edilen yanıtta, “Müze Müdürü kendi bilgisi dışında gerçekleştiğini ­ileri sürdüğü bu hatadan dolayı Büyükelçiliğimizden özür dilemiş, içeriği basına da aksettirilen söz konusu haber metninin derhal müzenin internet sitesinden kaldırıldığı bilgisini vermiştir” denildi. Yanıtta ayrıca, Hz. Fatıma’nın Sandukasının eserinin kendi ülkelerinde sergilenmesi hakkında Türkiye’ye iletilmiş herhangi bir talebin de olmadığı vurgulandı.Alevilere kırmızı fişleme sorusu yanıtsız!Oran’ın önergesinde yer alan ve kamu personeli alımında kırmızı, mavi, yeşil kodlarla fişleme ayrımcılığı yapıldığı ve kırmızıyla fişlenen Alevilerin işe alınmadığı iddiasına ilişkin şu sorular ise yanıtsız bırakıldı:- İlk aşamada KPSS’ye giren, sonra da sözlü sınava alınan adayların eşitlikçi, adil ve tarafsız bir tutumla değerlendirilmesi gerekirken, kırmızı, mavi, yeşil renklerle işaretlenerek daha sözlü sınav bile yapılmadan memuriyete alınmaması yönündeki uygulama hangi tarihten itibaren uygulanmaktadır?- Ulusal basında yer alan bir listeye göre bir şahıs “Kürt asıllı Muşlu olması”, bir başkası “Gaziosmanpaşa’da oturan bir Alevi vatandaşımız olması”, bir diğeri “babasının adının Ali Haydar olması”, bir başkası ise “ulusalcı olması” gerekçesiyle kırmızı listeye alınmış ve memuriyetten men edilmiştir. Vatandaşları etnik tabiyetlerine ve siyasal inanışlarına göre ayrımcılığa maruz bırakan bu uygulamaya karşı Başbakanlık tarafından adli veya idari soruşturma başlatılmış mıdır, bu soruşturmanın sonucu ne olmuştur?- Kırmızı fişlerde yer aldığı biçimiyle “Kürt asıllı”, “Alevi” “babasının adı Ali Haydar” veya “ulusalcı” olmak kamu çalışanı olmaya engel midir?- Söz konusu fişleri kim düzenledi, isim ve görevleri nedir? Bu fişleri düzenleyen kamu görevlilerine herhangi bir idari ceza verildi mi?- Kamu memuriyetine alımlarında etnik köken, dini veya siyasal inanışa bağlı ayrımcılık yapılmasının önüne geçmek için hükümetiniz tarafından alınan önlemler nelerdir?- Bu fişleme uygulaması, tam da kurulması düşünülen Ayrımcılıkla Mücadele Kurulu’nun görev alanına girmiyor mu? 11 yıllık iktidarınız döneminde kamu bürokrasisinde bu tür ayrımcılığa niçin halen son verilebilmiş değil?
'Bahçeli Ankara'da Söylediklerini Tunceli'de Söyleyebilecek mi?'
Başbakan Davutoğlu partisinin grup toplantısında, ''Esad bizi dinleseydi Halep yıkım içinde olmayacaktı. Şu anda Halep ile Gaziantep arasına mülteciler değil hızlı tren gidip gelecekti'' ifadelerini kullandı. Irak ile 24-25 Aralık’ta ortak kabine toplantısını İstanbul’da yapacaklarını açıklayan Başbakan ayrıca partisinin grup toplantısında kendisinin Tunceli açıklamalarını eleştiren Devlet Bahçeli'ye 'Ankara’da söylediklerini Tunceli’de söyleyebilecek mi?' diye seslendi. İşte Davutoğlu’nun konuşmasından satır başları:İNSAN HAKLARI REFORMUOcak ayında 15 bin yeni öğretmen ataması yapacağımızı dün ifade etmiştim. Tekrar hayırlı olsun diyorum. Kişisel verilerin korunması kanunu, AB normlarında olduğu gibi erişimin ancak kişilerin rızasıyla sağlanmasını öngören tam bir insan hakları reformudur. İç güvenlik yasası çıktıktan sonra toplantı ve gösteri özgürlüğünü istismar eden vandallara karşı tedbir alınmış olacak. Bu ay içinde öyle güzel haberler aldık ki ekonomik verilerine göre. İlk defa cari açıkta büyük bir düşüş trendi görüyoruz. Ekim ayında kurulan şirket sayısı yüzde 24.4 arttı. Kapanan şirket sayısı ise yüzde 11 geriledi. Dünyada ne krizler olursa olsun biz bu milletten güç aldıkça ekonomimiz büyümeye devam edecek. Bizim siyasetimizin bir tanımı olacaksa o vicdan siyasetidir. G20 başkanlığı yaparken dünyanın en az gelişmiş ülkelerinin de temsilcisi olacağız. Dünyadaki eşitsizlik piramidini tersine çevirmenin vakti gelmiştir.Bence son dönemlerin en önemli ziyaretlerinden birini Bağdat’a gerçekleştirdim. Irak söz konusu olduğunda biz hiçbir Iraklı kardeşimize etnik ve dini kökeni üzerinden bakmayız. Bağdat ziyaretimizde sayın Abadi ile detaylı görüşmeler yaptık. Diyorlardı ya “nerede o ortak kabine toplantıları.” Belki bazıları çok üzülecek ama Irak ile 24-25 Aralık’ta ortak kabine toplantısını İstanbul’da yapacağız. Irak’ta herkesin elini taşın altına koyduğu bir hükümet yapısından en fazla memnun olan biziz. Bağdat’ta 17 görüşme yaptım. Eski, yeni hükümet üyeleriyle buluştum. En son Sayın Abadi ile görüşüp intibalarımız aktardım ve gece 12 gibi sarılarak ayrıldık.İŞADAMLARINA SESLENİYORUM: IRAK İÇİN SEFERBER OLUNUZBuradan iş adamlarımıza sesleniyorum. Kaygıları tereddütleri bir kenara bırakarak Irak’ın yeninden yapılanması için seferber olunuz. Irak’ın her bir noktasında bizim insanımızın emeğini görmek istiyoruz. Bağdat’tan Erbil’e geçtim. Hem Irak’taki gelişmeleri değerlendirdik hem de IŞİD sonrasında bölgesel konjonktürü ele aldık. Gece 2 buçuk civarı Erbil’e indik. O saatte havaalanından şehre giderken her yerde bizim şirketlerin tabelalarıyla dolu sokaklardan geçtik. Erbil’e inmesek “herhalde Türkiye’de bir şehre indik” dersiniz. İşte bizim rüyamız, hayalimiz bunu.ESAD BİZİ DİNLESEYDİEğer Beşar Esad bizi dinleseydi Halep de böyle olacaktı. Yıkım içinde olmayacaktı. Kendi halkına savaş açmasaydı şu anda Halep ile Gaziantep arasına mülteciler değil hızlı tren gidip gelecekti. Bir gün Halep kurtulacak, Suriye tekrar ayağa kalkacak inşallah o gün geldiğinde tıpkı Irak’ta olduğu gibi ortak kabine toplantısını tekrar yapacağız. Ne Suriye, ne Irak’ı, Esad ve IŞİD gibi zalimlere terk etmeyeceğiz.“20 SENE ÖNCE ÖĞRENCİMDİ”Duhok’ta bir kampa gittim. Devlerimizin şefkatini orada görüyorsunuz. Güzel bir sürprizle karşılaştım. Duhok Valisi Ferhadi... 20 sene önce öğrencimdi. Malezya’da onu okuturken “bir gün inşallah sizler bizim makus talihimizi, doğunun makus talihini yeneceksiniz” diye okutmuştuk. Hocam diye sarıldı. O an ne ben Türk ne de o Kürt’tü. Hepimiz insandık hepimiz o toprakların çocuklarıydık. Erbil’de Cuma namazına gittik. Hoca bizim geleceğimizi de bildiği için hutbesini Arapça, Kürtçe ve Türkçe okudu. Türkçe hutbesinde Yunus Emre’den ifadeler vardı. O camiden çıktığımda her dilden kardeşlerim kucaklayarak sarıldılar. Erbil’den döndükten sonra ABD Başkan Yardımcısı Biden ile görüştük. IŞİD boşluktan doğmadı. IŞİD’i doğuran şartları ortadan kaldırmadıkça IŞİD gider ITİP gelir…KIBRIS’TAKİ GELİŞMELERKıbrıs’ın güneyinde petrol doğalgaz arayıp tekellerine almaya kalkarlarsa bilsinler ki buna izin vermeyiz. Bizim Barbaros gemimiz orada durur, durur… Akdeniz bizim de denizimizdir. Gerekirse sondaj da yaparız. 2004’te iyi niyetimizi gösterdik yine gösteririz ama kimse emrivakilere göz kapatacağımızı düşünmesin.HERKES NEYİ DÜŞÜNÜYORSA SERBESTÇE KONUŞSUNPatnos, Erzincan ve Dersim’e ziyarette bulundum. Bu ziyaretleri planlarken 6-7 Ekim olaylarına ilişkin bir mesaj vermeyi de hedefledik. Buradan meydan okuyorum. Diğer siyasi liderler de bir günde bu üç yere ziyarette bulunsunlar. Bu ziyaretlerden rahatsız olanlar oldu. Olacak. Onlar siyasetlerini belli bir bölgeye hapsettiler. Cemevine yaptığım ziyarette orada beni kucaklayan kardeşlerime buradan selam ediyorum. Orada dedim ki herkes neyi düşünüyorsa neye inanıyorsa serbestçe konuşsun. Yeni Türkiye’nin felsefesi budur.KİMSE DEVLETİN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKMEYECEK. DİZ ÇÖKECEK OLAN DEVLETO sofrada gözü yaşlı kimse görmedim. Orada bir Alevi dedesi elime sarıldı öpmek istedi. Ne haddimize. Ben de ona mukabele ettim. Kimse devletin önünde diz çökmeyecek, el öpmeyecek. Amir olsun millettir memur olan devlettir. El öpecek olan devlettir. Diz çökecek olan devlettir. Alevi o nurlu yüzlü gençler bizimle görüşmek istedi. Dediler ki “Biz Hz. Ali’nin mektebindeniz. Aleviliği Hz. Ali çizgisinin dışına çıkarmak isteyenlere karşı bize yardım edin.” Kim bu topraklarda Türkiye cumhuriyeti için çaba sarf ederse devlet onun yanında olacaktır.KONUŞMAMI DEĞİŞTİRDİMİki tavra dikkat çekmek isterim. Biri üzmüştür diğerine ise cevap vermek durumunda kaldım. Sayın Kılıçdaroğlu’nun MİT ile ilgili sözlerine cevap verirken önüme bir not konuldu. Sayın Kılıçdaroğlu’nun kayınvalidesinin rahmetli olduğuna dair bir nottu bu. Ve ben o dakikadan sonra tasarladığım konuşmayı tamamen değiştirdim. Kendisine ve hanımefendiye taziyelerimi ilettim. Fakat daha sonra sayın Kılıçdaroğlu’nun bu eleştirilere bana da hakaret ederek devam ettiğini öğrenince üzüldüm.KILIÇDAROĞLU'NUN BUGÜNKÜ TUTUMUNA BAKACAĞIM VE ONA GÖRE YARIN CEVABI VERECEĞİMTaziye günü Kılıdçaroğlu’nun Antalya’da yaptığı konuşma önüme konuşunca “cevap verecek misiniz” dedi arkadaşlarımız “hayır” dedim. Anne acısını 2 kez yaşamış biri olarak, “acısını yüreğimde hissettim” diyen, muhterem eşlerine hürmeten bugün kendisinden bahsetmeyeceğim. Ama buradan bütün siyasi liderlere sesleniyorum. Gelin siyasi üslubumuzu değiştirelim. Siyasi başarılar gelir gider ama siyasi ahlak kaybolursa hayatın anlamı da kaybolur. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bugünkü tutumuna bakacağım ve ona göre yarın Şanlıurfa’da gereken cevabı vereceğim.'BAHÇELİ'YE CEVAP VERMEK ZARURETTİR'Herhangi bir taziye durumu olmadığı için sayın Bahçeli’ye cevap vermek biz zarurettir. Bahçeli ihanet kelimesini çok rahat kullanıyor. Kim kime ihanet ediyor. Neye karşı çıktığımız beraber görelim. Dersim’i planlayanların sözleri: Dersim elbette kendiliğinde adam olmaz. Devlet ne yapacaksa yapacak Dersim’i adam edecek. Bizim anlayışımız ise millet adamdır devlet millete hizmet eder. Mülkiye müfettişi “Dersim bir çıbandır” diyor.Milletin bir kesimine çıban olarak bakan devlet zihniyeti bitmiştir. İbrahim Tali bey diyor ki: Dersim’in dışarısıyla irtibatı kesilmeli. Aç kalacak olan halka gereken yapılmalıdır. Bir şehir toptan açlığa mahkum edilebilir mi? Gerçek milliyetçiler MHP’liler bu zihniyeti kabul etmez.Sayın Bahçeli’ye çağrıda bulunuyorum. Tunceli Türkiye’nin bir vilayeti mi. Peki siz tüm Türkiye’ye hitap ediyor musunuz. Buyurun gidin bu söylediklerinizi orada söyleyin. Onların torunlarının gözlerine bakın ve “hepsi vatan hainiydi” deyin. Ben oradaydım. 10 sene sonra da, 50 sene sonra da 100 sene sonra da orada olacağım. Elaziz Elazığ, Dersim Tunceli, Diyarbekir Diyarbakır oldu. Sayın Bahçeli bunları savunacak mısın? Ben Tunceli’de söylediklerimi Edirne’de de Konya’da da söyleyeceğim ve milletim de anlayacak. Ama Bahçeli Ankara’da söylediklerini Tunceli’de söyleyebilecek mi?Mevlana’nın türbesini müzeye çevirip girişi paralı yaptılar. Bu aziz insanların huzuruna manevi mekanlara para ödeyerek girilmez. Ama niye oralara ücret konuldu? Çünkü o tek parti zihniyeti girişi sekülarize etmek için o parayı koydu. Ben gelecek hafta da istersem yarın da Türkiye’nin her köşesinde vatandaşlarımla kucaklaşırım. Buyurun Sayın bahçeli… Sanki yeni bir öneriymiş gibi Alevi araştırma merkezi kurulmasını istemiş. Söylediği birçok şey yapıldı. Bazıları ise yapılma aşamasında.'KILIÇDAROĞLU'NA BORCUMU ÖDEMELİYİM'Sayın Kılıçdaroğlu’na bir borcumu da ödemeliyim. Gerçekten takdir ettim. Irak Türkmelerini kabulünde “sizin idealiniz bizim idealimizdir” demiş. El hak doğru. Takdir ederim. Eleştirmek için söylemiyorum. İşte CHP’den duymak istediklerimiz bunlar. Şimdi de Bayırbucak Türkmenlerini de kabul etsin onları da bağrına bassın. Bizim dilimiz yavaş yavaş herkesin dili olmuşsa bundan mutluluk duyarız.Sondakika.com