Yıllarca akıl hastanesine yatırılmam gerektiğini söylediler
Tüm dünya gibi bizim sanat camiası da onu İstanbul’da ağırlamak için uğraşıyor. Ama Marina Abramoviç’in programı 2018’e kadar dolu. Sydney performansı öncesi ünlü sanatçıyı New York’ta yakalayıp 45 dakikalık sohbet fırsatını değerlendirdik. İşte sanat için hayatını tehlikeye atan, beden ve zihninin sınırlarını zorlayan Abramoviç’le sohbetimiz...
Marina Abramoviç ;dünya performans sanatının en popüler
ismi... İnsan bedeninin ve zihninin sınırlarını zorlayan
performanslarıyla ünlü... Bilincini kaybedene dek ezber yapan, sesini
kaybedene dek bağıran, buz kütleleri üzerinde vücudunu donduran, pek çok
cisimle kendisine izleyiciler tarafından işkence ettiren, Bosna
Savaşı’nı protesto etmek için kemiklerden etleri sıyırma gösterisi
yapan... Hâlâ hatırlamayanlar varsa Facebook’ta ve YouTube’da 30
milyondan fazla tıklanan videosundan bahsedelim hemen hatırlayacaksınız.
Hani şu 21 yıl önce ayrıldığı eski sevgilisiyle MoMA Modern Sanat
Müzesi’nde bir performansı sırasında karşılaşıp kendisiyle birlikte
herkesi gözyaşlarına boğan sanatçı... Uzun zamandır peşindeydim ancak
bir türlü röportaj için uygun bir gün ayarlayamadık çünkü dünyanın dört
bir yanında performanslar sergiliyor, sanatçı yetiştiriyor ve ders
veriyor. Sonunda Skype üzerinden görüşmek için Türkiye saatiyle 15.00
için sözleştik ve tam vaktinde üzerinde beyaz bornozuyla 69 yaşındaki
ünlü Abramoviç karşımdaydı... Ancak en fazla 50 gösteren kadının
karşısında heyecanımı gizlemek için çok çabaladım. İşte 45 dakikalık
sohbetimizden sayfalarımıza yansıyanlar.
Hayatınızı, bedeninizi sanatınıza bu derece adamanızın sebebi nedir?
Ailemden öğrendiğim önemli şeylerden biri
disiplinli olmak, diğeri de hayatta bir amacımızın olması. Hayat bize
bir hediye olarak verilmemiştir. Toplum için, insanlık için bir şeyler
yapmamız gerekir. Egoist, bencil olmamayı öğrenmeliyiz. Dünyanın bizim
etrafımızda dönmediğini bilmeliyiz. Bizden daha önemli insanların
olduğunu unutmamalıyız. Hayatımı sanata adadım; bir aile kurmadım,
çocuklarım olmadı, bu kolay bir yaşam değil ama benim seçtiğim hayat bu.
n Performanslarınız çok riskli ve tehlikeli...
Sizin performans sanatçısı olmanızdaki en büyük etken nedir?
Bir sanatçı için kendini en iyi şekilde
ifade edebilmenin yolunu bulmak çok önemlidir. Bu benim kendimi ifade
etme şeklim. Bu anlamda farklı araçlar kullanılabilir; mesela bir
ressamsanız fırçanızı kullanırsınız, heykeltıraşsanız ona göre
malzemeniz olur, film yapımcısıysanız fotoğraf ve film rulosu
kullanırsınız. Ben hayatımın en başlarında beden dilinin ve insanların
önünde dans etmenin, performans sergilemenin benim için kendimi ifade
etmenin en iyi yolu olduğunun farkına vardım.
İlk nasıl başladınız?
Bu his bana tesadüfen geldi, seslerle
deney yapıyordum. Aynı zamanda bedenimi de kullanmaya başladım. Bir gün
seyirciyle aramdaki enerji akışı o kadar güçlü bir hale geldi ki artık
bu tecrübeden sonra atölyeme geri dönüp resim yapamazdım; yapamadım da.
İletişim aracımı bulmuştum. İletişim aracım, enerji ve bu enerjiyi
kullanarak çalışmak oldu. Enerjinin en zor tarafı onun madde
olmamasıdır. Enerji madde değildir. O nedenle örneğin resim sanatında
ressam tuvale yağlı boyayı sürer, resim orada ortaya çıkar. Fakat
performans sanatı, zamanın esas olduğu bir sanattır. Sanatçıyı görmek
için belirli bir zamanda orada olmak gerekir, eğer orada olmazsanız,
göremezseniz; o tecrübeyi yaşayamazsınız. Gösterinin fotoğrafını görmek
yeterli gelmez, onun yaşam enerjisini hissetmek, onu yaşamak gerekir.
İşte bu nedenle bu iletişim aracı kolay değildir. Zaten bu nedenle
gösteri sanatının yaygın bir hale gelmesi ve popüler bir sanat dalı
olarak kabul edilmesi epey zaman almıştır. ‘
512 SAAT’TE SEYİRCİMLE BÜTÜNLEŞTİM’
Sizin bugüne kadar çok fazla gösteriniz oldu. Bunların arasında en aşırı, uç noktada olanı hangisiydi?
Benim performanslarım genelde hep uç
noktalarda olur çünkü ben limitlerimi sonuna kadar zorlamak isterim.
“512 Saat” adlı performansımda seyircimle bütünleştim. n Neler oluyor bu
performansınız sırasında? Bu performansım Serpentine Galerisi’ndeydi.
Performans sırasında izleyicilerden mekânda bulundukları süre içinde
sadece sessizlik, sükûnet, sabır, yoğunlaşma ve farkındalık istedim.
“512 Saat”in her türlü egosal arzudan muaf ve saf bir deneyim olmasına
özellikle önem verdim. Nesnesiz ve çerçevesiz bu performans için 25
yıllık bir içsel hazırlık süreci yaşadım. Performansın hemen öncesinde
Brezilya’da bir şamanın eğitiminden ve sıkı bir oruç döneminden geçtim.
Amacım seyircilerimle bir vücut haline gelmekti. 130 bine yakın kişi
ziyaret etti. n Performanslarınız büyük ilgi görüyor. MoMa Modern Sanat
Müzesi’ndeki performansınızı 800 bin kişi izlemiş. Evet ama bu
performans 3 ay sürdü, tek bir performans değildi. Bu en önemli
performanslarımdan biriydi. Sadece oturdum, insanlar karşıma geçti ve
onların gözlerine baktım.
Niye yaptınız bunu?
Amerika’da artık kimse birbirinin gözünün
içine bakmıyor. Amerikalılar için duygusal anlamda bu gösteri çok
önemliydi çünkü genelde onların hiç vakitleri olmaz, hep bir koşturmaca
içindedirler. Onlar için zaman durdu ve karşımdan ayrılmak istemediler.
Bazıları ağladı, hatta müzedeki güvenlik görevlileri bile hafta sonları
üniformalarını çıkarıp geliyorlardı, saatlerce kuyrukta bekleyip
karşımda oturuyorlardı.
Bu performansınızla anlatmak istediğiniz mesaj nedir?
Burada önemli olan sadece oturmak değil,
kim olduğunu anlamak, hayatta görevimizin ne olduğunun farkına varmaktı.
Genelde bu tür soruları hiç kendimize sormayız çünkü hep acelemiz
vardır ve devamlı çalışıp duruyoruz. İnsanlar sadece içinde bulundukları
o anı yaşamayı tecrübe ettiler, zamanın durması gibi. Bu genelde zaman
bulamadıkları bir durum.
'ANNEANNEM YUGOSYAVYA'DANDIR, TÜRK YEMEKLERİNİ ÇOK İYİ PİŞİRİR'
Performanslarınız saatler sürüyor; hiç yemek, su, ihtiyaç molası vermeden nasıl duruyorsunuz?
Her gösteri öncesi bir sene bedenimi
terbiye ediyorum çünkü normal hayatta yemek yediğimizde midemiz
yediklerimizi sindirmek için asit üretiyor fakat yemek yemezseniz de
tansiyonunuz düşer ve kendinizi iyi hissetmezsiniz. Bu nedenle
metabolizmamı değiştirmek için öğle yemeğini atlıyorum ve bir müddet
özel yiyeceklerle besleniyorum. Suyumu gece içiyorum, böylece
performansım boyunca ihtiyaç molası vermem gerekmiyor. Performanslarım
bazen 8-10 saat sürüyor, ayakta durmak benim için çok zor oluyor.
Gösteri bitince eve gidiyorum ve uyuyorum. Su içerim, uyurum, tekrar su
içerim, uyurum, tuvalete giderim; Bütün bunları gece yaparım,
dolayısıyla kendimi zorlayarak terbiye ederim, bu benim için bir nevi
NASA uzay programına hazırlık gibi oluyor.
Sindirim sisteminiz için özel bir beslenme programınız var mı?
Genelde düzenli bir beslenme programım
yok, ben hiçbir şeyi sürekli yapan biri değilim. Performans için
yediğimde çok katıyımdır ama performansım bitince yemek yemeye
bayılırım. Anneannem eski Yugoslavya’dandır, bilirsiniz 500 sene boyunca
Osmanlı İmparatorluğu’nun hükümdarlığı altında idi, dolayısıyla
anneannem sizin yemeklerinizi pişirirdi ve benim favori mutfağım Türk
mutfağıdır. Anneannem yemek pişirmeye sabah başlardı, hatta evde hiç
hazır kahve olmazdı, yeşil kahve çekirdeklerini kavururdu ve Türk
kahvesi yapardı, bütün ev mis gibi kahve kokardı. Bizim mutfağımız
sizinkiyle çok benzer. Bizde de sucuk, kaymak var mesela.
Benim anneannem de Yugoslav göçmenidir. Siz Türkiye’ye geliyor musunuz yemek yemek için?
Bir kere İstanbul’a bienal için geldim ve
hemen 5 kilo aldım. Orada her şeyi yiyorum çünkü benim topraklarımın
yemekleri hepsi ve hepsine bayılıyorum. Mısır Çarşı’sına gittim, tüm
baharatları gördüm; hepsi aynı bizim kültürümüz gibi. Amerikan mutfağı
böyle değil, hiç sevmem. Yemekler hep taklit. Karpuz yiyorsunuz karton
yer gibi oluyor, hiç tadı yok. Türkiye’deki yemekler inanılmaz ve oraya
sadece yemek için gelebilirim.
Kaç sene evveldi bu anlattığınız?
1997’de bienal için gelmiştim.
Peki İstanbul’a performans için gelme planınız var mı?
2018’e kadar programın dolu, ofisime davet
gönderiyorlar; eylül ve ekim ayında tekrar bienal var. İstanbul’a
gelmek çok istiyorum, fakat bunu planlamam gerekiyor.
Montenegro kanı işte; bizler hep genç gösteririz’
Çok genç gösteriyorsunuz, 50 yaşında olduğunuzu tahmin etmiştim.
Montenegro kanı işte; bizler hep genç
gösteririz. Ayrıca içki içmem, uyuşturucu kullanmam ve egzersizlerimi
ihmal etmem. n Meditasyon da yapar mısınız? Evet, yapıyorum, çok faydalı
bir şey.
Bir sonraki projeniz nedir? Nereye gideceksiniz?
Tazmanya’da Museum of Old and New Art’ta
bir açılış gösterim oldu. Yarın Sidney’de başka bir açılışım var. Orada
tekniğimi seyirciye göstereceğim, 12 gün süren bir atölye çalışması
olacak, halen onun için hazırlık yapıyorum. Sonra tekrar New York’a
döneceğim. Gelecek sene kitabım basılacak; aralıkta New York’ta
Armory’de Rus bir kompozitörle büyük bir gösterimiz olacak. Sonra
Paris’te Grand Palais’de yine büyük bir gösteri yapacağım, orada
eserlerim sergilenecek. Bugüne kadar orada eserleri sergilenirken
yaşayan tek sanatçı ben olacağım. Sadece performansım olmayacak,
çalışmalarım gösterilecek. Şu an seyircinin performansı beni daha çok
ilgilendiriyor. Sonra sırada Stockholm, Danimarka, Doha ve Katar var.'
'SEYİRCİNİN BENİ ÖLDÜREBİLECEĞİNİ FARKINA VARDIM'
Youtube’da bir performansınızda
tekrar karşılaşma videonuzun 30 milyon tıklandığı erkek arkadaşınızla
ayrılık hikâyenizi anlatabilir misiniz?
Sanırım bu çok sıra dışı bir ayrılık olmuş! Ulay’ı kastettiniz değil mi?
Evet.
Onunla 20 sene önce beraber çalışıyorduk.
Ayrılışımız Çin Seddi’nde gerçekleşti. O bir ucundan ben de diğer
ucundan yürüdük ve seddin tam ortasında karşılaştık. Birbirimize veda
etmek için 2 bin 500 kilometre yürüdük. Biri bana “Neden birbirinizi
telefonla aramadınız, daha kolay olurdu” dedi!
Tüm o yolu yürümek ne kadar zamanınızı aldı?
Her birimiz 3 ayda yürüdük.
Bir gösterinizde önünüze 72 farklı
cisim konulmuş ve insanların bu cisimleri bedeninizde kullanmasına izin
vermişsiniz. Ve şiddetin boyutu çok büyümüş.
Bu gösteriyi benim mazoşist ve teşhirci
olduğumu söyleyenlere karşılık vermek için yaptım. Önüme 72 adet cisim
konuldu. Üzerimde bir tişört ve blucin vardı. Seyirci 6 saat boyunca
önümdeki objelerle üzerimde istediğini yapabiliyordu. Objelerin bazıları
parfüm gibi hoşuma giden şeylerdi, mesela çok güzel bir kuş tüyü vardı
ama diğer taraftan bıçak, makas, tabanca gibi bana zarar verebilecekleri
cisimler de vardı; isterlerse beni öldürebilirlerdi. Ne yapacaklarına
karar vermelerine izin verdim ve seyirci son derece vahşi, merhametsizce
davrandı. Performansın sonunda seyircinin beni öldürebileceğinin
farkına vardım. Aslında mazoşist olan ben değil seyirciydi. Performans
süresince çok farklı bir bakış açım oluştu, bu çok ürkütücüydü. Bir daha
asla seyirciye böyle bir fırsat vermem.
Sizi öldürebilirlerdi gerçekten! Müze görevlileri devreye girmiş sanırım?
Tabii beni öldürebilirlerdi. Bu performans
çok tehlikeliydi. Sadece orada duruyorum, biri geliyor bana çok güzel
bir gül veriyor, sonra bir başkası geliyor elbiselerimi kesiyor, gülün
dikenlerini vücuduma batırıyor ve boynumu kesiyor, kanımı akıtıyor.
‘SANAT BİR ANAHTARDIR VE PROVOKE EDİLEBİLİR’
Sizce neden seyirci bu şekilde zalimce davrandı? Bu kadar vahşi?
Çünkü siz seyirciye o fırsatı verirseniz
zalimce davranabilirler. Bilinen bir gerçektir. Seyirciyi tahrik
ederseniz çok alçakça bir reaksiyon verdirtebilirsiniz. Seyirciyi
kışkırtırsınız veya tam tersi, öyle bir konum yaratırsınız ki seyircinin
ruhunun güzelliğiyle hareket etmesini sağlayabilirsiniz. “Rhythm 0”da
(Ritim 0) bu şekilde birbirinin karşıtı olan iki farklı performans
sergiledim. Burada seyirciye en düşük düzeydeki ruh halini ortaya
çıkarması için fırsat tanıdım ve onlara koşulsuz şartsız sevgi verince
ruh halleri yükseldi ve onların içindeki “en iyiyi” ortaya çıkardım;
duygulandılar, ağladılar. Görüyorsunuz sanat bir anahtar gibidir ve bu
anahtar ile birtakım şeyler provoke edilebiliyor.
'İNSANLAR SEVMEDİKLERİ ŞEYLERİ YAPARLARSA DEĞİŞEBİLİRLER'
Gösterilerinizin temaları nasıl ortaya çıkıyor? Bu fikirleri nasıl buluyorsunuz?
Ben fikir yaratmıyorum, stüdyoda
çalışmıyorum. Ben yapmak istediklerimi yaşayarak yapmaya çalışıyorum.
Performans sanatçısına fikirler, yaşarken birer sürpriz olarak gelir ve
bu her an her yerde olabilir. Ancak araştırma gezileri yapmayı severim,
yanardağlara giderim, şelalelere giderim, şamanları görmeye giderim;
biliyorsunuz onlar çölde yaşar; ben koşulları, durumları yaratırım.
Olağanüstü durumlar; sürpriz olarak gelmez. Benim için en enteresan olan
fikirler, endişe ve korku yaratan, tam olarak ne olduğunu bilmediğim
fikirlerdir. Kolay koşullar, benim ilgimi çekmez. İnsanlar sevdiği
şeyleri yaparak değişmez, insanlar ancak sevmedikleri şeyleri yaparlarsa
değişebilirler. Aksi halde hayat çok kolay olur.
O zaman adrenalin bağımlısı olduğunuzu söyleyebilir miyiz?
Yaptığım şeyleri bunun için yapmıyorum.
Bunları yapmamın gerçek nedeni, insanın ruhunu yüceltmektir; gerçekten
hissettiğin bir şeyi yapmak ve hayatın zorlayıcı yönlerini anlamak
için... Biz yaşamın nasıl oluştuğunu bilmiyoruz, diğer galaksiler
hakkında bir şey bilmiyoruz, evrende neler olduğunu bilmiyoruz. Bunlar
hakkında sorularımız da cevaplarımız da yok. Benim için performans bir
nevi, bazı şeyleri anlamanın yoludur, kendime ve başkalarına sorular
sormanın, bilinci açmanın yoludur. Tek neden adrenalin değildir, gerçek
neden sanat yapmaktır, insanoğlunun limitlerini aşmasıdır.
‘GÖSTERİLERİMDE KİMLİĞİMİ UNUTURUM’
Bazen yaptığınız gösteriyi düşününce ölüm korkusunu hissediyor musunuz?
Şayet uçak hava boşluğuna girerse ben de
herkes gibi korkarım. Ama performansımı sergilerken farklı bir ruh
haline geçiyorum. Bunu düşünmüyorum. Performansım bittiğinde düşünürüm
ama gösteri esnasında değil. Çünkü performanslarımda bedenimin
enerjisini kullanırım, gösterilerimde üst benliğim devreye girer, normal
olağan kimliğimi unuturum. Aslında “Yalnızken bunları yapabilirim”
diyemem; bunun sözünü vermem. Çünkü tek başıma olursam korkarım ama
seyirci bana enerji veriyor; korku ve endişe gibi düşünceler aklıma
gelmiyor.
‘SANATIM, ÇAĞDAŞ SANAT TARİHİNİN BİR PARÇASIDIR’
Sizi mazoşist olarak yorumlayanlar, ilgi odağı olmak istediğinizi söyleyenler var. Ne diyorsunuz bu eleştirilere...
Eleştirmenleri okuyup başkalarının benim
hakkımda dediklerini dinlesem hiçbir şey yapamam. Kariyerimin en
başından beri eleştirildim. 20’li yaşlarımdan beri benim yaptığımın
performans sanatı olmadığını, bunun sanatla alakası olmadığını, benim
akıl hastanesine yatırılmam gerektiğini söyleyip durdular fakat ben
bunları dinlemiyorum. Yaptıklarım sanat tarihini yansıtır, benim sanatım
çağdaş sanat tarihinin bir parçasıdır. Sanat tarihinde insanlar
performans sanatçılarını öğrenir. Yaptığımı en iyi şekilde yapmaya
çalışıyorum fakat eleştiri her zaman olur. Bunları dinlemem çünkü önemli
olan inandığın şeyi yapmaya devam etmektir.
Ayrıca başkalarının meşhur olmalarını çekemez, eleştirirler.
Evet, bu çok kolay, ama bir şey var ki ben
bir diva, bir primadonna rolünü oynamıyorum. Ben ulaşılabilirim,
isteyen bana kolaylıkla ulaşabilir. Genç sanatçılara ders veriyorum,
genç sanatçılar yaratıyorum, kimsenin işini asla kıskanmam.
‘BENİM KUŞAĞIM BANA SIKICI GELİYOR’
“Genç sanatçılar yaratıyorum” dediniz?
Evet! Dünyanın her yerinde workshop’larım
oluyor. Şunu söyleyebilirim, kendini dünyanın en önemli kişisi
zannetmemek çok önemli. İşini yaparken yapabildiğinin en iyisini
gerçekleştirmeye çalışmalısın.
Genç sanatçılara öğütleriniz neler?
Genç sanatçılara eğitim verirken onlara
şöyle derim: Siz bu işi çok para kazanmak veya meşhur olmak için
yapıyorsanız başka bir şey yapın çünkü bunun sanatla alakası yoktur.
Şayet başarılı olursanız ve para da kazanırsanız bu gerçekleşen bir
durumdur ama sanatla uğraşmanızın asıl nedeni, gayesi bu olmamalıdır. n
Kaç senedir eğitim veriyorsunuz?
35 senedir ders veriyorum ve şimdi
Brezilya’da bir şov gerçekleştiriyoruz. 18 sanatçıdan oluşuyor, 3 aydır
yetiştirdiğim genç sanatçılar bunlar. Benimle 5 sene çalışan genç
sanatçılarım şimdi Japonya Bienali’nde bir gösteri gerçekleştirecek.
Bunun yanı sıra genç sanatçılardan oluşan uzun bir listem var, birlikte
gösteriler, interaktif programlar gerçekleştiriyoruz. Genç performans
sanatçıları için bir okul kurdum, gençlere kısa veya uzun süre konaklama
imkânı sağlayan “residency” programları yapıyoruz. Benim genç nesille
ilişkilerim çok iyidir. Benim izleyicim çok genç bir kitledir,
performanslarımı izleyen, yetiştirdiğim gençlerin yaşı 15’ten başlar.
Gençleri seviyorsunuz...
Ben kendi kuşağımın en genç ruhlu
sanatçısıyım ve gençlere bayılıyorum. Genç izleyici kitlesi bana zamanın
ruhunu hissettiriyor, bana neşe katıyor ve onlar benim tecrübemden
yararlanıyorlar, aramızda bir tür değiş tokuş oluyor. Benim kuşağım bana
sıkıcı geliyor çünkü devamlı yorgunlar ve eleştiriyorlar, aslında
onların kafaları yaşlanmış, sürekli onların zamanında her şeyin daha iyi
olduğunu söylerler ve bu doğru değil.
'40 SENEDİR PERFORMANSIMI NE YARIDA BIRAKTIM NE DE ERTELEDİM'
Hiç performansınızın ortasında gösteriyi yarıda bırakmak istediğiniz oldu mu?
Asla. Asla hiçbir performansımı yarıda
bırakmadım, hastalansam bile asla bırakmam. Son 40 senedir hiçbir
performansımı ne yarıda bıraktım ne de erteledim. n Bir performans
esnasında yanmışsınız... O kadar önemli değildi; ateş vardı ve perde
alev aldı. Seyircilerin arasında bir doktor hareket etmediğimi fark
etmiş ve beni alevlerin arasından kurtarmış. Sadece bir kere böyle bir
kaza yaşadım.
Performanslarınızın birinde Lady Gaga’nın karşınızda oturduğu doğru mu?
Hayır, doğru değil. Benim gösterilerimden birine geldi ama karşımda oturmadı. ‘
LADY GAGA’YA 4 GÜN BOYUNCA EĞİTMENLİK YAPTIM’
Seyirci miydi?
Onu eğitmem için geldi, ona metodumu
öğrettim, 4 gün boyunca benim dans atölyesi çalışmalarıma katıldı. Lady
Gaga harika bir öğrenci idi. Bu tür atölyeleri dünyanın farklı
ülkelerinde gerçekleştiriyorum, daha yeni Brezilya’da yaptım.
Avustralya’da bir müzede gösterim oldu. Onlara nasıl mekân, alan
yaratabileceklerini öğretiyorum, bu şekilde pek çok çalışmam oluyor.
Yorum Yazın