onedio
Görüş Bildir

danimarka Haberleri

danimarka ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. danimarka ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Danimarka, İzlanda Gibi Kuzey Avrupa Ülkelerinde Bebekler Neden Soğukta Uyutuluyor?
Danimarka’ya ya da herhangi bir kuzey ülkesine yolunuz düştüğünde kafelerin önünde sıra sıra dizilmiş bebek arabaları görebilirsiniz. İçeride anne ve babalar kahvelerini içerken dışarıda bebekler derin bir uykuya dalmış durumda. İlk bakışta garip gelebilir ama bu Danimarka ve diğer kuzey ülkelerinde yüzyıllardır devam eden bir gelenek. Peki bebekler neden soğukta dışarıda uyutuluyor? Üşümüyorlar mı? Gelin bu sıra dışı alışkanlığın ardındaki mantığa bakalım.
Deneme Kurası Çekildi!
Sosyal medyada yayımlanan simülasyona göre, Beşiktaş'a Danimarka ekibi Aalborg, Trabzonspor'a ise Almanya'nın yükselen takımı Mönchengladbach çıkıyorUEFA Avrupa Ligi'ndeki temsilcilerimiz Trabzonspor ve Beşiktaş'ın rakipleri bugün saat 14.00'te Nyon'da çekilecek kura sonrası belli olacak. Beşiktaş birinci torbada, Trabzonspor ikinci torbada yer alacak.Her kura çekiminden önce üretilen komplo teorileri yine yapıldı. Yine Devler Ligi ve Avrupa Ligi kuralarının UEFA tarafından ayarlandığı iddia edildi. Bugünkü Avrupa Ligi kuralarının da simülasyonu sosyal medyada yayınlandı.İŞTE BEŞİKTAŞ VE TRABZONSPOR'UN MUHTEMEL RAKİPLERİBeşiktaş camiası güçlü olmasına rağmen Liverpool'u istiyor. Taraftarlar bu kurayı hesap vakti olarak görüyor.Ama yayınlanan bu simülasyona göre siyah-beyazlılara Danimarka ekibi Aalborg çıkıyor. Aalborg, J Grubu'nda topladığı 9 puanla Dinamo Kiev'in ardından ikinci oldu. Grupta üç galibiyet alan Danimarka takımı 3 kez de yenildi.Trabzonspor'a ise Alman ekibi Gladbach geliyor. Bu sezon müthiş bir futbol oynayan Gladbach, A Grubu'ndan 12 puanla lider çıktı.Haber Türk
Hey Üniversiteli, IEFT  Başlıyor!
IEFT Yurtdışı Eğitim Fuarları bu yıl 8-17 Mart tarihleri arasında6 ayrı merkezde düzenlenecek. Fuarlar süresince 1000 kişiye ücretsiz on-line İngilizce dil kursu armağan edilecek. Ücretsiz İngilizce Kursları nı kaçırma! 2002 yılından bu yana hızla gelişerek Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük yurtdışı eğitim organizasyonu olan IEFT Fuarları (International Education Fairs of Turkey), bu yıl 25’inci kez kapılarını açıyor. 8-17 Mart tarihleri arasında 6 merkezde düzenlenecek olan “25. IEFT Yurtdışı Eğitim Fuarları”na 35 ülkeden 200’e yakın üniversite ve kolejin katılması bekleniyor. Gençleri, öğrencileri ve ailelerini yurtdışındaki eğitim kurumlarıyla buluşturan ve bu kurumların sunduğu burs ve benzeri imkanları ziyaretçilere tanıtan IEFT Fuarları, Ankara, İzmir, İstanbul (Avrupa Yakası), İstanbul (Anadolu Yakası), Eskişehir ve Adana’da düzenlenecek. IEFT Fuarları IEFT Yurtdışı Eğitim Günleri 25. Fuar Armağanı: Ücretsiz Dil Kursu IEFT Fuarları’nın bu yıl 25’inci kez düzenlenmesi nedeniyle, katılımcılara özel armağanlar verilecek. Fuarı ziyaret edenler arasından 25 kişi ücretsiz İngilizce Dil Kursu, 1.000 kişi ise ücretsiz on-line İngilizce Dil Kursu kazanacak. Fuarların İstanbul (Avrupa Yakası) bacağı, artan ziyaretçi hacmi nedeniyle bu yıl Avrupa’nın en büyük kongre merkezlerinden biri olan “İstanbul Kongre Merkezi”nde gerçekleştirilecek. 100’den fazla seminere ev sahipliği yapacak olan fuarlara bu yıl özellikle Kanada ve Almanya’dan önemli bir katılım söz konusu. Kanada’dan 20 üniversitenin yanı sıra 4 lisenin temsilcileri hazır bulunacak; Almanya’dan ise bazıları ücretsiz olmak üzere 12 üniversite katılacak. ABD ve İngiltere’den 50’nin üzerinde olmak üzere, Almanya, Kanada, Rusya, Fransa, İtalya, İspanya, İsveç, İsviçre, Macaristan, Polonya, Çin, Danimarka, Litvanya, Avusturya, Estonya, Kazakistan, Bosna gibi dünyanın değişik ülkelerinden 200’ün üzerinde eğitim kurumu IEFT Fuarları’na katılarak, sundukları imkanları Türk öğrenci ve ailelerine tanıtacaklar. Fuarlara katılacak kurumlar arasında, University of Southampton, University of York, Cardiff University, California State University, New York Institute of Technology, New York University School of Engineering, State University of New York, University of Buffalo, University of Nevada, University of San Francisco (School of Management), University of Southern California, University of Washington, The University of British Columbia, Frankfurt School of Finance & Management, Martin-Luther-Universität Halle-Wittenberg, Fachhochschule Frankfurt am Main, Universität Konstanz, The American University of Paris, Tallinn University, University of Applied Sciences Upper Austria, MIP-Politecnico di Milano, Danish Business Academies, Tomsk Polytechnic University, Sophiahemmet University, University Sarajevo (Faculty of Adminstration) gibi dünyaca ünlü üniversiteler de yer alıyor. Her yıl yaklaşık 50 bin kişinin ziyaret ettiği IEFT Fuarları’na gelen ziyaretçiler, üniversite hazırlık, ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora, üniversite transfer, dil okulları, yaz okulları, sertifika-diploma programları, staj, lise eğitimi ve burslu yurtdışı eğitim konularında kurum temsilcilerinden bilgi alabilecek, ülkelerin eğitim ortamları konusunda merak ettikleri soruları yöneltebilecekler. Burs İmkanları ve Ücretsiz Seminerler Üniversite ve kolejlerin her yıl çok sayıda öğrenciye kısmi veya tam eğitim bursu
'Halkınızı Dinlemek İçin Altyapı Kurarsanız ABD ve Diğer Ülkeler de Sizi Dinler'
Julian Assange: Google artık ABD savunma sisteminin bir parçası.Wikileaks'in kurucusu Julian Assange İstanbul’daki “Internet Ungovernance Forum”da önceki gün telekonferansla konuştu. Assange, “Halkınızı dinlemek için altyapı kurarsanız ABD ve diğer ülkeler bu altyapı üzerinden sizi dinler” dediİstanbul’da düzenlenen Internet Ungovernance Forum’un son gününe Wikileaks’in kurucusu Julian Assange katıldı. Birleşik Krallık’taki Ekvador Büyükelçiliği’nde iki yıldır sığınmacı olan Assange, etkinliğe telekonferans yöntemiyle bağlandı ve Türkiye’deki gözetim devletinin sonuçlarıyla ilgili önemli açıklamalar yaptı.Birgün’den Onur Erem ’in haberine göre, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün çok kötü durumda olduğunu söyleyen Assange, otoritelerin ellerindeki gücü denetimsizce kullandığını belirtti. Assange açıkladıkları belgelerde ABD-Danimarka-Türkiye üçlüsünün Roj TV’nin kapatılması hakkında ve Ermeni Soykırımı’na yönelik çalışmaların sansürlenmesi hakkında önemli bilgiler olduğunu hatırlatırken medyanın etkisine dair şunları söyledi: “Büyük medya şirketleri hayatımızın her alanını etkiliyor. Kültürlerimizi endüstriyel kültürler haline getiriyor.”Fransa Libya’yı içerden bitirdiBugün halkını dinlemek isteyen küçük ülkelerin bunun karşılığında kendisini en az bir büyük ülkenin dinleyeceğini kabullenmesinin gerektiğini söyleyen Julian Assange “Fransa Libya’ya sattığı gözetim teknolojileri sayesinde ülkeyi gözetledi ve Kaddafi’yi rahatça düşürdü. Bugün kriptolu telefon satanlar veya yapanlar bile kullandıkları parçalara göre kendilerini dinleyecek devletler arasında tercihte bulunmaktan öteye geçemez halde. Türkiye de yıllar boyunca halkını dinlemek için ekipman aldı, iletişim altyapısını halkını dinlemek üzerine kurdu. Ancak Batı’dan aldığı bu ekipmanlar hükümetin de dinlenmesine olanak sağladı” ifadelerini kullandı.Kriptolu telefon imkânsızKriptolu telefon veya kripto uygulamaları konusunda özel girişimlere güvenmenin imkânsız olduğunu söyleyen Assange “Buraların yöneticilerinden, çalışanlarından rüşvetle, şantajla, tehditle bilgi edinmek gizli servisler için çok kolaydır. Bu nedenle özel şirketlere değil, herkesin denetimi altında bulunan açık kaynak kodlu uygulamalara güvenmeliyiz” dedi.İdeolojiler tohum gibidirDünyada farklı ideolojilerin birbirleriyle sürekli yarışacağını söyleyen Assange “İdeolojiler toprağa ekilmiş tohumlar gibidir. Hangisinin yeşerip büyüyeceğine bazen toprağın kalitesi, bazen iklim karar verir, bilemezsin. Endüstri devriminden beri teknoloji sürekli gelişiyor ve hayatımızı etkiliyor. Günümüzde vermemiz gereken mücadele bu teknolojileri insanlığın faydasına kullanabilmek” diye konuştu.Assange’dan internette gerilla taktikleriJulıan Assange ABD’nin ve gizli servislerin ağlar üzerindeki etkisini anlatırken şu ifadeleri kullandı: “Bir ağa dominant bir güç dahil olduğunda, zamanla o ağı kendi kontrolüne alır ve homojenleştirir. Bu eğilim kaçınılmazdır. Roma döneminde bu yollarla yapılmıştı, bugün ağ bağlantıları ve finansal bağlantılarla yapılıyor. İşte bizim de bu eğilime karşı elimizdeki tüm silahlarla mücadele vermemiz gerekir. Geçmişteki kurtuluş örgütlerine, gerilla organizasyonlarına baktığınızda, hiçbiri AK-47 silahını sevdiği için bu işe girişmemiştir. AK-47 onlar için bir araçtı. Bizim mücadelemizde de kripto bir amaç değil, araç.Herkesin kripto kullanması kitlesel gözetime karşı kitlesel bir direniş haline gelir, kitlesel gözetimi imkânsızlaştırır. Karşı tarafa sürekli huzursuzluk verecek şekilde davranmalı, ancak geri çekilmek zorunda kalınca geri çekilmeliyiz. Onu da mümkün olduğunca zarar verici şekilde yapmalıyız. Latin Amerika’nın özellikle de son 10 yılda bağımsızlaşması kıta içindeki aktörlerin birbirleriyle iletişiminin artması, gözetimin bunun gerisinde kalması sonucunda gerçekleşmiştir. Kripto aracımız demiştim, amacımız ise adalet. Adalete ancak dayanışma ile varabiliriz.”Assange: Google artık ABD savunma sisteminin bir parçasıJulIan Assange Google, Facebook gibi şirketlerin farklı amaçlarla yola çıksalar bile, ele geçirdikleri büyük veriler nedeniyle dünya istihbarat örgütlerinin hedefi olmaya mahkûm olduklarını söyledi: 1999 yılında New York Times köşe yazarı Thomas Friedman köşesinde “Serbest piyasanın gizli eli, gizli yumruğu olmadan bir işe yaramaz. Bugün o gizli yumruk rolünü ABD’nin hava gücü, deniz gücü ve silikon vadisi üstlenmiştir” demişti.Artık Google’ın kritik spesifik görevler için kullanılabilecek hale geldiğini anlatan Assange “Dünyada her gün 1,5 milyon Android cihaz satın alınıyor. Tüm Batı istihbaratının Çin’den edinemediği bilgileri Google, Android ve YouTube aracılığıyla edinmeyi başardı” dedi.Snowden’dan yazılı açıklama: Gezi direnişçilerine teşekkürlerForuma telekonferans ile katılması planlanan ancak teknik sorunlar nedeniyle yazılı mesaj göndermek zorunda kalan, Rusya’da sığınmacı durumundaki eski NSA çalışanı Edward Snowden mesajında şunları söyledi: “Türk toplumu yoğun bir şekilde sansür ve gözetime maruz kalmaktadır. Türkiye’de hükümet en temel insan haklarını bile ihlal etmekten çekinmezken, gözetim araçları ile yabancı gizli servislerin de ülkeyi gözetlemesine zemin hazırlıyor. Dün Gezi Parkı’nda direnen, bugün Ungovernance Forum’da mücadele gösteren herkese teşekkürler. Desteğim ve dayanışmam sizinle.”Almanya dinleme yazılımını Türkiye'ye yasadışı sattıGlobal Voices Online adlı ifade özgürlüğü örgütünün önceki gün yayımladığı bir rapora göre Alman şirketler, aralarında Türkiye, Bangladeş, ABD, Bahreyn ve Rusya gibi otoriter rejimlere sattığı dinleme yazılımlarını yasadışı bir şekilde satıyor. Alman yasalarına göre suçluları takip etmenin yanı sıra insan hakları savunucularına saldırmak ve kitlesel gözetim yapmak için kullanılabilecek FinFisher gibi casus yazılımların ülke dışına satılabilmesi için Alman Hükümeti’nden lisans alması gerekiyor. Raporda tek bir şirketin lisanssız ihracatının bile Almanya'daki tüm şirketlerin lisanslı satışlarından yedi kat fazla olduğu yazarken bu satışların muhasebe sistemlerinde başka yazılım satışları olarak gösterildiği yer alıyor. Alman Hükümeti, baskıcı rejim nedeniyle Türkiye'ye casus yazılım satışı yapılmaması gerektiğini açıklamıştı.T24
Kadın Hakları Tarihi
8 Mart, yani ‘Dünya Kadınlar Günü’. Peki, dünya kadınları günümüze gelene kadar ne mücadeleler verdiler? Dünden bugüne kadın hakları! Sizler için 157 yıl öncesinden başlayan bir kadınlar günü dosyası hazırladık. Dünden Bugüne “Kadınlar Günü” Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın temsili başlangıcı 8 Mart 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapması olarak kabul edilmektedir. Bu olaylardan 53 yıl sonra Danimarka’nın Kopenhag şehrinde düzenlenen Sosyalist Enternasyonel toplantısında 8 Mart 1857’de New York’ta başlayan, kadınların haklarının kazanılması ve kadınların birlikteliği mücadelesinin her yıl Kadın Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdılar. Kadın hakları mücadelesinde 1975 yılı büyük özellik taşıyordu. Uluslararası Kadınlar Yılı olarak kutlandı. Bu yıl etkinlikleri içerisinde Birleşmiş Milletler 8 Mart gününü Dünya Kadın Günü olarak kutlamaya başladı. İki yıl sonra 1977 de, Birleşmiş Milletler genel toplantısında Kadın hakları, uluslararası barış günü olarak kabul edildi. Bu kabulün altında iki temel neden açıklandı, Dünya barışının korunması, sosyal gelişim için ve temel insan haklarının kullanılması için kadınlarında eşitlik ve kendilerini geliştirmelerine olmak gereksinimi idi. Kadınlara eşit hakların verilmesinin Dünya barışını güçlendireceği kabul edildi. Bazı tarihi adımlar 19- yüzyılın sonlarında kadınların oy verme hakkına kavuşabilmesi konusu kadın hakları hareketi için önemli bir aşama temsil etmiştir. Yeni Zelanda’da kadınlara seçme hakkı 1893 yılında, seçilme hakkı 1918′de verilmiştir. Bu yasa tüm kadınları kapsar. 1902′de Avustralya’da kadınlar seçme hakkı kazanmıştır. 1906 yılında Finlandiya kadın vatandaşlarına seçme ve seçilme hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi olmuştur. O yıllarda Rusya büyük çarlığına bağlı bir düklük olan Finlandiya, dünyada ilk kadın milletvekillerinin meclise girdigi ülke ünvanını da taşir. 1907 yılında 19 kadın milletvekili meclise girmeyi başarmıştır. Norveç 1913′te, Danimarka ve o zaman Danimarka’ya bağlı olan Izlanda da 1915′de kadınlara oy hakkı vermiştir. Kanada’da Quebec bölgesi hariç, kadınlar 1917′de seçme ve 1920′de seçilme hakkı elde ederken, Quebec’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1940 yılında verilmiştir. 1917′de Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetlerinden bir kısmında da kadınlar seçme ve seçilme hakkı elde etmişlerdir. Bu hak 1918 yılı genel seçimlerinde ilk defa kullanılmıştır. 12 Kasım 1918′de Avusturya kadınlarına oy hakkı vermiş, onu takip eden günlerde 30 Kasım 1918′de Almanya’da kadınların seçme ve seçilme hakkı yasayla garantilenmiş ve 19 Ocak 1919seçimlerinde kadınlar ilk defa oy kullanmıştir.Amerika Birleşik Devletleri’nde 1920 yılında yürürlüğe giren anayasa değişikliği ile ülke genelinde kadınlara oy verme hakkı tanınmış, Kasım 1920′de kadınlar ilk parlemento seçimlerine katılmışlardır.[9] 1918 yılında 30 yaşının üstünde olup, bazı özel durumlarda oy kullanabilme hakkını elde etmiş olan, Birleşik Krallık kadınları için tam oy hakkı 1928 yılında sağlanmıştır. Güney Afrika Cumhuriyeti ırklarlarına göre kadınlara 1930′da beyaz ırka, 1984′de Hint ırkına , 1994′de de siyah ırka, oy hakkı tanımıştır. Türkiye’de kadınlar 20 Mart 1930′da belediye seçimlerinde seçme hakkı kazandılar. 1933′te Köy Kanunu’nda muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkı düzenlendi. Milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına ise 5 Aralık 1934′te yapılan anayasa değişikliğiyle kavuştular. 8 Şubat 1935′de ilk defa meclis seçimlerine katılan türk kadınları mecliste 18 sandalye elde ettiler. Fransa’da 4 Ekim 1944′de yapılan yasa değişikliğiyle kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 29 Nisan 1945′te ilk defa belediye seçimlerine katılan kadınlar 21 Ekim 1945′te de ilk defa parlemento seçimlerinde oy kullandılar. 1925′de belediye seçimlerinde oy kullanmaya başlayan İtalyan kadınları 1946′da ilk genel seçimlere katıldılar. Brezilya’da 1934′de, Filipinler’de 1937′de, Arjantin ve Meksika’da 1946′da, Japonya’da 1945′te, Çin’de 1947′de, Liberya’da 1947′de, Uganda’da 1958′de ve Nijerya’da 1960′da kadınlar oy verme hakkına sahip oldular. İsviçre’de kadınların seçme ve seçilme hakkıni elde etmesi 7 Şubat 1971′de gerçekleşirken İsviçre’ye bağlı Appenzell kantonunda ise 1990′ı bulmuştur.
8 Mart Gününün Anlamı Nedir?
Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü daha geldi çaldı kapımızı. Gerçekte neyi kutladığımızı anımsamak için, 8 Mart’ın dünü ve bugününe ışık tutalım. Simone De Beauvoir’un ”Kadın olarak doğulmaz, kadın olunur” sözünü hep bir ağızdan haykırıyoruz! Çünkü yine geldi bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Hepimize kutlu olsun! Kutladığımız bu özel günün anlamına biraz yakından bakıp onu daha iyi tanımaya çalışalım. Bunun için 8 Mart’ın doğuş hikayesine kadar gitmemiz gerekiyor. Zira uluslararası bir gün olarak kutladığımız Kadınlar Günü, Amerika’da 1857 yılında başlayan bir kadın hareketi aslında. 8 Mart 1857’de New York’ta iplik dokuma işçisi kadınların daha iyi çalışma koşulları istedikleri için tekstil fabrikasında başlattıkları grev, polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda, 129 ’unun hayatını kaybetmesiyle atıldı Dünya Kadınlar Günü’nün tohumu. Ancak hemen bu olayın ardından başlamadı 8 Mart hareketi. Bunun için 1910 yılına kadar beklemek gerekti. Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonal’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin , 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Internationaler Frauentag” , yani “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını önerdi. Bu önerinin oybirliğiyle kabul edilmesi üzerine dünya kadınları, kadın hakları mücadelesini simgeleyen uluslararası bir güne kavuştu. Tabii Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nın başlattığı Dünya Kadınlar Günü’nün dünya çapında kabul görmesi, bir Anneler Günü ya da Sevgililer Günü gibi kolay olmadı. Zaten içerik itibarıyla da oldukça farklıydı. Her ne kadar bir “kutlama” günü gibi benimsense de aslında kadınlar için bir “mücadele”, “hak arama” günüydü 8 Mart. New York’ta ölen işçilerin anısına yapılıyordu kutlamalar. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde ’nin anılması yasaklandı. 1960′lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde anılmaya başlanan 8 Mart 1857, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ’nun 1977 yılında 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabulüyle daha da yaygınlaştı. Türkiye’de ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanan 8 Mart, 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın kutlandı, sokaklara taşındı. “Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı” programından Türkiye’nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984 ‘ten itibarense artık her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya devam ediliyor. Kadın hakları mücadelesi veren kadınların, 8 Mart kutlamalarının içinin boşaltıldığı eleştirilerini; kadınların erkeklerden çiçek, hediye ya da yüzük bekledikleri bir tüketim günü olarak yaygınlaşmasından rahatsız olduklarını es geçmemek gerekiyor. 8 Mart’ı ‘vitrinlerde’ kutlayanların yanında, bugün hala, erkek egemen zihniyete karşı örgütlü mücadele eden, kendi kurtuluşunu hemcinsleriyle dayanışarak elde edeceğine inanan kadınlar mevcut. Evet, kadınlar hala haklarını arıyorlar. Çünkü hala eşit iş yaptıkları halde erkeklerle eşit ücreti alamıyorlar. Hala şiddet görüyorlar ve gidecek sığınma evi bile bulmakta güçlük çekiyorlar. Psikolojik şiddet görenlerse yüzlerinde morluk taşımamanın verdiği geçici rahatlıkla yaşadıklarını sineye çekip, kederli hayatlarına devam ediyorlar. Kadınlar hala eğitim hakkından yoksun bırakılıyorlar. “Çocuk gelin” oluveriyorlar… Hala siyasette yok kadınlar, her ne kadar varmış gibi görünseler de… Eşit olarak başlamadıkları hayatta, sanki siyasette eşit yarışma şansına sahiplermiş gibi “kota” uygulamalarından yoksun bırakılmalarına rağmen mücadelelerine devam ediyorlar. Kadınlar hala medyada konunun sadece “malzemesi” olabiliyorlar. Dayak yediklerinde, tecavüze uğradıklarında bir kez daha medyanın şiddetine maruz kalıyorlar. Medyada kadınlara da söz hakkı veriliyor tabii… Ama sadece 8 Mart’larda… Geri kalan 364 günde hep erkekler konuşuyor. (Bkz. tartışma programları. Konu kadın değilse çoğunluğu erkek. Zira ‘kadın’ konusu dışında kalan ‘ciddi’ konular erkeklerin ağzına yakışır(!) en çok.) Virginia Woolf’un dediği gibi “kendimize ait odalarımızda” üreterek, hemcinslerimizle dayanışma göstererek hayatı yeniden şekillendirebiliriz. Çünkü her şeye rağmen hayatı biz başlatıyoruz, onu şekillendirmek de elimizde. Gelin, bu 8 Mart’ı çiçekle ya da kuru bir hediyeyle geçiştirmeyin. Sokaklar ve kadınlar sizi bekliyor!
THY Uçağı Acil İniş Yaptı
Türk Hava Yolları'nın TK 9 sefer sayılı İstanbul-Los Angeles seferini yapan uçağı Kopenhag'a acil iniş yaptı. Bugün saat 13:05'de Atatürk Havaliman'ndan kalkarak ABD'nin Los Angeles kentine gidecek Türk Hava Yolları uçağı, rahatsızlanan bir yolcu edeniyle saat 15:10'da Danimarka'nın Kopenhag kentine acil iniş yaptı. Boeing 777 tipi uçağın şu sıralarda Kopenhag'da olduğu ve rahatsızlanan yolcuyu bırakmasının ardından Los Angeles'a gitmek üzere havalanacağı öğrenildi.  sabah.com.tr
Türkiye Çok Köklü Reformlar Yaptı
KOPENHAG Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Danimarka ve Türkiye arasındaki 1,8 milyar dolarlık ticaret hacminin çok düşük olduğunu belirterek 'Her iki ülkenin de büyük potansiyeli var ama bu potansiyelin tam farkında değil gibiyiz' dedi. Kopenhag Vesterbrogade'deki Danimarka Sanayi Odasında düzenlenen Danimarka-Türkiye Ticaret ve Yatırım Forumu'na katılan Cumhurbaşkanı Gül, burada yaptığı konuşmada, Türkiye ile Danimarka arasındaki ilişkilerin aslında çok eski olduğunu ve ticaretle başlayan bir ilişki olduğunu belirtti. Osmanlı devleti döneminde, 1756 yılına kadar giden bu ilişkinin dostluk ve ticaret anlaşması imzalanmasıyla 258 yıl önce başladığını ifade eden Gül, 'Dostluğumuz hep ebedi olsun, dostluğumuz o günden bugüne güçlü bir şekilde devam ediyor. Biz NATO'nun en eski iki üyesiyiz dolayısıyla en zor dönemlerde hür dünyayı beraber savunduk' diye konuştu. Danimarka ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin bu siyasi ilişkilere paral şekilde yeterince gelişmediğini gördüğünü dile getiren Gül, şunları söyledi: 'Şu bir gerçek ki: Danimarka ve Türkiye dost iki ülkedir. Ayrıca Türkiye'nin AB üyeliği konusunda Danimarka çok güçlü bir destekçimiz. Biraz önce sayın bakan söyledi, bu vesileyle şunu da paylaşmak isterim: Danimarka'ya ilk ziyaretimi 2002 yılında bugünkü hükümetin ilk başbakanı olarak gerçekleştirdim. O ziyaret AB zirvesi vesilesiyleydi, o zirve bizim için önemliydi. Çünkü Türkiye ile müzakerelere başlama konusundaki ilk karar ve açıklama o zirvede gerçekleşti. Bu süre içinde de Danimarka daima bizi destekledi. İnanıyorum ki bu destek devam edecektir.' '1,8 milyar dolarlık ticaret aslında hiçbir şey' Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, toplam ticaret hacimlerine kıyasla iki ülke arasındaki 1,8 milyar dolarlık ticaret miktarının çok düşük olduğunu kaydetti. İki ülke arasındaki dostluğa rağmen ticaret düzeyinin çok düşük kaldığını gördüklerini ve bu toplantıyı Danimarkalı iş adamları ile daha çok ticaret yapmaya teşvik için yaptıklarını belirten Gül, 'Ticaret hacimleri bu kadar yüksek iki ülkenin bu ticareti hiçbir şey. Danimarka gelişmiş ve kişi başına 40 bin doların üstünde geliri olan en gelişmiş ülkelerden birisi' değerlendirmesini yaptı. Gül, ülkelerin büyük şirketlerinin iş yapacağı yerlere ihtiyacı olduğunu, ülkelerin büyümelerini sürdürebilmek için bu şirketlerin büyümesi gerektiğine değinerek sözlerini şöyle sürdürdü: 'İşte Türkiye sizin için büyük bir potansiyele sahip. Türkiye yatırım yapılabilir bir ülke mi değil mi bakanımız ortaya koydu. Türkiye her şeyden önce 1996 yılından bu yana gümrük birliği içinde olan bir ülke. Yani sizle aramızda gümrük duvarı yok. AB üyeliğine tam üye olmadan gümrük birliğine tam üye olan bir ülkeyiz, bundan da memnunuz. Çünkü Avrupa'nın tüm ülkeleriyle rekabete girerek daha rekabetçi ve güçlü bir hale gelmişiz. Ayrıca müzakere sürecine başladığımız için bazı şartları peşinen yerine getirmiş vaziyetteyiz. Bunlar siyasi kararlar yani Kopenhag Kriterleri, ikincisi Mastricht Kriterleri, bu kriterleri yerine getirmiş, 80 milyona yaklaşmış bir nüfusu olan çok büyük bir coğrafyası olan bir ülkenin cazibesini mutlaka Danimarka iş adamlarının görmesi gerekir. Türkiye'yi sadece kendi potansiyeli olarak da görmemek gerekir. Türkiye hinterlandı çok geniş bir ülke. Orta Asya ülkelerine giderseniz gözünüzü kamaştıracak neredeyse tüm modern şehirlerin yüzde 70'ini Türk müteahhitleri inşa etmiştir. Bunu şunun için söylüyorum: Türk ve Danimarka şirketleri üçüncü ülkelerde beraberce iş yapabilirler. Bunun çok büyük bir fırsat olduğunu görmek gerekir. Kafkasya, Balkanlar, Kuzey Afrika gibi bütün buralarda Türk ve Danimarka şirketleri beraber iş yapabilirler ancak Türkiye başlı başına bir potansiyel. Milli hasılasıyla AB'nin 6. dünyanın da 16. büyük ekonomisi. G-20'nin bir üyesi, bu anlamda uluslararası ekonomik gelişmeleri tabii ki yakından takip ediyoruz.' 'Türkiye çok köklü reformlar yaptı' Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yatırımcıların bir yere gittiğinde ilk olarak yapacağı işin getirisine sonra da güvene yani başı sıkıştığında mahkemeler ve hukuk düzeni varmı ona baktığını söyledi. Bu anlamda Türkiye'nin özellikle son 10-12 yılda çok köklü reformlar yaptığına işaret eden Gül, 'Bu reformlar demokratik reformlar ve özellikle hukuk reformları. Bu reformlar yerli yabancı ayrımını tamamen ortadan kaldırdı. Türkiye'de herhangi bir şekilde mahkemeye gittiğinizde Danimarka ya da Türk şirketi diye bakmazlar, kim haklı kim haksız buna bakarlar. Hukukumuz bu noktaya geldi onun için Kopenhag siyasi kriterlerini karşıladığımızı söylerken buradan hareket ederek söylüyoruz. Bu tabii ki size güven verecektir. Belki çok daha karlı piyasalar olabilir ama hukuku AB ile mukayese edilemeyen bir hukuk sistemi içinde riskiniz de şüphesiz ki ona göre büyük olacaktır' dedi. Türkiye'nin finans ve bankacılık sektöründe de çok güçlü reformlar yaptığını, bugün AB'nin en sağlam bankacılık sistemlerinden birisinin Türkiye'de olduğunu bildiren Gül, 2008 yılındaki büyük finans krizi yaşandığında hiçbir Türk bankasına bir sent bile yardım etme ihtiyacı duymadıklarını söyledi. 'Türkiye içeriden ve dışarıdan gelecek şoklara karşı hazır' Gül, Türkiye'nin bu şartlar altında hem içeriden hem dışarıdan gelecek ekonomik şoklara karşı kendini hazırlamış durumda olduğunu ifade etti. 'Şüphesiz ki çoğulculuk demokrasinin temel prensibidir. Bu çoğulculuk içerisinde zaman zaman çok sert tartışmalar çıkabilir ama bütün bunlar yerleşmiş bir demokrasi, seçim sistemi, yerleşmiş kurallar çerçevesi içinde mecrasını bulacaktır' diyen Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: '2 hafta sonra yerel seçimler olacak. Seçimden sonra bugünkü yüksek politik tansiyon normal seyrini alacaktır. Önemli olan temel kriterler bir ülkede geçerli mi geçerli değil mi? Bir şey daha söylemek isterim: Noksanlıklarımızın farkında olan bir ülkeyiz, önemli olan bu. Ekonomide siyasi hayatta başka konularda yapmanız gerekenlerin farkında ve ileri taşıma azmindeyseniz bu çok takdir edilecek bir konudur o bakımdan Türkiye'de reform süreci çok güçlü bir şekilde devam edecektir. Bu da Türkiye'yi çok güçlü bir hale getirecektir hem Türk şirketlerini hem de Türkiye'de iş yapan firmaları güçlü hale getirecektir. Dolayısıyla Danimarka'da global çapta iş yapan büyük şirketler var. Bunların mutlaka uzmanları en detaylı analizleri yapıyorlardır. Benim söylemek istediğim şu: Her iki ülkenin de büyük potansiyeli var ama bu potansiyelin tam farkında değil gibiyiz. Buna dikkat çekmek istiyorum özellikle de Danimarkalı şirketlerin bu potansiyeli yakalaması gerekir. avantajları her tarafın müteşebbisleri yakalarsa sonunda ülkelerimize en iyi şekilde hizmet etmiş olacağız dolayısıyla kazan kazan ilkesi çerçevesinde yapılabilecek çok şey var. Siyasi ilişkilerimiz gayet mükemmeldir ama ticari ve ekonomik ilişkileri daha ileri taşıyabileceğimiz bir boşluk var bu boşluğu doldurduğumuzda her iki taraf da bundan çok kazançlı çıkacaktır.' Foruma Veliaht Prens Frederik, Ekonomi ve İçişlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Margrethe Vestager, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve iş adamları katıldı. Muhabir: İrfan Cemiloğlu
Galatasaray'a Alman Hakem
Galatasaray ile İngiltere temsilcisi Chelsea arasında 18 Mart Salı günü Londra’da oynanacak UEFA Şampiyonlar Ligi 2. tur rövanş maçını Alman hakem Felix Brych yönetecek. Londra’daki Stamford Bridge Stadı’nda TSİ 21.45′te başlayacak maçta Brych’in yardımcılıklarını aynı ülkeden Mark Borsch ve Stefan Lupp yapacak. Christoph Bornhorst’un dördüncü hakem olarak görev yapacağı maçın ilave yardımcı hakemleri ise Tobiasz Welz ile Bastein Denkert olacak. BRYCH İLE CHELSEA KAYBETMEDİ, TÜRK TAKIMLARI KAZANAMADI Hakemliğe 1993 yılında başlayan 39 yaşındaki Brych, 2007′de FIFA kokartı taktı. Alman hakem, bugüne dek kulüpler ve milli takımlar bazında Türk ekiplerinin 5 maçını yönetti. Üçü kulüp, 2′si de milli takımlar olmak üzere yapılan 5 maçta Türk takımları galibiyet alamazken, 3 kez yenildi, 2 kez de berabere kaldı. UEFA Şampiyonlar Ligi’nde bugüne dek 25 karşılaşma yöneten Alman hakem, Chelsea’nin daha önce 2 maçında düdük çalarken, ilk kez Galatasaray maçında görev yapacak. Chelsea, Brych’in yönettiği 2 maçta; 2012 yılında UEFA Şampiyonlar Ligi’nde Napoli’yi 4-1, Barcelona’yı ise 1-0 mağlup etti. Brych, Fenerbahçe’nin 2012′de Rusya’nın Spartak Moskova takımıyla İstanbul’da oynadığı ve 1-1 sonuçlanan UEFA Şampiyonlar Ligi play-off maçında da görev aldı. Alman hakem, 2008 yılında ise Braga ile Sivasspor arasında oynanan ve Portekiz ekibinin evinde 3-0 kazandığı UEFA Intertoto Kupası 3. tur karşılaşmasını da yönetti. Trabzonspor’un 2012 yılında UEFA Avrupa Ligi’nde Hollanda temsilcisi PSV Eindhoven ile yaptığı ve 2-1 kaybettiği maçın hakemi olan Brych, ayrıca 2 kez de milli takımın maçlarında görev aldı. EURO 2012 elemeleri play-off turunda İstanbul’da oynanan ve milli takımın 3-0 mağlup olduğu Hırvatistan maçında düdük çalan Brych, 14 Kasım 2012′de Danimarka ile yine İstanbul’da yapılan ve 1-1 sonuçlanan özel maçın da hakemiydi.Açık Mert Korkusuz
Gül, Ses Kayıtlarını Hiç Dinlememiş...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Türkiye'nin konuştuğu ses kayıtlarını hiç dinlemediğini açıkladı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül , son zamanlarda kamuoyunu meşgul eden konuların başında gelen internet aracılığıyla yayınlanan ses kayıtlarının bir kısmının yasal olduğunu ancak hiçbirini dinlemediğini belirtti. 17-18 Mart tarihlerinde Danimarka’ya resmi bir ziyarette bulunacak Gül, ziyaret öncesinde ülkede yayınlanan Politiken gazetesine konuştu. Gül, “Ses kayıtlarını dinlemedim. Kayıtların bazıları yasal, bazıları yasa dışı ve bu tartışılmaya devam ediyor.” dedi. Her gün bir yenisi internete düşen ve Türkiye'nin konuştuğu ses kayıtlarının en çok dikkat çekeninde Başbakan Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan olduğu iddia edilen iki kişi, büyük yolsuzluk soruşturmasının başladığı 17 Aralık günü evlerinde bulunan yüklü miktarda parayı nasıl “sıfırlayabileceklerini” konuşuyor. Zaman'dan Emre Oğuz 'un haberine gör Gül, Danimarka gazetesinin “Türkiye’de basın özgür mü?” sorusuna ise “Türkiye’de basın özgür ama bazı problemler var. ” şeklinde cevap verdi. Söz konusu problemlerin neler olduğuyla ilgili ise “Medya parçalanmış ve bölünmüş durumda. Bu yüzden gerçeğin avukatlığını yapan ve daha tarafsız bir medya istenilebilir. Ben de daha güvenilir bir medya arzu ediyorum.’’ dedi. Gül, 17 Aralık sonrasında Meclis’ten geçirilen internete sansür yasasını imzalaması sebebiyle tenkit edilmişti. Devlet tarafından istendiği takdirde mahkeme kararı dahi olmadan internet sitelerine erişimin engellenmesine imkân tanıyan yasa ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili skandal ses kayıtlarının kamuoyuyla paylaşılmasını engelleme çabası olarak algılanmıştı. Gül’e tepki gösteren Twitter kullanıcıları, Cumhurbaşkanı’nın sosyal medya sitesinde birkaç gün içinde net 100 binden fazla takipçi kaybetmesine neden olmuştu.T24