"Mutlaka Dönmelidir" - Beynet Haber
"Mutlaka Dönmelidir" - Beynet Haber
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HSYK Kanunu’nun Çankaya’dan geri dönmesi gerektiğini, aksi takdirde muhtemel tehlikelerin çok fazla olduğunu söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HSYK Kanunu’nun Çankaya’dan geri dönmesi gerektiğini, aksi takdirde muhtemel tehlikelerin çok fazla olduğunu söyledi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin TBMM’de düzenlediği grup toplantısında yaptığı konuşmada, toplumsal huzurun dört bir koldan saldırıya uğradığı, bunalım ve buhran sürecinin otomatiğe bağladığı bir ülke manzarasını tüm boyutlarıyla yaşandığını ifade ederek, “Türkiye’nin gittikçe kökleşen, günden güne dallanıp budaklanan bir yolsuzluk dalgası ve rüşvet sarmalıyla yüz yüze kaldığını içimiz acıyarak görüyor ve tanık oluyoruz. Ahlaktaki erozyon, hukuktaki aşınmalar, ekonomideki kayıplar, refah ve istikrardaki kaçaklar, insaf ve vicdandaki kurumalar bıçak sırtında bulunan ülkemizin halini özetlemektedir. Şu da var ki, milletimiz uzun yıllardır maruz kaldığı ekonomik darboğazla apansız mücadelesini yorgun argın sürdürmektedir” diye konuştu.
Türk milletinin ekonomik zulmün pençesinde olduğunu öne süren Bahçeli, “Yokluk, yoksulluk ve yozlaşma önüne ne geldiyse yutmaktadır. Emeklimiz perişandır ve kıt kanaat geçinmektedir. Esnafımız şikayetçidir ve borçları sınırı aşmıştır. Memurumuz çok katmanlı dert küpüdür, çoluğunun çocuğunun nafakasını temin edememektedir. İşçimiz ümitsizdir ve tezgahında eziyet görmektedir. Çiftçimiz derseniz, o hepten sıkıntılıdır. Doyurucu olmayan yağışlardan dolayı kuraklık zilleri çalmaya başlamıştır. Bu nedenle, tüm umudunu harmana bağlayan kardeşlerim şimdiden üzgün, bezgin ve kaygı içindedir” şeklinde konuştu.
“Türkiye ekonomisi insanı merkezine alan, milli ve manevi damardan beslenen, ahlak ve eşitliği hedefleyen stratejik dönüşümü sağlayamamıştır” diyen Bahçeli, bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı hızla arttığına dikkat çekerek şunları dedi:
“Bu çerçevede 2012’de 698 bin kişi borcunu ödeyemezken, 2013 yılında bu sayı 1 milyon 82 bine ulaşmıştır. Ayrıca 2013 yılında cari işlemler açığı 2012’ye göre 16 milyar 507 milyon dolar artarak 65 milyar 4 milyon dolara tutunmuştur. Bir diğer ciddi sorun ise işsizliktir. Göstermelik, yarım yamalak, eğri büğrü politikalar işsizliğin önüne geçmekten acizdir. Eğer TÜİK hesaplamalarda bir hata yapmamışsa veya yeni bir düzeltmeye gerek duymayacaksa, açıklanan en son işsizlik verileri felaketin habercisidir. Türkiye genelinde işsiz sayısı 2013 yılı Kasım döneminde 2012 yılının aynı dönemine göre 154 bin kişi artarak 2 milyon 784 bin kişiye yükselmiştir. İşsizlik oranı da yüzde 9,9 düzeyine çıkmıştır. Bu elbette madalyonun görünen ve gösterilmeye çalışılan bir yüzüdür. Diğer yüzü ise daha korkunç, daha yürek burkucudur. İş aramayıp da çalışmaya hazır olan 1 milyon 956 bin kişiyi işsiz sayısına ilave ettiğimizde karşılaşacağımız tablo iyice ağırlaşmaktadır. Bu kapsamda toplamda işsiz sayısının 4 milyon 740 bine ulaşacağı ve gerçek işsizlik oranın da yüzde 16,7’ye çıkacağı tartışma götürmez bir gerçektir. Sokaklar, caddeler, mahalleler, köyler, şehirler işsiz, umutsuz, çaresiz vatandaşlarımızla kaynamaktadır. İşsizlik her haneyi kemirmektedir. Tarım dışı işsizlik yüzde 12’ye yükselmiştir.”
Türkiye’miz uzunca bir süredir iç ve dış kaynaklı olumsuzlukların ve hasmane tutumların hedefinde olduğunu vurgulayan Bahçeli, “AKP hükümeti iç politikada hüsran yaşamakla kalmamış, uluslararası ilişkilerde de tutunacak dal, yüz akıyla savunacağı ilişki ağı bırakmamıştır. Bölgemizdeki tüm olaylar aleyhimize gelişmektedir. Ülkemizin yaptırım gücü, caydırıcılık vasfı ağır hasar almış durumdadır. Sözü geçen ülke propagandasından, sözü çiğnenen, sözü yerlerde sürünen bir konuma aşikar şekilde gelindiği ortadadır. AKP hükümetinin dış politikadaki hiçbir hesabı gerçekleşmemiştir.Hiçbir planı işlememiş, hiçbir projesi dikiş tutmamıştır.
Uluslararası ilişkilerde kaybedilen mevziler, kaçırılan fırsatlar, çarçur edilen itibar ve iddialar, fos çıkan taahhüt ve temenniler hükümetin hanesine ayıp ve başarısızlık olarak kazınmıştır.
Türkiye artık yanıbaşındaki hadiselere dahi yön vermekten, tesir etmekten uzak bir ülke haline gelmiştir” ifadesini kullandı.
“TÜRKMEN KARDEŞLERİMİZ İKİ ATEŞ ARASINDA KALMIŞ, CAN DERDİNE DÜŞMÜŞTÜR”
Bahçeli şöyle devam etti:
“Irak Şam İslam Devleti, Irak’ın Felluce ve Ramadi bölgesinde Irak ordusu ile çatışırken, Türkmen kardeşlerimizin yaşadığı Kerkük’e bağlı Tuzhurmatu’ya kadar eylem sahasını genişletmiştir. Hatta bu Türkmen kasabasının bazı semtlerini ele geçirdiğine dönük haberler kamuoyuna yansımıştır. Maalesef Türkmen kardeşlerimiz iki ateş arasında kalmış, can derdine düşmüştür. IŞİD terörünün, Suriyeli Türkmenlere yönelik mütecaviz ve alçak eylemleri yetmezmiş gibi, bu kez de Iraklı Türkmenleri hedefine alması caniliktir, canavarlıktır. Başbakan Erdoğan olanları yalnızca seyretmektedir. Türkmenlere yönelik cinayetler, Türkmenelinin toprak bütünlüğüne ve nüfus yapısına acımasızca kastedilmesi AKP’de herhangi bir tepki ve üzüntü yaratmamıştır. Başbakan petrolün peşindedir. Yeğen Barzani’yle sık sık görüşmekte ve menfaate dayalı dostluklarını ilerletmektedir. Türkmenlerin teröre kurban gitmeleri, esarete düşmeleri Başbakan’ı rahatsız etmemektedir.
Soydaşlarımızın canı ve kanı üzerinden enerji nakil hatları inşa etmek, onların varlık mücadelelerine sırt çevirmek olabilecek en büyük gaflet, en büyük yanlışlıktır. Başbakan ve hükümetinin birazcık utanması, birazcık onuru varsa Suriye’deki terör gruplarına derhal yardım ve desteği kesmesi şarttır. Türkmenlere çevrilen namluları kırmak için aziz milletimiz hükümetten atılganlık ve yürekli bir çıkış beklemektedir. Kaybettiğimiz her Türkmen kardeşimiz bizim bir parçamız, farklı coğrafyalarda bulunsalar da büyük Türk milleti ailesinin doğal birer fertleridir.”
“Türkiye Cumhuriyeti, devlet ve millet olarak bir beka sorunuyla yüz yüzedir” ifadesini kullanan Bahçeli, maruz kalınan suikastın hedefinin, Türkiye’nin milli birliği ve kardeşliği olduğunu söyledi.
“TÜRKİYE’Yİ ETNİK TUZAKLARIN İÇİNE ÇEKMEK İSTEYEN KÜRESEL OYUNUN VE İŞBİRLİKÇİ AKTÖRLERİN NİYETİ HER HALİYLE GÜNDEMDEDİR”
Bahçeli, “Türkiye’yi etnik tuzakların içine çekmek isteyen küresel oyunun ve işbirlikçi aktörlerin niyeti her haliyle gündemdedir. Bu sinsi oyunun amacı, Türkiye’yi kimlik tahrikleriyle kavga ve iç çatışma ortamına çekerek geleceğini karartmak ve dönüşü olmayan bir düşmanlığı milletimiz içinde uyandırmaktır. Kayıp ve karanlık süreçten ibret almış olması ve ders çıkarması gereken AKP hükümetinin ise bu yıkım ve çözülme yolunda yürümekte ısrarlı olacağı anlaşılmaktadır.
Bölücü heveslere cesaret vermek, etnik tahriklere suskun kalmak ve daha vahimi bunlardan medet ummak Türkiye’nin milli birliğini, dirliğini ve kardeşliğini mahvedecek tarihi bir ihanettir” dedi.
“Teröristbaşı masumlaştırılmaya çalışılmaktadır” diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu apaçık şekilde icra edilen, derin ve hain bir psikolojik harekâtın neticesidir. Başbakan rüşvet ve yolsuzluk sürecinde kendisini yalnız bırakmayan, verdiği destek ve gösterdiği yakınlıktan dolayı çok duygulandığı terörist Öcalan’a şükran ve minneti karınca kararınca göstermiştir. Anlaşıldığı kadarıyla Başbakan Erdoğan İmralı canisiyle pazarlıkları var gücüyle devam ettirmekte, siyasi geleceğinin ana hatlarını buna göre belirlemektedir. Bu arada Meclis’teki PKK’lılar AKP icazetiyle belirlenen gruplar halinde İmralı’nın yolunu tutmayı sürdürmektedir. 8 Şubat 2014 günü bu kapsamdaki 16’ncı ihanet buluşması da gerçekleşmiştir. İmralı canisi maşaları kanalıyla anlamlı, derin müzakerelere geçilmemesi durumunda sürece katkı verme şartlarının ortadan kalkacağını sözüm ona ikazla bildirmiştir. Buna karşılık Başbakan’ın çıtı bile çıkmamıştır. Siyasi bölücüler öyle bir cüret kazanmışlardır ki, kafalarının içinde ne varsa uluorta beyandan kaçınmamışlardır.
TBMM Başkanlığı’na 12 maddelik ’Toplumsal Barış ve Müzakere Kanun Teklifi’ sunmaları bunun en açık ispatıdır.
Meclis’teki PKK’lılar, bir yanda Toplumsal Barış ve Müzakere Bakanlığı kurulmasını isterken, diğer yanda teröristlerin sosyal hayata kazandırılmasını, yani affı dayatmışlardır. Bir yanda pazarlıkların yasal statüye kavuşturulmasını, diğer yanda ise sözde barış sürecini izlemek ve arabuluculuk yapmakla görevli yerli veya yabancı bir gözlemci heyetinin teşekkülünü istemişlerdir. AKP hükümeti ise bu PKK taleplerini ’önümüzde seçim var, bunu halka anlatamayız’ diyerek zamana yaymıştır. Bu sözlerden anlaşılacağı üzere, AKP prensipte PKK’ya ve İmralı canisinin beklentilerine tamam demiş, sadece zamanlama açısından kuşkularını paylaşmıştır. Geldiğimiz şugünkü aşamada PKK-BDP ve AKP aynı karanlık emelin etrafında fikir ve emel birliği yapmış ve tüm hain yüzler böylece gün yüzüne çıkmıştır. BDP’liler peş peşe özerklik konusundan bahsetmeye, 30 Mart’tan sonra bunun gerçekleşeceğine atıf yapmaya başlamışlardır. Terörist Karayılan ise yönlerinin zafere dönük olduğunu arsızca açıklamıştır. İhanetin dozu öyle artmış, kontrolü öyle kaçmıştır ki, AKP’nin hazırladığı seçim bildirgesinde yerel yönetimler için özerlik vaadi bile yer bulmuştur. Türkiye’nin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekincelerini ve koyduğu şerhi AKP hükümetinin tamamen kaldıracağı medyaya yansımıştır. Anlayacağınız şerefsizlik diz boyudur. Rezalette tüm eşikler aşılmıştır. Vatan, bayrak ve millet düşmanları ittifak yapmıştır.
Canibaşının Kenya’da yakalanışının 15’nci yılında yapılan küstahlıklara, kepenk indirme eylemlerine, korsan gösterilere, şiddet sahnelerine, maskeli katillerin şehirlerde terör estirmelerine Başbakan henüz sesini çıkarmamıştır. Bu Başbakan ki, paralel yapılanma ezberleriyle milletimizi aldatıp aklını karıştırırken, Türkiye çatır çatır bölünmektedir.
Doğu ve Güneydoğu’daki 15 ili kapsamına alan özerklik provalarına her gün bir yenisi eklenirken, bu Başbakan ona buna hain demekte, ihanet yakıştırması yapmaktadır.”
Bahçeli, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’ncu maddesinin kaldırılmasının ve anadilde eğitimin uygulanmasının sürecin ara istasyonları olacağını ifade ederek, “Milli kimliğimizin, milli varlığımızın ve milli geleceğimizin dinamitlenmesi için her alçaklık sahnelenecektir. Yerelden başlatılacak özerk yönetim kalkışması, hepinizin dikkatini çekerim ki, bize vatan kaybettirecek, bizi milletten edecektir. Türkiye’nin içine hapsedilmeye çalışıldığı bugünkü kıskaç, korkarız ki önümüzdeki dönemde daha da daralacaktır. AB’nin dayatmaları ve ABD’nin tavsiyeleri önümüzdeki günlerde daha da artacak, bölücü tahriklerin daha da cesaret kazanmasıyla iç gerginlik çok tehlikeli boyutlara taşınabilecektir. Ve yıllardır süregelen tahrikler, tam bir kaos ortamını karşımıza çıkaracaktır. İmralı canisinin; ’bugüne kadar 50 bin kişi öldü, 500 bin kişi daha mı ölsün?’ şeklindeki tehditvari sözleri yapılan kanlı hesapların varlığına işarettir. Biz çok büyük acılara katlanarak bu coğrafyayı kendimize vatan yaptık. Biz nice badireleri aşarak, nice acıları göğüsleyerek bin yıllık kardeşlikte söz kestik, karar verdik.
Doğulusu, Batılısı; Güneylisi, Kuzeylisi bir oldu, aynı tarih yastığına, aynı kader minderine birlikte baş koydu, birlikte oturdu.
Biz bu şekilde Türk milleti olduk. Biz bu şekilde çağları devirdik, zorlukları erittik, saldırıları def ettik, kem gözleri kovduk, imanımızla, inancımızla, birlikte yaşama ülkümüzle kahpe hesaplara karşı durduk. Dilemez ve istemeyiz, ama gerekirse bu vatanı savunmak için her birimiz tıpkı Çanakkale’de ateşe ve mermiye kafa tutan etten duvar olmaktan çekinmeyiz, korkmayız. Elinde küçücük yavrularımızın kanını taşıyan, vicdanı mezbahadan farksız olan terörist başı ve çetesi Türk milletini ne zannetmektedir?” ifadelerini kullandı.
Türk milletinin bu yükü taşımaya artık mecalinin kalmadığını kaydeden Bahçeli, “Bıçak kemiğe çoktan dayanmıştır. Türkiye’nin Başbakan eliyle içine sürüklendiği bu ağır şartlar karşısında, milli bir seferberlik ruhuyla harekete geçmek her Türk vatandaşının kaçamayacağı tarihi bir görev ve sorumluluktur. Bunun için 30 Mart ihanetin, çürümüşlüğün, müzakerenin, kötülüğün belinin kırılacağı, dananın kuyruğunun kopacağı bir an olacak ve sandıklar milletimizin ayağa kalkışına inşallah şahitlik edecektir” diye konuştu.
“HSYK KANUNU ÇANKAYA’DAN MUTLAKA DÖNMELİDİR”
Bahçeli, yargıya operasyon yapıldığı iddiasında bulunarak şu ifadeleri kullandı:
“TBMM’de kabul edilen HSYK düzenlemesi bunun en bariz delilidir. Hukukçuların rejim krizi çıkar diye itiraz ettikleri, Cumhurbaşkanı’nın Anayasaya aykırı göndermeyin dediği, herkesin ağız birliği etmişçesine mahsurlarını dile getirdiği HSYK Kanun Teklifi Meclis’te tekme, tokat ve dökülen kanlar eşliğinde kabul edilmiştir. Bu aşamada şunu vurgulamalıyım ki, Gazi Meclis’teki şiddet ve dehşet sahnelerini kınıyor, kabalıkları ve saldırganlıkları milletimize havale ediyorum. Şayet Sayın Cumhurbaşkanı sözünde durmaz ve sil baştan yazılan HSYK Kanunu onaylarsa yargı tamamen hükümete bağlanmış olacaktır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi tümden rafa kalkacaktır.
Hakimler ve savcıların akıbeti Adalet Bakanı’nın iki dudağı arasında olacaktır. Bizim 12 Eylül 2010 Referandumu sürecinde dile getirdiğimiz iki gizli gündemden birisi olan HSYK, yeni haliyle daha da siyasileşecek, daha da iktidara rehin düşecektir. Korkarım ki, Başbakan Erdoğan HSYK’daki yeni yapılanmayla yargının tepesine başyargıç olarak oturacaktır. İyice azacak, tek parti sultasının, tek adam devrinin son rötuşlarıyla birlikte ilamını yapacaktır. Sayın Gül yetkisini kullanmalı, parti çıkarını değil, devletin ve milletin selametini düşünerek hareket etmelidir. HSYK Kanunu Çankaya’dan mutlaka dönmelidir. Aksi takdirde muhtemel tehlikeler çok fazladır. Vicdanının sesini dinleyen ve adaletin sözcülüğünü yapan dürüst ve ahlaklı hukuk insanları da demokratik tepkilerini acilen göstermelidir.”
(İHA) Haberi Yazdır