Görüş Bildir
Haberler
Müteahhitlerin Ellerinde Bir Katliama Dönüşen Depremlerin Ardından Biraz da Gerçekleri Konuşalım!

etiket Müteahhitlerin Ellerinde Bir Katliama Dönüşen Depremlerin Ardından Biraz da Gerçekleri Konuşalım!

Aburoski
31.10.2020 - 13:54 Son Güncelleme: 31.10.2020 - 14:18

Bu daha ne kadar sürecek?

İzmir'de dün 6.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Birçok hayat dünyadan göçüp giderken birçoğu da direncini kaybetmeyip hayata tutundu. Televizyon ekranlarından bir dakika bile gözlerini ayıramayan bizler de kâh sevindik kâh gözyaşlarımızı tutamadık.

İzmir'de dün 6.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Birçok hayat dünyadan göçüp giderken birçoğu da direncini kaybetmeyip hayata tutundu. Televizyon ekranlarından bir dakika bile gözlerini ayıramayan bizler de kâh sevindik kâh gözyaşlarımızı tutamadık.

Bu deprem sadece İzmir'i değil, tüm Türkiye'yi vurdu elbette. İçimiz paramparça bir şekilde sosyal medyaya düşen videoları izledik. Uyku girmedi gözümüze... En ufak olumlu bir haber duymak için bekledik. Uyuyarak onları yalnız bırakmak istemedik bir nevi kendimizce...

15 yaşındaki Günay'ın "Abi sen gitme" sözleri tüylerimizi diken diken ederken, Buse'nin enkazdan çıkarılırken kendisini unutup annesini araması hepimizi mahvetti.

15 yaşındaki Günay'ın "Abi sen gitme" sözleri tüylerimizi diken diken ederken, Buse'nin enkazdan çıkarılırken kendisini unutup annesini araması hepimizi mahvetti.

Bu yaraları sarmak çok kolay olmayacak onlar için. Bunlar bir kenara dursun ben bugün sizlerle bu depremlerin başka bir yönünü konuşmak istedim. Belki sırası belki de değil inanın bilmiyorum ama ben yine de sizlere içimi dökmenin iyi olacağını düşündüm.

Aranızda dün akşam saatlerinde Fox TV'yi izleyenler olmuştur. Selçuk Tepeli'nin sunduğu programa depremi yorumlaması için deprem bilimci Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan katılmıştı.

Aranızda dün akşam saatlerinde Fox TV'yi izleyenler olmuştur. Selçuk Tepeli'nin sunduğu programa depremi yorumlaması için deprem bilimci Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan katılmıştı.

Canlı yayında Ercan'ın yoksulluk ve deprem arasındaki ilişkiyi anlatırken kurduğu cümleler benim gibi eminim sizi de etkilemiştir. Ercan'ın yapmış olduğu 'Deprem ve terör yoksulun sorunudur. Bir ülkede yoksulluğu yenmedikçe depremlerin adı ölüm olur. İnsanlar istedikleri için kötü ev yapmıyorlar. Bir ülkede deprem sorununu çözmek için o ülkenin ekonomisinin düzelmesi gerekiyor. Yoksulluk ne kadar fazlaysa deprem size o kadar yakındır. Depremde yoksullar ölür, zenginler ölmez. Hiçbir ünlünün, zengin bir kişinin enkaz altından çıkarıldığını duymadınız, duymayacaksınız.' açıklamasının tam anlamıyla başımın üstünde yeri var.

O anları buradan izleyebilirsiniz;

Deprem - yoksulluk ilişkini açmadan önce koronavirüs salgınına bir dönüş yapalım. Ne zaman sosyal medyaya baksak vatandaşların isyanlarına denk geliyoruz. Koronavirüs testi yaptırmak için kapılarda metrelerce kuyruk oluşturanlar; hastanelerde tedaviye alınmayan ağır hastalar; evlerinde karantinada olup bir ambulans bile isteyemeyenleri görüyoruz.

Deprem - yoksulluk ilişkini açmadan önce koronavirüs salgınına bir dönüş yapalım. Ne zaman sosyal medyaya baksak vatandaşların isyanlarına denk geliyoruz. Koronavirüs testi yaptırmak için kapılarda metrelerce kuyruk oluşturanlar; hastanelerde tedaviye alınmayan ağır hastalar; evlerinde karantinada olup bir ambulans bile isteyemeyenleri görüyoruz.

Salgının bir tarafında bunlar yaşanırken diğer tarafında da zenginlerin, ünlülerin ve siyasetçilerin defalarca test yaptırdıklarını hatta belirti göstermemelerine rağmen hastanelerde tedavi gördüklerini öğrendik. 'Salgın herkesi eşitledi' tezinin de böylece çürüdüğüne şahit olduk. Salgının, her konuda olduğu gibi sınıfsal olduğunu idrak ettik.

Gelelim depremlere... Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan'ın dediği gibi depremler de salgınlar gibi sınıfsal bir meseledir. Depremlerde en çok bedeli villalarda, milyonluk evlerde oturanlar değil; müteahhitlerin malzemeden çalarak yaptığı ucuz yollu evlerde oturanlar öder.

Gelelim depremlere... Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan'ın dediği gibi depremler de salgınlar gibi sınıfsal bir meseledir. Depremlerde en çok bedeli villalarda, milyonluk evlerde oturanlar değil; müteahhitlerin malzemeden çalarak yaptığı ucuz yollu evlerde oturanlar öder.

Çürümüş, kağıttan, bir dokunsan paramparça olacak evler yapanlar bizlerin de bir nevi mezarlarını inşa ediyor bu ülkede. Bu evleri denetlemeyen yetkiler de bu yaratılan mezar çukurlarına ortaktır kanımca.

Çürümüş, kağıttan, bir dokunsan paramparça olacak evler yapanlar bizlerin de bir nevi mezarlarını inşa ediyor bu ülkede. Bu evleri denetlemeyen yetkiler de bu yaratılan mezar çukurlarına ortaktır kanımca.

Asgari ücretle geçimini sağlayan bir bireyin ne yazık ki depreme dayanıklı yapılanlarda yaşamını sürdürmesi imkansız gibi bir şey. Yoksulun aklına zaten 'depreme dayanıklı olsun' gibi bir düşünce de gelmez. O, sadece cebine uygun olup olmadığına bakar. Bu böyle olmak zorundadır ne yazık ki.

Deprem bölgesi olarak geçen bir ülkede elini atsan müteahhit çıkıyor. Durum böyleyken denetleme mekanizmasının en çok çalışması ve devletin üstüne yoğun bir şekilde düşmesi gereken mesleklerden biri bu. Fakat bunun yapılmadığını maalesef sürekli tecrübe ediyoruz.

Deprem bölgesi olarak geçen bir ülkede elini atsan müteahhit çıkıyor. Durum böyleyken denetleme mekanizmasının en çok çalışması ve devletin üstüne yoğun bir şekilde düşmesi gereken mesleklerden biri bu. Fakat bunun yapılmadığını maalesef sürekli tecrübe ediyoruz.

Bazı müteahhitlerin çoğu eminim ki depremler yaşandığında yeni dikecekleri çöp evlerin hayalini kuruyorlardır. Bir şeyler değişmeden bu hayaller de değişmeyecek. Yine kağıttan evler dikmeye devam edecekler. Ve biz yine öleceğiz.

Bazı müteahhitlerin çoğu eminim ki depremler yaşandığında yeni dikecekleri çöp evlerin hayalini kuruyorlardır. Bir şeyler değişmeden bu hayaller de değişmeyecek. Yine kağıttan evler dikmeye devam edecekler. Ve biz yine öleceğiz.

Bu söylediklerime "zengin-fakir edebiyatı yapıyorsun" diyenler elbette çıkacaktır. Her şeyi sınıfa bağlayıp analiz yapmanın boş olduğunu düşünenler de olacaktır fakat gerçek bu. Aklınıza gelebilecek her şey sınıfsal, her şey yoksulluk ve zenginlik ekseninde ilerliyor.

Bu söylediklerime "zengin-fakir edebiyatı yapıyorsun" diyenler elbette çıkacaktır. Her şeyi sınıfa bağlayıp analiz yapmanın boş olduğunu düşünenler de olacaktır fakat gerçek bu. Aklınıza gelebilecek her şey sınıfsal, her şey yoksulluk ve zenginlik ekseninde ilerliyor.

"İnsanlara mezar inşa eden müteahhitlerin değil kendi dertlerini kenara bırakıp kurtarmaya giden madencilerin ülkesini kurmamız gerek." cümlesi de aslında her şeyi açıklıyor. Birbirimizden başka kimsemiz yok bizim.

"İnsanlara mezar inşa eden müteahhitlerin değil kendi dertlerini kenara bırakıp kurtarmaya giden madencilerin ülkesini kurmamız gerek." cümlesi de aslında her şeyi açıklıyor. Birbirimizden başka kimsemiz yok bizim.

Evet, bu bir doğal afet fakat katliama dönüştürmemek de bazılarının elinde. Biz artık cennetten toprak değil, güvenli bir şekilde yaşamak istiyoruz. Salgın, savaş, doğal afetler ne olursa olsun yara alan yine yoksullar oluyor. Bu ne zamana kadar devam edecek, siz söyleyin?

Evet, bu bir doğal afet fakat katliama dönüştürmemek de bazılarının elinde. Biz artık cennetten toprak değil, güvenli bir şekilde yaşamak istiyoruz. Salgın, savaş, doğal afetler ne olursa olsun yara alan yine yoksullar oluyor. Bu ne zamana kadar devam edecek, siz söyleyin?

Yorumlarda konuşalım!

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
263
54
10
9
6
6
4
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Kalem Kelam

Bu ülkede yıllardan beri hükümetlere yakın kişiler hep dikti binaları. Sorgulanamıyorlar. Denetimler zaten gevşek. Denetleyen insanın gücü, denetlenen insanı... Devamını Gör

Adamlar ucuza insaat muhendisi tutmak icin bolumleri bile artirdilar, ha o muhendise is nasil yapilir diye soran var mi? O da yok.

Aykızı

Ülkede denetim mekanizması iyi değil ki. Ama herkes kafasına göre iş yapıyor. İki çikolata, Pahada değerli eşantiyon bi kaç bişi al götür. Senden kralı yoktu... Devamını Gör