Görüş Bildir
Haberler
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Batuhan
24.09.2015 - 11:18 Son Güncelleme: 24.09.2015 - 14:33

Roller Değişti, Kurban Biziz | Ümit Kıvanç | Radikal

Basit bir gerçeği bir türlü kabul edemiyoruz: Biz bir toplumsak, birbirini beğenmeyen, birbirinden haz etmeyen, birbirinden alan kapmaya çalışan farklı kesimlerimiz olacak. Bu devirde bunun hâlâ böyle söylenebilmesi aptalca, ama çözmemiz gereken mesele, birarada nasıl yaşayacağımız.

Burası artık kimsenin “bayram geldi, dargınlar barışsın” diyebileceği bir ülke değil. Dargınlığımız artık, giderilebilir türden bir mesafe değil. Görünen o ki, bir arada yaşamanın kalanabileceğimiz tek şekli, bazılarımızın mahkum, bazılarımızın gardiyan olduğu bir vaziyet.

Birbirimize ilişmeden, olabildiğince temas etmeden yaşayabilirdik, birbirimizden haz etmesek de. Böyle değil. “Asmayalım da besleyelim mi”ye pek uzak değiliz.

Toprağın kabahati var mı, bilmiyorum; yoksa suçlu başımızdan geçenler mi? Damarlarımıza kimin ne zaman zerk ettiğini bilemediğimiz o zehir hepimizin hayatını karartıyor.

Kaynak: http://www.radikal.com.tr/yazarlar/um...
İçeriğin Devamı Aşağıda

Başkanlık Geldi | Özgür Mumcu | Cumhuriyet

Memlekette geçici bir seçim hükümeti var. Daha evvel lüzum duyulmamıştı çünkü genel seçimlerden sonra şu ya da bu şekilde bir hükümet kurmayı başaran bir demokratik gelenek vardı. MHP’nin muhtemelen kendisinin de pek anlayamadığı uzlaşmaz tavrı ile AKP’siz hükümet kurulamadı.

AKP ise Saray’ın müdahalesiyle koalisyon kurmaya yanaşmadı. CHP’yi nasıl günlerce oyaladığı ortada. Üç aylık koalisyon teklif etmek için bir ay görüşme yapmak herhalde az bulunacak siyasi bir zekâ örneğiydi.

“Tekrar seçim” adı altında erken seçim isteyen Erdoğan amacına ulaştı. 7 Haziran sonuçlarına baktı “acımadı ki” dedi ve bir daha güreş çayırına çıkmaya karar verdi.

Seçime bir AKP azınlık hükümetiyle gitmek istediğini biliyoruz. Bu olamayınca anayasadaki “geçici seçim hükümeti” ni bir AKP azınlık hükümeti haline getirmeye çalıştı.

Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazi...

Nerede O Hareketli Bereketli Bayramlar! | Güngör Uras | Milliyet

Bayram dönemlerinde ‘hayvancılık’ ve ‘ticaret’ sektöründe hareket yaşanır. Günümüzde bayramlık giyim eşyası ve ikramlık alımı alışkanlığında bir gevşeme var. Artık canlılık ‘turizmde’ yaşanır oldu

Bugün bayram. Kurban Bayramı ekonomiye hareket getirir. Öncelikle hayvancılık sektörüne ardından da ticaret sektörüne “bereket” getirir.

Kurbanlık hayvan talebi, tüm hayvancılık sektörü için ve de özellikle Doğu ve GüneydoğuAnadolu’daki hayvan yetiştiricileri için büyük önem taşır. Hayvan yetiştiricileri bütün yıl Kurban Bayramı’nı bekler. Kurban Bayramı’nda iyi satış yapabilme ümidiyle yaşar.

Günümüzde “bayramlık” giyim eşyası alımı alışkanlığında gevşeme var. Eskiden bayramlar ailelerin, giyim eşyası alımı için bir vesile teşkil ederdi. Hatta evlerin mobilyaları, perdeleri bile yenilenecek ise bayram öncesi yenilenirdi. Bayram süresince misafirlere ikram için alımlar yapılırdı. Eski yoğunlukta alışveriş olmasa da bu alışkanlık devam ediyor.

Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/nerede-o-h...

İstifaların İç Yüzü... | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak

Bayramın ilk günü haberler daha iyi gelsin ister insan.

Temenni eder, ölümler bitse, örgüt ateşkes ilan etse...

Geçtiğimiz günlerde de yazdım, beklentim, her şeye rağmen, bu yönde. Örgüt bir noktada ateşkes ilan edecektir. Edecektir zira, silahla götürdüğü güç siyaseti yanında, parlamenter siyaset imkanlarını elden bırakmak istemeyecektir. Aksi takdirde hem elindeki bir aracı sakatlayacak, hem Türk siyasal sistemini şiddet ve terör yoluyla bloke ederek ağır bir sorumluluğun altında kalacaktır.

Gazeteler Zübeyir Aydar, Murat Karayılan gibi isimlerin taleplerini yansıtsa da, bu, şimdilik varsayımdan öte bir durum değil.

HDP'li bakanların istifasını, biraz bu nedenle çatışma alevlenmesinin işareti olarak ele almamakta fayda var.

Kaynak: http://www.yenisafak.com/yazarlar/ali...

Abdullah Demirbaş... Kurban Bayramı... | Cengiz Çandar | Hürriyet

Bundan iki hafta kadar önceydi. Boston'a beni götürecek uçağın kapısına yürürken 'akıllı telefonu'uma düştü mesaj. Okuyunca yüreğim burkuldu:

'Merhaba Cengiz Bey,

Ben Abdullah Demirbaş'ın kızıyım. Biliyorsunuz babam 05.08.2015 tarihinde gözatına alındı ve 08.08.2015 de tutuklama kararı çıktı. Bizler ailesi olarak çok endişeliyiz. Daha önce de 2009'da böyle bir durum gerçekleşti ve babam hayati bir tehlike atlattı. Kendisinin hewrediter derin ven trombozu (kalıtımsal kan pıhtılaşması) rahatsızlığı var. Bu hastalık çoğu kez bacaktaki toplardamarlarda pıhtı oluşmasıdır. Oluşan pıhtının bacak toplardamarlarını tıkanması sonucu bacakta şişlik, ağrı ve yürüyememe şikayeti oluşurken, pıhtının bulunduğu yerden kopup akciğere gitmesi ile akciğer embolisi olarak isimlendirilen nefes darlığı, öksürük ve göğüs ağrısı ile karakterize olan ve bazen ölümcül olabilen bir durum gelişebilir. Cezaevi koşulları malesef ki bu hastalığın baş düşmanlarından. Bu güne kadar yazılı ve görsel basında gerçekdışı bir çok şey yazıldı fakat bizim yani ailesinin görüşü hiçbir şekilde sorulmadı. Biz babam için endişeleniyoruz. Babamın tutuklu olması yaşam hakkının ihlalidir, onu ölüme terketmektir.

Kaynak: http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/c...

Merkezde Uyum ve İşbirliği | Gülay Göktürk | Akşam

Seçim anketleri önümüzdeki mecliste 4 partili tablonun süreceğini; iki büyük partinin oylarını birkaç puan artıracaklarını, buna karşılık iki küçük partinin birkaç puan oy kaybedeceklerini gösteriyor. Yani uçlar zayıflarken merkeze yönelim güçleniyor.

Bu tablonun 1 Kasım’da sandıktan ya ucu ucuna bir AK Parti iktidarı ya da çok geniş tabanlı bir AK Parti-CHP koalisyonu çıkacağının işaretini verdiğini söyleyebiliriz.

Gerçek şu ki, bu iki seçenekten hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin; ister tek başına AK Parti iktidarı, isterse büyük koalisyon çıksın sandıktan, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin hem siyasi hem de toplumsal istikrara kavuşmasının yolu bu iki partinin işbirliğinden geçiyor.

Bu işbirliği, hem AK Parti’nin, hem CHP’nin hem de Türkiye’nin ihtiyacı.

Kaynak: http://www.aksam.com.tr/yazarlar/gula...
İçeriğin Devamı Aşağıda

Yoksulluk Tartışması | Seyfettin Gürsel | Zaman

Türkiye'de yoksulluğun ne boyutlarda olduğu öteden beri yoğun olarak tartışılıyor.

Muhalefet yoksulluğun arttığını, iktidar da azaldığını iddia ediyor. Bu tür tartışmalar sadece bize özgü değil. Pek çok ülkede az ya da çok mevcut. Aslında anlaşmazlıkların üstesinden gelmek zor olması gerekir. İstatistik enstitüleri gelir eşitsizliğini nasıl ölçüyorlarsa yoksulluğu da ölçen rakamları ortaya koyarlar, böylece yoksulluğun boyutları ve zaman içinde nasıl geliştiği büyük ölçüde açıklığa kavuşur.

Ama yoksulluk konusu ne yazık ki bu kadar yalın değil, çünkü yoksulluğun nasıl ölçüleceğini ekonomik kuram yeterince netleştirebilmiş değil. Yoksulluğu hangi kıstaslara göre tanımlayacağız? Bu soruya çeşitli yanıtlar mevcut ve bu yanıtların oluşturduğu yoksulluk ölçütlerinin hiçbiri yeterince tatmin edici değil.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/yazarlar/seyf...

Acı Bayram | Necati Doğru | Sözcü

Ego inşa edildi.

Ve boş gurur.

Bayrama acı kaldı.

Arife gününün şehit haberlerinden arta kalan bölümünde “yoksulluğun cinnete dönüşmesi” vardı. 20 yaşında ve 18 yaşındaki iki kız kardeş, çalışacak bir işleri yoktu. Annelerinden bayram alışverişi yapmak için 50 lira harçlık istediler. 8 çocuk annesi 50 lirayı veremedi. Tartışma çıktı. Anne cinnet getirdi. 2 kızını pompalı tüfekle vurdu. Kızların babası da kızlarını öldüren karısının boğazını kesti.

Çok yoksul birikti.

Tıpkı 100 yıl öncesi.

Yoksulluk bayram nutuklarında, “kurbanı usulüne göre nasıl keselim” öğütleriyle örtüldü, gizlendi. Aile Bakanlığı, yeni bütçede kendisine yüksek pay verilsin diye “ülke ailelerinin durumunu sergileyen” bir kitapçık hazırlamış. Bu kitapçıkta yazıyor: Türkiye’de 2012 yılında yardıma muhtaç 23.7 milyon kişi vardı. 2014 yılında bu sayı 30.5 milyona çıktı.

30.5 milyon insan.

Yardıma muhtaç.

Birinci Dünya Savaşı yıllarının bayramlarında Anadolu’da “yardıma muhtaç insan sayısı” bugünkünden azdı.

Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar...

FARC-EP Gerillası Simon Trinidad İçin Adalet! | Anıl Aba | Sendika

Gerçek adı Juvenal Ovidio Ricardo Palmera Pineda olan Simon Trinidad’ın hikayesi film senaryosu gibi. Aslen iktisat profesörü olan Simon, 80’li yıllarda üniversitede dersler verdiği sırada Marxist-Leninist geleneğe yakınlaşarak politize olmuş. Aynı dönemde yöneticilik yaptığı bankadan 30 milyon peso alıp dağlara çıkarak 1987 yılında FARC-EP (Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri-Halk Ordusu) saflarına katılmış.

1998-2002 yılları arasında Kolombiya hükümeti ile barış görüşmelerinde FARC-EP’nin sözcülüğünü yapan Simon Trinidad, 2004 yılında Ekvador’da BM yetkilisi James Lemoyne ile görüşmesinden önce CIA ajanlarının direktifleriyle yakalanıp Kolombiya’ya götürülmüştü. Bush ile arası çok iyi olan Uribe hükümeti de Simon Trinidad’ı uyuşturucu ticareti ve adam kaçırma suçlarından yargılanması için 2005 yılında Amerika’ya gönderdi. Olaylı geçen yargılama sürecinde Simon’un savunmasını dinleyen ilk jüri grubu Simon’u haklı bulduğu için jüri hukuksuzca değiştirildi. Yenilenen jüri üyeleriyle birlikte müthiş bir tezgah kuruldu ve hiçbir somut delil olmamasına rağmen Simon Trinidad 60 yıl hapis ile cezalandırıldı.

Kaynak: http://sendika1.org/2015/09/farc-ep-g...
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0