onedio
Görüş Bildir

Gaffar Okkan Haberleri

Gaffar Okkan ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Gaffar Okkan ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

'Ergenekon'un İhbar Mektuplarıyla Gülen Cemaatine Soruşturmalar Açılacak'
Gazeteci Alper Görmüş, Gülen cemaatine karşı Ergenekon'dan tahliye olan sanıkların ihbar mektuplarına dayandırılarak ard arda soruşturmaların açılacağı bir döneme girileceğini belirtti Gazeteci-yazar Alper Görmüş , Fethullah Gülen cemaatine karşı Ergenekon'dan tahliye olan sanıkların cemaatle ilgili Başbakan Tayyip Erdoğan ’a ihbar mektupları gönderildiğini belirterek “Yeni bir soruşturma ve dava bombardımanıyla karşılaşılacak bir dönem olacak” dedi. Alper Görmüş'ün El Cezire Türk'te 'Cemaat ile hesaplaşmada hükümet-Ergenekon işbirliği muhtemel' başlığıyla yayımlanan (20 Nisan 2014) yazısı şöyle: İdeolojileri ya da iktidar karşısındaki pozisyonları ne olursa olsun, Türkiye'deki 'reel' gazeteciliklerin hiçbirinin dışında kalamadığı bir sorun var: Ülkede medya süreçleri, ancak nihai noktalarına yaklaşırken, hatta çoğu kez 'patlama' anından itibaren izlemeye başlıyor. Sonuç: Bazı çok önemli gelişmeleri ıskalamak ve süreç işbâ noktasına ulaşıp da patladığında afallamak! Sorun doğal olarak en çok, medyanın olanı biteni izlemekte en iştahsız olduğu alanlarda ortaya çıkıyor ve elbette bu alanların başında da Kürt Sorunu geliyor; özellikle de 5-6 yıl öncesine kadar. Bu alandan bir örnekle, 'patlama ânı gazeteciliğinden' kast edilen de şu şekilde: Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001'de uğradığı suikast sonrası hayatını kaybetmişti. Okkan'ın cenaze törenine Diyarbakırlıların gösterdiği olağanüstü ilgi bütün medyayı şaşkına çevirmişti. Gazeteler ve köşe yazarları, ertesi günden itibaren bu 'olağanüstü durumun' nedenlerini araştırmaya koyuldular. Oysa 'patlama ânının' öncesini, yani süreci izleyen bir gazetecilik için ortada şaşıracak hiçbir şey yoktu. Gaffar Okkan, Kürtlerin kendilerini eşit yurttaş hissetmeleri için samimiyetle gayret gösteren 'aykırı' bir emniyet müdürüydü. Okkan, yaşamı gibi ölümüyle de 'birleştirici' bir rol oynamış, döneminde Diyarbakır'da oluşan barış ve sükûnet ortamı cenazesinde de sürmüştü. Medya, 'orayla' ancak öldürülen askerler ve PKK'lılar bağlamında ilgilendiği için bu 'havayı' ancak Okkan'ın cenazesinde algılayabilmişti. Yeni şaşkınlık vesilesi Türkiye, süreçleri izlemeyip, süreç işbâ noktasına varıp da patladığında şaşkınlıklar içinde kalan 'patlama ânı gazeteciliğinin' kendisini hazırlaması gereken yeni bir durumla karşı karşıya. Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki dönem, Ergenekon Davası sanıklarının ihbarcı ve şikâyetçi, Gülen Cemaati'nin devlet içinde 'paralel bir yapı' oluşturmakla itham edilen bağlılarının ise 'şüpheli' ve 'sanık' konumunda yer alacakları yeni bir soruşturma ve dava bombardımanıyla karşılaşılacak bir dönem olacak. Şüphesiz, hükümetin Cemaat'le hesaplaşmasının başka boyutları da olacak. Bunu da göz önünde bulundurduğumuzda, cevabını aradığımız sorunun nihai hali şöyle şekilleniyor: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın her vesileyle tekrarladığı 'Cemaat'le hesaplaşmanın' bir kolunu da Ergenekon sanıklarının ihbar ve şikâyetleriyle başlatılan soruşturmalar mı oluşturacak? Ortaya çıkan bölük pörçük bilgileri ve haberleri birleştirdiğimizde, bu soruyu 'olabilir' diye cevaplamak mümkün görünüyor. Bu çerçevede şu âna kadar başlıca üç gelişme öne çıkıyor: 'Kumpas soruşturması' 2 Nisan'da Sabah gazetesinin 'Yılmazer'e kumpas soruşturması' başlığıyla verdiği habere göre, son tahliyelerle serbest kalan Ergenekon hükümlüsü emekli Albay Fikri Karadağ, Başbakanlık İletişim Merkezi'ne (BİMER) bir mektup gönderdi. Mektupta Karadağ, 2008'deki sorgusu sırasında eski İstanbul İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in kendisini başbakan aleyhinde ifade vermeye zorladığını söylüyordu. 2007'deki, 'silah üzerine ölme ve öldürme yemini' ettirme görüntüleriyle hatırlanan Fikri Karadağ doğrudan başbakana hitap ettiği mektubunda şöyle diyordu: 'Size bütün mukaddesatım üzerine ant vererek söylüyorum ki ben Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındığım 22 Ocak 2008 tarihinde 'Kuvayı Milliye Derneklerini Recep Tayyip Erdoğan kurdurdu' şeklinde ifade vermiş olsaydım cezaevinde olmazdım. [...] Ben Vatan emniyetinde gözaltında iken yanıma sohbet amacıyla bir kısım sivil kişiler gelmişti. Yıllar sonra televizyonda görünce gelen kişilerin başındaki kişinin Ali Fuat Yılmazer olduğunu anladım. Yoksa onların kim olduklarını hiç öğrenemeyecektim. Onların istediklerini verseydim başıma hiçbir şey gelmeyecekti. Kendime olan saygım gereği böyle bir şey yapmadım. Size karşı operasyonlar KCK-MİT ve 17 Aralık ile başlamadı. Bunların tarihi daha eskiye gider. 20 Ocak 2008 tarihli rapor bunun miladıdır diye düşünüyorum. Sizden ricam bu raporu hazırlatanları araştırınız.' Bu ihbar dilekçesi BİMER tarafından Adalet Bakanlığı'na, oradan da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi ve soruşturma başlatıldı. Kemal Kerinçsiz'in dilekçesi ve yeni soruşturma 16 Nisan'da çeşitli gazetelerde yer alan bir başka haber, yine bir Ergenekon sanığının şikâyeti ve ihbarı üzerine başlatılan bir Cemaat soruşturmasına ilişkindi. İhbarın sahibi, Ergenekon davasında 6 yıl tutuklu kaldıktan sonra geçtiğimiz ay tahliye edilen avukat Kemal Kerinçsiz. Kerinçsiz, henüz cezaevindeyken, 28 Ocak 2014'te BİMER'e gönderdiği dilekçede, başbakanın 'devlet içinde paralel bir yapı oluşturulduğu' şeklindeki tespitine atıfla, bu yapı içinde yer aldıklarını iddia ettiği bazı polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Başbakanlık yetkilileri, tıpkı Fikri Karadağ'ın başvurusunda olduğu gibi bu dilekçeyi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Başsavcılığın görevlendirdiği Cumhuriyet Savcısı Mesut Erdinç de Kerinçsiz'in dilekçesinde tek tek isimleri sayılan bazı polisler hakkında soruşturma başlattı. Başvurusunun akıbeti hakkındaki bilgi, 17 Mart'ta Kemal Kerinçsiz'e iletildi. 'Ötüken terör örgütü' Başta Balyoz ve Sahte Çürük Çetesi davaları olmak üzere çeşitli davalardan yargılanıp toplam 36 yıl hapse mahkûm edilen emekli Albay Ahmet Zeki Üçok'la 14 Nisan'da Akşam gazetesinin Sincan Cezaevinde gerçekleştirdiği söyleşi de bu çerçevede dikkat çekiciydi. Gazetenin, 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en parlak subaylarının başında geliyordu' diye tanıttığı Üçok'a göre, başbakanın 'paralel yapı' diye nitelediği Gülen Cemaati aslında yıllar önce Ötüken adlı silahlı bir örgüt kurmuştu. Cemaat, kendi kadrolarının bu açıdan yetersiz oluşu nedeniyle de Alperenler'den militan devşirmişti. Üçok'a göre, Gezi ayaklanmasını da Ötüken örgütü gerçekleştirmişti. Gerçi Ahmet Zeki Üçok 17 Eylül 2013'te Oda TV'de yayımlanan bir yazısında Gezi olaylarında 'örgütsel bağlantı' arama çabalarının ancak 'ileri demokrasilerde mümkün olabileceğini' söyleyerek, bu düşünce sahiplerini alaya almıştı. Yine de onun daha 5-6 yıl önce askeri başsavcı olarak Karargâh Evleri ve Işık Evleri gibi soruşturmaları yürüttüğünü hesaba katarsak, savcıların Üçok'un sözlerini ihbar kabul edip soruşturma başlatabileceklerini düşünebiliriz. Bu durumda, Ergenekon sanıklarının şikâyet ya da ihbarları temelinde başlatılan soruşturma sayısı üçe çıkacak. Geçtiğimiz günlerde, her ikisi de Ergenekon sanığı olan Doğu Perinçek ve Tuncay Özkan, Cemaat'e karşı yürütülecek hukuk mücadelesinde hükümete destek verebileceklerini açıklamışlardı. Bütün bunlar, Cemaat'e karşı hükümetin başlatacağını söylediği mücadelenin önemli bir parçasının da Ergenekon sanıklarının lojistik desteği üzerinden yürüyebileceğini gösteriyor. Şimdilik bölük pörçük bir görüntü arz ettiği için kamuoyunun dikkatini çekmeyen gelişme yakın bir zamanda sistemli bir biçime bürünebilir ve bu fazla şaşırtıcı olmaz.T24
'Böcek Operasyonu' Başladı
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın makam aracı ve çalışma ofisinde bulunan dinleme cihazlarıyla ilgili olarak soruşturmayı sürdüren Savcı Duran Çetin, operasyon talimatı verdi. Talimat doğrultusunda Gölbaşı, Diyarbakır, Erzurum, Karabük, Ankara ve İstanbul’un da içinde olduğu şüpheliler için arama ve gözaltı kararı verildi. Her bir şüpheli için karar bulunduğu yerin adliyesinden alındı. Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nce 'casusluk' şüphesiyle başlatılan operasyonda Başbakan'ın eski Koruma Müdürü Zeki B. ve Başbakanlık eski Koruma Daire Başkanı ve 1. Sınıf Emniyet Müdürü Mehmet Y.’nin de aralarında bulunduğu 12 polis şüpheli olarak dosyada yer alıyor. Böceği koyduğu iddia edilen şüphelilerden dördüncü sınıf emniyet müdürü, müstafi Serhat D.’nin yurt dışında olduğu belirlendi. Operasyonlar kapsamında Ankara'da 6, İstanbul'da 1, Diyarbakır'da 1, Yozgat'ta 2, Karabük'te ise 1 olmak üzere toplam 11 kişi gözaltına alındı.  Hürriyet'te yer alan habere göre başlatılan operasyon kapsamında şüphelilerin adreslerinde aramalar devam ediyor. Arama kararına göre şüphelilerin bilgisayarlarından imaj alındığı ve bilgisayarlarında ses dosyası bulunup bulunmadığının araştırıldığı öğrenildi. Şüphelilerin emniyet sorgusunun ardından soruşturmayı sürdüren Savcı Durak Çetin’e ifade vereceği belirtildi. MİT’in elinde bulunan dinleme cihazları kısa süre önce Savcı Durak Çetin’in talebi üzerine adliyeye gönderilmişti. Söz konusu cihazların adliyeye intikaliyle birlikte soruşturma dosyasının tamamlandığı kanaatine varan savcılık, operasyon için düğmeye bastı. GÖZALTINDAKİ İSİMLER: 'Casusluk' suçlamasıyla yürütülen soruşturma çerçevesinde gözaltına alınan kişiler şöyle :1- sınıf emniyet müdürü Mehmet Y. Eski Başbakanlık Koruma Daire Başkanı olan Mehmet Y. şu an itibarıyla Polis Teftiş Kurulu Başkanlığında görev yapıyor.1- Sınıf Emniyet Müdürü Zeki B.. Başbakan Erdoğan'ın eski koruma müdürü olan Zeki B., şu an Polis Teftiş Kurulu Başkanlığında çalışıyor.3- Sınıf Emniyet Müdürü Ali Ö.. İstihbarat Dairesi Başkanlığında çalışan Ali Ö., şu an itibarıyla A. Gaffar Okkan PMYO'da görev yapıyor.4- Sınıf Emniyet Müdürü Serhat D. Eski Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı personeli olan Serhat D. Emniyet'ten istifa etti. Yurt dışında olan Serhat D. bu nedenle gözaltına alınamadı.4- Sınıf Emniyet Müdürü Sedat Z.. İstihbarat Dairesi Başkanlığında çalışan Sedat Z. şu an itibarıyla Erzurum İl Emniyet Müdürlüğünde görev yapıyor.Emniyet amiri görevinden ihraç edilen Ahmet T. Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığında çalışan Ahmet T.'nin meslekten ilişiği kesildi.Komiser Enes Ç. İstihbarat Dairesi Başkanlığında çalışan Enes Ç., Ankara Gölbaşı ilçesinde görevine devam ediyor.Başpolis Memuru İbrahim S., Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünde görev yapıyor.Polis memuru Hurşit G., Başbakanlık Koruma Güvenlik Teknik Şube Müdürlüğünde çalışıyor.Polis memuru Harun Y., KOM Daire Başkanlığında çalışırken, Hakkari İl Emniyet Müdürlüğüne nakledildi.Polis memur Seyit S., Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğü'nde görev yapıyor.Polis memuru İlker U., İstihbarat Dairesi Başkanlığından, Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğüne tayin edildi. Demokrat Haber
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazarı
Yazının başlığını yanlış, abartık, saçma bulabilirsiniz. Ancak, IŞİD’in Suriye ve Irak’taki saldırgan yayılmasını çarpıtmalara, yalanlara, algı operasyonlarına teslim olmadan, somut veriler ve çıplak gerçekler üzerinden değerlendirirsek güney sınırlarımızı IŞİD’e karşı Kürtlerin koruduğunu görmezden gelemeyiz. Ama, Kürt direniş hareketlerini güvenilmez düşman; IŞİD veya aynı soydan cihatçıları ise imajları pek “şık” olmasa da özünde Sünnî Müslüman “iyi çocuklar” sayarsanız, benzerine yakın tarihte rastlanmayan vahşette barbar çetelerini koşulların yarattığı “sosyolojik vaka” olarak görürseniz, Kürtlerle komşu olmak yerine sınırınıza IŞİD’in dayanmasını tercih edersiniz tabii.
Diyarbakır'da Polis Servisine Saldırı
Diyarbakır - Silvan yolunda Ali Gaffar Okkan Polis Meslek Yüksek Okulu personelini taşıyan zırhlı servise, uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.DİYARBAKIR’da Ali Gaffar Okkan Polis Meslek Yüksekokulu’nda görevli personeli taşıyan zırhlı servis aracına silahla ateş açıldı. Ölen ve yaralananın olmayan saldırıda araca 2 mermi isabet ettiği belirtildi.Diyarbakır Ali Gaffar Okkan Polis Meslek Yüksekokulu’ndaki görevli personeli taşıyan polis servis aracına, Silvan İlçesi karayolunda bugün saat 15.00 sıralarında silahla ateş açıldı. Mesaisi biten polisleri taşıyan zırhlı servis aracı Silvan Yolu üzerinde seyir halindeyken, silah sesleri duyan servis şoförü durmayarak, aracı hızla olay yerinden uzaklaştırdı.Olay yerine polis ekipleri sevk edilerek geniş çaplı soruşturma başlatıldı. Yapılan aramada saldırganların izini rastlanılmadı. Emniyet Müdürlüğü’ne çekilerek yapılan incelemede araca 2 kurşun isabet ettiği belirlendi.Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma sürüyor.Canan ALTINTAŞ/ DİYARBAKIR,(DHA)
Diyarbakır'da Maç Sonrası Gerginlik
Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor ile Galatasaray arasındaki Ziraat Türkiye Kupası maçı sonrası bir grup polis ekiplerine taşlı saldırıda bulundu.Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor ile Galatasaray arasındaki Ziraat Türkiye Kupası maçı sonrası bir grup polis ekiplerine taşlı saldırıda bulundu. Polis göstericilere müdahale ederken, çıkan olaylarda çok sayıda iş yerinin camları kırıldı.Ziraat Türkiye Kupası G Grubu 3. maçında karşılaşan Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor ile Galatasaray maçında başlayan küçük çaplı olaylar maç sonrasına da yansıdı. Maçın bitiş düdüğünün ardından stat çevresinde toplanan bir grup, güvenlik önlemi alan polis ekiplerine taşlı saldırıda bulundu. Saldırının ardından güvenlik güçleri dağılın uyarısına uymayan gruba tazyikli su ile müdahale etti. Güvenlik güçleri ile grup arasında çıkan olaylarda çevrede bulunan birçok iş yerine ait cam kırıldı, park halindeki birçok araç da zarar gördü. Güvenlik güçlerinin müdahalesinin ardından grup dağıldı.İHA
Diyarbakırlı Taraftarlar, Galatasaray Maçında İstiklal Marşı'nı Islıkladı
Diyarbakırlı futbolseverler, Ziraat Türkiye Kupası'ndaki Galatasaray maçı öncesinde İstiklal Marşı'nı ıslıklayarak protesto etti.Ziraat Türkiye Kupası G Grubu 3. maçında Galatasaray, deplasmanda Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor'la karşı karşıya geldi. Maçın başlama düdüğünden önce futbolcular İstiklal Marşı için sıraya geçerken beklenmedik bir gelişme yaşandı.İSTİKLAL MARŞI PROTESTO EDİLDİDiyarbakırlı futbolseverler, İstiklal Marşı söylenirken ıslıklayarak marşı protesto etti. Bu hareket, sosyal medyada büyük tepki topladı. Bazı taraftarlar ise 2001 yılında öldürülen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın tezahüratını yaptı.
Akdoğan: 'Muhalefet Oylamada İstediğini Alamamıştır, Önemli Olan da Budur'
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, Somali'deki saldırıya ilişkin, 'Türk politikasına kimse bu tür eylemlerle yön veremez. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu tür hadiselere eyvallah etmez' dedi.ANKARABaşbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Ülke TV'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı.Somali'deki bombalı saldırıya ilişkin soru üzerine Akdoğan, 'Bu olayı şiddetle lanetliyoruz' ifadesini kullandı.Saldırının amacının, yapanların belirlenmesinin, olayın aydınlatılmasının önemine değinen Akdoğan, 'Şimdiden bunu 'Türkiye'ye dönük bir eylem, saldırı' gibi nitelendirmek çok doğru olmayabilir. Olayı tam bir anlamak lazım' diye konuştu.Cumhurbaşkanlığından konuyla ilgili açıklama yapıldığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın programını değiştirmeyip Somali'ye gideceğinin bildirildiğini hatırlatan Akdoğan, 'Şunu herkesin bilmesi lazım: Türkiye ve Türk politikasına kimse bu tür eylemlerle yön veremez. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu tür hadiselere eyvallah etmez' diye konuştu.Paris'teki terör saldırısını hatırlatan Akdoğan, şunları söyledi:'Bu olay her gün bizim coğrafyamızda, bölgemizde, İslam dünyasında yaşanıyor. Aynı gün Yemen'de, Suudi Arabistan'da, bir gün önce İstanbul'da oldu, Somali'de oluyor, farklı ülkelerde oluyor. Biz bu işin mağduruyuz. İslam dünyası, Müslüman topluluklar, halklar bu işin mağduru. Bizim burada canımızdan, kanımızdan gidiyor. Bu olaylar öncelikle Müslüman halklara dönük bir mağduriyet oluşturuyor, bunu doğru anlamak lazım.'Terör karşı karşı ortak mücadelenin ve birlikte hareketin önemine değinen Akdoğan, Türkiye'nin bunu hep vurguladığını dile getirdi.'Kafasının arkasında başka amaç oluyor'Türkiye'nin Somali'de yaptığı hizmetlerden, geliştirdiği işbirliğinden, yaptığı insani yardımlardan rahatsız olanların bulunduğunu ifade eden Akdoğan, şunları söyledi:'Başkaları oraya el uzattığı, yardım götürdüğü, iş kurduğu zaman kafasının arkasında başka amaç oluyor. Oradaki yer altı zenginlikleri, altın, petrol, başka şeyler oluyor, misyonerlik faaliyeti oluyor, farklı birtakım amaçlarla oraya el uzatıldığını biliyoruz. Nasıl sömürüldüğünü de biliyoruz Afrika kıtasının. Türkiye'nin böyle bir amacı yok, 'sömürelim, istismar edelim, kullanalım' yok. Tamamen insani duygularla, hasbi bir şekilde elini uzatan bir ülke.'Fransa'daki terör saldırısının ardından dünya kamuoyunun gündemine 'İslami terör' kavramının tekrar geldiğini, bu olayın ardından Müslümanlara yönelik saldırı olaylarının arttığının hatırlatılması üzerine Başbakan Yardımcısı Akdoğan, terör olaylarında kimin kime ne yaptığının üzerinde başka amaçların olabileceğine de dikkat çekti.Örgütlerin amaçlarının üzerinde başka bir amacın da bulunabileceğini ifade eden Akdoğan, 'Terör hadiseleri, Paris olayıyla da ilgili söylenebilir, bazen birtakım ülkeleri bir şeye zorlamak için yapılabilir. Onların politikalarına bir şekilde yön vermek için meydana gelebiliyor veya bir takım şeyleri meşrulaştırmak için yapılabiliyor' görüşünü aktardı.Bunun zaman içinde net olarak anlaşılabileceğini belirten Akdoğan, 'Terör olgusunu çok açık, net bir şekilde biz masaya yatırıyoruz ve reddediyoruz' ifadesini kullandı.'Avrupa'nın net tavır takınması önemli'Avrupa'da son dönemde yabancılara, göçmenlere, Müslümanlara karşı ciddi bir saldırı olduğunu anlatan Akdoğan, yönetimlerin de burada sorumlu bir şekilde, sağduyulu tavır takınmasının gerektiğini söyledi. Akdoğan, bu konuda tuzağa düşülmemesinin önemine de değindi.İslamofobiye karşı İslam dünyasının net tavır alıp almadığının sorulması üzerine, İslam dünyasının yekpare bir yapı olmadığını, bu tür olaylara birçok merkezden kınamaların geldiğini anımsattı.İslamofobi meselesini Türkiye'nin gündeme taşıdığını ve bunun bayraktarlığını yaptığını vurgulayan Akdoğan, şunları kaydetti:'Medeniyetler İttifakı Projesi'ni geliştiren biziz. 'Antisemitizm nasıl insanlık suçuysa islamofobi'de insanlık suçudur' lafının söyleyen Sayın Erdoğan'dır, Cumhurbaşkanımız. Bunu dünya gündemine taşıyan, Birleşmiş Milletler de Avrupa'da, her zeminde gündeme getiren biziz. Bu gerçekten ciddi olumsuzluklar ve travmalar üreten bir durumdur. Özellikle Avrupa'da son dönemde yabancı karşıtlığı, Müslümanlara karşı tepkiler vesaire, bu kendi değer sistemini çatırdatacak bir şeydir, bu tür yaklaşımların gelişmesi. Farklı birtakım bakış açıları veya birtakım alınan tedbirlerin yanlış noktalara varması ve insanlar üzerine baskıyı artıracak noktayı uzanması vesaire, baktığımızda bütün bunlar Avrupa'nın yükseldiği değerleri bir şekilde aşındıran, çatlamaya sebep olabilecek durumlardır. Burada Avrupa'nın da net tavır takınması, sapla samanı birbirinden ayırması önemlidir.''Batı'nın da bir özeleştiri yapması gerekiyor'Radikal unsurların, fanatizmin ve tahammülsüzlüğün gelişmesine neden olan unsurların da sorgulanmasının gerektiğini ifade eden Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:'Burada Batının da bir özeleştiri yapması gerekiyor. Siz sürekli yeraltına iter, sistemden dışlarsanız, işte darbe oluyor ve bütün o partiyi, hükümeti alaşağı ediyorsunuz, hepsine terörist muamelesi yapıyorsunuz, yeraltına itiyorsunuz. Bölgede İsrail'in yaptığı şımarıklıklar. Hamas'ın bir şekilde sistemin dışına itilmeye çalışılması, Suriye'de zalim bir diktatöre açık bir tavır takınılmaması, orada yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesi, bir dönem, daha önceki hükümet bağlamında söylüyorum: Irak'ta yine tahammülsüz bir anlayışın bütün farklılıkları dışlayan tavırları ki ülkeyi de uçurumun eşiğine, üçe bölünme noktasına getirmişti. Şu anda bu son terör hadiseleriyle neredeyse ülkenin önemli bir kısmı yönetilemez durumda. Böyle baktığımızda bu anlayış, bölgede demokrasinin gelişmesini istemeyen, tahammül göstermeyen, farklılıkları sisteme entegre etmeyen anlayışın bu tür radikal, fanatik örgütlerin zeminini beslediğini görüyoruz. Bu da bir sorundur.''Siyasette sonuca ulaşmak önemlidir'Akdoğan, 4 eski bakanla ilgili Yüce Divan oylaması hatırlatılarak sorulan soru üzerine, 'Siyasette sonuca ulaşmak önemlidir. Muhalefet bir hamle yaptı, sonuca ulaşabildi mi? Ulaşamadı. Yani istediğini yapamadı, 276'yı bulamadı. Burada önemli olan budur. Sürekli seçim kaybeden muhalefetin, 'biz işte bir puan oyumuzu arttırdık, iki puan şöyle oldu, iktidar bir puan geriye gitti vs' gibi kendi seçim başarısızlığını mazur göstermek için nasıl yorum yapıyorsa burada da aynı şey. Sen kendine bak. Sen bir şey yapmak istedin, 276'yı bulamadın, sonuca ulaşamadın ve burada muhalefet istediğini alamamıştır. Burada önemli olan budur' değerlendirmesini yaptı.Akdoğan, bütün partilerin milletvekilleri üzerinde baskı kurduğunu, bütün milletvekillerini zorla oraya getirdiğini, baskı kurmak için her şeyi yaptıklarını buna rağmen neticeye ulaşmadıklarını belirtti. Akdoğan, 4 eski bakanla ilgili Yüce Divan oylamasında AK Partili milletvekillerinden fire olduğu yönündeki tartışmalarla ilgili soru üzerine şunları söyledi:'Sayıyı bilmiyoruz AK Parti'de. Mazeretli olanlar da var. Cumhurbaşkanımızla Afrika'ya, Başbakanımızla Davos'a gidenler, hasta olanlar, uluslararası birtakım programlarda olanlar, mazereti olan arkadaşlarımız da var ama bizden bir kısım kişilerin de kabul oyu verdiği de anlaşılıyor bu tablodan. Burada AK Parti'nin bir grup baskısı oluşturmaması... Neticede milletvekili kabine giriyor ve bir oy kullanıyor. Bu iradeye, sonuca saygı duymak gerekir. Bu saygıyı da biz göstermek zorundayız. Onun ötesinde kendi içimize dönük meseleyi elbette ele alırız, tartışırız, konuşuruz, değerlendiririz. Burada ben dramatik, çok eyvah eyvah denecek bir tablo olduğunu düşünmüyorum ama kendi içimizde sorgulanması gereken meseleler de olabileceğini düşünüyorum. Saygı duyarız iradeye ama çok normal bir şey olarak da görmüyorum açıkçası.''Biz kendi içimizde bu meseleleri tartışırız'Akdoğan, 'İki milletvekiliniz bir açıklama yaptı, 'içimizdeki hainler' denildi' hatırlatması üzerine de şunları kaydetti:'Bu ileri laflar doğru değil çünkü herkes farklı gerekçelerle sebeplerle bir iradeyi ortaya koymuştur. Bu 'Ben yolsuzluğu destekliyorum' anlamına gelecek bir şey değildir. Burada muhalefet bir önerge vermiştir. Yani 'Yüce Divan'a gitsin, mesele o zeminde ele alınsın' diye düşünenler olabilir. Bu sonuçtan 'tamam yolsuzluk vardır' hükmü çıkmaz. O şekilde oy kullanan arkadaşlarımız da bunu demiş olmazlar onu yapmakla. Farklı sebeplerle kişisel tepkilerini bir şekilde ortaya koymuş olabilirler. Burada ben baktığımda, muhalefetin çok ciddi bir ittifak halinde, grup baskısıyla milletvekillerinden oy topladıklarını görüyoruz.AK Parti'den hiç hazzetmeyen ve farklı farklı girişimlerin içinde olan yapıların veya kişilerin burada nasıl işbirliği yaptığını, nasıl bir bütün olarak orada bir tavır sergilediğini görünce, buna destek mahiyetindeymiş gibi algılanabilecek bir tavır sergilenmesini, kişisel de olsa ben bunu doğrusu çok içime sindiremedim ama bu çok büyütülecek bir şey değildir. Biz kendi içimizde bu meseleleri tartışırız. İç meseleleri siyasi polemik konusu yapmak, insanların birbirine laf söylemesi, iradelerini sorgulaması bu da doğru bir şey değildir.'Bugüne kadar atlattıkları badireleri ve 12 yıldır iktidarda olmalarını grup bütünlüğünü korumalarına bağlayan Akdoğan, gruptaki arkadaşlarının samimiyetini sorgulamayacağını, bunun bir gönül ilişkisi olduğunu söyledi.Akdoğan, 'Bu gönül ilişkisi içinde bütün bu yapı, grup bütünlüğünü koruyarak zorlukların üstesinden gelmiştir. Grup bütünlüğünde farklı bir hava estirecek şekilde siyasi polemik yapmak içeride, bunun çok doğru olduğunu düşünmüyorum, özellikle seçim sürecinde' değerlendirmesinde bulundu.Yalçın Akdoğan, 'Devlet Bahçeli'nin 'Hükümet 276'nın altına düştü ve güven kaybına uğradı' gibi bir açıklaması var' denilerek yöneltilen soruya ise bunun bir hükümet oylaması olmadığını, ne AK Parti'ye ne de hükümete karşı bir tavır olduğunu ifade etti.'Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı elbette daha etkili olacaktır'Yalçın Akdoğan, '15 yıl aradan sonra ilk defa Cumhurbaşkanının başkanlığında Bakanlar Kurulu toplandı. Türkiye son 4 yıldır başkanlık sistemini konuşuyordu ve dönem dönem partinizden 'fiili olarak 2014 yılında, 2015'e geçtiğimiz zaman fiili olarak başkanlık sistemine de geçmiş olacağız' açıklamaları da gelmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Bakanlar Kuruluna başkanlık etmesi, aynı zamanda başkanlık sistemine fiili olarak geçildiğinin bir göstergesi midir' sorusu üzerine, Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna başkanlık yapmasının ne parlamenter rejimin doğasını, ne anayasal düzeni değiştirdiğini, bunun zaten anayasal bir durum, yetki ve hak olduğunu dile getirdi.Bunu daha önce de cumhurbaşkanlarının kullandığını hatırlatan Akdoğan, 'sistem değişti, rejim değişti' tartışmasının doğru olmadığını, cumhurbaşkanının yürütmenin başı olduğunu vurguladı.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunda 2014 değerlendirmesinin yapıldığını anlatan Akdoğan, bundan sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arzu ederse Bakanlar Kuruluna Başkanlık edebileceğinin altını çizdi.'Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı elbette daha etkili olacaktır' diyen Akdoğan, şöyle devam etti:'Ben bunu seçimden önce de defalarca söyledim. Sayın Erdoğan siyasi yasaklıyken bile etkili bir siyasi aktördü. O makamlardan gücünü alan birisi değil. Makamı olsa da olmasa da siyasi bir etkisi vardır. Cumhurbaşkanı böyle bir kişi olduğunda elbette bu etkili bir cumhurbaşkanıdır. Halkın cumhurbaşkanını seçmesi bu etkiyi daha da arttırır. Burada şu anda bu parlamenter rejimi, anayasal düzeni zorlayan, değiştiren bir durum söz konusu değildir.''Hayal ürünü şeyler üretiyorlar'Akdoğan, 'Önce medyada yer aldı, daha sonra CHP bunu gündeme getirdi. Gürsel Tekin, Başbakana seslendi: 'Senin odanı bir bakan bastı mı, basmadı mı?' diye. Hiçbir bakan üzerine alınmadı, siz tweet attınız' ifadeleri üzerine ise bunların konuşmaya değecek konular olmadığını belirtti.Bunların komik, saçma ifadeler olduğunu, böyle saçma bir şey üzerinden yorum yapmanın bile abes olduğunu anlatan Yalçın Akdoğan, 'Tweet attım şunun için attım: Orada beni tarif ediyor. 'Siyasi danışmanlık yapan, uzun zaman başbakanın yeni kabinede de yardımcısı olan vs' gibi beni tarif ettiği için, 'bu deli saçmasıdır, boş ver, ciddiye almayalım' denebilir ama ertesi gün benim ismim geçtiği için onun üzerine ben yalanladım. Bunları yalanlamazsanız da bunlar doğruymuş gibi yorum yapılmaya devam ediliyor' karşılığını verdi.AK Parti kültüründe, Türk kültüründe böyle bir şeyin mümkün olmadığını söyleyen Akdoğan, 'yüzde yüz yalan üretmek üzerine bir yapının var olduğunu' kaydetti.Paralel yapının bunu özellikle çok yaptığını bildiren Akdoğan, birilerinin oturup yüzde yüz hayal ürünü birtakım şeyler ürettiklerini, bunları siyasetçilere söylettiklerini bunları alıp haber yaptıklarını ve ertesi gün İngilizce versiyonlarını yayınlayarak psikolojik bir harekat yürüttüklerini söyledi.Bunun akla zarar bir durum olduğunu ifade eden Akdoğan, bu anlayışın değirmenine su taşımamak gerektiğini, yalancılıkla haberciliğin farklı şeyler olduğunu kaydetti.'Açık tahrikler içerisine girdiklerini gördük'Akdoğan, Cizre'deki olaylara ilişkin soru üzerine, Çözüm Süreci ve önceki demokratik açılım süreçlerinin birçok sabotaja uğradığını belirterek, 'Cizre ikinci bir Kobani (Ayn el-Arap) olayına çevrilmek istendi: Bunun üzerinden nasıl sürece zarar verebiliriz. Burada kirli ellerin karanlık ellerin devreye girdiğini gördük. Açık tahrikler, provokasyonlar içerisine girdiklerini gördük. Bunlarla ilgili tabii gerekli soruşturmalar yapılıyor. Ama 4-5 gündür geçen haftaya göre daha sakin olduğunu biliyoruz, şu anda bölgede herhangi bir şey yok' diye konuştu.Bölgede birilerinin, provokasyon ve tahrik peşinde olabileceğini ifade eden Akdoğan şöyle konuştu:'Ama ortada bir örgüt var. Bununla ilişkili birtakım çevreler var, onlar bu işleri yaptılar yani hendeği kazan, provokatörler gelip hendeği kazmadı, kazan anlayışın ne olduğu belli. Sokaklara çocukları salan, sağa sola molotof atan bu anlayış da belli. Devlet burada güvenliği sağlayabilecek güç ve kudrete sahiptir ve gereğini yapar. Ama bu siyasi bağlantılı yapıların bu tahriklerden uzak durması kitleyi sokaklardan çekmesi, bu olaylara zemin hazırlamaması önemlidir. Bizim de bu siyasilere bu çağrıyı yapmamız gayet doğaldır. Bu bağlamda birkaç defa bu olayların son bulması için girişimler oldu. Öcalan'ın mesajı okundu. Ertesi gün çocuğun vurulması hadisesi yaşandı. Daha önce Kandil bir açıklama yaptı, yüzlerinizi kapatmayın, molotof atmayın... Ertesi gün başka hadiseler meydana geldi. Bunların hepsi boşa çıktı. Karanlık eller bunları boşa çıkarmak için bu işleri yaptılar.''Devam eden davaları görmek lazım''Hrant Dink cinayetiyle ilgili soruşturmada adı geçen şaibeli bir emniyet müdürünün Cizre'de görev almasının garip olduğuna' ilişkin soru üzerine Akdoğan, şöyle devam etti:'Devam eden soruşturmalarda bizim peşinen birtakım hükümler vermemiz doğru olmaz. Neticede birtakım kişilerin itibarları söz konusu olduğu için daha hassas davranmak lazım. Devam eden davaları görmek lazım, ona göre yorum yapmak lazım. Ama o hadiselerde birtakım karanlık ellerin devreye girdiği ihmallerin olduğu, konuşuluyor. Bu, suçun içinde neye tekabül eder, yani bir pay çıkarır mı çıkarmaz mı? Ona yargı karar verecek. Bölgede yaşanan bu olumsuzluklarda birtakım örgüt içi dinamiklerin veya çözüm sürecinden hazzetmeyen farklı odakların yani uluslararası aktörlerin bunu manipüle edebildiklerini veya paralel yapı gibi birtakım şeylerin çözüm süreci akamete uğrasın birinci amaç. İkinci amaç da AK Parti seçim öncesi bundan zarar görsün şeklinde terörü tekrar tırmandırabilir miyiz?. Bunu tahrik ettiklerini görüyoruz. AK Parti gitsin de Türkiye ne olursa olsun. Sorumsuzca bir yaklaşımları olduğunu daha öncede gördük. Çok farklı saiklerle birtakım kirli ellerin orada işin içinde olduğu anlaşılıyor.''Karanlık bir yapıdır'Akdoğan, 'paralel yapı'yla ilgili bir istihbarat örgütü gibi çalışabilecek bir yapının, maskeleri ne olursa olsun, bir siyaset mühendisliği çabasının ötesinde, başka birtakım amaca hizmet ettiğini anlattı.Başbakan Yardımcısı Akdoğan, 'Karanlık bir yapıdır. Düşünün polisin içinde hakim, savcı vesaire, bunun dışarıdan bir imam sivilden talimat alması, o talimatlara göre hareket etmesi bu idari bir suçlu olmanın ötesinde, örgütsel bir suçtur. Bu paralel yapı meselesi ortada bir örgüt olduğunu gösteriyor. Örgütsel organize bir suç yapıldığını gösteriyor. Devletin gücünü kullanan ama başka amaçlara hizmet eden ve meşruiyeti kendinden menkul hiç bir hukuki ve siyasi meşrutiyet yok. Ama bir şekilde ben yönetirim sevdasına kapılmış, bir tablo bu.' değerlendirmesinde bulundu.Akdoğan, her yolu amaca ulaşmak için mubah görmenin doğru olmadığını vurgulayarak, 'Hakikatin merkezine kendisini koyup, cezalandırıcı olarak gidip birtakım infazlar yapmak bu doğru değildir. İslami de değildir, kabul edilebilir de değildir' ifadesini kullandı.'Tam bir kararlılıkla sonuç almaya çalışıyoruz'Seçimlerin yaklaşmasıyla Çözüm Süreci'nin akamete uğrayıp uğramayacağı yönündeki soruya da Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şöyle yanıt verdi:'Hükümet iyi niyetle samimi bir şekilde bu kronik sorundan kurtulmaya çalışıyor. Burada tam bir irade var, bu konu her kurulda, devletin bütün kurumlarında konuşulan tartışılan bir devlet politikası olarak hayata geçirilen bir durumdur. Cumhurbaşkanının iradesi tamdır, Başbakanın ve hükümetin iradesi tamdır. AK Parti'nin iradesi tamdır. Bu süreç de tam bir kararlılıkla sonuç almaya çalışıyoruz. Ama bunlar çok kolay süreçler değil. Onlarca yılın meselesi akşamdan sabaha çözülmüyor. Çok farklı dinamikler devreye girebiliyor. Burada Asayişi bozan olaylara müsaade etmemek onların da buna çanak tutmaması önemli, algıyı bozan eylem veya söylemlere müsaade edilmemesi önemli.'Akdoğan, Çözüm Süreci'nin seçime endeksli bir süreç olmadığını, siyasi polemiklere veya seçim hesaplarına da kurban edilmemesi gerektiğini, sürecin el birliğiyle götürülmesi gerektiğini söyledi.'Artık devlet halkın içinde'Diyarbakırlı Ali Gaffar ismini alan 102 çocuğu ağırlayacak olmasına ilişkin soru üzerine de Akdoğan, 'Diyarbakır halkı seviyordu, devletle halkı buluşturan bir anlayışa sahipti. Sevilen bir insandı. Onun şehit edilmesinden sonra birçok çocuğa Gaffar Okkan ismi verilmiş. O çocuklar Ankara'ya gelecekler, biz de kabul edeceğiz. Diyarbakır halkının asker polis fark etmez, bir şekilde halkın yanında olan şu an AK Parti'nin de temel yaklaşımı bu. Artık devlet halkın içinde. Bu açıdan önem taşıyor' diye konuştu.Muhabir: Sarp Özer-Şenay Ünal-Fatih ÇakmakAA
Gaffar Okkan Mezarı Başında Anıldı
Diyarbakır emniyet müdürlüğü görevini yürütürken 14 yıl önce düzenlenen suikastta 5 koruma polisi ile birlikte öldürülen Ali Gaffar Okkan anıldı.Diyarbakır’ın merkez Yenişehir İlçesi Sezai Karakoç Bulvarı’nda 24 Ocak 2001 tarihinde düzenlenen suikastta Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ile koruma polisleri Atilla Durmuş, Mehmet Kamalı, Sabri Kün, Mehmet Sepetçi, Selahattin Baysoy öldürülmüştü. Suikastın 14’üncü yıldönümünde Okkan ve polis memurları için olayın yaşandığı yerde anma etkinliği düzenlendi.Caddeye Okkan posterlerinin asıldığı etkinliğe AKP Diyarbakır milletvekilleri Oya Eronat, Mine Lök Beyaz, Cuma İçten’in yanı sıra Vali Hüseyin Aksoy, Emniyet Müdürü Halis Böğürcü, polisler ve Okkan’ın kuzeni Neziha Yükselen ile çok sayıda kişi katıldı.Olay yerine karanfiller bırakılırken, dualar okundu. Okunan dualara vatandaşlar pencere ve balkonlardan eşlik etti. Törende konuşan Milletvekili Oya Eronat, Gaffar Okkan’la tanışamadığını ancak kent halkı tarafından büyük bir sevgiyle sevildiğini söyledi. Eronat, şöyle konuştu:sehit-okkan-sehit-dustugu-yerde-anildi_3124_dhaphoto1“Okkan’ın cenazesi evimin önünden geçerken yüz binlerin nasıl kendiliğinden bir araya geldiğine şahitlik ettim. Bu kalabalığa özel bir çağrı yoktu, bu kalabalık tamamen halktan oluşmuştu, beyaz leçekli (tülbentli) kadınların polis selamı vererek cenazeyi uğurlarlarına tanıklık ettim. Evimdeki vazodaki çiçekleri alıp cenazeye attım. Gaffar Okkan bu şehre ne yapmıştı? Bu şehri tamamen sükunete kavuşturmamıştı. Bu şehirdeki terörü, kapkaçı, hırsızlığı sona erdirmemişti ama Ali Gaffar Okkan bu şehrin halkını sevmişti. 14 yıl geçmesine rağmen bu kentte ve hatta ilçelerde birçok esnafın dükkanında Okkan’ın fotoğraflarını görebilirsiniz. Aileler hala çocuklarına onun adını veriyor. Biz Diyarbakır halkına yaptığı katkılardan dolayı, polise bakışı değiştirdiği için rahmetle anıyoruz.”Vali Hüseyin Aksoy, Okkan’ın öldürüldüğü 2001 yılında İçişleri Bakanlığ’ında görevli olduğunu belirterek, ölüm haberini büyük bir üzüntüyle aldıklarını söyledi. Aksoy şöyle konuştu:“Halkın huzur ve güvenliği için barış ve huzur ortamı içerisinde yaşam sürmesi için özveriyle çalışan emniyet, jandarma teşkilatımız bir çok noktada şehit veriyor. Ali Gaffar Okkan ve beraberindeki arkadaşlar Diyarbakır halkıyla bütünleşmiş ve halk tarafından çok farklı bir noktaya taşınmış. Onların şehit edilmesinden sonra kent halkı çocuklarına şehit müdürümüzün adını vermek suretiyle ona karşı olan sevgilerini göstermişlerdir. Ülkenin birliği, halkın huzuru için şehit olan emniyet müdürümüz ve beraberindeki polis memurlarımızı rahmetle anıyorum.”Daha sonra protokolde bulunanlar ve anmaya katılanlar tören alanına bırakılan anı defterini imzalarken, Gaffar Okkan’ın fotoğrafına karanfil bırakıldı. Törenin ardından Ulu Camii’de mevlit okutuldu.
'Diyarbakır Halkına Eziyet Edeni Yakarım': Gaffar Okkan'ın Ardından...
Doğu'da faili meçhul cinayetlerin arttığı, halkla devletin arasının çok açıldığı dönemlerde bir isim geldi. 1997 Emniyet Müdürleri Kararnamesi ile Diyarbakır'a atanan Gaffar Okkan, halkla emniyet güçlerinin göz göze bile gelmediği dönemde görevine başladı. Vedasında ise şehirde esnaf kepenk kapatacak, Diyarbakırlının gözleri dolacaktı. Gaffar Okkan'ın Diyarbakır hikayesini de tekrar analım.İşte Gaffar Okkan'ın insanlarda iz bırakmış hayatı...
Bugün Türkiye Gündemindeki En Önemli 10 Olay
Ali İsmail Korkmaz cinayetine ilişkin tazminat talebiyle açılan davada İçişleri Bakanlığı skandal nitelikte bir savunma yaptı. Bakanlık, dava dosyasında bulunmadığı halde  'Ali İsmail Korkmaz güvenlik güçlerine taş atmakta ve aktif olarak polise mukavemet göstermektedir' dedi ve Korkmaz'ın ölümünün 'kendi söz ve eylemlerinin etkisiyle gelişen ve kişisel kusurundan' kaynaklandığını savundu.