Adam, Hatay yerine, keşke Diyarbakır yerle bir olsaydı diye tweet atmış… Allah seni kahretsin! Ey mahlukatlar, dünya Türkiye için seferber olmuşken, düşman dediklerimiz bile yaralarımızı kucaklamışken, siz bize neyi reva görüyorsunuz? Bunu, böyle bir acının ortasında hayvan bile yapmaz, yapan ancak mahlukat-canavar olabilir.
Gelelim, eleştiri hakkına. Peki, her şey dört dörtlük müydü, şahit olduklarımızı dillendirmeyip, eksikleri göre göre susacak mıydık? Hayır, bunu demek istemiyorum. Ama bir konuda eleştirinin ya da uyarının dozu yapıcı olmalıdır, hele böyle sıcak zamanlarda. Yaşadığımız afet büyük tektonik değişim ortaya çıkarıp, Türkiye’nin sınırlarını bile değiştirmişken, depremin gerçekleştiği saat-hava koşulları-çöken yollar göz önündeyken, hatta devletin kendisi de enkaz altındayken (çünkü devletin sistemlerini o devletin insanları işletir, o görevliler hatta çevre illerdeki görevliler vs. hepsi aileleri ile birlikte enkaz altındaydı) üstelik sahada da değil oturduğu yerden, nefret dilini hiç utanmadan kullananlar, hükûmete yükleneceğim diye devletinin üstüne basanlar en hafifinden alçaktır.
Düşünsenize, hepimiz adil bir dünyada, adaleti gerçekleştiren sistemlerin insanı koruduğu bir ortamda yaşadığımıza inanmak isteriz. Bu inancın, hele böylesine bir acının ortasında sarsılması ne demektir, hiç düşündünüz mü? Bu alçaklar, enkaz başında ‘can’ı için bekleyen birine, en fazla ihtiyacı olan şeyin ‘kendini güvende hissetmek’ olduğunu bile bile, ‘devlet yok’ dediğinde, zaten infial ve isyan içindeki o insanı, nasıl bir çaresizlik uçurumuna ittiğinin farkında mıdır? Mesela enkaz başında, evladı için çırpınan bir ana – babaya, ‘evladından umut kes’ demek değil midir bu? Bu acının, felaketin, onulmaz yaranın üstünde tepinmek kime ne fayda sağlayabilir?
Yorum Yazın