Görüş Bildir
Haberler
Toplumda Psikolojik ve Sosyolojik Bir Enkaz: 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi

etiket Toplumda Psikolojik ve Sosyolojik Bir Enkaz: 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi

Billur Aktürk
15.02.2023 - 15:55 Son Güncelleme: 18.02.2023 - 20:37

Asrın felaketi, Türkiye  nüfusunun beşte birinin yaşadığı 10 ilde, Kahramanmaraş merkezli olarak 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerle yüreğimizi vurdu, dahası yakın coğrafyalarda da yıkıma neden oldu. 17 Ağustos 1999'da, 7.2 büyüklüğündeki depremin açtığı derin travma, üzerinden yıllar geçmesine rağmen henüz sağılmadan, 6 Şubat Kahramanmaraş depremi, toplumda tam bir psikolojik ve sosyolojik enkaz yarattı.

Afetin karşısında yaşanan büyük çaresizlik, depremin oluşturduğu yarıklar gibi insanların yüreğinde ve hafızasında, bir o kadar derin izler, yarıklar bırakacak gibi görünüyor. Ama asla unutulmayacak bir diğer iz de şehirlerin büyük bir kısmı göçük altında perişan halde yardım beklerken, yaşanan trajediyi siyasete konu edenlerin, yalancıların- talancıların-nefret körükleyenlerin yarattığı travma.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Yok baraj patladı, yok sınırdan mülteciler akın akın geçiyor, göçük altında inleyenlerle dalga geçenler.

Yok baraj patladı, yok sınırdan mülteciler akın akın geçiyor, göçük altında inleyenlerle dalga geçenler.

Adam, Hatay yerine, keşke Diyarbakır yerle bir olsaydı diye tweet atmış… Allah seni kahretsin! Ey mahlukatlar, dünya Türkiye için seferber olmuşken, düşman dediklerimiz bile yaralarımızı kucaklamışken, siz bize neyi reva görüyorsunuz? Bunu, böyle bir acının ortasında hayvan bile yapmaz, yapan ancak mahlukat-canavar olabilir.

       Gelelim, eleştiri hakkına.  Peki, her şey dört dörtlük müydü, şahit olduklarımızı dillendirmeyip, eksikleri göre göre susacak mıydık? Hayır, bunu demek istemiyorum. Ama bir konuda eleştirinin ya da uyarının dozu yapıcı olmalıdır, hele böyle sıcak zamanlarda. Yaşadığımız afet büyük tektonik değişim ortaya çıkarıp, Türkiye’nin sınırlarını bile değiştirmişken, depremin gerçekleştiği saat-hava koşulları-çöken yollar göz önündeyken, hatta devletin kendisi de enkaz altındayken (çünkü devletin sistemlerini o devletin insanları işletir, o görevliler hatta çevre illerdeki görevliler vs. hepsi aileleri ile birlikte enkaz altındaydı) üstelik sahada da değil oturduğu yerden, nefret dilini hiç utanmadan kullananlar, hükûmete yükleneceğim diye devletinin üstüne basanlar en hafifinden alçaktır.

Düşünsenize, hepimiz adil bir dünyada, adaleti gerçekleştiren sistemlerin insanı koruduğu bir ortamda yaşadığımıza inanmak isteriz. Bu inancın, hele böylesine bir acının ortasında sarsılması ne demektir, hiç düşündünüz mü? Bu alçaklar, enkaz başında ‘can’ı için bekleyen birine, en fazla ihtiyacı olan şeyin ‘kendini güvende hissetmek’ olduğunu bile bile, ‘devlet yok’ dediğinde, zaten infial ve isyan içindeki  o insanı, nasıl bir çaresizlik uçurumuna ittiğinin farkında mıdır? Mesela enkaz başında, evladı için çırpınan bir ana – babaya, ‘evladından umut kes’ demek değil midir bu? Bu acının, felaketin, onulmaz yaranın üstünde tepinmek kime ne fayda sağlayabilir?

Ey pabucumun cengaveri, enkaz başında sevdiklerini bekleyen insanların, bağırmaya- çağırmaya- isyan etmeye, sayıp - sövmeye yerden göğe hakları var.

Ey pabucumun cengaveri, enkaz başında sevdiklerini bekleyen insanların, bağırmaya- çağırmaya- isyan etmeye, sayıp - sövmeye yerden göğe hakları var.

Senin işin, o insanların acılarını köpürtmek değil, acılarını paylaşmak, derdine çare aramak. Elinde mikrofon oralarda dolaşabildiğine ya da klavye başında aslan kesilebildiğine göre, mesela bir yardım tırına rehberlik ederek, ihtiyacı olan bölgeye- kişilere yardımları yönlendirebilirsin.

Bölgede insan gücüne fazlası ile ihtiyaç var çünkü. Bir işin ucundan sende tutabilirsin. Haaa, eleştirilerin var ve mutlaka söylemek istiyorsun, eyvallah dozunu bil yeter. Yok, hükûmeti gömmek istiyorsun, o da tamam. Yas süresi sonunda herkes dilinin altındakini ortaya koyar.  Samimiyetsiz, yapıcı değil yıkıcı dil ne siyasete ne de topluma fayda sağlar. Böyle bir felaketin ortasında, kendini adam – mühim hissetmek için yaptığın şey, başka hayatların üstüne basıyor. 

Ve sizler, canını dişine takan can madencilerimiz, tüm yerli-  yabancı arama –kurtarma ekipleri, itfaiyecilerimiz, AFAD, JAK, Ahbap, tüm sivil toplum kuruluşlarımız, Kızılay ve bu ülkenin iyi yürekli merhametli insanları, Prof. Dr. Uğur Batı ve Onedio ekibi gibi aydınları, Fulya Öztürk, Merve Tokaz gibi medya çalışanları iyi ki varsınız… Bu kaos çağında bile, onca acıya- korkuya rağmen, hayata dair insanlık adına, hala umut edecek şeylerin var olduğunu bir kez daha gösterdiğiniz için minnettarım. Başımız sağ olsun Türkiye’m. Şimdi birlik vakti... Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için.

Twitter

Instagram

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
5
5
4
3
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın