Renzo Piano’nun İstanbul Modern’i
Karaköy’deki eski yerinde geçtiğimiz mayıs ayında kapılarını yeniden açan İstanbul Modern’i gezmediyseniz ya da gezme planı yapıyorsanız bu yazı sizin için diyebilirim. Müzede sergilenen eserler kadar binanın mimari özellikleri de epey dikkat çekici, biz özellikle seyir terasındaki yansıtma havuza bayıldık çünkü hem görüntüsü hem de kuşlar için düşünülmüş işlevi şahane.
Binanın dış tasarımı ve içeride gezerken fark edilen her detayı müze mimarının özel olduğunu hissettiriyor.
İstanbul Modern’in hikâyesi
İstanbul Modern’in kuruluş fikri, Oya Eczacıbaşı’nın da görev aldığı I. Uluslararası İstanbul Bienali’nin düzenlendiği 1987 yılına kadar uzanıyor. İstanbul gibi özel bir şehrin pek çok açıdan ihtiyaç duyduğu modern ve çağdaş sanat müzesini kurmak için o yıllarda harekete geçiliyor. Şehrin uygun bir noktasında müze olmaya uygun mekân arayışı uzun yıllar sürüyor. Nihayet 2003 yılında Karaköy’deki liman bölgesinde, kamuya kapalı alanda bulunan 4 numaralı antreponun müzeye tahsis edilmesiyle arayış son buluyor ve bir yıl sonra ülkemizin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi olan İstanbul Modern, 2004 yılında kapılarını açıyor. Açıldığı günden bu yana kentin kültür- sanat hayatında önemli bir rol üstlenen İstanbul Modern, 8,5 milyon sanatseveri ağırlamış ve ağırlamaya da devam ediyor.
İstanbul’un modern müze ihtiyacı
Müze binasının yeri ve özellikleri
Müze binasının beş katlı olması, katlarda neler olduğu, 10.500 metrekarelik bir alanda kurulması gibi detayları her yerde okuma ya da ziyaret ettiğinizde öğrenme imkânınız var. O nedenle müzeyi yakın zamanda gezen biri olarak binanın etkileyici özelliklerinden bahsetmek ve henüz gezmeyenler için farklı bir bakış açısı sunmak istiyorum.
Karaköy’ de boğaz kenarında bulunan yeri ulaşım kolaylığı sağladığı gibi binanın önünde yer alan ve eskiden kamuya kapalı olan gezinti alanı eski haline göre hemen fark ediliyor. Ziyaretçilerin hem gezinti alanında hem de müzenin seyir terasında Anadolu yakasını, adaları ve Tarihi Yarımada’yı gözlemlemesine olanak tanıması, mimarın binanın konumunu iyi kullandığını gösteriyor. Özellikle teras katında üç ayrı İstanbul arka planı yakalayıp fotoğraf çekme imkânı sunulması konumun iyi değerlendirildiğinin başka bir kanıtı diyebiliriz. Ayrıca Boğaziçi’nin ışıltılı sularından ve ışık yansımalarından ilhamla tasarlanan müze binasının dış tasarımı, şeffaf zemin kat tasarımı ve seyir terasındaki yansıtma havuz, büyüleyici bir görüntü oluşturuyor. Daha binanın içine girmeden mimar Renzo Piano kalpleri kazanıyor.
Dış tasarımda dikkat çeken aydınlık etkisi iç tasarımda da fark ediliyor. Zemin katta kullanılan kolonların şekli, açık ve koyu alanlar arasındaki farklılıkların keskin olmaması, bina genelinde kullanılan şeffaf alanlar, aydınlık bir atmosfer yaratıyor. Özellikle binanın ana kütlesinin altındaki cam alan aydınlık etkiyi destekliyor.
Müze ziyareti için bilgiler
Müzedeki sergiler
- Yüzen Adalar: İstanbul Modern’in koleksiyonundan kapsamlı bir seçki sunan “Yüzen Adalar” başlıklı sergi, çoğu ilk kez sergilenecek eserleri barındırıyor. “Yüzen Adalar” başlığı sanatçıların hem ait oldukları yerle olan ilişkilerinin altını çiziyor hem de düşünceleri ve üretimleriyle sınır ve coğrafyalar ötesi etkilerine vurgu yapıyor.
- Nuri Bilge Ceylan: Başka Bir Yerde: Sanatçının; Türkiye’nin yanı sıra, Hindistan, Gürcistan, Çin, Fas ve Rusya gibi dünyanın farklı coğrafyalarında çektiği 22 büyük portreden oluşuyor.
- Hep Buradayız: Kadın sanatçıların üretimlerini desteklemek ve çalışmalarını daha görünür kılmak amacıyla 2016 yılında kurulan İstanbul Modern Kadın Sanatçılar Fonu aracılığıyla müze koleksiyonuna dahil edilen eserler, “Hep Buradayız” adlı sergide ilk kez bir araya getiriliyor.
- Renzo Piano: Yerin Ruhu: “Renzo Piano: Yerin Ruhu” sergisi, müzenin ücretsiz olarak erişilebilen zemin katında bulunan kütüphanenin girişinde yer alıyor. Renzo Piano’nun kurucusu olduğu Renzo Piano Building Workshop (RPBW) tarafından tasarlanan İstanbul Modern’in yeni müze binasının hikâyesi, RPBW’nin öne çıkan diğer kültür-sanat yapıtlarının mimarisiyle birlikte sunuluyor.
- Refik Anadol’un “Sonsuzluk Odası': İstanbul Boğazı adlı mekâna özgü yerleştirmesi ise İstanbul Boğazı’ndaki anlık meteorolojik dönüşümle ilgili veri ve temalara odaklanıyor. Yapıt, 360° aynalı bir odada anlık verileri dijital teknolojiler kullanarak işliyor ve hareketli görseller yaratıyor. Kesinlikle görülmeye değer eserlerin başında geliyor.
Yorum Yazın