onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Pronoyak mıyız, Paranoyak mı?

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Pronoyak mıyız, Paranoyak mı?

Kevser Aycan Aşkım Saroğlu
27.03.2024 - 20:43 Son Güncelleme: 31.03.2024 - 08:55

'Umarım her ikisi değilimdir.' deyip söze başlayayım ama illâ birini seçeceksem ‘Pronoyak’ olmayı ‘Paranoyak’ olmaya tercih ederim.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Aslında günden güne de değişebilir bu mesele… Ama yaratılış olarak, yarısı dolu bardağı; bardak dolu diye görenler yani iyimserler ‘pronayak’lığa, bardağı boş görenler, ‘paranoyak’lığa yatkın.

Aslında günden güne de değişebilir bu mesele… Ama yaratılış olarak, yarısı dolu bardağı; bardak dolu diye görenler yani iyimserler  ‘pronayak’lığa, bardağı boş görenler, ‘paranoyak’lığa yatkın.

Elbette bu iki kavramı da günlük dilde geçen haliyle kullandığımı baştan söyleyeyim de bir araz çıkmasın. Gerçi araz çıkmasın derken, içerden biraz ‘paranoyak’ dalgası yükseldi gibi oldu, siz de fark etmişsinizdir. Ne arazı çıkacak, ama belli olmaz…

Özetle, tanısı konmuş bir hastalıktan bahsetmiyorum bu yazıda. 

Vardır hani insanlar, tepesinden uçan kuştan bile şüphe duyar, bu kuşun uzaktan kumandayla ona gönderildiğini filan düşünür, biz onlara ‘yahû paranoyak mısın, kuş işte kardeşim, uçuyor naapsın?’ deriz hani. Kimi de kafasına pisleyen kuşu, ‘talih kuşu başıma kondu’ diye yorumlar, işte onlar pronoyak. 

Yıllar önce bir ‘grafitti’ yani duvar yazısı ortalığı kasıp kavurmuştu. 

O duvar yazısında şöyle diyordu:

 “Paranoyak olman takip edilmediğin anlamına gelmez.”

Yani ‘kardeşim paranoyaksın da dünya da kötü birader, her an tufaya getirilebilirsin, bugün yüzüne gülen, yarın seni sırtından hançerleme planı yapar. Ortalık Brütüs kaynıyor’ filan anlamına geliyordu, ezcümle bu grafitinin açılımı.  

İşte o duvar yazısı öyle bir yayıldı ki, günlük dile paranoyak kelimesi girdi bence. Bilimsel bir kanıtım yok, böyle düşünüyorum. 

Şimdi onun pozitif ikizi aynı zamanda zıttı, yin ve yang dersek, yang bölümü de kullanıma girmeye hazırlanıyor o da: “Pronoyak.”

Taze çıkmış, dumanı tüten mis gibi bir kavram…

Bakalım neymiş bu ‘pronoya'?

Bakalım neymiş bu ‘pronoya'?

Viki’ye göre,  ‘Paranoya’ aşırı endişe ve korkuyla karakterize edilen, mantıksız kuruntularla kendini gösteren bir durum. Kelime Yunanca ‘paranous’ ‘düpedüz delilik’ anlamına geliyormuş. ‘Para’ dışarda ‘nous’ ise akıl anlamına geliyor yani akıl dışarda. Yani akıl başta değil, peki nerede? Muhtemelen şeytan almış götürmüş satamadan getirmiş olmalı. 

Günlük dilde paranoyak, aşırı şüpheci, iyi niyetli durumların altında bile bir bit yeniği arayan, dünyanın her an tuzaklarla dolu olduğuna ve bu tuzakların da en çok kendine yöneldiğine inanma eğilimi. ‘Öküzün altında buzağı arayanlar’ bu sınıfa giriyor.  Zaten halk arasında, yine Viki’ye göre, genellikle bir kişinin çevresindekiler hakkında aşırı şüpheciliğini tanımlamak için kullanılıyor. Mesela böyle bir eğilim gösteren kişiye öneride bulunduğunda, o öneri iyi niyetli bile olsa, kişi bunu tersinden anlayabiliyor.  İnsanları, arkadaşlarını, ailesini bile tehditkâr algılayabiliyor. Sayısız komplo teorisi üretme potansiyeli ile dolu olduğu için, çok güzel psikolojik gerilim, polisiye filan yazabilir bu kişiler. 

Gerçekten zor bir durum, ‘iki gözüm’ dediğinin konuyu  ‘gözün çıksın’  diye anlaması. 

Peki şimdi gelelim madalyonun diğer tarafına o güzel ‘pronoyak’lara.  Evrende dualite yasası var; ‘paranoyak’ varsa ‘pronoyak’ da olmasın mı, hani o ‘positive vibes only’ciler… O güzel insanlar…

Geçenlerde bir instagram reels videosunda rastladım. İki güzel kadın  ‘paranoyak’ ile ‘pronoyak’  tanımı hakkında 1 dakikalık reels videosu boyunca konuştu ve ben bu ‘derin’ bilgiyi hemen araştırıp okurla buluşturmak istedim. 

O reels’te kızıl saçlı hatun, artık ‘pronoya’nın revaçta olduğunu söylüyordu. Ve ‘pronoya’nın tanımı şöyleydi: 

‘Bütün evrenin, daima sana güzellik yapmak için çalıştığına inanmak.’ Aslında bize yabancı bir kavram değil, ‘her şerde bir hayır vardır’ demek oluyor biraz da ama sanki bi tık daha değişik.

Bu arada bu ‘tık’ ne kadardır bilen var mı? 

Geldi dilimize yerleşti ama kimse bu ‘tık’ın ne kadar olduğunu bilmiyor. Bi tık kısa, tamam da ne kadar kısalacak eteğin boyu meselâ, bi tık güzel, ne kadar güzel, bi tık yemeğe tuz koy, o tık nedir? 

Tık; kimse tarafından ölçülemeyen ama herkesin kullandığı yeni bir ölçü birimi. Tıpkı şeye benziyor bu yeni ölçü birimi, hani internetten satın alıp, arızalı çıkan ürünü değiştirmek için, firmanın santraline bağlanırsınız ve şu ‘zaman birimi’ ile karşılaşırsınız ya; işte ondan. ‘En kısa zaman.’

Adeta bir meditasyona dalar gibi, tatlı bir ses size telefonda şu minvalde seslenir: ‘şu anda bütün temsilcilerimiz doludur, ‘en kısa zamanda’ size geri döneceğiz’.  Beklenen şarkıdır bu, gözlerimizin içine başka hayal girmesin diye. 

İşte tıpkı, ‘tık’ gibi ülkemizde kullanılan ve kimsenin ne kadar zaman olduğunu bilmediği, bir saniyeden sonsuzluğa uzanan zaman birimidir bu ‘en kısa zaman’. 

 ‘En kısa zaman’ birimi, toprağını sevsin Einstein’ın, zamanın göreceli olduğu teorisini, bize kısa yoldan öğretmek için bunca yaygın kullanıyor. Zaman görecelidir, nerden biliyorsun?  Çünkü en kısa zamanda döneceğiz. 1 saat, bir gün, bir ay… 

O sonsuza uzanan meditatif telefonda, arkadan gelen çınçınlı müzik sesleriyle derin gevşemeye ya da gerginliğe geçtiğimiz durumda,   eğer zamanın göreceli oluşuna kendinizi teslim ederseniz, sakinleştirici kullanmak zorunda kalmazsınız. Bu topraklarda, ‘en kısa zaman ‘ diye bir zaman ölçüsü birimi vardır ve bu birim zamanın nasıl göreceli olduğunu herkese öğretir. Kuantum fiziği en hızlı böyle yayılabilirdi. Helâl olsun!

Neyse konuyu bi tık uzattık, gelelim asıl konumuza; pronoya.

Neyse konuyu bi tık uzattık, gelelim asıl konumuza; pronoya.

Pronoya Viki’ye göre herkesin gizliden gizliye iyiliğiniz ve başarınız için planlar yaptığına inanmakmış. İşte ‘pronoya’ bu kadar da güzide, diğerkâm bir kavram. Alıp kavramı pamuklara sarasın geliyor haliyle. Yumoş ya, ay kıyamam bi kavram.

1982 yılında Sosyolog  Fred H. Goldner   ‘Sosyal Problemler’ diye bir kitap yazmış ve bu kitapta bahsetmiş Pronoya’dan. Aslı Pronoia tabii ki.

Goldner,  'Herkesin size yardım etmek için çalıştığına dair, garip, değişmeyen duygu” diyor ve ekliyor: 'Bu duygu akademisyenler ve iş dünyasındaki insanlar arasında yaygındır. Aslında biraz derine indiğimizde pronoya, olmayan bir şeyin olduğuna inanılması; yani bir çeşit paranoyadır. Burada dikkat edilmesi gereken, yardımın bir yaratıcı tarafından değil insanlar tarafından yapıldığına inanmaktır.”

Şüphesizlik, herkesin sizin tarafınızda olduğuna dair mutlak inanç.  Kırmızı Başlıklı Kız saftirikliği.  Tabii Pronoya kavramı bizim topraklardaki ilahi adalet kavramından daha faklı. Biz ise hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanırız. Pronyacılar’sa insanların kişinin hayrına çalıştığına inanıyor. 

Ama yine de pronoyaklık pek de fena bir kavram değil. Üst versiyona çıkarılmış, güncelleştirme yüklenmiş bir Pollyannacılık da diyebiliriz ve Pollyannalar her zaman kazanır nihayetinde. 

Biz de bir graffiti yazalım da bari; bir katkımız olsun, şu nur topu gibi pronayak kavramına.

“Pronoyak olman, herkesin seni desteklemediği anlamına gelmez.”

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
5
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam