Özge Özdemir Yazio: Öğrenme Çukura Düşünce mi Başlar?
Öğrenmenin başlaması için, öğrenilen şeyle ilgili başlangıçta mutlaka belli bir kavrayışımızın olması gerekir. Öğrenilen şeyle ilgili hiçbir fikrimizin olmadığını düşünürken bile, aslında o şeyin varlığına dair zihnimizde bir temsil, bir fikir vardır. Yoksa hiçbir zaman şu soruyu soramayız: “Bu nedir?”
Somutlaştırırsak, öğrenilen şeyi karşımızda duran bir nesne gibi düşünelim. Bu nesneyi tanımak, onunla ilgili bilgi edinmek, onunla ilgili bir şeyler öğrenmek, onunla ilgili sorular sorup cevaplar aramak için en azından şunu kavramış olmamız gerekir: “Karşımda bir nesne durmaktadır ve bu nedir?”
Böyle bir ilk kavrayış olmalı ki o şeyle ilgili bir soru sorabilelim. Aksi takdirde, soru soramayız. Bir başka deyişle, soru sormak için, öğrenilen şeyle ilgili bir kavrayışı ucundan yakalamış olmamız gerekir. O yüzden soru sormak, “Ben bu şeyle ilgili hiçbir şey bilmiyorum.” demek değil, “Bu şeyle ilgili bir şey biliyorum, ama yetersiz ve bulanık; bu bilgiyi daha çok işlemek, bu şeyi daha derinden anlamak istiyorum.” demektir.
Bu durumda, bir çocuk soru soruyorsa, öğrenilen şeyi ucundan yakalamış ve daha iyi anlamak istiyor demektir.
İngiltereli eğitimci James Nottingham bu öğrenme sürecine Öğrenme Çukuru (The Learning Pit) adını verir.
Şimdi gelelim, sınıfta soru soran çocuğun ve ona karşılık veren öğretmenin durumuna. Soru soran çocuk, “zor çocuk” değil, “zorlayan çocuktur.”
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın