Ölüm Korkusunu, Kaosu ve Gürültüyü Sonuna Kadar Hissettiren 'White Noise' Filmini İnceliyoruz!
Ölüm Korkusunu, Kaosu ve Gürültüyü Sonuna Kadar Hissettiren 'White Noise' Filmini İnceliyoruz!
Merhabalar.Don DeLillo'nun yazdığı aynı adlı romandan uyarlarnan 'White Noise' filmi havadaki zehirli bir olay nedeniyle varoluşları sarsılan aile üyelerinin hayatlarını ele alıyor. Bu içerikte ben de filmin incelemesini yazdım.
İyi okumalar dilerim.
Not: Spoiler içerir.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Don DeLillo'nun 1985 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan White Noise filminde Adam Driver ve Greta Gerwig, bir üniversite kasabasında yaşayan ve görünüşte mutlu görünen Jack ve Babbette Gladney adlı üst-orta sınıf bir çifti canlandırıyor. Ta ki havadaki toksik olaya kadar.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Bu filmde yönetmen Noah Baumbach, kıyamet tehdidi altında bir komedi unsuru arar. Olaylar, karakterler kasvetli ve sarsıcıdır ve film bir yandan izleyeni eğlendirirken diğer yandan da yaklaşam ölüm duygusuyla korkutur.
Dört çocuklu bu üst sınıf ailenin evinin pencerelerinin önüne büyük bir kara bulut yerleşir ve bu da çocuklarını bir spekülasyon, paranoya ve bilgi alma çılgınlığına sokar. Aile tahliye mi etmeli yoksa kalmalı mı? Ölüm kaçınılmaz olduğunda ne yaptıklarının bir önemi var mı? İşte filmin ana temasında hep bu ölüm var.
Gladney ailesi ve arkadaşları, rock yıldızlarından ebeveynliğe ve can sıkıntısına kadar her şeyi aşırı entelektüelleştirebilen geveze bir ailedir. Sürekli bir konuşma halindedirler, evde gürültü hiç kesilmez.
Havadaki bulutun yol açtığı toksik olay sonrası kasabalıların çılgınca kaçtığı anlarda kayıp bir oyuncağı arayan ya da kısa yoldan kaçıp kurtulmak gibi ebeveynliğe pek de uymayan hareketler yapan baba rolünde Adam Driver'ı görüyoruz. Kendisi Nazi çalışmaları yapan bir akademisyen ve tabii herkes gibi o da ölümden korkuyor.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Driver'ın karakterinin bu anları filmde kısa olsa da heyecan verici. Jack beceriksiz bir aile babası, eşine karşı kısmen sorumsuz ama entelektüel açıdan sorumlu, yakalaması zor mizahıyla absürt bir karakter. Filmde herhangi bir konuda kötüye dair olası ne varsa hissetmekten kaçınıyor.
Toksik bulut, Jack'in üzerinde gezindiği için o hasta olup ölümü beklemesi gerektiğini düşünüyor ama bu sahneler izleyende korkudan çok komedi patlaması yaratabiliyor.
Jack, ölüm korkusunu uzak tutma girişiminde usta bir cambaz gibidir. Ona göre bu, bir ölüm ikonu olarak entelektüelleştirdiği Adolf Hitler hakkındaki derslerde gürleyen sesiyle, evdeki bitmeyen gevezelikleri dengelemeyi içeriyor.
Filmde Gerwig'in canlandırdığı, sürekli hareket halindeki spor ayakkabılarıyla ve kıvırcık sarı saçlarına kadar 80'lerin hareketli enerjisini bünyesinde barındıran Babette'yi izliyoruz. Ancak o da eşine ve çocuklarına gösterdiği gülümsemenin altında dile getiremediği korkularla titriyor.
Filmin belki de en çok dikkat çeken tarafı Jack'in karısı Babette'de nelerin değiştiğini öğrenme çabasıdır. Bunu da Babette'nin başka evliliğinden olan kızı Denise ile yapar. Film, bir yandan onların dedektiflik çalışmalarını takip ederken diğer yandan Babette'nin karanlık taraflarına doğru iniyor. İşte Jack'in zorlandığı anlar burası.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Filmde hayran olunacak pek çok şey var. Başrollerin performansı, yardımcı oyuncu kadrosunun ilginç rolleri enteresan. Yönetmenin korku ve komedi türleri arasında gidip gelmesi heyecan verici. Diyaloglar şakalarla dolu, arka planda birbiriyle çatışan konuşmalar olsa da garipsenmez.
Gürültü, kaos, çatışma arasındaki gidiş gelişler sinir bozucu olsa da ölümün hepimizi birleştirdiği gerçeği izleyene aktarılmıştır. Korkulardan kaçmak için insan her şeyi yapmaya hazırdır ama işlerin raydan çıkması gerekmez.
Siz film hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
Yorum Yazın