Oğuzhan Aygören Yazio: Herkes Suçlu Ama Kim Sorumlu?
Uzak bir ülke düşünün. Bu ülkedeki küçük bir şehrin yakınında büyük bir göl olduğunu hayal edin.
Şehrin en büyük işvereni olan sanayi kuruluşu göle zararlı kimyasallar akıtır.
Gölün sağlığı üzerine çalışma yapan bilim insanları, eğer kirlilik bu şekilde devam ederse gölün 10 yıl içinde öleceğini belirtir.
Yeni düzenlemelerin bu sanayi şirketine zarar vermesinden korkan şirketin arkasındaki güçler, göl hakkındaki konuşmaların daha “dengeli” olması gerektiğine karar verir.
Bunun üzerine şirketin arkasındaki güçler kendi bilimsel araştırma grubunu kurar.
Temiz bir göl için bilim insanları adını verdikleri bu gruptaki bilim insanlarını “Göl Hiç Bu Kadar Temiz Olmamıştı” iddiasında bulunan sahte araştırmalar üretmeleri için fonlarlar.
Peki bu sonucun en büyük sorumlusu kim?
Bu bilmeceye Amerika merkezli yeni nesil bir çevrimiçi ilkokulun başvuru gereklerinde rastladım ve sizlerle paylaşmak için Türkçeleştirdim. Okulun hangisi olduğu ve ne amaçla kurulduğunu başka bir yazıda ele almayı planlıyorum.
Şu an için sizlere bahsetmek istediğim konu hayatımızın her alanında bizi etkileyen devlet, medya, siyaset, bilim ve iş dünyası ilişkilerinde bir sorumlu bulmanın ne kadar zor olduğu.
Bu soruda da en kolayı herkes suçlu demek olurdu. Hikâyeye göre doğrusu da bu. Ama bu cevabı vermek sonucu değiştirmek adına bir fayda sağlamıyor ne yazık ki.
Bu yüzden suçlu ve sorumlu arasında bir ayrım yapmayı öneriyorum ve bence en büyük sorumlu, sonucu da değiştirmeye en yakın olan seçenek olmalı.
Aslına bakarsanız, en büyük suçlu şirketin kendisi. Çünkü şirket hiç kimyasal atık atmasa gölün sağlığı bozulmazdı ve böyle bir sorun hiç ortaya çıkmazdı. Öte yandan şirketin sorumluluk almaya ve bu durumdan vazgeçmeye niyeti yok gibi görünüyor.
Ya da şirketin arkasındaki güçler para ile satın alabilecekleri bilim insanları bulmasa üretilen sahte bilim medyada yer almaz ve ne siyasetçilerin ne de seçmenlerin kafası karışırdı.
Ancak şirketinin çıkarını her şeyin üstünde tutan güçler için gölün sağlığı da etik kurallar da bir sorun teşkil etmiyor ne yazık ki. Bırakın sorumluluk almayı, gölü kirletmenin ötesinde suçlar işliyorlar.
Sahte bilim üreten bilim insanlarının da bu güçlerden bir farkı yok. Çıkarları uğruna doğrulardan uzaklaşmışlar ne yazık ki.
Medya ise burada bir sahtecilik yapmadığı için diğerlerine göre nispeten daha az sorumlu olan grup olarak görünüyor. Yeni bir bilimsel gelişmeyi paylaşıyorlar.
Ancak iyi bir muhabirlik örneği gösterip göl hakkında kendileri de bir araştırma dosyası hazırlayabilirler ve gerçekleri açığa çıkarmak adına bir sorumluluk üstlenebilirlerdi. Dolayısıyla medya yaptıkları için değil yapmadıkları için sorumlu tutulabilir.
Siyasetçiler ise risk almayı sevmiyor. Mevcut düzenin devam etmesi işlerine geliyor.
En büyük bölünmeler ve hararetli tartışmalar ise seçmenler nezdinde yaşanıyor. Kamuoyu yönetimini en iyi beceren görüş, seçmeni de hakimiyeti altına alıyor.
Seçmenler, ortadaki karmaşa sebebiyle kutuplaşıyor ve ne yazık ki bilgi kirliliği altında mevcut siyasileri yeniden seçerek yanlış seçeneği tercih ediyor.
Bu işte hiçbir suçu olmadan mağdur edilen seçmenler oluyor. Ancak sonucu değiştirmeye en yakın olanlar da onlar.
Diğer gruplar doğalarının gereğini yerine getiriyor ve bu durumun en büyük suçlusu onlar. Ancak yapılan yanlışların cezasını çekenler ise orada yaşayan halk. Bütün bu yanlışlıklar silsilesini gören seçmenlerin mevcut siyasetçileri cezalandırması en uygulanabilir seçenek olurdu.
Böylece göl kurtulur, halk da belki şirketteki iş imkanlarından olurdu ama yine de sağlık içinde yaşamaya devam ederdi.
İş imkanlarının devam etmesi için şirketin tarafında olan halk ise mevcut durumun devam etmesi yönünde oy kullandı. Ancak bu sefer sadece gölü ve sağlığı kaybetmekle kalmadı. Bu durum aynı zamanda bindiği dalı kesen şirketin de kapanmasına yol açarak halkın iş imkanlarından mahrum kalmasına da yol açtı.
Sorunun tek bir doğru cevabı yok. Ancak bizim için de iyi bir egzersiz.
Müsilaj, Kanal İstanbul, Kaz Dağlarındaki altın aramaları gibi birçok konu ile denizlerimiz, ormanlarımız ve yaşam alanlarımız tehdit altında.
Peki bunu kim değiştirebilir?
Yorum Yazın