Görüş Bildir
Haberler
Marcus Graf Yazio: Belki Sonra

etiket Marcus Graf Yazio: Belki Sonra

Prof.Dr.Marcus Graf
14.04.2022 - 18:04 Son Güncelleme: 17.04.2022 - 18:03

Belki Sonra korku ve umudun, rüya ve kabusların, ütopya ve distopyanın kesişimindeki bir sergi. Sergi bunaltıcı kriz dönemlerinde nasıl daha parlak bir gelecek, daha güzel bir yarın, daha iyi bir “sonra” yaratılabileceği sorularını soruyor. Ardından sığınakların içinde her zaman bulunabilecek bir ışık olduğunun altını çiziyor. Sadece bakmaya devam etmemiz gerekiyor!

İçeriğin Devamı Aşağıda

Sığınağın Anlamı Üzerine Birkaç Düşünce

Sığınağın Anlamı Üzerine Birkaç Düşünce

Bir sığınak olağandışı bir mimari yapıdır. Yapılması bir ihtiyaçtır fakat aynı zamanda hiç kullanılmaması istenir. Sığınak en kötü ihtimal düşünülerek yapılmıştır: Savaş.

Sığınak bize korunma sağlayan bir yerdir. Dışında savaş, vahşet ve ölüm varken devasa duvarlarının ardında bize küçük özgürlük alanları sağlar. Bu özel mekan bir fırtınanın merkezini anımsatır, etrafındaki her şey fırtınaya kapılıp değişirken sessiz ve sakin kalabilen bir yer. Bir sığınak sürekli değişen bir dünyada eski düzenin korunmasını amaçlar. Fırtına dindikten sonra eski düzene dönüşün güvence altına alınmasını amaçlar. Fırtına geçtikten ve kan denizi toplumun yıkıntıları arasında yanmış toprağa gömüldükten sonra geçmiş düzene dönüşü mümkün kılmak için eski statükonun devamını sağlamaya çalışır.

Bir sığınak devasa yapısına rağmen sadece geçici bir konaklama mekanıdır. İnsanlık tarihinin kanlı çatışmalar ve kendisini toplumsal yapıların üzerinde konumlandırmaya çalışanlar ile şekillenmesi sebebiyle bu yapılar kalıcı mekanlar olarak tasarlanmamıştır. Sığınaklar toplumun geçmişi ile geleceği arasında konumlanır. Bu sebepten ötürü sığınaklarda zaman durmuştur. Alışık olunan zaman ve mekan akışının dışına çıktığında araf benzeri bir yere dönüşür. Sığınak içindekilere o anda nasıl hayatta kalacaklarına ve daha sonra hayatlarına nasıl devam edeceklerine dair düşünmek için vakit tanır. Dış dünyadan izole olmuş halde kalın ve penceresiz duvarların ardında yaşamın anlamını düşünmek için bir alan sağlanmış olur.

Hayatımda savaş ortamının çarpıcı sonuçlarının deneyimleyebilecek miyim bilmiyorum ve ailemin İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da yaşadıkları korkunç gerçekle asla yüzleşmeyeceğimi umuyorum. Sosyal ve bireysel bir varlık olarak bir kimlik oluşturma sürecimizde büyük ve küçük birçok sorun yaşayarak çeşitli travmalara sahip olduğumuz bir gerçek. Depresyon, hastalıklar, kişisel krizler kendi zihnimiz ve bedenimizler verdiğimiz kişisel savaşlardır. Bireysel yaşantımızda sosyal baskılardan ötürü farklı çeşitlerde sıkıntılar yaşarız ve küresel savaşlar ve krizler sebebiyle oldukça kişisel bir kaygı deneyimleriz. Dünya şu anda COVID-19 pandemisi, ekonomik sıkıntılar ve toplumsal gerilimler sebebiyle çok ürkütücü bir yer gibi görünüyor. Ayrıca aşırı hızlı ve radikal sertlikteki değişimler sebebiyle oldukça düşmanca ve dengesiz bir yere benziyor. Bunun sonucu olarak tek güvenli yer evimiz ya da vücudumuz gibi görünüyor. Peki ya bu güvenli yerler de müdahaleye uğrarsa?

Kafamız bir sığınağa benzer, ruhumuza ev sahipliği yapan ve zihnimizin itici gücü olan beynimizi korur. Bu güvenli bölgede kişi özgürdür, istediğini yapabilir ve istediği gibi olabilir. Bu noktada kişiye dış dünyadan soyutlanma imkanı vermesi açısından kafamız ile sığınak arasında benzerlikler ortaya çıkıyor. Bu sebepten ötürü sığınağın kafatası gibi sembolik bir anlamı olduğu kadar sanatçının stüdyosu ve sanat kurumlarını anımsatan bir yanı var. Sığınakla sanatçıların ürettiği ve eserlerin bulunduğu mekanlar arasında bir ilişki görebiliriz. Dolayısıyla Meclis Sığınağı’nı sanat için bir sergi mekanı haline getirme fikri oldukça mantıklıydı.

Meclis Sığınağı Üzerine Birkaç Düşünce

Meclis Sığınağı Üzerine Birkaç Düşünce

Meclis Sığınağı’nın inşasına, Atatürk’ün sağlığında 1936 yılında yapılan ön çalışmalar ve alınan uzman görüşleri doğrultusunda, 1941 yılında başlanmış; yapı, 1942 yılında teslim alınmıştır. Yarım daire bir plana sahip, tümüyle betonarme olarak inşa edilen yapının dış duvarları yaklaşık 1,2 m kalınlıktadır. İç hacimlerle karşılaştırıldığında, izlenim olarak, yapının kubbemsi tavan döşeme kalınlığının 2 m civarında olması beklenir. Kubbemsi betonarme çatı bitişi, korugan (bunker) girişleri ve havalandırmaları ile brüt beton yapı, çevresel etki açısından da önemli bir imge değerine sahiptir.

Etkileyici bir yapıdır. Meclis Sığınağı’nın en önemli ve en geniş bölümü, yaklaşık 320 m2’lik Genel Kurul Salonu’dur (İçtima Salonu). Mekânsal kurguda, acil durumlarda toplanmak üzere yeterli 400 sandalyeyi alabilecek, döşemesi hafif eğimli (yaklaşık % 4-5 eğim) dört ayrı salon mekânı, sahne, başkanlık divanı ve ana ortamı oluşturan dikdörtgensel merkezî mekânla birleşmektedir. Bu ana mekânın önemi, özenli asma tavan dokunuşuyla da vurgulanmak istenmiştir. İçeride bütün brüt beton duvarlar, demir profil karkas üzerine kaplanan 6-8 mm kalınlıktaki duralitle bitirilmiştir. Tüm mekânlarda açık sarı renk duvar boyası kullanılmıştır. Sığınak ana kapıları ve iç geçiş kapılarının tümü, sürgülü, tek kanat, kalın, çelik kasa kapılarıdır ve yaklaşık 1.20 m enindedirler. İç kapılar ise, Meclis kapılarıyla stilistik ilişki içinde, ses kesme yastıkları olan ahşap kapılar olarak tasarlanmıştır. Arka çember koridorda 4 adet kapan çelik kapı kullanılmıştır. Genel Kurul Salonu hariç, bütün mekânların zemini betonarme mozaik döşemedir. Genel Kurul Salonu’nda ise sıkıştırılmış toprak üzerine yalıtım yapılmış, zemin bitişleri dönemin gözde kaplama malzemesi linolyum tabakaları ile yapılmıştır.

Belki Sonra Sergisi Üzerine Birkaç Düşünce

Belki Sonra Sergisi Üzerine Birkaç Düşünce

Belki Sonra krizler, travmalar ve öfke ile olduğu kadar umut, düşler ve karanlık sonrası yeni başlangıçlarla ilgilenen sanatçılara ev sahipliği yapıyor. Sergi yaşayış biçimlerimizi eleştirel şekilde incelerken, gerçekliği algılayış biçimlerimize ve nasıl olumlu yönde değişim yaratabileceğimize dair alternatif bir bakış sunuyor.

COVID-19 sürecinde farklı bir yalnızlık ve izolasyon süreci geçirdik. Kişisel sığınaklarımız haline gelen evlerimize kapandık. Yeni bir fiziksel yalnızlık şeklinde kendimizle baş başa kaldık ve kendi ihtiyaçlarımıza odaklanmak zorunda kaldık. Evlerimizin dört duvarı ardında mahsur kalmışken ancak zihnimize özgür olabilirdik. Dış dünya doğrudan temas kurmak için gittikçe daha tehlikeli hale gelirken insanlar evde kalıp dünyanın kalanıyla sanal bağlantılar kurmayı tercih etti. Bu bağlamda Meclis Sığınağı içinde bulunduğumuz zamanın ikonik bir sembolü haline gelebilir. İnsanlığın bilinmeze, yabancıya, sıra dışı olana ve etrafımızdaki tehlikelere karşı korkusunu temsil eder.

Sergi mekanı iki bölüme ayrılmış halde karşımıza çıkıyor: beş küçük odasıyla birlikte koridor ve yıldız biçimindeki ana salon.

Sergi mekanı iki bölüme ayrılmış halde karşımıza çıkıyor: beş küçük odasıyla birlikte koridor ve yıldız biçimindeki ana salon.

Ziyaretçiler ilk önce ana salonu çevreleyen koridora giriyor. Serginin bu bölümündeki eserler korku, tehlike ve vahşet ile ilgileniyor. Serginin ikinci bölümünde, ana salonda, umut ve düşleri odağına alan eserler bulunuyor. Mekanın merkezinde pozitif çağrışımlar yapan eserler bulunurken mekanın dışarıya yakın bölümlerindeki eserler insanın etrafını saran saldırganlıklara işaret ediyor. Bu şekilde Belki Sonra ve mekânsal yapısıyla birlikte sığınak, bugün yaşadığımız bireysel ve toplumsal olarak yaşadıklarımızın bir yansıması haline geliyor.

Sığınak bir pasif korunma mekanıdır. Sanat ise aktif iyileştirme ile alakalıdır. Sıklıkla yaşayış şeklimizi gözden geçirmek ve değiştirmek için kişisel alanlarımıza ihtiyaç duyarız. Sıcak ve bireysel bir sığınak olarak zihnimiz, kendimizi ve çevremizi anlamak için bizlere alan sağlayabilir. Sanat, bireysel ve toplumsal iyileşme süreçlerinde hem daha sağlıklı ve insancıl bilgiyi hem de daha iyi bir birey ve toplum olma deneyimini kazanmak için önemli bir araçtır.

Instagram

Facebook

Linkedln

Twitter

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
3
1
0
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın