Sadece kımız değil, yoğurt, ayran vs. gibi süt türevleri de bu sınıfa girer ama, Atsız romanlarıyla sevdiğimiz kımızı ön plana çıkarmak istedim.
Süt, anne sütü ya da hayvan sütü fark etmeksizin, 'laktoz' denen bir tür şeker içerir, besleyiciliği buradadır. İnsan yavruları, belli bir yaşa kadar, bu besleyici şekeri sindiren bir enzim salgılarlar.
Bazı insan soylarında, 8 yaş civarından itibaren bu enzim daha fazla salgılanmaz. Bu duruma 'laktoza intolerant olmak' adı verilir. Avrupalıların çoğu için böyle bir durum yoktur, yetişkin bir Avrupalı süt içtiğinde onu sindirebilir.
Ancak dünyanın laktoza intolerant olmak açısından en yoğun bölgesi, Orta Asya'dır. Bu bölgenin insanları, yer yer %90 oranında laktoza intoleranttır, yani yetişkin hale geldiklerinde, süt içince sindiremedikleri gibi, sağlıklarını yitirebilirler.
Bu yüzden kımız, yoğurt, peynir gibi süt şekerini dönüştürme teknikleri, kültürel evrimin bir adaptasyonu olarak Orta Asya'da keşfedilmiştir. Memelerin evrimi, 'kültürel evrim'in genetiği etkilemesine bir örnekti, bu da genetik şartların kültürü etkilemesine oldukça ilginç bir örnektir.
Kımız ve diğer süt dönüştürme teknikleri, temel olarak, bazı bakterilerin laktozun yapısını bozarak onu laktik asite dönüştürmesi prensibine dayanır. Bu sayede, sütü içemeyen ya da içse de beslenemeyen insanlar, sütten faydalanabilirler.
Ayrıca laktik asit, aşırı performans gösterdiğinde kaslarımızın salgıladığı ve yorgunluk hissi veren bir maddedir. Bu yüzden yoğurt yediğimizde ya da ayran içtiğimizde uykumuz gelir.
Yorum Yazın
Mavi göz, beyaz tene kızıl saç dahil mi merak ettim.O da iyi ki olmuş ayrıca.Bir de kımızı eklediğin için faşist olabilirsin dikkat et kardeşim.