Kutsal kitaplarında yazılanlara bakalım;
“Mülk edinmek için gideceğiniz ülkeden sökülüp atılacaksınız. Rab sizi dünyanın bir ucundan öbür ucuna, bütün halklar arasına dağıtacak.”
Yasa’nın Tekrarı 28:63-64
…
Bu uluslar arasında ne esenliğiniz ne de dinlenecek bir yeriniz olacak. Orada RAB size titreyen yürekler, umutsuzluk ve bakmaktan yorulmuş gözler verecek.
Yasa’nın Tekrarı 28:65
***
Kitabın ilerleyen bölümlerinde Siyonizm ile ilgili Herzl ütopyasını şu sözlerle açıklamaktadır.
“Bizim için toprak olan her yere gideceğiz. Lesseps gibi, Musa gibi yapacağız, çölleri aşacak, geceyi aydınlatacağız.”
“Canlanan hayatımızın simgesi olan beyaz bir bayrağın üzerine altın renginde yedi yıldız basacağız. Sonra bu bayrağın gölgesinde köprüler, demiryolları inşa edeceğiz.”
İleriki bölümlerde bu ütopyasını daha çeşitlendirecek ve bir sanrı gibi sürekli sayıklayacaktır Herzl.
Daha çok yoksul Yahudilerin toprağı olarak inşa edileceğini söylüyor ve işte burada benim kafama bir soru geliyor.
Neden zengin Yahudiler İsrail devletine gitmediler. Evet para yardımı yaptılar, destek verdiler ama neden kendileri bu ütopyalarına sahip çıkmadılar.
Lord Rothschild’ın Osmanlı’dan toprak satın alması ile başlayan süre. Abdülhamit sattığı toprakların bu halini görse acaba ne düşünür.
Şu günlerde meşhur neoliberalizm ve neo-conlarhararetli şekilde tartışılırken bunun çok önemli bir soru olduğunu düşünüyorum. Bildiğiniz gibi neo-conlar 1950’lerde Newyork Yahudi aydınlarının bir oluşumu olarak karşımıza çıkıyor.
Birçok siyasi İslamcı hala dünyayı elli Yahudi ailesinin yönettiğini düşünüyor. Peki bu aileler neden İsrail’e gitmediler. Yoksa her zaman aşağılan Yahudiler hep yoksul Yahudiler miydi?
İsrail, dünyanın Toprak satın alınarak kurulan ilk devleti. Bir ütopyanın ete kemiğe bürünmüş hali.
Peki gelin son olarak ütopya ne demek ona kısaca bakalım ve karar verelim Siyonizm bir ütopya mı yoksa birçok ölüme ve gözyaşına sebep olmuş bir distopya mı?
Louis Marin ütopyayı şöyle tarif ediyor “Tamamen farklı bir yere yapılan yolculuk düşüncesidir. Alansız bir alan, zamansız bir an, kurgunun içindeki gerçektir ütopya.”
Bu saf alanda, gerçek dünyanın çatışmaları, düşmanlıkları alt edilebilir. Bu boş alanda artık kendi başına buyruk gerçekliğin hüsranlarına yer yoktur.
“Ütopya tarafsız isimdir, tarafsızın ismidir” diye ekler Marin.
Kapsadığı alanda, olabileceklere ilişkin sınırlamalar, yasaklamalar yoktur. Ütopyanın hedeflediği yer,hayal kırıklıkları ve yanılgıların ötesinde bir yer olarak düşünülür. Ütopyanın arzusu da böyle bir çevreyle birlik, bütünlük içinde olmaktır.
Bu açıdan ütopya “her yerin ötekisi”dir aynı zamanda.
Resmi olarak 14 Mayıs 1948’de İsrail devleti Herzl’in ütopyası olarak kuruldu ama o tarihten sonra bölgede kan ve göz yaşı eksik olmadı. Peki hata neredeydi?
Son olarak 2. Dünya Savaşı’nda Hitler’in büyük katliamından sağ kalanların sığındıkları İsrail devleti gerçekten bir ütopya devleti mi oldu, yoksa intikamını alan bir katile mi dönüştü?
Yoksul Filistin halkının kanını içen bir canavarın yaşadığı distopik bir ülke mi oldu?
Instagram
Twitter
Facebook
Yorum Yazın
Ütopya veya distopya fark etmez. Tek gerçek dinlerin çok ciddi akıl hastalığı olup insanları şuursuzlaştırdığı.
Oldukça başarılı, keyifle okudum.
Bravo azizim harika yazı. Ancak girizgah reklam kokuyor.