Ertürk Akşun Yazio: Henry Miller
“ Şeytanın katılımı olmadan sanat yapıtı olmaz.”
Andre Gide
Sanat güzeli aramak ise, güzeli ararken yeni yollara sapmak, sokak aralarına girmek, çıkmaz sokaklarda kaybolmak da eylemin içinde... Çıkmaz sokaklara dalmadan yeni yollar bulmak da oldukça güç...
Sanat eninde sonunda cesaretle yeniyi arama çabası olarak karşımıza çıkıyor.
Muhafazakarlık kelime anlamıyla, muhafaza etmekten gelir. Muhafaza etmeye çalışanlar, en çok yeniliklerden ve sapmalardan korkarlar. Dolayısıyla muhafazakarlığın zıddı ilericiliktir.
İlericilik muhafaza edilene saldırıyla başlar. Yani ilericiliğin içinde saldırı ve kendinden öncekini yıkma eylemi var.
Bu ilk yazım olduğu için köşemin adını da açıklamam gerekiyor sanırım. Neden Edepsiz Edebiyat?
“Edep” kelime anlamı itibarıyla toplum töresine uyma, iyi ve ahlaklı davranış olarak tarif ediliyor. Edebiyatla aynı kökten geliyor. Edebin etimolojik kökeni ise düzgün davranış ve yazı anlamına geliyor. Demek ki edebiyat düzgün yazı demek...
Peki, köşenin adı neden “Edepsiz Edebiyat?”
Toplumsal yazının dışına çıkan her yazar aslında edepsizlik yapmış olur. Biz işte bu muhafaza edilenin dışına çıkmış, belki ara yollara sapmış, zaman zaman çıkmaz sokaklarda kaybolmuş ama eninde sonun yeni olanın önünü açmış yazarların peşinden gideceğiz bu köşede.
Henry Miller, Amerikan edebiyatın asi çocuğu...
Yedi yıl sürecek ilk evliliğini 1917 yılında Beatrice Sylvas Wickens’la yaptı.
1930 ile 1939 yılları arasında Paris’te yaşıyor Henry Miller.
Az bilinen bir yönü de yazarın sulu boya resim yapmasıdır.
Oğlak Dönencesi, 1985 yılında Can Yayınları tarafından basıldıktan sonra büyük sansasyon yaşanır. 8 Ocak 1986 yılında alınan kararla kitap toplatılır. Sonrasında 39 yayıncı bir araya gelerek (Ada, Adam, Afa, Amaç, Ayrıntı, BDS, BFS, Birey ve Toplum, Boyut, Çaba, Çınar, De, Dost, El, Eleştiri, Gür, Habora, Hil, Hüryüz, İletişim, İnter, Kalem, Kaynak, Kavram, Kıyı, Kuzey, Metis, Nisan, Oda, Öykü, Pan, Savaş, Söylem, Teori, Toros, V, Yaprak, Yazın, Yön. ) kitaba ortak imzalarını atarlar.
Yayıncılar, Oğlak Dönencesi'nde sakıncalı bulunan yerleri çıkartırlar ve boş bırakırlar ama kitabın başında Muzır Kurulu raporu, savcılık iddianamesi ve Erdal Öz’ün savunması yer alır.
Keskin bir zeka ve yasakları delmeye alışık Türk aydını buna da bir çare bulur. Kitapta müstehcen bulunan kısımlar, kurul raporunda açıkça yazıldığı için, okuyucu kitabın içindeki boş kısımları rahatlıkla doldurarak sansürü deler.
Yayıncılar zekalarının bedelini haklarında dava açılmasıyla ödemek zorunda kalırlar. Tüm yayıncılar ‘muzırlıktan’ yargılanır fakat mahkeme, bilirkişi raporu ve iddianameyi müstehcen bulmayıp beraat kararı verir ve toplatılma kararı kaldırılır.
1991’de Can Yayınları’ndan çıkan baskıda, kitabın başına mahkeme kararı, içine de siyah bantlar koyuldu. Mahkemenin müstehcen bulduğu cümlelerin üzeri siyah bantla kapatılınca hakkında yeni bir dava daha açılmadı.
Oğlak Dönencesi iki ülkede yasaklandı. Biri yazarın ülkesi Amerika diğeri de Türkiye... “Boşuna küçük Amerika demiyorlar bize” demek geliyor insanın içinden.
Yorum Yazın