Gece başımı yastığa koyduğumda düşündüm:
Acaba küçükken giydirdiğimiz duygular, yedirdiğimiz düşünceler çocuklarımıza yeterli oluyor mu? Beş yaşındaki bir çocuğa verdiklerimiz, onun on beşindeki yaşantısına uygun geliyor mu?
Zülal’in altı yaşında giydiği ayakkabı dokuz yaşında ayağını acıtıyor. Ona altı yaşında verdiğim bilgiler ve duygular, gelişen beynini ve yüreğini doyurmaya yetiyor mu?
Geçenlerde ofisimize bir aile geldi. Anne, baba, on ve on iki yaşındaki çocukları. Anne, çocuklarıyla ilgili rahatsızlıklarını anlatmaya başladı:
“Hocam bu çocuklarla nasıl baş edeceğiz? Sözümüzü dinlemiyorlar, istediklerimizi yapmıyorlar, beklediğimiz şekilde davranmıyorlar. Ne yapacağımızı bilmiyorum. Biz ailemizden böyle görmedik. Babamızın karşısında ağızımızı açamazdık, büyüklerin yanında ödümüz patlardı.”
Hiç konuşmadım. Oturduğum yerden kalktım. Babanın ceketini çıkarıp oğluna giydirdim. Çok bol geldi. Ucu neredeyse diz kapaklarına kadar geldi. Çocuğun üzerinde çuval gibi durdu. Salondakiler bu komik duruma gülümseyerek baktılar. Anneden de ayakkabılarını çıkarmasını istedim. Kızına dedim ki: “Haydi annenin ayakkabılarını giy.” Ayakkabılar kızına çok geniş geldi.
“Geçmişte öğrendiğimiz ve bugüne kadar sürdürdüğümüz düşünceler, bize doğru gelen davranışlar, bakış açıları, bizi iyi hissettiren duygular yavrularımız tarafından nasıl algılanıyor?” diye sordum aileye. Başka da bir şey söylemedim.
Küçüklüğümde dedemin galerisi vardı: At arabası galerisi. Koşum, hamut, at, araba ve nal satardı. At arabaları için çok güzel tekerlekler yapardı. Traktör ve otomobiller yaygınlaştığında işleri geriledi ve iflas etti. Galerisini kapatmak zorunda kaldı.
“Ben işimde çok iyiyim ama insanlar benden alışveriş yapmıyorlar, artık kimse eskisi gibi tekerlek almıyor.”
diye yakınıp dururdu. Bir gün dayanmayıp sordum:
“İnsanlar senin yaptığın tekerlekleri neden alsınlar dede?”
“Alsınlar çünkü ben çok güzel tekerlek yapıyorum.”
“Devir değişti dede. At arabalarının zamanı geçti. Artık otomobiller var. Onların tekerleği de tahta değil lastik.”
Dedem at arabasının tahta tekerliğini otomobile takabilir miydi? Sahi taksaydı ne olurdu? O gün için atın ayağına çaktığımız nallar onun ayağını kurtarıyordu. O nalı şimdi herhangi bir otomobilin lastiğine takabilir misin?
Bundan otuz yıl önce bize faydalı olan bakış açıları, algı biçimleri, düşünce tarzları ve davranış şekilleri bugün çocuklarımız için uygun olmayabilir. Hatta onları rahatsız edebilir.
Otuz yıl önce iki metre genişliğindeki bir yol at arabaları için yeterliydi. Şimdi otobanlara o at arabalarının girişi yasak. Otomobillerin hızına ayak uyduramadıkları için kazaya neden olabilirler.
Bugün çocuklarımız, onların dünyasına girişimize yasak koyuyorlar.
Sahi neden acaba?...
Facebook
Instagram
'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'
Yorum Yazın
İzin vermiyorlar çünkü ebeveynler olarak genel olarak söylemek istiyorum hayal kurmalarına birseyler için cabalamalarina izin vermeden her istedikleri oluyor... Devamını Gör