Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Cansu Poyraz Karadeniz Yazio: Edebiyat Öğretmenimi Nasıl Çıldırttım?
İlkokul beşinci sınıf sonrası hazırlık okumak durumunda kalmıştım. Malum, Özel Okul kuralları… (valla pislik atayım dedim, ama hayatımdaki en yararlı şey küçük yaşta İngilizce öğrenmek oldu) Türkçe, Tarih gibi temel dersler dışında sırf İngilizce eğitim gördüğümüz, annemin okula “Kızınız çete lideri oldu,” diye çağrıldığı (başka bir yazının konusu), sınıf öğretmenimizin Cansu’yla konuşmayacaksınız diye lobi kurduğu (bu da başka bir yazıya), en yakın arkadaşlarımı kaybettiğim fantastik bir seneydi. Ama elbette her şeyin bir başlangıcı vardı ve hayatta her şeyde olduğu gibi, bu da politikti…
Edebiyat hocamız bir kitap seçmemizi ve özet çıkarmamızı söylemişti.
“Daha sonra Deniz arkadaşlarıyla veda etmek için…”
“SUS DİYORUM SANA, SUS!!”
Bakın yalanım varsa hiçbir bestseller kitaba editörlük yapmak nasip olmasın, resmen kadın sandalyede tepindi a dostlar. Artık sınıf da huzursuzdu, ortada cinnetin eşiğinde, sandalye üstünde tepinen genç ve güzel bir öğretmen vardı… O anda gözümde iki seçenek belirdi: Ya eli arttıracak ve hocanın daha çok üstüne gidecektim ya da suçum olmadığı bir konuda özür dileyip yerime geçecektim. Ben eli artırmayı seçtim…
Davos’taki Cumhurbaşkanı misali, içimden, “Senin sesin çıkıyorsa benim ki daha çok çıkıyor,” dedim ve hocaya döndüm, “SUSMAYACAĞIM HOCAM! BİZ SUSTUK DİYE ASILDI BU ÜÇ GENÇ, SUSMAYACAĞIM, SİZ KORKUP SUSABİLİRSİNİZ AMA BEN SUSMAYACAĞIM!” dedim ve özetimi okumaya devam ettim.
Evet, tahmin ettiğiniz gibi genç ve güzel edebiyat hocamız ağlayarak sınıftan çıktı. Daha öğle tatiline varmadan da annem arandı ve okula çağrıldı. Normalde okuldan gelen aramaların türüne alışık olduğu için aslında çok ciddiye almazdı. Zira aynı okulda ilkokul 3. sınıftayken, Nazım Hikmet şiiri okudum diye okula çağırılmışlığı vardı. Fakat bu sefer, müdürümüz sağ olsun, “Cansu edebiyat öğretmenini ağlatarak sınıftan kaçırmış,” deyince, kendisi de bir öğretmen olan annem, gün ortasında şehrin bir diğer ucundaki okuluma geldi. Annem o sırada Kadifekale’de bir okulda müdür yardımcılığı yapıyordu.
Sonradan annemden öğrendim ki yol boyu, kızının bir öğretmeni ağlatmasına inanamamış, özel okul züppesi oldum diye çok üzülmüş. Toplantıda anneme durumu anlattıklarında içi rahatlamış. Çünkü nihayetinde o kitabı bana kendisi vermişti ve hocaya onaylattığımı da gayet iyi biliyordu.
“Şimdi, ben doğru anlamış mıyım? Kızım söylenildiği gibi bir kitap seçiyor, sınıfa getiriyor ve muhtemelen siz bu kitabın isminde “Gül” kelimesi geçtiği için bir aşk romanı sanıp onay veriyorsunuz. Daha sonra da kitabın konusu ortaya çıkınca kendinizi kaybediyor ve öğrencinizle tartışmaya giriyorsunuz. Siz bu ülkede yaşayan bir edebiyat hocası olarak Erdal Öz’ü tanımıyor ve bu kitabı bilmiyorsanız, bu sizin ayıbınız Hoca Hanım, kusura bakmayın…” diyor ve ekliyor, “Siz gün ortasında böyle konulardan okula veli çağırmaya alışık olabilirsiniz, ama ben de bir öğretmenim ve benim de sorumlu olduğum bir okul var. Bundan sonra kitap, şiir, konuşma, seminerde sorulan soru
(başka bir yazının konusu: Uğur Dündar’ı nasıl delirttim?) gibi sıkıntılarınızda lütfen beni okula çağırmayın, derdinizi telefonda anlatın,” diyor ve kurtar vadisi müziği eşliğinde okuldan çıkıp gidiyor. Şımarmayayım diye de yanıma bile uğramıyor…
Keşke okumasaydım, keşke bilmeseydim dediğim kitaplardan… Üç gencin son günlerinin birinci elden tanığı, Deniz Gezmiş’in koğuş arkadaşı (Can Yayınlarının kurucusu) Erdal Öz tarafından kaleme alınan Gülünün Solduğu Akşam; adaleti, yaşamı, cesareti, acıyı, arkadaşlığı, ihaneti, direnmeyi, ölmeyi iliklerinize sayfa sayfa işleyerek anlatıyor.
Kitabın içinden 5 müthiş alıntı yapmak, bu sefer içimden gelmedi sevgili canlar…
Bu kez tek alıntı, tek gerçek:
“…O da sözünün sonunu, faşizmin 'izm'ini tamamlayamadı; yine aynı çatlak sesin 'Çek! Çek!' diye bağırmasıyla, eliyle koluyla sehpanın başındaki cellata verdiği işaretlerle ve cellatın tabureyi hızla itivermesiyle sallanıverdi boşlukta, urganın ucunda.”
Yorum Yazın
Allahım sen bu ülkeye nice Deniz yürekli gençler ver
Çok güzel bir anı valla.
okuması çok zevkliydi gerçekten bir sonraki anıyı sabırsızlıkla bekliyorum