Burak Öge Yazio: Damızlık Kızın Öyküsü: Korkulan Gelecek
Distopik sanat eserlerini sever misiniz? Distopik, ütopyadan farklı bir anlam ifade etmektedir. Ütopya, şu anda mevcut olmayan bir toplumun fakat ilerde ideal toplum biçimi olarak düşünülen, gelecekte gerçekleşme olasılığı olmayan, imkansız fikirleri, tasarımları ifade eden bir kavramdır. Distopya ise ütopyanın zıttı bir kavramdır. Yani, baskıcı, otoriter toplumu ifade etmektedir. Kelime kökenine bakıldığında ise “ kötü bir yer” anlamına gelmektedir.
Distopya türünde yazılmış yazılarda kötü, hastalıklı ve anormal bir toplum resmedilir. Bu yüzden bu türdeki sanat eserlerinin okunması ve izlenmesi kolay olmamaktadır. Bu türden yazılar insanı gerçeklerle yüzleştirir, sorular sordurur. Dış dünyanın gerçekleriyle yüzleşmeye hazırsanız, yazımızı okumaya devam edebilirsiniz.
Distopya üzerine birçok kitap yazılmış ve birçok film çekilmiştir. Bu yazımızda hem kitabı hem de dizisi bulunan sanat eserinden bahsedeceğiz: Damızlık Kızın Öyküsü / The Handmaid's Tale. Başlamadan önce sizleri uyarmak isterim ki bu dizi korku, şiddet ve cinsellik içermektedir ve yetişkinlere uygundur. Ayrıca herkese itaat etmemektedir.
Bu dizide kurgulanan bir evrende kadınların isimlerinin olmadığı dikkatimizi çekmektedir. Baş karakterimiz olan OffRED, isminin farklı yerlerden geldiği düşünülebilir.
![Bu dizide kurgulanan bir evrende kadınların isimlerinin olmadığı dikkatimizi çekmektedir. Baş karakterimiz olan OffRED, isminin farklı yerlerden geldiği düşünülebilir.](https://img-s2.onedio.com/id-609e5f16c9995df2687bb554/rev-0/w-600/h-851/f-jpg/s-aa37b3efc90bc66dc0e8e34d3088b9112314fff5.jpg)
Öncelikle giydikleri kırmızı “RED” üniformadan olabilir. İkincisi, “of FRED “ İngilizceden türeyen bir kelime olup “Fred’inki” anlamına gelmektedir. Yani, burada anlatılmak istenilen, yaşadığı evdeki komutanın patronun adı Fred olup, Fred’inki anlamına gelmektedir. Kendi halk dilimizde Ahmet’in yeri olarak ifade ettiğimiz yer isimleri olarak örnekle basitleştirebilir.
Bu distopik toplumda insanlar tamamen bir mala dönüştürüldükleri için kendi isimlerini kullanmıyorlar. Sadece onunki, bununki olarak isimlendiriliyorlar. Üçüncü olaraktan, OFFRED ismi Tarkovski'nin filmi olan “OFFRET”i hatırlattı. İsveççe olan kelime “kurban” anlamına gelmektedir. Yani kadın kurban anlamına gelebilir. Modern toplumda kadınların kurban olduğu ya da kötüye kullanıldığı yok mudur? Çoğu toplumda kadınlar erkeklere ait olduğu düşünülür ya da kadınların erkeklerden zayıf olduğu kabul edilir.
Dizinin ve kitabın konusu gelecekten bahsediyor. İnsanlık yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Çünkü doğum oranı aşırı derecede azalmaktadır. Doğurganlık oranı çok düşük olduğu içinde, hâlâ doğurabilen kadınları da yakalayıp damızlık haline getiriyorlar. Damızlık gerçekten, onlara damızlık hayvan gibi davranıyorlar. Hiçbir söz hakları ve kişisel hakları bulunmuyor. Başlarına taktıkları şapka, atların gözlerine taktıkları gözlüklere benzemektedir. Etrafa bakmak yasak, sadece önüne bakacaksın anlamı ifade etmektedir.
Bu dizi, Margaret Atwood’in kitabından tıpatıp benzeri uyarlanmıştır. Bu roman 1984 yılında Batı Berlin’de Berlin Duvarı’nın olduğu dönemde kaleme alınmaya başlanmıştır. Kitabın yazarının kitabı yazdığı zamanları şu şekilde ifade etmiştir:
![Bu dizi, Margaret Atwood’in kitabından tıpatıp benzeri uyarlanmıştır. Bu roman 1984 yılında Batı Berlin’de Berlin Duvarı’nın olduğu dönemde kaleme alınmaya başlanmıştır. Kitabın yazarının kitabı yazdığı zamanları şu şekilde ifade etmiştir:](https://img-s1.onedio.com/id-609e5f127c7cb2b4314eaffe/rev-0/w-600/h-869/f-jpg/s-81dced8ae3175de9dc7005b26a05d8428c13627c.jpg)
“Sovyet İmparatorluğu hala çok güçlüydü ve daha beş yıl sonra çökecekmiş gibi hiç görünmüyordu. Her Pazar Doğu Alman Hava Kuvvetleri sonik patlamalarla bize ne kadar yakın olduklarını hatırlatıyordu. Demir Perde ülkelerine yaptığım ziyaretlerde sürekli ihtiyatlı olmanın, gözetlenme duygusunun, konuşurken dolaylı anlatımlarla anlaşabilmenin ne demek olduğunu anladım ve tüm bunlar romanımı etkiledi. Yeniden isimlendirilen binalar gördüm. İnsanlar burası eskiden şöyleydi diye konuşuyorlardı.”
Kitapta ve dizide anlatılan yerler çok iyi anlatılmasa da çok belirgin mesajlar verilmek üzere seçilmiştir. Mesela, insanların asıldığı yer dünyaca ünlü Harvard Üniversitesi’nin duvarıdır. Aslına baktığımızda 17. yüzyıldan beri eğitim, bilimin merkezi sayılan bir okulun aksine, distopik olarak baskının, işkencenin, yok etmenin, yıkmanın merkezi olarak resmedilmiş. Dizide de bu tür olayların normal olduğunu, alışmamız gerektiğini belirtiyor.
Bu dizide gördüğünüz gibi kötüleşen bir ortamın, insanlığın kendi türüne ve çevresine verdiği zararı görüyoruz. Gerçek hayatta baktığımızda bu tür distopik yaşamı kendimiz hazırlıyor muyuz sorusunun cevabını kendiniz verebilirsiniz. Geçmiş hayatı düşündüğümüz gibi geleceği de düşünmemiz gerekir.
Herkes bir kitabı okur, bir filmi izler görülen şeyler hep aynıdır fakat algılanan gerçekler farklıdır. Kadınların taktığı şapkalar bizlere dünyaya at gözlükleriyle değil de farklı açılardan, çok yönlü olarak düşünmemizi ve algılarımızı stabil yorumlamamız gerektiğinin mesajını vermektedir.
Yorum Yazın