Billur Aktürk Yazio: Bu Ne Alaturkalık?
Türkiye’de ‘kategorik karşıtlık ya da kategorik düşmanlık’ diyebileceğimiz bir şekil, hızla yükseliyor. Siz eğer, birilerinin fikirlerine uygun beyanlarda bulunmuyorsanız, ya da onun cümleleri ile konuşmuyorsanız, en hafifinden cahil – budala, yalaka ve her hakarete müsait kişisiniz. Demokrasi fikrinin, kavrayışının hastalıklı olduğu, demokratik kurumların- kuralların yerine iyi oturmadığı ülkelerde bu işler maalesef böyle oluyor. Herkes her şeyi biliyor, herkes mükemmel. Ama artık gerçekten pes dediğimiz noktadayız. Bu ne alaturkalık? Sınırları kaldıran sosyal medya hakaretten, tehditten, üslup fukarası insanlardan geçilmiyor. Elbette duruşunuzu, dünya görüşünüzü veya siyaseti belirli bir karşı oluş üzerinden kurarsınız ya da bir sınıf çerçevesinden bakarsınız. Örneğin Marksistler açısından, iktidar tarafından yapılan hamle, işçi sınıfı çıkarlarına uygun mudur değil midir diye değerlendirilir. Merkez sağ partiler, işin daha çok sermaye tarafıyla ilgilidir. Sosyal demokratlar ise, yapılan hamlelerin getirdiği zenginlik tabana yayılıyor mu- yayılmıyor mu sorusunun cevabını arar. Ama amaç bağcıyı dövmek değil, bağdan üzüm yemektir. Sonuçta, kendi savlarımızın doğruluğundan bu kadar eminsek, bu telaşe, şiddet niye? Tartışmaya, eleştiriye evet, hakarete –ucuzluğa hayır.
Peki, neden bu alaturkalık farklı kitleler arasında bile aynı şekilde yaygın? Aslında ‘’partiler ötesi demokrasi bilinci’’ yerleşmemiş ülkelerde, milletin demokrasi bilinci de olmuyor. Dolayısı ile demokrasinin karşılıklı bir paylaşım, anlayış gerektirdiği içselleşemiyor. Bugün tüm derdimiz güç devşirmek. Oysa siyaseti, yazılan bir makaleyi veya ortaya konan bir savı kategorik düşmanlık üzerinden eleştirmek yerine, yapılanı- yazılanı anlamaya çalışmak çok daha iyi sonuç verir. Sorunuz varsa, sorarsınız. İtirazınız varsa, edersiniz. Üstenci bir anlayışla, yapılanı – ortaya konulanı küçümsemek en hafifinden , kendi kendine yazık eden Türkiye fotoğrafı yaratır. Dahası, karşısındaki ile kategorik nefret üzerinden derdi olan bir ‘’muhalefet’’, beklenen demokratik toplumsal dönüşümü yapabilir mi? Elbette ki hayır.
Sevgili okur ne dersiniz kendimize şu soruyu soralım mı? İyi de demokrasi bilinci oturmamış bir toplumun aydını, tartışmasını bilebilir mi? Kimilerinin iddia ettiği gibi, yetersiz kitlelerin varlığında demokrat olmak zorsa, yetersiz aydının olduğu yerde demokrasi nasıl tariflenir? Neye – kime göre?
Sonuçta, Türkiye’nin düşünme sistemleri ve kültürel çatlakları üzerine kafa yoruyorsanız, kendi iç çelişkilerinizi bir yana, şunu fark etmeniz gerekiyor, hayatın içinde her türlü yaşam şeklinin bir yansıması ile karşılaşmak doğal.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın