Çünkü GPS ile uydu referansına göre konum belirleme sıklığı buna göre yavaştır. GPS işareti geldikçe birikimli hatanın düzeltilmesi sağlanır. Ayrıca GPS işaretlerinin bozulabildiğinin anlaşılması için de INS kullanılır.
Kristallerin hayatımızda süs eşyası olmaktan öte derin bir teknolojik etkisi olduğu açık. Peki varlığı son 10 yıl içinde teorik olarak ortaya konulup, son birkaç yıl içinde deneysel olarak da doğrulanan zaman kristallerinin de yaşamımıza bu tür bir etkisi olabilecek mi? GPS başta olmak üzere uzayda konum belirleme hassasiyeti ile zamanın ölçüm hassasiyeti birbirleri ile ilişkilidir. Zaman kristalleri, daha düşük maliyet ve daha yüksek hassasiyetle mevcut atomik saatlerin alternatiflerinin tasarımında kullanılabilir.
Kullandığımız akıllı telefon ve bilgisayarlardaki merkezi işlem biriminde (CPU) yer alan transistör sayısı bu zamana kadar üstel olarak arttı. 1971’de 2200 mertebesinden başlayan bu artış günümüzde 40.000.000.000 seviyesine geldi. Diğer bir deyişle, mikroişlemcilerdeki transistör sayısı Dünya’da yetişen buğdaylardaki dane sayısından fazla olduğu bir dönemdeyiz.
Bu artış yarıiletken üretim tekniğinde tabaka kalınlığının küçültülmesi ile sağlandı. Ancak bu yöntemle transistör sayısı ve dolayısı ile hızı artışının sınırına gelmiş bulunuyoruz. Çünkü ulaşılan 7nm mertebesindeki yarı iletken bileşen kalınlığı silikon malzemenin 5nm civarındaki teorik sınırına dayanmış halde. Yarı iletken ardışıl devrelere dayalı bilgisayarların gelişimindeki bu fiziksel sınırlamaya karşı artan ihtiyacın karşılanabilmesi için kuantum bilgisayar projelerine de giderek hız verildiği görülmekte.
Kuantum bilgisayarların en önemli sorunlarından biri mutlak 0Kelvine karşılık düşen yaklaşık -273°C’de çalışmaları. Bu sıcaklıkta fiziki ortam sağlanması şu an için ofiste bir kuantum bilgisayar hayalini engellemekte. Kuantum bilgisayarların temel çalışma ilkelerinden biri olan Josepshon etkisinin bulunduğumuz 2020 yılı itibarı ile zaman kristallerinde de tespit edilmiş olması önemli bir gelişme. Çünkü eğer zaman kristalleşmesi -273°C’den daha yüksek sıcaklıklarda da belirlenebilirse, bu aynı zamanda kuantum bilgisayarlarına da yeni bir açılım getirebilir.
Kristallerde olduğu gibi tüm doğal sistemler zaman içerisinde minimum enerji kayıplı duruma geçerler. Biyolojik sistemler de bu kurala uyarlar. Sistemler enerji kayıplarını azaltırken entropi artar. Bu davranış modeli ekonomik sistemlerde olayların neden-sonuç ilişkisine farklı bir gözlükle bakmamızı da sağlayabilir. Örneğin Türkiye’de 2001 yılında ekonomik sistem sağlıklı olmasaydı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in MGK toplantısında dönemin başbakanına anayasa kitapçığını fırlatması derin bir ekonomik krize neden olur muydu?
Yorum Yazın