Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Agah Aydın Yazio: Durdurun Bu Eğitimi
Eğitim vererek bir insana bir şey öğretmek mümkün müdür? Bu olanaksız arzu pek çok kişiye mümkün görünür ilk bakışta. İlk seferinde her insan bir şeyler öğrenir elbette, öğretenlerden.
Tuvalet eğitimini ele alalım:
Söylemek istediğim şey şudur ki, cahillik: Bilen, ilk eğitimleri başarılı geçen, eğitimcilerin öğretmek istediklerini öğretebildiği, öğrenebilen kişilerin hasletidir. Cahillik bir bilmeme biçimi değildir, aksine, huzurlu olabilmek için bildiklerini kullanmak, 'daha çok bilmektir'. Gerçek'e direnmektir. Cehalet bir direnme biçimidir: 'Gerçek'in yakıcılığı ve tahammül edilemezliği karşısında dimdik ayakta duran... Cahilliği öğrenim görmemiş ya da bilgisiz olmak değil; öğrenmeye açık olmamak, sabit fikirli olmak olarak tanımlamayı daha doğru buluyorum. Bu şekliyle cahillik koşulların oluşturduğu bir vaka olmaktan çıkar, iyi eğitim sonucunda elde edilen bir değer, bir tercih olur.
Her insan başlangıçta bilgisizdir.
Anlam alıştırıldığımız, alıştığımız her bir sözcüğe ayrı ayrı muhalefettedir! Cehalet ise ilk öğrendiğimiz yanlış bilgilere, yani eğitime dayanır. Yanlış inançları düzeltmek öğrenmekten daha uzun sürer... Bilme arzusu, kolay olana inanma hevesiyle beraberse eğitim hemen her zaman pahalıya mal olur. Cahiller bilmeye direndiğini, bilmeye de direnir. Hem de ne direnme! “Vermemişse Mevla neylesin Mahmut!”
Cehaletin gözü kör olsun, konuşurken rüküşlük, giyinirken beylik laflar dışında seçenek sunmuyor insana.
Başarılı bir öğretme rahatlığı, özgünlüğü yok eder.
İnsan kendini dünyadan ve öteki canlılardan ayırarak 'özne’leşir. Birbirimizden de bölerek ayrılırız: Kadınlar-erkeler, aklar-karalar gibi. Ancak zamanla bütünleştirmeyi de öğreniriz. Bunu sadece olgun kişilikler başarabilir.
Olgun kişilik gerektiğinde kendi bildiklerinden vazgeçebilen kişidir bir bakıma.
Zihinlerini açlıkla terbiye eden insanlar görülmemiş hızda artış gösterdi. Sabah yataktan kalkar kalkmaz günün düşmanını belirliyor, sonra da bütün gün başka bir şey yemiyorlar. Bu perhiz sayesinde haftalarca hatta yıllarca yeni bir şey öğrenmeye de ihtiyaç duymuyorlar.
İyi eğitim çocukları hizaya getirerek değil; kendini, kendine benzemeyeni, farklılığını, farklı olanı tanıtarak yapılır.
Siz eğittikçe çocuklar daha başarısız oluyorsa; bu eğitimi durdurun artık! Bu dramatik tabloya bakınca okulların bir yıl kapatılması sorun değil: Sorunların çözülmesi için bir fırsat olabilir.
Fırsat derken fırsatçılıktan bahsetmiyorum elbette. Öğretmenler salgın hastalık nedeniyle okula gitmiyor diye onların bütçedeki paylarını azaltmayı değil, aldıkları ücretleri arttırarak ömür boyu öğrenmeleri için kendi gelişimlerine yatırım yapmaları, donanımlı olmaları, felsefeden, psikolojiden, pedagojiden, psikanalizden, kısacası insandan haberdar olmalarının önü açılmalıdır.
Eğitime yatırım, öğretmene yatırımdır.
Öğretmenlerden fedakârlık beklemekse, eğitim öğretimin köküne kibrit suyu dökmeye benzer.
Öğretmenliği kutsallıkla onurlandırmak ise öğretmenleri kerameti kendinden menkul burnu büyüklere dönüştürür. Meslekler birlikte yaşayabilmek için üstlenilen roldür. Hiçbir meslek kutsal değildir. Hakkınız ödenmez gibi boş lafları bırakın ve üstlendikleri sorumluluğun bedelini ödeyin.
Ödeyin ki öğretmenlerde sorumluluklarının gereğini yerine getirebilsin.
Yorum Yazın
Onedio platformunda böyle bir makale okuduğuma inanamıyorum. Teşekkürler Hocam.
Harikaydı! Teşekkürler.
Onedio platformuna kayıt olmama sebep makale.