Şule Arslan Yazio: Kırmızı Oda'yı Neden Çok Sevdik?
Yayınlandığı ilk günden bu yana reytingleri tavan yaptıran Kırmızı Oda dizisi son zamanlarda sosyal medyanın da en çok rastlanan paylaşımlarından oldu. Peki adından bu kadar bahsettiren bu dizinin çekici olan yanı nedir?
Konuyu biraz genel anlamda değerlendirecek olursak dizilerin toplumu besleyen bir yanının olmasından başlayabiliriz. Öyle ki bir toplum için en büyük zararlardan birisi kültür bozulmasıdır. Yıllardır ne kültürel değerlerimizin işlendiği ne de doğal
hayatın içinden bir dizi izleyebiliyoruz. Varsa yoksa şiddet, kan davası, gözü yaşlı mağdur kadınlar, zengin adam fakir kız dizileri… geldiğimiz noktaya bakacak olursak hadsizlikten beslenen bir toplum olup çıktık çünkü hemen her açtığınız programda gelinler kaynanaları çekiştiriyor, kaynanalar gelinleri, apartmanlar yarışıyor komşular birbirinin evini, yemekteyiz/sofradayız yarışmalarında yemekten çok birbirini yiyen eline sağlık bile demekten aciz bir grup insanı izleyip duruyoruz. Doğal olarak da önüne gelen karşısındaki insanı hadsizce, fütursuzca eleştirme hakkı görür oldu. Bu nedenle kırmızı odanın;
Hayatın içinden olması
Cesaretlendirici olması
“Deli miyim ben?” “Psikoloğa hasta insanlar gider?” “Yabancı birisi bana yardım edemez?” gibi kalıp yargılardan uzaklaşmamızı sağlayan sahneler barındırıyor. Hayatta acı kadar doğal bir duyguyu yaşamanın delilik değil bilgelik olduğunun kapılarını açan bir dizi Kırmızı Oda. Bu nedenle hepimizin hayatın bir döneminde deneyimlediğimiz acı, hüzün, çaresizlik, kaygı veya korku gibi zorlayıcı duygularla baş edemediğimizde profesyonel bir destek almanın hiç de ayıplanacak bir yanı olmadığını da yansıtıyor. Diziden feyz alıp uzun zamandır ertelediği randevusunu oluşturan kişileri bi düşünsenize😉 (Bakkala diye çıkıp psikoloğa gidesim var- ikiye on kala’yı dinleyin burayı okuduktan sonra)
Terapiye olan inancın artması
İnsan insana bir ilişki olması
Çoğu zaman eleştiri konusu olsa da terapistin olaya tamamen robot gibi bakması ya da poker yüzü takınması çok da kolay değil. İnsanla çalışıldığı ve acılarını hafifletmeye yönelik bir sürecin içinde olmak elbette terapistin de mimik yapmasına neden olabilir. Terapi insan insana bir ilişkinin kurulduğu yerdir/süreçtir. Belki de bu yüzden Binnur Kaya’nın mimikleri kalpleri eritti.
Yorum Yazın
Her başlıkta güzel ve yerinde tespitler var 👏
👍👍👍👍👍
Çok severek izliyorum,