onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Şule Arslan Yazio: Kırmızı Oda'yı Neden Çok Sevdik?

etiket Şule Arslan Yazio: Kırmızı Oda'yı Neden Çok Sevdik?

Uzm. Klinik Psikolog Şule Arslan
08.10.2020 - 19:52 Son Güncelleme: 09.10.2020 - 14:54

Yayınlandığı ilk günden bu yana reytingleri tavan yaptıran Kırmızı Oda dizisi son zamanlarda sosyal medyanın da en çok rastlanan paylaşımlarından oldu. Peki adından bu kadar bahsettiren bu dizinin çekici olan yanı nedir?

Konuyu biraz genel anlamda değerlendirecek olursak dizilerin toplumu besleyen bir yanının olmasından başlayabiliriz. Öyle ki bir toplum için en büyük zararlardan birisi kültür bozulmasıdır. Yıllardır ne kültürel değerlerimizin işlendiği ne de doğal

hayatın içinden bir dizi izleyebiliyoruz. Varsa yoksa şiddet, kan davası, gözü yaşlı mağdur kadınlar, zengin adam fakir kız dizileri… geldiğimiz noktaya bakacak olursak hadsizlikten beslenen bir toplum olup çıktık çünkü hemen her açtığınız programda gelinler kaynanaları çekiştiriyor, kaynanalar gelinleri, apartmanlar yarışıyor komşular birbirinin evini, yemekteyiz/sofradayız yarışmalarında yemekten çok birbirini yiyen eline sağlık bile demekten aciz bir grup insanı izleyip duruyoruz. Doğal olarak da önüne gelen karşısındaki insanı hadsizce, fütursuzca eleştirme hakkı görür oldu. Bu nedenle kırmızı odanın;

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Hayatın içinden olması

Hayatın içinden olması

Kırmızı oda özlediğimiz o dizi keyfini biraz olsun yaşatmaya başladı çünkü problem çözmenin tek yolunun şiddetten geçtiğini anlatan bir dizi değil ya da mağdur bir kadın yok… hatta çok ilginç ama zengin adam fakir bir kız da yok. Konular tamamen hayatın içinden ve gerçek yaşam öyküleri. Herkesin bir parça da olsa kendinden bir şeyler bulduğu organik bir dizi. Elbette kurgulanmış deşifre edilmiş birçok sahnesi olsa da yapaylıktan uzak doğala özdeş bir dizi😊

Cesaretlendirici olması

Deli miyim ben?” “Psikoloğa hasta insanlar gider?”  “Yabancı birisi bana yardım edemez?” gibi kalıp yargılardan uzaklaşmamızı sağlayan sahneler barındırıyor. Hayatta acı kadar doğal bir duyguyu yaşamanın delilik değil bilgelik olduğunun kapılarını açan bir dizi Kırmızı Oda. Bu nedenle hepimizin hayatın bir döneminde deneyimlediğimiz acı, hüzün, çaresizlik, kaygı veya korku gibi zorlayıcı duygularla baş edemediğimizde profesyonel bir destek almanın hiç de ayıplanacak bir yanı olmadığını da yansıtıyor. Diziden feyz alıp uzun zamandır ertelediği randevusunu oluşturan kişileri bi düşünsenize😉 (Bakkala diye çıkıp psikoloğa gidesim var- ikiye on kala’yı dinleyin burayı okuduktan sonra)

Terapiye olan inancın artması

Terapiye olan inancın artması

Meğer ne çok Prozac biriktirmişsin şu küçücük ecza dolabına…

Çoğu bireyin ilacın sihirli değnek etkisine sahip olduğuna yönelik inancı var. “Konuşmak ne işe yarar ki?” “Ben psikoloğa gitsem onu da hasta ederim.” “Bana çözüm olacak tek şey ilacı içip kafayı bulmak” gibi önyargıları da kalıplarından çıkarıyor. Farmakolojik destek gerekiyorsa ilaç illaki psikiyatrist tarafından verilmeli ancak terapinin iyileştirici gücü de asla göz ardı edilmemeli. Bknz: Mehmet karakteri… ilaçsız da öfke kontrol edilebiliyormuş :P birazcık farkındalık çokça gelişim ve mutlu son…

İnsan insana bir ilişki olması

Çoğu zaman eleştiri konusu olsa da terapistin olaya tamamen robot gibi bakması ya da poker yüzü takınması çok da kolay değil. İnsanla çalışıldığı ve acılarını hafifletmeye yönelik bir sürecin içinde olmak elbette terapistin de mimik yapmasına neden olabilir. Terapi insan insana bir ilişkinin kurulduğu yerdir/süreçtir. Belki de bu yüzden Binnur Kaya’nın mimikleri kalpleri eritti.

Geliştiren yanı olması

Geliştiren yanı olması

Biz terapistlerin sanırım en sık karşılaştığı güçlüklerden birisi de danışanlarımızın sihirli değnek etkisi beklemeleri. Oysaki tek seansta çözüme kavuşmak pek mümkün değil. Beyne format atmak, bilinçaltını silip süpürmek gerçekçi olmayan yaklaşımlar ve müdahaleler. İlmek ilmek dokumak, değerlendirmek, farkındalık yakalamak/yaratmak, beceri kazandırmak, çokça paylaşmak bunlardır terapiyi anlamlı yapan şeyler. Jon Kabat- Zinn “Dalgaları durduramazsın ama sörf yapmayı öğrenebilirsin” der. Bundan daha iyi bir anlatım olmaz bence. Hayatta acıdan, stresten, kaygıdan kaçmak mümkün olmayabilir ancak bunları nasıl karşılayabileceğimizi öğrenebilmek bizi daha bilge biri yapacaktır.

Hepinize bol farkındalıklı terapi tadında günler diliyorum😊

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
72
23
8
1
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Muhammed Korkmaz

Her başlıkta güzel ve yerinde tespitler var 👏

Kübra Aşkın

👍👍👍👍👍

Hilal Bal

Çok severek izliyorum,