Pelin Çini Yazio: "Çocukluğum Zor Değil Aksine Gayet Keyifliydi"
Caner Cindoruk memleketin en çok izlenen dizilerinden SADAKATSİZ'in kötü adamı Volkan'ı canlandırıyor. Benim onu tanıma isteğim ise Volkan'dan dolayı değil... Hani bazen uzaktan birine bakar ve 'keşke hakkında daha çok şey bilsem' dersiniz ya. Tam da öyleydi...
Derken üst üste röportajları çıkmaya başladı. Geçmişinde bir aldatma hikayesi olduğunu ve hayatının bir döneminde işportacılık yaptığını okuduk.
Bu bilgiler ilgimi çekti tabii ama merakımı tam olarak gidermedi. Ben de meseleyi kendim ele almaya karar verdim.
Ve hep söylerim şanslı bir kadınım. Merak ettiklerimi sorma şanslı elde ettim, içinden geldiği gibi cevapladı.
Pandora'nın kutusu açıldı, merakıma hayranlık da eklendi. Özellikle son sorunun cevabını okuduğunuz zaman sizin de farklı hissedeceğinizi sanmıyorum. Buyursunlar…
- Bu aralar 40'lı yaşların insanlar üzerindeki etkisine takmış vaziyetteyim. O nedenle sohbete buradan başlamak istedim. 41 yaş nasıl bir yaş senin için?
- Küçükken "kocaman insan" dediğimiz yaşlardayız ya hani. Sen hayalperest bir çocuk olduğunu söylemişsin. O halde sorayım: Hayalini kurduğun hayatı mı yaşıyorsun an itibariyle?
Hayal kurmak yaşam enerjimi tetikleyen bir durum. Elimde değil, çocukluğumdan beri hayal kurarım, saçma sapan hikayelerin içinde bulurum kendimi. Hayallerimin gerçekleşip gerçekleşmemesi pek de önemli değil, hepsinin gerçekleşmesine de imkan yok zaten. Mesela Münir Özkul ile oynamayı çok isterdim, bunun gibi çok örnek var. Belki gerçekleşecekler de var, bilmiyorum, Şener Şen ile oynamak, Nuri Bilge’nin filminde oynamak gibi. İdealize ettiğim tek bir hayalimse; iyi insan kalarak, mesleğimi hayatımın sonuna kadar başarılı yapabilmek ve geriye iyi eserler bırakmak.
- "Zor bir çocukluğunuz olmuş" demiş bir gazeteci arkadaşım. Katılıyor musun? Zor bir çocukluğun mu oldu?
Zorluğu sadece ekonomikti yoksa çocukluğumun hazzı, öğretisi, büyüdüğüm coğrafyanın rengarenk hatıraları çok kıymetli benim için. O yüzden zor bir çocukluktu diyemem, aksine gayet keyifliydi.
- Yazar bir babanın oğlu olmak nasıldı? Yaratıcı ama yarattığı şeyden para kazanamayan bir babanın çocuğu olmak? Babanın zorlandığından eminim, bu size nasıl yansıyordu?
- Yine röportajından alıntı yapıyorum. İşportacılık yapıp babana destek olmak sana hayatı öğretmiş, sokakları öğretmiş. Peki bu durum şu an ki popülerliğinin seni "yoldan çıkarmasına" engel mi? "Kolay elde edilmeyen şeylerin değeri daha çok bilinir" e inanıyor musun?
O yıllarda tanık olduğum hikayeler, gözlemlediğim insanlar, olaylardan küçücük bir detay bugün bir karakteri çıkarmama yardımcı oluyor ya da babam gibi bir hikaye kurmamı sağlayabiliyor. Sokaktan, sokağın ritminden hiç kopmamaya çalışıyorum, hem üretmek hem de oranın sorunlarını takip etmek adına. Dünyadaki en önemli meselelerden birinin ise sınıfsal olduğunu düşünüyorum, yani ekonomik. Yetiştiğim sınıfın sorunlarını her daim dile getireceğim, benim anladığım ‘yoldan çıkmamak’ budur.
- 3 erkek kardeş büyümek nasıldı? Şimdi aranız nasıl? Ailedeki dinamikleri merak ediyorum. En sakin kim mesela? ya da en çabuk sinirlenen?
Üç erkek kardeş bir de baba etti dört, dört erkekle yaşamak! Dolayısıyla en çok zorluğu maalesef yine annem çekti. Bir kız kardeşim olsun isterdim. Birbirimize çok düşkün olsak da dört erkek atışmalarımız da çok olur. Taner’le yaşlarımız yakın olduğu için çocukluktan beri çok didişiriz, özellikle oyunculuk üzerine. Onun şiirlerini seviyorum. Edebiyat konusunda ise Taner’ le babam sık sık tartışırlar. Küçük kardeşimiz Münir Can ise bize göre daha sakin, ailede dengeyi en iyi sağlayan kişi. Kardeşten çok arkadaş gibiyiz onunla. Bir de Münir Can’ın oyunculuğunu çok beğeniyorum.
- 'Babanla yazdığın hikayeleri çekmek hayalinde hangi aşamadayız? Proje haline gelindi mi? ve hikayelere dair biraz ipucu edinme şansımız nedir?
90’ların ortasında Adana’nın arka taraflarındaki bir mahallenin hikayesi kısaca. Senaryo aşamamız da bitti. Filmi bir aksilik olmazsa önümüzdeki yaz çekmeyi düşünüyoruz.
- Memleketin en çok izlenen dizilerinden birinin "kötü" adamı karşımda olunca sadakat ve aşk meselelerini konuşmadan da olmaz tabii. Aşka dair söylediğin şu cümleden başlayalım. "Aşk büyülü başlıyor garip bitiyor" demişsin. Kolay bitirir misin?
- Aşka düştüğünü nasıl anlarsın? En son bu duyguyu ne zaman hissettin?
Aşk sık yaşadığım bir durum değil. Aşkıma karşılık bulmadığım ya da onu kendi içimde yaşadığım zamanlar oldu. En son üç yıl önce aşık oldum, nasıl başladı, nasıl bitti ben de anlamadım.
- 'Aşk insanı değiştirir' derler. Değiştirir mi bilinmez ama 'yapmam' dediklerini yaptırabilir. Aşk için bugüne kadar yaptığın en 'garip' şey neydi?
Aşık olduğum kişiyle hiç bir ortak noktamız yokken, sadece bu büyü yüzünden arzulamadığım bir hayatı biriyle yaşamaya kalkışmak garip bence, bunu o zaman göremiyorsun, kör gibi oluyor insan, bunu pişman olduğum için de söylemiyorum. Ya da aşık olduğum kişiye açılmayıp/açılamayıp yıllarca aşk acısı çekmiş olmak, çok garip değil mi?
- Gelelim Volkan'a. Volkan karakterini oynamak riskli miydi? Çok klişe belki ama "kötü adam" olmak hele de aldatan adam olmak birçok oyuncunun tercih etmeyeceği bir durum gibime geliyor. Yanılıyor muyum?
Evet, haklısın. Birçok oyuncu kendi sebeplerine göre tercih etmeyebilir ama insanoğlu zaaflı bir canlı, bu yüzden zaaflı karakterleri canlandırmak bana daha keyifli geliyor.
- Bu konuda "Erkek egemen sistemin artık çıkmazda olduğunu, kadın aklına ihtiyaç duyduğumuzu dile getirmeye çalışıyorum. Volkan'ı canlandırmayı bu sebeple seçtim" demişsin. Bunu biraz daha detaylandırmanı istiyorum...
- İlk bölümden sonra Twitter'da "kulaklarım çınlıyor" yazmıştın sanırım. Ben sevmiştim, samimi bulmuştum bu tepkiyi. Ve evet, epey çınlattık! Sokakta durum nasıl? Çok tepki geliyor mu ya da nasıl tepkiler geliyor Volkan'a dair?
Özellikle dizinin başlarında hem sosyal medyada, hem de sokakta sert tepkiler aldım. “Güzel bir adamsın, böyle şerefsiz bir rolü neden oynuyorsun” en sık sorulan soru. Bu beklediğim bir tepkiydi ve bu durumla çok eğleniyorum. Kadınlar çok net tepki gösteriyorlar, Volkan’a çok kızıyorlar. Karakterin kendini kadınların nazarında aklaması çok zor görünüyor. Erkeklerin çoğu ise ‘helal sana’ der gibi bir tebessüm gösterseler de bir kısmı deşifre olmaktan rahatsız. Sonuçta her iki kesimden de sadakat ile ilgili nasihatler, tavsiyeler, eleştiriler alıyorum. Neyse ki günümüzde oyuncu-karakter ayrımı daha anlaşılır bir hale geldi.
- Günümüzde ilişkilerin ana problemi güvensizlik. Belki hep böyle idi ama sosyal medyanın hayatımıza bu denli entegre olmasıyla mesele daha görünür bir hal aldı. Bu konuda ne düşünüyorsun?
- Ünlü olmak ne anlama geliyor senin için? Önemsiyor musun bu durumu? Sürekli fotoğrafların çekiliyor. Hep dikkat etmen gerekli. Bu durumla nasıl baş ediyorsun?
- Beğenilmek ve göz önünde olmak bir anlam ifade ediyor mu senin için? Kadınların çok ilgi gösterdiği bir adam olmak mühim mi mesela?
Beğenilmek ve göz önünde olmak güzel bir şey ve beni besleyen şeylerden biri de aynı zamanda ama beni özellikle kadınlar beğensin diye bir çabam yok, oynadığım rollerden olsa gerek, takipçilerimin çoğu da kadınlardan oluşuyor.
- Feminist olduğunu söylemişsin. Bu memlekette kadın haklarını savunmak kolay bir iş değil. Özellikle şiddet meselesinde durumumuz ortada. Hemcinslerine söylemek istediğin bir şey var mı konuyla alakalı?
Birçok erkeğin sevmekten anladığı ‘sahip olmak’. Kimse kimsenin sahibi değildir. Bunu anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Kadınların kendi ayakları üzerinde durmaları, her ne olursa olsun bir erkeğe muhtaç olmamaları, bağlı olmamaları için mümkünse eğitim almaları ve eğitim alamasalar da yine de çalışmaları, bir alanda uzmanlaşmalarının çok değerli ve kurtarıcı olduğunu düşünüyorum, bu maalesef aileleri veya çevreleri dolayısıyla her zaman mümkün olmuyor. Kendi haklarını savunmaları ve baş eğmemeleri, kendilerini fark etmeleri, kendi güçlerine inanmaları ve kendi aralarındaki kadın dayanışması çok önemli.
Yorum Yazın