-Kitap birkaç gün sürer oysa filmim en fazla 180 dakika… Evet süre daha kısa.
-Filmi izleyerek kısa sürede bir eseri tüketmek midir yani?
-Yoksa birkaç güne yayarak hazzını yaşamak mı daha çok içine çeker seni?
-Kısa sürede izlersek: Senin hayal gücün elinden alınır, kendini tüm film ekibinin (yönetmenin, görüntü yönetmenin, oyuncuların, kostüm tasarımcıların, ses efektçilerin…) eline bırakmış olursun.
-Sen zahmet etmezsin onlar senin yerine her şeyi hazırlamış olurlar. Arkana yaslanıp mısırınla kolanla izlemeye koyulursun. Hem çıkar çıkmaz arkadaşınla kısa sürede kritiğini bile yaparsın. Ama film ekibinin profesyonel sanatını sen izlemiş olursun.
-Birkaç güne yayıp okursan; ona zaman ayırırsın, onu özel kılarsın, okuduklarınla gözünde canlanan başka bir okuyucununkinden farklıdır mesela.
-Mola verirsin araya hayat girer, işe, markete gidersin, telefonunla takılırsın, tekrar kitabına dönersin, kaldığın yerden yakalar seni sürükler başka yerlere…
-Önce kitabını okur, sonra izlersen, sonunu biliyorsundur, konuyu da. Şimdi film ekibinin, senin hayalinden farklı yönlerine dikkat edersin. Sonuna ve ‘acaba ne olacak’a takılmadan filmin sanatını detayları izlersin.
-Yani ilk kez filmi izleyenler, filmi anlamaya karakterlerini tanımaya çalışırken, sen filmdeki kurgu detaylarına yönelirsin.
Bunlar bizim 20-30 dakikadaki çıkarımlarımızdı. Kim bilir daha kalabalık bir grupla çalışsaydık ve grubu ikiye bölüp bu deneyimi edinseydik neler çıkacaktı karşımıza. Bu iki arkadaşın birbirleriyle olan fikir uçuşmasıydı.
Amaç hangisinin doğru olup olmadığına karar vermek değildi elbette. Tez canlı olan (filmi izleyen genç) aslında kitap okumayı fazla sevmeyen, adrenalin etkisinde olan bir çocuktu. Konusunu bildiği bir kitabı okumak, daha önceden izlediklerini hatırlamasını ve anlamasını sağladığından daha çok hoşuna gitmişti. Karakterleri tanıyor, kişiliklerinin farkında, (çünkü filmde görsel olarak da ona sunulmuştu) olay örüntüsünü biliyor. Aslında okuduğu ona filmde gördüğünü çağrıştırıyordu yani.
Okurken heyecan aramak değil, izlerken heyecan aramaktı tercihi. Oysa önce kitabını okuyan genç biraz daha dingin yapıda ve okuduğunu anlayan çok güzel bir dille ifade eden bir gençti.
Kitap okumayı sevdirmek diyoruz ya hani, o kadar çok yolu var ki…
İşte önce çocukların yazının şifresini çözüp cümleleri anlamlandırmayı, bağlantı kurmayı, yorumlatabilmeyi kazandırdığımızda zor gelmeyecektir belki.
Karakterlerin kişilik özelliklerini kavrayabilecek sosyal olgunluk olmalı ki karakterlerle özelliklerine göre tanış olsun.
Sebep sonuç ilişkisi, olay/oluş sıralama becerisi gelişmiş olsun ki bir kitabın giriş gelişme ve sonuç bölümlerini kavrayabilsin.
Aslında okuma öğrenilince hemen kitap okumaya başlamıyor çocuk; hayatı anlamaya kavramaya başlıyor belki de…
Yorum Yazın
Çocukları kitap okumaya teşvik etmek için illa ki klasik eserlerden okutmak gerekmiyor. Mesela uzayı seven bir çocuk bırakın bilim kurgu okusun, bilimsel anl... Devamını Gör
Kişiden kişiye değişir. Mesela ben edebi anlatımları sevmiyorum. Çalıkuşu'nun öğretmenlik yapacağı köye girişi ve duyguları bir çok kişi için harika bir anla... Devamını Gör
Kesinlikle kitabını okumak. Eğer film veya dizi olmuş bir kitap varsa önce kitabını okuyup sonra izleyin. Aksi takdirde karakterler veya olay yerleri sizin h... Devamını Gör