onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Medeniyetin Göstergelerinden Biri Şehirleşme ve Deprem Sonrası Kent Planlaması

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Medeniyetin Göstergelerinden Biri Şehirleşme ve Deprem Sonrası Kent Planlaması

Zuhal Mansfield
06.03.2023 - 10:54 Son Güncelleme: 07.03.2023 - 14:09

İspanyollar ve Portekizliler Amerika kıtasına çıkınca, “El Dorado” diye efsane altın kaplı kayıp veya saklanmış şehir aradılar. Kolombiya’da, Venezuela’da Peru’da hatta orta ve kuzey Amerika taraflarında da bu arayışlar sürdü. Himalayalar’da asırlar boyu Shangri La yani “kayıp bir cennet” diye tasavvur edilen bir şehir arandı ve efsaneler arasına karıştı. 

Dünyanın pek çok yerinde içinde “şehir” ve “altın” kavramlarının birlikte geçen farklı hikayeler anlatılır. Venedik şehri de böyle bir arayışla kuruldu;  İstanbul da “altın post” arayışındaki Argonautlar'ın Marmara’da sahile yakın bir kayaya çarpmalarıyla buldukları bir yer oluyor. Hikayelerdeki altın ve şehir kavramları nasıl bir anlam taşıyorsa…

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Medeniyet ve şehirleşme arasında bir bağ var. Arapça’da medeniyetin kökü olan medine kelimesi şehir olarak da kullanılıyor.

Medeniyet ve şehirleşme arasında bir bağ var. Arapça’da medeniyetin kökü olan medine kelimesi şehir olarak da kullanılıyor.

Pek çok filozof da şehirleşme üzerine kafa yormuş ve şehirleşme üzerine fikir belirtmiştir. 

Milattan önce 479 yılında Persler, Milet şehrini tahrip edince; Hippodamus, şehri ve Pire limanını yeniden planlıyor ve ona göre inşa edilmesine öncülük ediyor. Tarihin ilk şehir plancısı unvanı o projesiyle Hippodamos’a veriliyor. Hippodamos’un matematikçi, doktor, meteoroloji uzmanı ve filozof olduğunu da hatırlatayım… 

Hippodamos, Milet’i ızgara plan olarak adlandırılan sokakların birbirini dik açılarla kesen kare ve dikdörtgen parseller şeklinde düzenlemişti. Ancak böyle bir şehir yapısı dünyada ilk burada uygulanmadı. Bugün Pakistan sınırları içinde kalan antik Mohenjo-Daro şehri de böyleydi ve bu şehrin kuruluşu M.Ö. 2600 ila 1900 yılları arasında oluşturulmuştu. Antik Babil şehri de benzer mantıkla inşa edildiği tahmin ediliyor. 

Usta bir mimarın dokunuşu bütün şehirler için önemlidir. 

Niye yeni şehirler, diye sormamın iki sebebi var: İlki malum yaşadığımız deprem, mevcut şehir yapılarını sorgulamamıza sebep oldu ve yeni arayışlara yöneltti. İkincisi de günümüzde dünyanın farklı coğrafyalarında yeni şehir projeleri gündeme geliyor. 

Bugünlerde en çok konuşulan projelerin başında; Suudi Arabistan’ın kuzeybatısında Kızıldeniz sahilinde kurulmaya başlanan Neom şehri geliyor. Gündemde olduğu için proje ile ilgili biraz detay vereyim.

Neom’un birbiriyle bağlantılı dört ayağı bulunuyor: The Line denilen, geleneksel şehircilik anlayışlarını kökten değiştiren bölümü çok konuşulacak özellikler taşıyor. 200 metre genişliğinde, 500 metre yüksekliğinde ve 170 kilometre uzanan bir çizgi şehir. Duvarların dış yüzeyi ayna ile kaplı The Line’da bireysel ulaşım aracı olmayacak ve burada yaşayanların işi ile evi arasındaki mesafe yayan 5 dakikayı geçmeyecek. Şehrin altından 170 km boyunda bir tren de boydan boya ulaşımı sağlayacak. Bir de asansörler ve dronlar…

The Line’ın Kızıldeniz ile buluştuğu noktada altıgen şeklinde Oxagon liman şehri kuruluyor. Bu liman şehrinde dünyanın en büyük ve lüks yatlarına hizmet verecek marina yer alacak, ticaret ve konaklama hizmeti sunacak ultra modern bir liman şehri... 

The Line’ın kuzeyindeki dağlarda Trojena adlı bir tatil bölgesi oluşturuluyor. 24 ay kış oyunlarını yapabileceğiniz bu dağ şehrinde, bir baraj gölü yer alacak ve konaklayabileceğiniz dağ evleri olacak. 2029 Dünya Kış Oyunlarına da burası ev sahipliği yapacağını söylersem, projenin iddiası daha iyi anlaşılır. 

Neom’un dördüncü ayağı ise Kızıldeniz’de Sindalah diye bir ada olacak. Kızıldeniz, dünya ticaretinin yüzde 13’ünün geçiş noktası ve buradan geçenler için lüks bir tatil mekanı ve  destinasyon olması hedefleniyor. 

Aslında bu projelerden bağımsız üç proje daha var ki, konuya birlikte bakmak gerekiyor. Riyad’dan yapılacak her bir yüzeyi 400 metre olacak küre şehir. Mukaab olarak adlandırılan bu küre şehri, içine 20 tane Empire State binası sığabilecek kadar azamette olacak. Daha yeni sızan diğer proje ise;  kaplumbağa şeklinde bir denizde 60 bin kişinin yaşayacağı yüzen şehirden bahsediliyor. Bunun için Suudi Prensi’nin onayı bekleniyormuş. Bence bütün bu projeleri tamamlayacak olan da çölün yeşillendirilmesine yönelik adımlar. Halen Suudi Arabistan’ın orta kuşağında yüzlerce çiftlik, çölde kendi yemlerini üreten, sulu tarım yapılan ve farklı yemlik ve bitkiler yetiştirilen vahalar oluşturuluyor. 

Bunları öğrenince Büyük İskender’in kuzey Afrika sahiline kurduğu İskenderiye şehri aklıma geldi. 

Çölde tarım, turizm, kış oyunları… Bazıları petrol zenginlerinin fantezileri olarak algılayabilir. İlginç işler ama ben projeleri “geleceğin şehircilik” bakış açısıyla değerlendirmek istiyorum. Dünyanın farklı yerlerinde de yeni ve sıfırdan yapılan şehir projeleri var: Kazakistan’ın başkenti Astana, Güney Kore’nin Songdo, Rusya’daki Crystal Island, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Masdar City, Malezya’daki Forest City gibi. 

Japonya’da bir kaç tane yeni şehir oluşturulmuştu, yenileri de harekete geçti. Fujisawa’da oluşturulan FSST şehir konsepti, Okinawa’da OIST, Kitakyushu Eco Town gibi… Bazıları eski olan bu üç proje tamamlandı ve hayata geçti ama mahalle ve kampüs niteliğinde idi. 2021 yılında Toyota, sıfır karbon şehri olacak Woven City projesi için harekete geçti. 

Yeni bir şehir konsepti, zorunluluktan çok vizyoner bir bakışın sonucudur. Miles’i Persler yıktı, Hippodamos yeniden planladı. Kazakistan, başkenti ülkenin kuzeybatısına taşıyıp yeni vizyon oluşturacaktı, Astana doğdu. Songdo’ya kentsel dönüşüm gerekiyordu ve Güney Kore, ülkesinin teknolojideki üstünlüğünü de göstermek isteyerek yeni bir akıllı şehir yapmaya karar verdi. Toyota, geleceğin şehirlerinde ulaşımın nasıl olacağını gösterecek olan yaşayan bir ortam oluşturmak istedi Woven City’e başladı. 

Bizde de böyle “zorunlu şartlar” oluşmuştu. Marmara Depremi sonrası Düzce ve Kocaeli şehirlerinde gelecek vizyonu oluşturabilirdik.  Yusufeli Barajı sebebiyle Yusufeli’ni, yine bir baraj inşaatı ile Hasankeyf’i de böyle planlayabilirdik. Oralar için artık geç ama hiç olmazsa geleceğin Kahramanaraş’ı ve Hatay’ı için yeni bir bakış açısı oluşturacak vaktimiz de imkanımız da var…

Peki, yeni şehirlerin özellikleri ne olmalıdır?

Peki, yeni şehirlerin özellikleri ne olmalıdır?

Geleceğin şehirlerinde veya deprem sonrası uygulanacak yeni teknolojiler denince akla “yeni yapı teknolojileri” geliyor. Sadece yeni şehir projelerinde değil, gelişmiş ülkelerde en önemli teknolojik gelişmeler sağlık ve yapı teknolojilerinde gözlemleniyor. 

Mimar Yves Behar,  46 metrekare bir ev, 3D baskı teknolojisi ile 24 saatte inşaatını tamamlanan, bir haftada oturtulabilir hale getirilen konut projesi geliştirildi.  Ve evin maliyeti sadece 4 bin dolardı. Bu evler, 2017 yılında yaşanan Meksika depremi sonrası uygulanıp, depremzedelere teslim edildi. 3D baskı teknolojisiyle farklı ülkelerde yapılan farklı projeler de var. 3D baskı sistemleri her geçen gün gelişiyor ve muhtemel ki daha idealleri de yapılabilir.  

Yeni binalarda yaklaşım sadece depreme dayanıklı olmasıyla da sınırlı kalmıyor. Sürdürülebilir malzemeler kullanılması, yenilenebilir enerji şartı, sıfır karbon, akıllı uygulamalar, ulaşımın yeniden yapılandırılması ve güvenlik… 

The Line için bir çizgi deyip geçmeyelim. Tamamlandığında 9 milyon kişinin yaşayacağı bir şehirden bahsediyoruz. İlk aşaması da 2024 sonunda tamamlanacak. Şimdiden 9 milyar dolar yatırım çekti ve arkası da gelecek gibi. Projede yer almak isteyenler arasında dünyanın en büyük şirketleri de yer alıyor. 

Geleceğin şehirlerinde en önemli özelliklerden biri de güvenlik unsuruna önem verilmesidir.  Güvenliği en başta deprem gibi doğal afetler açısından ele alabiliriz. Fakat iklim değişikliği ile bağlı olarak yaşanacak sorunlar açısından yeni şehir projelerinde daha kapsamlı şekilde ele alınıyor. The Line’da bunu görebilirsiniz. Çin Seddi, nasıl güvenlik kaygısıyla yapıldıysa, The Line, da öyle… Dışarıdan gelen tehditlerin yanı sıra, içinde yaşayanları kontrol etmek açısından da öyle. 

Malum, Suudiler Neom şehrinin yanı sıra Riyad’da da Murabba şehri projesine de başlamaya karar verdiler. Şehrin en önemli merkezi de yukarıda bahsettiğim Mukaab projesi güvenlik açısından benzer amaçlar güdüyor. 

Dünyada yaşanan iç ve dış göçler ve şehirlerde tahminlerin ötesinde kargaşalar yaşanma ihtimali benzeri projeleri hızlandırabilir. 

Kahramanmaraş Depremi bağlamında, sorunların çözümü için daha kapsamlı düşünmek zorundayız. Acilen mağdur vatandaşlarımızın barınmaya, iş alanlarına, günlük yaşamlarını idame ettirecek gıdalara ve sosyal alanlara ihtiyacı var… Bu sosyal travmayı atlatmanın yolu, kalıcı çözümler sağlayacak olan geleceğin şehirlerini planlamaktır. 

Seçim öncesi bu tür konular daha fazla tartışılmalı ve bilvesile seçileceklerin şehircilik vizyonlarını da öğrenmeliyiz. 

Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, hangi ekonomik şartta ve gelir durumunda olursanız olun; şehir, konut, inşaat, altyapı, üstyapı konuları şu yeni çözümlerle ele alınmalıdır: 

  • Sürdürülebilir malzemelerden yapılan yeşil binalar, enerji tüketimini azaltarak doğal kaynakları korur ve karbon ayak izini azaltır.

  • Yenilikçi teknolojiler kullanılarak, ulaşım, enerji, su ve atık yönetimi gibi konulara akıllı çözümler sunan şehirler inşa edilebilir.

  • Güneş, rüzgar ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynakları, şehirlerdeki enerji tüketiminde yüzde 100 esas olmalıdır. 

  • Mevcut yapıların yenilenmesi ve sürdürülebilir binaların inşası, çevre dostu bir şehir planlamasının bir parçasıdır. 

  • Toplu taşıma sistemleri, özel araç kullanımını azaltarak karbon ayak izini azaltabilir. Bu nedenle, gelecekteki şehirlerde daha iyi toplu taşıma sistemleri bulunacaktır. 

  • Şehirlerde su kaynaklarına erişim sorununa yerel kaynakların kullanımı, atık yönetimi çözüm sunabilir. Ve atık geri dönüşümü, doğal kaynakların tükenmesini önleyerek, sürdürülebilir bir şehir için önemlidir. 

Evet El Dorado ve Shangri La arayışımız bitmemeli, aksi takdirde yeni bir medeniyet ve gelecek kurmada kayıp bir şehir ve kayıp bir nesil olacağız!

Linkedln

Twitter

Instagram

Facebook

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
3
2
1
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Erdal karabal

Zuhal Hanımcığım, Bu kadar önemli konuları ( Deprem sonrası konut inşaatı, akıllı kentler , karbon ayak izi , kentlerin felaketlere karşı dayanıklılığı ,... Devamını Gör