onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Levent Uysal Yazio: Türkiye’de Yetenek Açığı Artıyor mu? Neden?

etiket Levent Uysal Yazio: Türkiye’de Yetenek Açığı Artıyor mu? Neden?

Levent Uysal
07.10.2021 - 11:41 Son Güncelleme: 13.10.2021 - 13:41

Nişantaşı Eğitim Vakfında yaptığım bir konuşmayı hatırlıyorum. Yetenek meselesini konuşurken aklıma şu geliyor: Üniversiteye gelen kişilerin eğitimlerinin kötü olduğuna dair sürekli bir yakarış var. Peki, nasıl olacak bu? Acaba mesele ilkokulda başlayan ve lise sonda biten bir eğitim mekanizmasının kötü olması olabilir mi? Nasıl oluyor da bu eğitim bu kadar kötü oluyor ki, üniversiteye gelenler, kalifiye olamıyor. Peki, burada sorun nedir? Eğitim verenlerin, iyi eğitilmesi gerek. Eğitim verenler de bu kötü olduğunu söylediğimiz eğitimden çıkıyor. Eğitim verenler sınavla alınmamalı, eğitim verebilme yetenekleri gözetilerek seçilmeliler.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Konuya girelim. Bizim ilk eğitmenimiz, öğretmenimiz anne.

O halde öncelikle kızlarımızı eğitmeliyiz ki, ilk eğitimlerimiz doğru ve sağlam

olsun. Olayı çok basite indirgememiz gerekirse; biz, ilk süt emme eğitimini alıyoruz. Ancak sonra bu eğitim farklılaşıyor ve daha önceden sağılmış sütü emme sürecini de öğreniyoruz. Bu bağlamda, ilk öğretiler, anneden geliyor. Onların bu sebeple baş tacımız olduğunu anlamalı, kabul etmeli ve içselleştirmeliyiz. Sürekli şiddet, eşitsizlik haberleri var ve bu durum, bu eşitsiz ve sorunlu yapıyı güçlendiriyor. Doğru eğitilen kadın ve doğru eğitilen erkeklerle birlikte; eğitim de doğru şekilde başlayabilir. Değer vermeyi öğrenecekler, değer görmeyi öğrenecekler. Ben sana değer veriyorum, ben değer görüyorum bilinci kişiye kazandırılmalı.

Çin örneğini verelim. Model ne: ucuz iş gücü, kusursuz seri üretim. Bu belli bir süre sonra Çin’e yetmedi. Bunun üzerine, küresel marka satın almaları başladı. Baktı Çin imajı yine yeterli değil. Markaları zorluyor. Bu sefer kendi içlerine dönüp, kendi içlerinde bu gücü sağlama amacıyla bir proje üretti. Örneğin fantastik edebiyatı zorunlu ders olarak koydu, yaratıcılık yeteneğini arttırmak için. Daha neler neler yaptı.

Mesele sadece yetenek değil yani ama onu da tartışalım. Yetenek, eşsiz, değerli, başarının ve ilerlemenin destekçisi. Ancak ne yazık ki her zaman değer görmüyor, her zaman desteklenmiyor, geliştirilmiyor. Çoğunlukla hayat koşturmacası içinde, büyüme sürecinde köreliyor ve yitip gidiyor. Oysa her şey renkli kalemlerle, buzdolabına sılan rengârenk, keyif dolu resimlerle başlıyor. Kimi zaman ağaç pembe, kimi zaman güneş yeşil. Böyle olmaz demiyoruz hiç, çocuktur, hayal gücü geniş diyoruz. Eğer o güneşi yeşil görmek istiyorsa, onun dünyasında güneş yeşildir, işte o kadar! Kimse Newton’a deli diyor mu şimdilerde? Eğer o elmayı yer çekimi olarak gördüyse, elma yer çekimidir. Bugünkü fizik kanunlarının temeli, onun hayal gücünden üremiştir.

Anasınıfı boyunca devam ediyor bu yetenek ve hayal gücü desteği.

Sonra çocuklarımız ilkokula başlıyor. O da ne? Renkli kalemler yasaklanmış, kurşun ve kırmızı kalem hükmüne girilmiş. Ödevler hep düz çizgiler, azıcık yamuk çizse başarısız demektir. Sayfalar dolusu aynı çizimler, aynı şekiller, hepsi belli kalıplara oturtulmuş, belli kurallara sokulmuş… Sonra başka başka kalıplaşmış beklentiler, ezberler, sınavlar, puanlar, sayısal bölümler, belli başarı kalıplarına uygun prestijli meslekler… Nerede yetenek, nerede hayal gücü, nerede çocuklarımızı eşsiz kılan tercihleri ve özellikleri?

Çocuklarımızın yeteneklerini desteklemezsek, geliştirmeleri için onlara ortam sunmazsak, yetenekleriyle başarıyı yakalayacaklarını, yetenekleriyle birlikte kendi olacakları bilincini ona vermezsek; bu yetenek dediğimiz şey nasıl varlığını sürdürsün ki, neden çocuklarımız bu yetenekten vazgeçmesin?

Ne garip şey, her birimizin çocuğu eşsiz, hepsi özel, hepsi birbirinden güzel. Ama onları gerçekten kendileri yapan, farklı yapan, farklılıklarıyla değerli ve güçlü yapan şeyi ellerinden zorla alıyoruz: yeteneklerini. Hepsini belli ezber kalıplara sokuyor, başarıya böyle ulaşacaklarına dair onları inandırıyoruz. Hepsi tek tip büyüyüp, gelişip, meslek sahibi oluyorlar. Sonra aynı standartlara uygun şekilde işe gidip geliyorlar. Ne kendilerine bir şeyler katıp gelişiyor ne de mesleklerine kendilerinden bir şey katıp geliştirebiliyorlar. Karşılıklı değer söz konusu olmuyor. Hal böyle olunca, yeteneğe ihtiyaç sürekli artıyor ama eğitim sistemi sanki böyle bir ihtiyaç yokmuş gibi yeteneği köreltmeye devam ediyor.

Peki, ne yapmalıyız?

Öncelikle, eğitim sisteminde köklü bir değişime gitmek gerekiyor. Sadece müfredata ders eklemek veya ödevler vermek çözüm değil. Sistem öncelikle, bireylerin yeteneklerini keşfedebilmeleri için onlara özgür alan ve imkân tanımalı. Konu yalnızca var olan veya olması istenen bir yeteneğin dikte edilmesi ve desteklenmesi değil. Her bireyin kendi eşsiz yeteneğini bulabilecek ve sonrasında sevebilecek kadar özgür olması da gerekli. Sonrasında da, bu yetenekleri geliştirebilecekleri fırsatlar bireylere tanınmalı. Bu sebeple tüm sistemin, yeteneğe bakış açısı değişmeli ve yetenek, her bir dersle, ödevle birlikte desteklenecek şekilde sistem modellenmeli. Yetenek ve hayal gücü, eğitim ve öğretimin temeline yerleşmeli. Basit projelerle birlikte sınırlandırılmamalı ve yine ezber temeline oturtulmamalı.

Sınıf ortamının dışında da yetenekleri destekleyici şansları olmalı bireylerin. Zorla bir yeteneğe yöneltilmemeliler, ebeveynlerin hayalleri doğrultusunda belli yeteneklere zorlanmamalılar. Keşfettikleri yeteneklerini kendi yöntemleriyle deneyimleyebilmeliler ve geliştirebilmeliler. Veliler bu konuda anlayışlı, destekleyici olmalı, zorlayıcı veya aşırı korumacı olmamalı.

Eğitim hayatıyla birlikte yaratıcılığın ortaya çıkmasıyla ve güçlenmesiyle birlikte; birey, iş yaşamında da fark yaratacaktır, başarılı olacaktır ve mesleğini geliştirecektir. Ancak yetenekle birlikte, yaptıklarımızın değerini görebiliriz. Ürettiklerimiz ve başarılarımız gerçekten bize ait olabilir ve topluma değer katabilir. Kalıplaşmış öğretiler bizi ancak bir yere kadar taşıyabilir, bunun ardına gidebilmek için kendimiz olmamız, kendimize değer katmamız ve etrafımıza, mesleğimize, işimize kendimizden bir şeyler katmamız gerekli. Kendimiz olmamızın en büyük yolu da, yetenekten geçiyor.

Instagram

Twitter

Web

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
4
1
1
1
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Develop ER

el kadar bebeye haftada matematikten 4 konu hayat bilgisinden 2 konu işlet.. Sonra yetenek yok Üniversiteye gitmenin çok önemli olduğunu aşıla ilk okuldan it... Devamını Gör