Görüş Bildir
Haberler
Levent Uysal Yazio: Gelecek Kuşaklar ve Kuşak Teorileri 2

etiket Levent Uysal Yazio: Gelecek Kuşaklar ve Kuşak Teorileri 2

Levent Uysal
16.09.2021 - 13:43 Son Güncelleme: 16.09.2021 - 23:19

Y Kuşağı, diğer kuşaklara göre en yüksek eğitim seviyesine ve kültürel çeşitliliği en fazla olan kuşak. Bebek bombardımanı kuşağından sonra, araba satın alım sayısı en fazla olan ve iş yaşamında memnun etmek en zor olan da bu. Bu sebeple işverenlerin, bu kuşak için yeni yöntemler keşfetmeleri gerekti. Bu bağlamda baktığımızda, her alanda yeni yönelimlerin oluşmasını sağlamış bir kuşak, Y kuşağı. Bu kuşak sebebiyle, yeni meslek kolları ve metotları ortaya çıktı. Tam zamanlı ve geleneksel çalışma ortamları değer kaybetti ve azaldı.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Bu kuşağın, gelecekler ilgili en büyük endişeleri tatminsizlik durumu ve kendilerini neyin mutlu edeceğini bilmemeleri.

Bu kuşağın borçları, diğer kuşaklara göre de oldukça fazla, bu durum onları ekonomik anlamda geleceğe yönelik olarak oldukça karamsar yapıyor, ki belki de bu sebeplerledir ki; bu kuşağın emeklilik planlarına güveni de oldukça düşük.

Z kuşağına geldiğimizde, doğumdan itibaren teknolojiyle iç içe bir kuşak görüyoruz; internet ve sosyal medya konusunda oldukça rahat, ancak tamamı okuryazar olmayan… Sokakta saklambaç, seksek oynamanın tarihe karıştığı dönemde çocukluklarını geçiren bu kuşak, tabletlerle sosyalleşir hale gelmiş. Ekonomik daralmanın, ekolojik yıkımın, iklim değişiklikleri gibi sorunların etkisinde kalmış. Yani bu kuşağın gelecek kaygılarında farklılaşma var.

Bu kuşak, ailelerinin her an müdahalesi altında ve yaşamlarının her detayı ebeveynleri tarafından kontrol ediliyor. Çokça uyaranla birlikte büyüdükleri için, aynı anda pek çok farklı şeyle haşır neşir olabiliyorlar. Ancak bu önceki nesiller tarafından, konsantrasyon bozukluğu gibi bir sorun olarak görülüyor. Oysa çok uyarana cevap verme yetenekleri desteklenmeli ve geliştirilmeli çünkü bu geleceğin ihtiyaç duyduğu bir yeti.

Bu kuşağın, geleneksel eğitimle doğru şekilde öğrenim gerçekleştiremeyeceği aşikâr.

Değil onlara öğretebilmek, onları geliştirebilmek; geleneksel eğitim, Z kuşağını anlayamıyor bile. Bu kuşağın, kendi öğrenim süreçlerini keşfedebilmesi, etkin öğrenme sağlayabilmesi için; kişiselleştirilmiş eğitim, teknoloji ile iç içe geçmiş ve tersine dönmüş sınıflar, proje bazlı öğrenme yöntemleri gibi yenilikçi görüşler artık mecburiyet. İnteraktif öğrenme, onlar için olmazsa olmaz.

Bu kuşak, önceki kuşaklara göre daha stresli ve depresif görünüyor çünkü geleceğe dair kaygıları yalnızca ekonomik, mutluluk, iş, başarı gibi kaygılar değil; artık çok daha önemli bir mesele var: insan neslini devam ettirebilme. Dediğimiz gibi, bu kuşağın gelecek kaygılarında büyük bir farklılaşma var çünkü bu neslin içine doğduğu dünyanın en büyük sorunları, ekolojik yıkım, iklim değişikliği, küresel ısınma, eriyen buzullar, nesli tükenmekte olan canlılar, hava kirliliği… Bu durum, bu kuşağı, öncekilere göre dünyaya daha bağlı hale getiriyor. Bu nesil, kendini dünya vatandaşı olarak görme yatkınlığına ve hatta arzusuna, diğer kuşaklardan çok daha fazla sahip.

Bu kuşağın, her sektörde yaşanan ilerlemeler sayesinde, fiziki açıdan diğer kuşaklardan daha sağlıklı olması beklenebilir ancak tam aksine; araştırmalar gösteriyor ki, 2000 yılından beri, özellikle yiyecek alerjilerinde inanılmaz bir artış var. Bunun yanında göz problemleri ve obezite de sürekli artıyor. Bunun sebepleri ve çözümleri hala araştırılmakla birlikte, belki de bu durum zaten bu kuşağı, çevreye ve dünyaya daha duyarlı hale getirmiştir. Doğal olmayan yiyecekler, hava kirliliği, tüketim çılgınlığı gibi sorunlar; gelecek kaygılarının oluşmasındaki en önemli faktörler olabilir.

Kısacası Z kuşağı; daha yaratıcı, daha gerçekçi, daha uyumlu, daha duyarlı, daha insancıl, daha esnek ve daha eşitlikçi denebilir.

Ancak elbette bu kuşağın davranış kalıplarını daha net ve daha kapsamlı şekilde ortaya koymak için hala zamana ihtiyaç var. Ne de olsa bu kuşağın en yaşlıları henüz yalnızca 20 yaşında.

Bu kuşakla ilgili çalışma ve yorumlar henüz tamamlanmadan, bir sonraki kuşak tartışılmaya başlandı bile. Y Kuşağının ardından neyin geleceğine dair pek çok teori var. Bunlardan biri Alfa Kuşağı.

Sosyal araştırmacı Mark McCrindle’ın ilk kez 2005 yılında bahsettiği Alfa Kuşağı, 2010-2024 yılları arasında doğacak olanları kapsıyor. Bu nesil; daha esnek, iş ve sosyal ortamını değiştirmekten korkmayan, çoklu-kültürel yapının aktif olarak içinde bulunan bir neslin çocukları olacak. Dil, din ve ırk anlamında çeşitlilik artmış olacak ve toplumlar arasındaki sınırlar daha saydam hale gelecek.

Elbette bu nesil, teknolojiyle en iç içe nesil olacak ve önceki nesle göre teknoloji okur-yazarlığı da artmış olacak.

Elbette bu nesil, teknolojiyle en iç içe nesil olacak ve önceki nesle göre teknoloji okur-yazarlığı da artmış olacak.

Bu nesil, teknolojiyi kendilerinden ayrı bir şey olarak görmeyecek, teknoloji artık onların kimliğinin, bilincinin bir parçası olacak. Teknolojinin onlara sunduğu imkânlarla; daha fazla zamanları, daha fazla seçenekleri, daha fazla bilgiye erişme güçleri olacak. Bu sebeple de en girişimci nesil olacaklar.

Bu kuşak, daha uzun süre eğitim alacak, daha uzun süre aileleriyle birlikte yaşayacak ve daha geç iş hayatına atılacaklar, buna bağlı olarak daha geç evlenecek ve çocuk sahibi olacaklar.

Özellikleri ne olursa olsun, tüm bu kuşaklarla ilgili en büyük sorun, aralarında bir çatışma varmış gibi algılanması ve hangisinin daha iyi olduğunun tartışılması. Sürekli ileriye yönelik olarak bizlerin ne beklediğini, bir sonraki kuşağın ne olacağını tartışıyoruz ama bir yandan da, önceki kuşakların hep daha iyi olduğunu söylüyoruz çünkü gelecek kuşakları tartışanlar zaten önceki kuşaklar; henüz kendi seslerini duyuramayan ve belki de duyurmalarına izin vermediğimiz genç kuşaklara dair tartışmaların hepsini, önceki kuşaklar yürütüyor. Tartışmalar ve taraflı, kimse birbirini dinlemiyor ve anlamıyor. Aynı burç yorumları gibi, herkes iyi olan özellikleri kendi kuşağına yontmaya çalışıyor. Oysa asıl yapılması gereken, her bir kuşaktan öğrenmek ve geleceği daha iyi modelleyebilmek. Hangi kuşağın daha iyi olduğunu tartışmak yerine, bu kuşakların nasıl en iyi şekilde bir araya gelebileceği, nasıl daha iyi bir geleceği birlikte kurabilecekleri soruları sorulmalı. Ancak böyle; en doğru, en mutlu, en sürdürülebilir dünyayı yaratabiliriz.

Instagram

Twitter

Web

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
3
2
1
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Gizem Yenikler

Bilgiler için teşekkürler.