Komşuyu Etkilemek İçin Kredi Kartı Borcuna Girilir mi?
'Kişisel finansta kalıcı başarı gösteren insanlar –mutlaka yüksek gelirli olmaları gerekmez- genelde başkalarının onlar hakkında ne düşündüklerini umursamama eğilimindedirler.'
Paranın Psikolojisi – Morgan Housel
Psikoloji ve pazarlama alanlarında çalışan biri olarak, en sevdiğim filmlerin başında The Joneses gelir.
The Joneses filmi, her şeyiyle mükemmel, zengin, güzel, popüler olan komşularına özenen ve onlarla aşık atmak için borçlarla, harçlarla bu renkli hayata yetişmeye çalışan bir ailenin hüzünlü hikâyesini anlatır.
Bir an için filmin kahramanlarına acıdığımız, sonra ise kendi hayatımızdan tanıdık gelen bir hikâye. Kıyafetten arabaya, yediğimiz paketli bir üründen kullandığımız telefona kadar seçimlerimizin kaçını sahiden kendimiz için yapıyoruz? Kaçı, başkalarını etkilemek, onlardan geri kalmadığımızı kanıtlamak için?
Bu tehlikeli olduğu kadar anlamsız bir oyun. Çünkü almanın, daha yenisini almanın, daha iyisini almanın bir sonu yok, insanı içine sürekli çeken bir dipsiz kuyu bu.
Fakir görünen zenginler, zengin görünen fakirler
İnternette uzun süre gündem olan şu fotoğraf konuyu güzel özetliyor. Eskiden statüye ait bir ikon olarak görünen giyim tarzları, aksesuarlar artık komik kaçabiliyor. Çünkü en zenginlerin, her gün aynı siyah tişörtü giymek ya da işe parmak arası terlikle gitmek gibi zevkleri olduğunu biliyoruz.
Umursamamak, kendini kimseye kanıtlamaya çalışmamak artık yeni zenginlik kodu gibi gözüküyor.
Sahiden, çok ama çok zengin biri, popülerlik oyununda birinci olmak, daima en son moda, en son teknoloji, en son oyuncaklara sahip olmak ister mi? Umursar mı bunu?
En büyük zenginlik, kimseye kendini kanıtlama çabasında olmamak değil mi? Fakat yine de lükse, gösterişe olan tutkumuz bitmiyor.
Bir tarafta her yere eşofmanlarıyla giden, hiçbir halinden zengin olduğunu anlamayacağınız zenginler; diğer tarafta üstündeki her bir kıyafet marka olan ama bu tarzını ancak kredi kartının minimum ödemesini yaparak sağlayanlarla dolu.
Peki gerçek zenginlik nedir?
Maneviyattan, dostlar ve aileden bahsetmeyeceğim. Tabii ki gerçek zenginlik bunlar. Ama biraz daha bencil bir seviyede, gerçek zenginlik zamanın kontrolünü elinde tutabilmek. Zenginlik ve sürdürülebilir servetle ilgili harika bir kitap olan Paranın Psikolojisi (Morgan Housel) bunu şöyle özetliyor:
Zenginliğin en yüksek hali, her sabah uyanıp ‘Bugün ne istersem yapabilirim.’ demektir.
Kitapta bahsedilen araştırmaların ortak bir bulgusu var: Zamanımız ve programımız üzerinde kontrolümüz olduğu hissi ve bunun getirdiği özgürlük, zenginlik hissinin en yüksek seviyesi.
Harcamadığımız, biriktirdiğimiz para bize özgürlük sağlıyor.
Borçlanarak girdiğimiz daha fazla kendini gösterme, daha fazla alma, daha fazla olma, daha fazla deneyimleme çabaları ise bizi sürekli aynı kapanın içinde koşup duran bir fareye dönüştürüyor.
Öyleyse komşuya çantayla, arabayla, mobilyayla hava atmak mı, sıradan bir görüntüyle özgürlüğün tadını çıkarmak mı?
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Yorum Yazın
Eşi dışında herhangi birini Para harcayarak etkilemeye çalışmak hastalıktan başka birşey değil.
O bile gereksiz çünkü seven insan her iyi kötü zamanında sever her haliyle kabul eder omuz omuza yan yana mücadele eder hayat şartlarıyla. Evlilik bu demek ç... Devamını Gör