onedio
article/comments
article/share
Haberler
İdeoloji, Sınıf ve Alkol: Kadehteki Hayatlar ve Hayaller

etiket İdeoloji, Sınıf ve Alkol: Kadehteki Hayatlar ve Hayaller

Bir masada sohbet tıkandığında çoğu zaman imdadımıza içki muhabbeti yetişir. Ama biraz dikkat kesilince fark ederiz ki konuştuğumuz şey çoğu zaman içkinin kendisi değil, sınıftır. “Kim ne içiyor, nerede içiyor, ne içtiğini nasıl anlatıyor?” soruları, usul usul şu büyük sorunun çevresinde dolaşır: “Ben kimim, kimlerden değilim, kimlere benzemek istiyorum?” Bira bardağını nasıl tuttuğunuz, rakıyı nerede içtiğiniz, şarabı kiminle yudumladığınız; hepsi küçük sınıf işaretleridir. Alkol sadece promili değil sınıf kimliğini de yükseltebilir. Bu yüzden bu yazıda “Kimin neyi içmesine nasıl bakıyoruz?” sorusunun peşine düşelim.

Çünkü çoğu zaman içtiğimiz şey, bizzat içki değil; ona yüklediğimiz sınıf hikâyesi. Aynı bira, mahalle arasındaki plastik taburede başka, yeni açılmış bir craft barın yüksek taburesinde bambaşka bir anlama gelir. Rakı, kimi için babadan kalma bir alışkanlıktır; kimi için “artık eski kuşaklardan değilim” demenin nazikçe terk ettiği bir ritüel. Şarap kadehi de yalnızca üzümün değil, okuduğumuz okulların, gezdiğimiz ülkelerin, görünmesini istediğimiz zevk seviyesinin taşıyıcısına dönüşür.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Sağlık, tarzı hayat, ideoloji

Sağlık, tarzı hayat, ideoloji

Alkol tartışmaları dışarıdan bakınca sağlık ve bilim mevzusu gibi görünür: Karaciğer, tansiyon, bağımlılık oranları, halk sağlığı kampanyaları… Ama burnunuzu biraz yaklaştırınca bambaşka keskin bir koku gelir: İdeoloji. Özellikle endüstrinin ve siyaset dilinin sevdiği bir numara vardır: Sorunu “aşırıya kaçan birkaç kişi”ye indirgemek. Ekonomik baskı, işsizlik, gelecek kaygısı, güvencesiz çalışma koşulları arka fonda flu kalır, spot ışığı kişisel irade ve karakter noktasına sabitlenir. Toplumsal düzenin ürettiği sonuç, “bireysel zaaf” gibi paketlenir. Böylece alkolün sınıfsal yüzünü görmemiz zorlaşır, tartışma “bireysel tercih” düzeyinde bir ileri bir geri yürür durur.

Siyasetle bağı da buradan tamamen kopuk değildir. Örneğin ABD eyaletlerini inceleyen bir çalışma, politik olarak daha “liberal” bölgelerde bira ve sert içki tüketiminin biraz daha yüksek, muhafazakâr eyaletlerde görece daha düşük olduğunu gösteriyor. Elbette kadehteki sıvı doğrudan oy pusulasına dönüşmüyor, ama aynı yaşam tarzının iki yüzü gibi duruyor: Bir yanda “hafta sonu barı”, diğer yanda “pazar vaazı”. İçki, burada da yalnızca bir içecek değil, belli bir hayat tasarımının yan unsuruna dönüşüyor.

Üst-Orta Sınıfın Tadım Repertuvarı

Zevk meselesi söz konusu olduğunda sahneye bu kez üst–orta sınıflar çıkıyor. Sosyolojik araştırmalar, içki zevklerinin sınıfla birlikte nasıl inceldiğini uzun süredir anlatıyor. Üst–orta sınıf, adeta birer içki DJ’i gibi davranıyor: Yeni çıkan her craft birayı denemek, hangi şarabın hangi bağdan geldiğini bilmek, nadir viskilerin adını ezbere saymak, mezelerin yanında hangi kadehin yakışacağını uzun uzun konuşmak… Burada mesele sarhoş olmak değil, geniş bir “tadım repertuvarı” üzerinden kültürel sermaye göstermek. Bourdieu’nun deyimiyle, zevkler sınıfın görünmez dilidir ve içki bu dilde geniş bir kelime dağarcığı sunar.

“Ben lager’ci değil, IPA’cıyım” demek, aynı zamanda “ben öyle sıradan bira içenlerden değilim” demenin kibar yoludur. Şarap notlarında “burunda kırmızı meyve, damakta dengeli asidite” arayan dil, biraz da “benim damağım sıradan değil” demek ister. Kadeh, burada bir keyif nesnesi olmaktan çok, LinkedIn profiline yazılamayan bir satıra dönüşür. CV’ye “Merlot’un terroir’ını ayırt ederim” yazılmaz ama sofradaki sohbet bunu usulca ima eder. Birinin portfolyosunda sertifikalar, dil belgeleri, yüksek lisanslar, diğerinin portfolyosunda hangi bağın hangi rekoltesinin “açılıp içildiği” detayları vardır. İkisi de sınıfsal anlatının farklı sayfalarıdır.

Alt Sınıfların Masası: Kaçış, İnat ve Yorgunluk

Alt Sınıfların Masası: Kaçış, İnat ve Yorgunluk

Alt sınıflarda ise içkinin tipi de içildiği yerler de bambaşkadır. Daha ucuz, alkol oranı daha yüksek, kolay erişilen içkilere yönelim elbette cüzdan meselesidir, ama hikâye sadece para değildir. Mahalle meyhanesi, gece yarısı büfesi, stadyum çevresinde plastik bardakta bira, iş çıkışı “iki tek” atılan esnaf lokalleri… Buralar, erkeklik performansının sahnelendiği, gün boyu yutulan lafların gece masaya döküldüğü, gururu kırılmış özgüvenlerin toparlanmaya çalıştığı alanlardır. İş yerinde susulan, patron karşısında yutkunulan, aile içinde araya sıkıştırılan cümleler, gece sızan dumanla beraber havaya karışır.

Orhan Veli’nin şiirlerinde dolaşan o “sıradan adam” tam da bu dünyanın içindedir. “Yazık oldu Süleyman Efendi’ye” derken de “Rakı şişesinde balık olsam” diye iç çekerken de fonda ucuz meyhane ışığı yanar. O şişe sadece alkol değil, sınıf yazgısıdır. Orada yaşamak varken çalışmak zorunda kalan, hayatı vitrinlerden izleyen bedenin kısa süreliğine kaçış kapsülüdür. “Beni bu güzel havalar mahvetti” dizesi, biraz da güzel havayı ancak pencereden seyredebilmenin sarhoşluğudur.

Daha sert bir tını için Ahmed Arif’e kulak verdiğimizde, uzun meyhane tasvirleri görmeyiz ama o dünyanın gölgesi hep hissedilir. Karakol ile fabrika arasında gidip gelen ömürler, uzun yollara serilmiş yorgunluklar, hapishane avlularında paylaşılan yarım sigaralar… Böylesi bir atmosferde içilen her yudum, romantik bohemliğin değil, hayatta kalma inadının yakıtıdır. Aynı alkol, bir yerde “gurmeliğin ince zevki” olarak anlatılırken, başka bir yerde “günün yükünü taşımak için şart” diye meşrulaştırılır.

Kimin Sarhoşluğu Makbul?

Bu noktada asıl can sıkıcı ama bir o kadar da aydınlatıcı soruya geliyoruz: Kimin sarhoşluğu makbul? Toplum, bazı insanlara sarhoşluğu yakıştırır. Teoman’ın elinde bira, sahnede yalpalarken görüntüsü çıktığında buna “rock’n roll” denir. Nejat İşler gecenin bir yarısı, elinde sigara, gözleri kan çanağıyken fotoğraflandığında “zaten o hayatın adamı” denir. Sarhoşluk, onların imaj paketinin içindedir, bohem kontenjanından affı peşinen alınmıştır.

Ama aynı toplum, daha “ciddi” addedilen figürler söz konusu olduğunda birden ton değiştirir. Örneğin Fazıl Say’ın bir maç sonrası yaptığı bir paylaşım, alkolle doğrudan ilgili olmasa bile, “koskoca sanatçıya bu rahatlık yakışır mı?” türü tepkileri tetikleyebilir. Burada hedef alınan kişi değil, onun taşıdığı “ciddiyet rolü”dür aslında. Demek ki mesele yalnızca içkinin miktarı değil, içenin sınıfı ve ondan beklenen örnek davranış repertuarıdır. Bazısının elindeki kadeh “özgür ruh” simgesine dönüşürken, başkasının elindeyse “sorumsuzluk” olarak algılanır.

Meleklerin Payı: Kime Ne Düşüyor?

Meleklerin Payı: Kime Ne Düşüyor?

Ken Loach’un The Angel’s Share filmi, bu sınıfsal farkları viski kadehinde gösteren güzel bir örnek sunar. İskoçya’da sabıkalı, işsiz, umutsuz gençlerle tanışırız. Bir tadım etkinliği sırasında içlerinden Robbie’nin olağanüstü bir damak tadı olduğu ortaya çıkar. Zengin koleksiyonerlerin milyonlar ödediği nadir bir fıçı keşfederler ve fıçıdan neredeyse fark edilmeyecek kadar az viski çalıp satarlar. 

Viski dünyasında “angel’s share”, fıçıda yıllanırken buharlaşıp meleklere giden paydır. Loach bu kavramı ters yüz eder: Bu kez “meleklerin payı”, hayatın kenarına itilmiş gençlerin sisteme küçük bir oyun çekip kendilerine ayırdıkları paya dönüşür. Onlar için viski, üst sınıfın uzun uzun kokladığı bir hobi değil, yoksulluktan ve damgalanmış kimlikten kaçış bileti olur. 

Filmin usulca fısıldadığı şey şudur: Zevkler doğuştan gelmez, öğrenilir; ama o zevke kimlerin erişebileceğine sınıf karar verir. Kimin damak tadı “gurme”, kimin damak tadı “ucuz içkiye alışmış” sayılacak, buna da biraz para, biraz eğitim, biraz da kader karışır. Aynı aromayı alan burun, bir sofrada “ne ince zevk” diye övülürken, başka bir masada “yıllardır aynı ucuzluğu içmekten böyle olmuş” diye küçümsenebilir.

Son Yudum: Kimin İçkisi, Kimin Bedeli?

Bütün bu tablo, alkolün sınıfsal ayrışmanın hem aynası hem de makyajı olduğunu gösteriyor. Aynasıdır, çünkü kim olduğumuzu, kimlerden ayrışmak istediğimizi, kime benzemek için çabaladığımızı yansıtır. Makyajıdır; çünkü bu ayrışmayı görünmez, hatta doğal kılar. “Ben bira insanıyım” cümlesi çoğu zaman “ben o şarapçılardan değilim” anlamına da gelir. “Biz rakıda sohbet ederiz” diyen, belirli bir kültürel kodu, bir sofra düzenini, bir dil ritmini sahiplenir.

Bu yüzden, alkolü konuşurken asıl mesele tek tek insanların iradesi değil, kimin hangi bedeli ödeyerek içtiğidir. “Gençler çok içiyor” ya da “insanlar eskisi kadar içemiyor” diye yakınmadan önce belki de şu soruları sormalıyız: Kim hangi bedel karşılığında içiyor? Kim içtiği için yargılanıyor, kiminki “tadım etkinliği”ne terfi ediyor? Aynı promil, bir elde “özgürlük” ifadesi, öbür elde “sorumsuzluk” olarak nasıl okunuyor?

Belki de en doğrusu, masadaki kadehi biraz da böyle okumaktır: İçinde sadece alkol yok, sınıf, ideoloji, yorgunluk, isyan, kaçış ve bazen de inat var. Kadehler tokuşurken, aslında hayatlarımız birbirine çarpıyor.

Meraklısı İçin

Room, R. (2005) “Drinking patterns as an ideology” Addiction, 100 (11), 1773–1774.  

Yakovlev, P., & Guessford, K. (2013) “Alcohol Consumption and Political Ideology: What’s party got to do with it?” Journal of Wine Economics, 8 (3), 335–354.  

Demant, J., & Törrönen, J. (2011) “Drinking Successfully: Alcohol Consumption, Taste and Social Status.” Drugs: Education, Prevention and Policy, 18(2), 136–145.  

Heath, D. B. (1995) International Handbook on Alcohol and Culture, Westport: Greenwood Press.  

Bourdieu, P. (1984) Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste. Cambridge, MA: Harvard University Press.  

Loach, K. (Director) (2012) The Angel’s Share. Sixteen Films.

Twitter

LinkedIn

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam