Bu fikrimi Neptün Soyer ile ilk paylaştığımda, kendisi zeytinyağı ve su gibi iki konu, nasıl karışacak birbirine, diye düşünmeye başlamış, fikrine güvendiği dostlarını aramış, akademik makaleler soruşturmuş ama pek bir sonuca varamamış. Fakat sonra düşündükçe, yaratım sürecinin verdiği benzerlik ve emek yoğun tasarım aşamasının, tarımın içindeki sanatı ifade edebileceği kanısına varmış.
Buket Uzuner ise zaten Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları ile iklim kurgu yazınına yaptığı eşsiz katkıyla, uzun yıllardır bu konuya kafa yoran isimlerden. İkisini de uzun yıllardır tanıdığım ve çalışmalarını takip ettiğim için bu konuyu onlardan daha etkin konuşacak iki isim bir arada düşünememiştim doğrusu. Haklı olduğumu sohbetin sonunda görmüş olduk hep birlikte. Üzerinde çok kafa yorulmamış ama aslında birbirini son derece destekleyebilecek tarım ve sanat konusuna dikkat çekmiş olduk. Öyle ki dinleyicilerimizden genç bir kız öğrenci, bu konuda makale yazma sözü verdi bize. Sanıyorum, dinleyenler arasında iklim kurgunun farklı örneklerini keşfetmek isteyecek de epey kişi olacak. Çünkü bizi öyle ilgiyle ve konuyu derinleştirmek isteyen bir merakla dinlediler ki… Üstelik dinleyiciler arasında iki erkek dikkat çekiyordu. Biri Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, diğeri İzmir Büyükşehir Belediye başkanı Tunç Soyer. Bizim üç kadın hararetli, zaman zaman da gülümseyerek yaptığımız sohbeti şehrin iki başkanın dikkatle izlemesi herkes için önemliydi. Bir şehrin kültürel hayatı ancak başkanları ona sahip çıkarsa gelişebilir ne de olsa.
Etkinlik sonrası akşam yemeğimize İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de eşlik etti. Orada tarım ve sanat ilişkisini biz kendi aramızda tartışmaya devam ederken, harika bir tespitle bize katıldı. “Aslında tarımın sanatı tohumda gizli. Nasıl ki toprağa attığımız her tohum, oradan bambaşka bir yapıyla filizleniyorsa, sanat da böyle işte. Yaratımın büyüleyiciliği iki kavramın da özünde var.” Günün harika bir özeti oldu bu söz doğrusu. Üstelik bunu söylerken Soyer’in gözlerindeki doğa aşkını görmeliydiniz. Çok az insan toprakla böyle köklü bir bağ hissediyor son dönemde, belki de en büyük sorunumuz bu. Sanat hayatın yeniden üretilmesidir bir bakıma. Daha doğru bir yöntemle belki de. Bu yüzden edebiyat hayatın provasıdır, der ya Murathan Mungan. Yaşamın iki ana damarı gibi bana kalırsa, tarım ve sanat…
Bu hafta bebek flamingoların Tuz Gölünde susuzluktan öldükleri görüntüler kazındı zihnime. O can yakan görüntüler kadar yanlış tarım politikaları ile onların ölümüne neden olanların ne bu kaybı ne de gerçekleşecek diğerlerini umursamadıkları gerçeği acıtıyor kalbimi. Ben bu katliam gibi haberi okurken, içime umut dolduran bir başka haber geldi Gediz Nehri’nden. Tunç Soyer bütün bölge başkanlarını da ikna ederek, Gediz’i kirleten noktaları tespit etmek için önemli bir heyetle yollara düşmüştü. Vatanın her bir karışını dert edinen böyle insanlara ihtiyacımız var bizim.
Yorum Yazın