Fark Etmeden Yaptığımız ve Günlük Hayattaki Her İlişkimize Sekte Vuran 6 Kritik Hata
Hiç farkına bile varmadan, günlük hayatın olağan akışı içerisinde birçok önemli iletişim hatası yapıyoruz.
Bazen bazı davranışları düzeltebilmenin yolu, hata haritamızı keşfetmekten geçer. Çünkü neyin nasıl iyi yapılacağını bilmemize rağmen hatalarımızı fark etmemek, öğrendiklerimizi hayata geçirmemizi de engeller. İşte bu nedenle de, sık yaptığımız iletişim hatalarına bakalım.
BBC'nin 'İnsan Beyni' belgeselinde nörobilimciler, kişiliği bir buğday tarlasına benzetmiş ve şöyle demişlerdi:
Beynimizde oluşturduğumuz bu patikalara, 'nörolojik yol' adı verilir.
İlişki yönetimimizde, hayata bakışımızda ve kendimizi ifade ediş biçimimizde, işte bu nörolojik yollar rol oynar.
Ve aynı zamanda paradigmalar ve ön yargılarımızın da temelini oluştururlar. Buna ise 'Duygusal zekada düşünce sistematiği hataları' diyoruz.
Peki nedir bu hatalar? Şimdi onlara bakalım:
1. Genellemek; yani farkında olmadan kendi deneyimlerimizle oluşan inancın, herkeste var olabileceğini varsaymak.
Yaşadıklarımızı kaydeden ve her seferinde kaydettiği bu bilgileri hafızadan çekerek filtreler kullanan beynimiz, bize aynı zamanda yaşadığımız bu deneyimin, herkes tarafından her koşulda gerçekleşebileceği gibi bir genelleme yaptırabilir.
Örneğin; daha önce belli bir meslek grubuyla olan ilişkimizde bir güven sorunu yaşadıysak “onlara güven olmaz” deyiveririz.
2. Kişiselleştirmek; ve iç sesimizin kendimizi başkalarıyla kıyaslamaya zorlaması.
Küçükken başkalarıyla kıyaslanarak veya yaptığımız hatalar karşısında suçlanarak yetiştirilmek, bu hatayı yapma eğiliminin temelini oluşturabilir.
3. Dünyayı 'ya hep ya hiç' penceresinden filtrelemek, ve sadece siyah beyazdan ibaret bir filmmiş gibi izlemek.
Birine ya tam güvenirsin ya da hiç, ya benim dediğim gibi olur ya da hiç yapma, ya benim görüşüme katılırsın ya da sus şeklinde bir bakış açısı veya yönetim tarzı, toplumda ancak kutuplaşma yaratır.
Esneklik ve seçenek üretme becerisinin gelişmesine de engel olur bu tutum.
4. Akıl okumaya girişip, karşımızdakinin aklından geçeni bildiğimizi sanarak bir anda hüküm vermek.
Genellikle karşımızdaki cümlesini bitirmeden lafı ağzından alıp tamamlamaya veya onun yerine konuşmaya başlarız. Dinlemede sabırsızlık refleksi yanlış anlaşmalar veya karşınızdakine söz hakkı vermemek gibi durumlara da yol açabilir.
Başkaları hakkındaki peşin hüküm vermemize de neden olabilen akıl okuma, iletişimin önündeki engellerden biridir.
5. İlişkimizde hasır altına gömülmüş veya zamanında karşılıklı konuşularak halledilmemiş bir problemin varlığı.
Yani seçici algı bellek. Bu da bizim, konuşmalar arasından kelime seçerek dinlememize ve geçmişte yaşananla bugünkü olayı anlamsızca birleştirmemize sebep olabilir.
Daha önce yaşanıp bitmiş bir sorun sürekli masa üstüne taşınır.
6. Ve bir de, abartmak ve felaket haline getirmek.
Birkaç olumsuz olayı tüm olaylara atfederek sorunları olduğundan daha büyük görme ve genelleme yapmaktır bu da. Mahvolduk, her şeyi alt üst ettin, geri dönüşü yok bu işin şeklinde bir yaklaşımla bazen de pireyi deve yaparak, panikle beynimizi adeta kilitleriz.
Son olarak, bunlar kişiliğimizin bir parçası değil, beynimizde oluşturduğumuz ve sık kullandığımız patikalardır.
Bir nevi alışkanlık ve beynimizin virüsleri gibidirler. Birçoğu da birlikte cereyan eder üstelik. Bunlar öğrenilebilir, değiştirilebilir.
Daha sağlıklı ve verimli iletişimler için….
Başak Tecer
Harvard Business Review Türkiye
Yorum Yazın
"Kişinin kendini yakalaması" yeteneği geliştirmesiyle bi oranda üstesinden gelinir..