Duygularımız İçin Bilim Ne Diyor? Duygular Hakkında Geliştirilen 4 Önemli Teori
Duygular, insan davranışları üzerinde inanılmaz derecede güçlüdür. Güçlü duygular, normalde gerçekleştiremeyeceğiniz durumlar için zevk almanız veya kaçınmanız için harekete geçmenize neden olabilir. Peki duygularımız bizi tam olarak nasıl yönlendiriyor, neler olmasına neden oluyor?
Duygulara sahip olmamıza neden olan nedir? Araştırmacılar, filozoflar ve psikologlar insan duygularının ardında yaşananları ve nedenlerini açıklamak için farklı teoriler önermişlerdir.
Bugün sizlerle birlikte 4 farklı duygu teorisini bilim ve felsefenin ışığında inceleyeceğiz.
Duygu Nedir?
Duyguların Teorisi
1. James Lange Duygu Teorisi (Kuramı)
"Titriyorum, bu yüzden korkuyorum."
2. Cannon Bard Duygu Teorisi
Bir başka iyi bilinen fizyolojik teori, Cannon-Bard'ın duygu teorisidir. Walter Cannon, James-Lange duygu teorisiyle birkaç farklı noktada ayrıştığını söylemiş ve bu doğrultuda bir teori geliştirmişti. İnsanların fizyolojik hareketlerinin duygularla bağ içinde olması kabul edilebilir ancak her hareket duygularla gerçekten bağlantılı olmayabilir.
Örneğin kalbiniz hızlı atıyor olabilir. Ancak bu korktuğunuz için değil de spor esnasında gerçekleşebilir.
Cannon ayrıca duygusal tepkilerin, fiziksel durumların tetiklemesi nedeniyle fizyolojik nedenlerden kolay bir şekilde ortaya çıktığını söylemektedir.
3. Schachter-Singer Teorisi
Schacter-Singer'in heyecan-duygu kuramı, duygularımızı çevremizde gözlemlediklerimizle, kendimizi başkaları ile kıyaslama yolu ile tanıyabildiğimizi söylüyor.
Karanlık bir caddede yürürken sizi birinin takip ettiğini ve buna ek olarak caddenin öteki tarafında takip edilen başka bir kadın olduğunu düşünün.
Buna karşılık kadının bu duruma korkuyla tepki göstermek yerine neşeli bir biçimde davrandığını düşünün. Kadının verdiği tepkiler sizin korkunuzun gitmesi veya azalması için yeterli midir?
Buradan yola çıkarak, belki de aslında korkulacak bir şey olmadığına karar verebilirsiniz. Kendinizi bu duygulardan sıyırıp normale dönebilir veya siz de neşeli hissetmeye başlayabilirsiniz.
Bu teoriye göre, olaylar dizisi önce bir uyaran içerir, bununla birlikte düşünce aynı zamanda fizyolojik bir tepki ve duygunun eş zamanlı deneyimine yol açar.
4. Yüzsel Geri Bildirim (Facial-Feedback) Teorisi
Bu teoriye (kurama) göre yüz kaslarımızdan aldığımız mesajlar ve geri bildirimler, beyin tarafından farklı duygular olarak yorumlanır. Yani beyin, gerçekleşen bir eylemin, olayın veya olgunun ardından yüzümüzdeki kasların aldığı şekillere göre bir duygu üretir, çıkarımını yapar.
Örneğin sokakta yürürken bir köpek gördüğümüzü hayal edelim. Ağzını açmış, dişlerini gösteriyor veya hırlayarak, havlayarak bize yaklaşıyor.
Bu durumda ‘korku’ duygumuz sırasıyla şu adımları izleyerek oluşur:
Uyaran (köpek) yüz kaslarımızın değişmesine neden olur.
Beyin yüz kaslarımızdan geri bildirimi alır, çıkarım yapar ve değerlendirir.
Farklı mesajlardan, kaslardan gelen geri bildirimler farklı duyguların hissedilmesini sağlar (yani korku).
Artık duygu oluşmuş ve açığa çıkmıştır. Ortaya çıkan duyguya göre tepki gösterir ya da gösteremeyiz.
Yüzsel geri bildirim teorisi James-Lange teorisine oldukça benzemektedir.
Her ikisi de çevresel duygu teorileri içerisinde sınıflandırılmaktadır. Aralarındaki fark, duyguyu ortaya çıkaran kaynağın farklı oluşudur. James-Lange teorisi beynimizde gerçekleşen fizyolojik değişimlerin sonucu duyguların ortaya çıktığını belirtmiştir (Plotnik, 2009). Yüzsel geri bildirim ise James-Lange teorisinden farklı olarak yüz kaslarıyla, daha mikro düzeyde bir alanla ilgilenir.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın