Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da.. Hatta nutella kaşıklayıp ağlamak da ayıp değil ama nutella kaşıklamadan bunları yapmadığınıza emin olun.
Kaynak: 1
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da.. Hatta nutella kaşıklayıp ağlamak da ayıp değil ama nutella kaşıklamadan bunları yapmadığınıza emin olun.
Kaynak: 1
Hayatta her şeyi siyah ve beyaz olarak görüyorsanız muhtemelen böyle düşünüyorsunuzdur. Biraz dikkatli düşününce kendimizde ve çevremizde hiçbir şey sadece iyi veya sadece kötü değildir. Süper iyi ve süper kötüler sadece Türk dizilerinde olur. Gri rengi unutmayıp grileri de kucaklayalım.
Tek bir olumsuzluğa bakarak bunun sürekli devam ettiğini düşünüyorsanız aşırı genelleme yapıyorsunuzdur. Yağmurlu bir havada yürürken yoldan geçen arabanın üzerinize su sıçratmasına "işte bunlar hep benim başıma geliyor" diyorsanız şunu düşünebilirsiniz, en son böyle bir durumu ne zaman yaşadınız?
Bir olay içerisindeki olumsuz ayrıntıyı seçip ona odaklanarak olumlu yanları kaçırabilirsiniz. Daha genel kullanımıyla algıda seçicilik de diyebiliriz buna. Bardağın hangi tarafını göreceğinizi sadece siz belirleyebilirsiniz.
Olumlu bir olaya kendi içinizde bahane üreterek bunu görmezden gelmeyi seçebilirsiniz. Övgülere, iltifatlara ve takdirlere her zaman içinizde bahaneler üretebilirsiniz ve bu konuda ısrarcı olursanız üzerinizde bir kara bulutla dolaştığınıza ikna olmanız çok kolay olur.
Etrafta olan olayların tamamının sizinle alakalı olduğunu düşünmenize neden olan bir yanılgıdır zihin okuma. Bundan dolayı insanların size ters davrandığını düşünebilir ve kendinizi kötü hissedersiniz ama muhtemelen karşınızdakinin sizinle hiç alakası olmayan bir sorunu vardır.
Olayların sürekli istemediğiniz şekilde sonuçlanacağını düşünüp bunun gerçekleşmesini bekliyor olabilirsiniz ama sihirli güçlerinizi kendi iyiliğiniz için de kullanabilirsiniz.
Biz insanız hatalar yapabiliriz ama hata yaptığımızda bu sadece bir hatadır. Bunun yerine kendinize dönüp "ben bir aptalım" diyorsanız tebrikler kendinizi etiketlemeyi başardınız.
Sizin suçunuz olmayan durumlarda kendinizi suçlu ilan etmeniz bu duruma örnek olabilir. İnsanlara ilham verebilir, yardım edebiliriz ama onları kontrol edemeyiz. Herkes kendi hatasını yapmakta özgürdür.
Kendinize sürekli "bunu yapmalıyım ya da yapmamalıyım" diyebilirsiniz. Her gün spor yapmalıyım buna bir örnek olabilir. Amacınız kendinizi motive etmek iken bunu gerçekleştiremediğiniz zaman da suçlu hissedebilirsiniz. İyi de size kim yapmak zorunda olduğunuzu söylemişti?
Kendinizi kandırmanın en garantili yollarından biridir. Hislerinize sebep olan düşüncelere yoğunlaşıp duruma objektif bakmak daha faydalı olacaktır.
Kendi hayatınıza bakarken her şeyin çok kötü olduğunu düşünürsünüz ama bu eleştirel tavrınız başkalarının hayatına bakarken bambaşka bir hal alabilir. Başkalarının hayatı da tam aksine her şey yolundaymış gibi görünür. Bu duruma sosyal medyanın etkisi de kaçınılmaz elbette.
Kendinizi kötü hissettirmeye o kadar alışmışsınızdır ki bu duyguları gerçek sanabilirsiniz ama bu zihninizin sizi manipüle etme şeklidir.
Bazen de sürü psikolojisine kanabilirsiniz. İnsanların sizden beklediği gibi veya toplumsal olarak doğru kabul edilen şekilde davranmanız gerektiğini düşünürsünüz ama bunun size mutluluğu getirme ihtimali oldukça düşüktür.
Size acı verip mutsuz hissetmenize asıl neden olan şey düşünme şeklinizdir. Bazen neden öyle düşündüğünüze odaklanarak düşüncelerinizi takip edebilir ve daha iyi hissetmenizi sağlayabilirsiniz. Süleyman Demirel'in dediği gibi "Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz." Her zaman olmasa da bazen böyle düşünmekte fayda var.
Kararsız kaldıkça olaylara sürekli farklı açılardan yaklaşır ve durumu olduğundan zor bir hale getirirsiniz. Duygularınızı takip edemez ve kendinizi istemediğiniz bir duruma sokabilirsiniz. Genellikle en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir.
Bu boktan günlerde kendimi belki biraz iyi hissederim belki biraz gaza gelirim diye girdiğim bu içeriği aşırı saçma buldum. Mutlu olmak nasil elimizde oluyor? Biz kendimizi ne kadar kandırsak da bu dünyada bazı insanlar ağzında gümüş kaşıkla, bazı insanlar çok daha avantajlı hayata başlarlar. Ve bazıları da vardır ki ne kadar çabalarsa çabalasın, iyi insan olmak istesin hayat onları çok zorlar, çok yıpratır. Hayat adil değil, bu artık neye göre oluyor bilmiyorum.Buna kader mi dersiniz, sadece şartların getirdiği bilimsel bir bakış açısıyla mı sorgularsınız o size kalmış.
Ama, hayat adil değil ve çok acımasız. Şehit olan onca gencecik, daha hayatının baharında o kadar insan. Niye öldü onlar? Neden zenginlerin çocuğu şehit mertebesine layık görülmüyor? Şehit olanların tuzu kuru aileleri olsaydı şuanda bambaşka bir hayat yaşıyor olurlardı. Ya da fakir emekçi insanlar ve onların çocukları? Neden gençliğini, ömrünü kimisinin marka bir çantaya vereceği bir parayı kazanabilmek için çürütüyor? Kimisileri kendini garantiye almışken, kimileri sabaha uyanma motivasyonunu kendinde bulamayıp, kendine, kendi canına kıyıyor. Hiç bu dünyaya gelmemiş olmayı dilerdim.
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın