onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Cansu Poyraz Karadeniz Yazio: 10 Günde Nasıl 18 Kilo Verdim? Nano-Robotlar Vardır!

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Cansu Poyraz Karadeniz Yazio: 10 Günde Nasıl 18 Kilo Verdim? Nano-Robotlar Vardır!

Cansu Poyraz Karadeniz
08.04.2021 - 12:59 Son Güncelleme: 09.04.2021 - 12:14

Elbette veremedim. Bu başlığın gerçek olabilme ihtimalini düşünmeniz bile aslında çok üzücü. Ama üzülmeyin hepimiz zaman zaman bu “gerçek olamayacak kadar güzel” vaatlerin peşine düşüyoruz… Çünkü neydi? Umut fakirin ekmeğiydi ve müzmin bir şişman olarak o ekmekten bolca yemek elbette benim de hakkımdı. 

Şimdi efendim, hepimiz az buçuk bilimden anlayan en azından temel kurallara hâkim insanlarız. Kilo vermenin de bilimsel formülü açık: Aldığın kalori verdiğin kaloriden az olacak. Neyin kaç kalori aldırdığı veya neyin ne kadar verdirdiği de biliniyor üstelik. Örneğin bir muz yediğimizde ortalama 90 kalori alacağımızı; yarım saat tempolu yürüyüş yaptığımızda ise ortalama 120 kalori vereceğimizi bilim bize söylemiş. Söylemiş söylemesine de adeta hâlâ maskesiz dolaşan insanın bilime kulağını tıkaması misali ben de bu gerçeğe kulağımı tıkadım ve seçimimi hoş fakat sonradan boş olduğunu göreceğim vaatlerden yana kullandım.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Bu zamana kadar milyonlarca şişmanın keşfedemediği hızlı ve kolay kilo verdiren gizli bir formül arayışındayken karşıma çıkan reklamlar adeta tanrıdan bir mesajdı…

Bu zamana kadar milyonlarca şişmanın keşfedemediği hızlı ve kolay kilo verdiren gizli bir formül arayışındayken karşıma çıkan reklamlar adeta tanrıdan bir mesajdı…

Tamam, tanrıdan olmasa bile Google arama motorunun yapay zekasından gelen bir mesaj olduğu kesin. “30 dakikada 1500, bir haftada 5000 bin kalori vermek ister misiniz?” İSTERİZ! 

Sistem basit. Vakumlu yürüyüş bandı, bazı yerlerde uzay yürüyüşü olarak da geçiyor. Yürüyüş bandının çevresini kabinle kapamışlar. Size giydirilen korse-etek karışımı bir şeyle kabine giriyorsunuz. Etek uçlarını kabinin dışına geçiriyoruz ve bir nevi lunaparklardaki balerin gibi oluyoruz. Başlat düğmesine bastığınızda içerideki hava dolaşımıyla birlikte vakum etkisi oluşuyor ve sizi aşağı çeken bir kuvvete karşı yürümeye başlıyorsunuz. Bir yandan kabinin içindeki fanlardan da ısı yayılıyor ve söylenilene göre yine cihazın bir yerinden kolajen veriliyor. 

Gerçekten de ilk seansın sonunda iki saatlik antrenman yapmış kadar terlemiş ve inanılmaz yorulmuştum. Cihazın ekranında 30 dakika içinde 1100 kalori harcadığım yazıyordu. Normal yürüyüş bandında 120 kalori harcarken burada 1200 kalori harcamıştım. Hemen aklından deli düşünceler geçti, “E bu mükemmel bir şey, bütün bir pastayı yiyip bir saat bu alete çıksam hiç kilo almam. Hatta bir yandan yiyip bir yandan da yakabilirim”… Fakat sevincim beş saniye sürdü, zira bu kadar müthiş bir şeyin gerçek olamayacağını anlamaya başlamıştım. Bu alet gerçek olsaydı dünyada hiç şişman ve zengin insan kalmazdı, her zengin muhakkak bu aletten evine alır koyardı. 

İkinci seansta dayanamadım sordum “Ya kusura bakmayın ama bu rakamlar hiç mantıklı değil, normal yürüyüşle neredeyse 10 kat fark var, nasıl olabilir?” Görevli parayı bir önceki seansta almanın verdiği rahatlıkla “Bu rakamlar aslında sizin gün içerisinde vermeye devam edeceğiniz kalori miktarını gösteriyor. Yani şu an verdiğiniz değil, gün içerisinde vereceğiniz ortalama kalori miktarı” dedi.  Haydaaaa! Ama bize hiç öyle denmemişti, tanıtımlar da öyle değildi. Ayrıca normal yürüyüş bandında da yürüdüğümüzde yine gün içinde kalori yakmaya devam ediyoruz. E o zaman bunun farkı ne? Ben size söyleyeyim farkını: Hiçbir şey. Özetle güzel bir pazarlama stratejisi. 

Fakat sorun bu değil. Sonuçta kapitalizm bir şekilde ihtiyacınız olan şeyi size karşı kullanarak ederinden fazla vaatlerle cebinizdeki parayı almak üzerine kurulmuş bir sistem. Yani o çakallığını yapacak, doğası bu. Gerçek sorun, bizlerin hala bu masallara kanıyor olmamız ve hala pusulamızı bilimden yana tutamamamız.  Şunu unutmayalım: Bilim bize istediğimiz cevapları vermediğinde onu yok sayamayız; işimize gelmediği için yeni gerçekler yaratıp onlara inanamayız. İlk duyulduğunda mantıklı gelen şeyleri “kesin gerçek” olarak kabul edemeyiz. Kendi kafamızdan nano-robotlar uyduramayız mesela… 

Ya bilimden yanayızdır ya değil… Bilimden yanaysak işi uzmanlarına bırakalım. Cerraha, “hocam oradan kesilince olmuyormuş siz şuradan kesin” diyebiliyor musunuz? O zaman güvenilirliği sağlam bilim adamlarının açıklamalarına da aynı saygıyla yaklaşacağız. Dünyadaki bilimsel gelişmeleri güvendiğimiz insanlardan takip edeceğiz. Örneğin, sosyal medyada Evrim Ağacı hesabını, yani Çağrı Mert Bakırcı’yı takip edenler, maskelerdeki nano-robot hikayesinin bilimsel açıklamasını ilk öğrenenlerdi.

Hazır bu kadar bilimden bahsetmişken, işte, sizi farklı alanlarda cehaletin kör kuyularında merdivensiz bırakmayacak en güzel 5 bilim kitabı:

Hazır bu kadar bilimden bahsetmişken, işte, sizi farklı alanlarda cehaletin kör kuyularında merdivensiz bırakmayacak en güzel 5 bilim kitabı:

1. 50 Soruda Evrim – Çağrı Mert Bakırcı

Popüler bilim platformu Evrim Ağacı’nın kurucusu Çağrı Mert Bakırcı bu kitapta tartışmalarda sıkça gündeme getirilen ve evrimle ilgili kafa karışıklıklarına neden olan sorulara, bilimsel gerçekler çerçevesinde doyurucu yanıtlar veriyor.

2. Büyük Sorulara Kısa Yanıtlar – Stephan Hawking

İnsanlar her daim büyük sorulara yanıt bulmak istemiştir: Tanrı Var mı? Nereden geldik? Her Şey Nasıl Başladı? Evrende Bizden Başka Akıllı Yaşam Var mı? Zamanda Yolculuk Mümkün mü? Yapay Zekâ Bize Üstün Gelecek mi? Her şeyin gerisinde duran anlam ve tasarı nedir? Geçmişin yaratılış üzerinden açıklamaları bugün artık çok daha az uygun ve güvenilir görünüyor. Bu açıklamaların yerini New Age’ten Star Trek’e uzanan kendilerine yalnızca hurafe diyebileceğimiz çeşitli şeyler aldı. Gelgelelim gerçek bilim, bilimkurgudan çok daha tuhaf ve tatmin edici olabilir. Günümüzde bilim bütün bu sorulara yanıt bulmaya başladı. Hawking’in ölümünden önce yazdığı son yazıların derlemesi olan bu kitap, tarihin en önemli zihinlerinden birinin büyük sorulara verdiği yanıtlardan oluşuyor.

3. Hayvanların Duygusal Dünyası – Marc Bekoff

Sahip olduğumuz duygular bize atalarımızdan armağandır. Hayvanlar da benzer duygulara sahiptir. Peki tüm hayvanlar aynı şeyleri mi hissederler? Araştırmalar gösteriyor ki fareler sadece empatik kemirgenler değil, aynı zamanda eğlenceyi seven canlılardır. Bir fil kalın derisinin altında hassas bir kalp taşır. Zevk düşkünü iguanalar, mizah duygusu olan atlar, âşık balinalar, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan filler, yas tutan susamurları, acı çekmekte olan eşekler, kızgın babunlar, duygusal balıklara dair hikâyeler okumaya hazır mısınız?

4. Arılarla Dans - Brigit Strawbridge Howard 

Nasıl olur da kozasından yeni çıkmış bir arı hangi çiçeğin kendisi için en iyi polen kaynağına sahip olduğunu bilebilir? Hangi çiçeklerin çoktan 'ziyaret edildiğini' ve hangilerinin halen daha sunacağı hediyeler olduğunu söyleyebilir? Stratejileri var mıdır? Evrimleşmemizde nasıl bir rol oynarlar? Dahası arılar olmasaydı dünyamıza ne olurdu? Arı savunucusu, yaban hayat bahçıvanı ve doğa bilimci Brigit Strawbridge Howard, Arılarla Dans kitabında bizleri danslarıyla ekosisteme hayat veren arıların ve güzel bitkilerin görmezden gelinen büyülü ve zengin dünyasına davet ediyor. Bu eşsiz kitapla bizi insan yapan şeyin ve doğa ile nasıl bağlantı kurduğumuzun dokunaklı ve etkileyici şarkısını dinleyeceksiniz. Gezegenimizin geleceğini umursayan herkes bu şarkıya kulak vermeli...

5. Karadelikten Gelen Ölüm – Neil deGrasse Tyson

Bir gün yolda yürürken kafanıza bir meteorit düşebilir. Üstelik bunun olma ihtimali, bir uçak kazasında ölme ihtimalinizle neredeyse aynıdır. Daha kötüsü bu meteorit sizinle birlikte tüm mahallenizi de yok edebilir. Daha da kötüsü şehriniz, ülkeniz de haritadan silinebilir. Bunlarla yetinmeyip daha da kötüsünü soruyorsanız bu kitap tam size göre! Ünlü Amerikalı astrofizikçi Neil deGrasse Tyson ile bir kez daha kozmik bir tura çıkıyoruz. Bu sefer felaket senaryolarından onlardan kurtulmak için neler yapabileceğimize, kara deliklerden evrenin en küçük noktalarına, kozmosun sihirli atmosferinde seyahat edeceğiz. İmkânsız gibi görünen şeylerin gerçekleşme ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu okuduğunuzda çok şaşıracaksınız. Kara deliklerin büyülü gerçekliğine hoş geldiniz!

Bonus: Paralel Dünyalar- Michio Kaku

Michio Kaku, kozmosun gizemlerine açılan bu heyecan verici yolculukta bizleri kara delikler ve zaman makinelerinin, çoklu boyutlu uzayın ve hepsinden fazla arzu uyandıran paralel evrenlerin bizimkinin hemen yanında uzanması olasılığının keşfine yönelik baş döndürücü bir gezintiye çıkartıyor.

Kaku, sicim kuramındaki en son yenilikler ve onun yinelemesi olan, evrenimizin belki de sonsuz bir çoklu evrendeki evrenlerden yalnızca biri, sonsuz sayıda baloncuk evrenlerden oluşan bir denizde süzülen tekil bir baloncuk olabileceğini öneren M-kuramı içerisinde bize ustaca kılavuzluk ediyor. M-kuramı doğru çıkarsa “Büyük Patlama’dan önce ne oldu?” sorusuna da nihayet bir yanıt bulabiliriz. Bu, fizikteki ve kozmolojideki en ileri kuramlara, alandaki rakipsiz seslerin birinden gelen heyecan verici ve unutulmaz bir giriş.

Twitter

Instagram

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
23
11
6
3
2
2
2
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Mehmet Can Atar

başlığın gerçek olabilme ihtimalini hiç düşünmedim, sallama ziya yazmak için girmiştim ve hayal kırıklığı içerisinde yazıyı okumadan geri çıkıyorum.