onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Burada Sadece Katiller Var! Bir de Şahane Genç Oyuncular…

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Burada Sadece Katiller Var! Bir de Şahane Genç Oyuncular…

Cenk Yüksel
24.02.2024 - 13:39 Son Güncelleme: 25.04.2024 - 23:49

Başlığı tekrar tekrar okuyunca, sizin de “Bu adam neden bahsediyor acaba?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ama işin şahaneliğini anlatmaya her kelimenin kifayetsiz kalacağını düşünerek, direkt oyunun adını yazmayı sonrasında da genç oyuncu arkadaşlarıma bir gönderme yapmayı uygun buldum başlığımda.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Konuya gelecek olursam;

Konuya gelecek olursam;

Dün akşam ben muhteşem bir oyun izledim. Hâlâ etkisindeyim, desem abartmış olmam asla ve bu oyun, büyük bütçeli prodüksiyon şirketlerinin bünyesinden çıkmış bir iş değil.  Yolun çok başında olan iki genç prodüktör İsmet Ege Tonbul ve Kaan Sevi’nin yetenekleri ve inançları neticesinde, sisteme ve her şeye rağmen ‘’Haydi, en iyi bildiğimiz işi layıkıyla yapalım.’’ dedikleri türden bir iş. Dolayısıyla, doğası kaygıdan uzak, tamamen içinde sanat barındıran ve sanata aşık kişilerin bir araya geldiği tadından yenmez bir proje haline gelmiş. 

Ege hem çok yetenekli bir oyuncu, hem yazar ve yönetmen tarafını ilk kez deneyimlediğim bir sanatçı dostum. Babası çok kıymetli, oyunculuk hocam, tiyatro dünyasının yaşayan efsane ismi Gürol Tonbul’dur. Lakin bu yazacaklarımın Ege’nin Gürol Tonbul’un oğlu olmasıyla uzaktan yakından alakası yok zira nice ailelerinin sanatsal anlamda yaptığı işlerin gölgesinde kalmaktan öteye geçemeyen birçok ismin çok dışında, Ege, aile ismine sığınmadan, bağımsızca kendi yolculuğunda devam eden ve çok başarılı işlere imza atan genç bir dostum. Yani bugün yazacaklarım asla bir torpil ve reklam değil tamamen tüm samimiyetimle içinden geçenlerdir. Zaten onun adını o kadar çok ama o kadar çok duyacaksınız ki yakın zaman ve gelecek günlerde ve bugün okuduklarınızın ne denli doğru tespitler olduğuna kendiniz de ikna olacaksınız.  Ege ve Kaan’ın oluşumlarının adı HOF Project. Bu ismi de şimdiden kayıt altına almakta fayda olduğunu düşünüyorum. 

Geçtiğimiz gece Ege’nin daveti üzerine oyunlarını izlemeye gittim. Beni bilen bilir ama… Her ne kadar davet edilsem de ben sanatın desteklenmesi adına biletimi alır öyle giderim. Bununla da gurur duyarım çünkü kendim de bir sahne sanatları profesyoneli olduğum ve senelerdir bu durumdan muzdarip olduğum için insanların ücretsiz şekilde bir yere davet edilmekle alakalı ısrarlarını ve taleplerini sanata, emeğe ve sürdürülebilirlik motivasyonuna bir hakaret olarak görüyorum.  Yani kıssadan hisse, ülkemizde zaten yeteri kadar darbeli bir alan olan sanatı desteklemek için lütfen siz de bilet alın ve yeni yaratımların desteklenmesine katkı sağlayın.

Sadece gelecek olursam;

Sadece gelecek olursam;

(Berk Ali Çatal-Furkan Kalabalık-İrem Yüksel)

Saat 21.00’de başlayacak olan oyuna saat 19.30’da röportaj için erkenden gittim, genç dostlarımla köşem için biraz sohbet etmek amacıyla.

Hepsinin gözünün içinde şahane bir pırıltı. “Biz herkese ve her şeye rağmen sanat yapmaya sevdalıyız.” der gibiydiler ve bu o kadar belli oluyordu ki.

Hepsi şahane oyuncular. Eğitimliler ve bu her hallerinden belli oluyor.

İsmet Ege Tonbul’un yazıp, yönettiği ‘’Burada Sadece Katiller Var’’ , Ege ve Kaan Sevi’nin, az önce bahsettiğim gibi ortak projeleri.

Hepsinin adeta bir başrol gibi parıl parıl parladığı oyunun başrollerini ise,

Furkan Kalabalık ve Berk Ali Çatal paylaşmaktalar. Kadronun devamında ise oyunun en komik figürü Lorin Merhart, Kaan Sevi ve de tek kadın oyuncusu İrem Yüksel’i görüyoruz. 

Şimdi size bu keyifli röportajı eklemeden, çıkarmadan isim isim yayınlıyorum. Haydi, keyifli okumalar.

Not: Bu arada röportajı henüz oyunu izlemeden yaptığım için röportaj esnasında oyuna dair bir görüşümü bulamayacaksınız lakin hepsini yukarı da tek tek yazdım.

-Ege bu oyunun çıkış noktası nedir? Biz bu akşam ne izleyeceğiz?

-Ege bu oyunun çıkış noktası nedir? Biz bu akşam ne izleyeceğiz?

(İsmet Ege Tonbul-Kaan Sevi-Lorin Merhart)

Ege Tonbul: Biz  Kaan Sevi ile beraber aynı oyunlarda senelerdir oynuyoruz ve yakın arkadaşız. Uzun zamandır da kendi oluşumumuzu yaratmak ve istediğimiz oyunları yazmak ve oynamak vardı hayalimizde. Bizim kurduğumuz bu yapıda, sevdiğimiz ve oyunculuklarına inandığımız tüm arkadaşlarımızla beraber oynayalım, hayalimiz vardı hep. Mesleki olarak içinde olduğumuz ve bu konuda profesyonelleştiğimiz için de 'Kendi işimizi kurmanın artık zamanı geldi.' dedik.  Aslında oyunun konusu çok uzun zamandır kafamdaydı ve kafamdaki taslağı çıkarmak çok kısa bir zaman aldı ama oyunun genel yapısı ve revizyonlarını hesaba katarsak yaklaşık altı aylık yoğun bir çalışmanın ürünü diyebilirim.

Kaan Sevi: Bu arada o kadar eski arkadaşız ki, babalarımız Dokuz Eylül Üniversitesi Oyunculuk bölümünden arkadaş. Biz de onlar vasıtasıyla tanışmış olduk ve şimdi de babalarımız gibi oyunculuğun bizi birleştirmesine dair bir kader yolculuğunu beraber gerçekleştiriyoruz Ege’yle.

Ege Tonbul: ‘’Burada Sadece Katiller Var’’  bizim ilk oyunumuz. Aslında bu iki kardeşin hikâyesi. Kardeşlerden küçük olanı asperger sendromlu. Abisi ise kardeşine bakmak için hayatının akışını değiştiren bir podcast ünlüsü. Furkan Kalabalık’ın oynadığı ağabey rolü olan Olgun Ceviz karakteri, oyunumuzun adında bir podcast serisi çekiyor ve kitleleri arkasından sürüklüyor. İnsanlarla iletişimleri, kardeşinin durumundan ötürü sıfır denilebilecek düzeyde ve kendi hayatını da asosyallik üzerine kurgulamış bir karakter. Daha sonra bu hikâyeler adli ve idari merciilerin ilgisini ve çekiyor ve orada olayların bambaşka bir boyuta geldiğini izliyoruz.  Burada da Kaan Sevi ve İrem Yüksel polis amiri olarak karşımıza çıkıyor. Lorin Merhart ise, karakolda  podcast düşkünü bir çaycıyı canlandırıyor. Bu denklem içerisinde oyun bizi tahmini zor, sürprizli  bir sona doğru götürüyor.

-Peki, bu kurgu senin gerçek hayatta da yaşadığın ya da şahit olduğun bir şey miydi?

-Peki, bu kurgu senin gerçek hayatta da yaşadığın ya da şahit olduğun bir şey miydi?

Ege Tonbul: Hayır, tamamen kurgusal. İlk yazmaya başladığımda, Fareler ve İnsanlar'la ilgili bir şey yazmaya başlamıştım ama sonra hikâyenin akışı beni bugün bu oyunu yazmaya itti ve neticesinde çok zevkli bir prova döneminde de bu şahane sinerjiyle bu iş çıktı.

-Pekala, ben Berk’e bir soru sormak istiyorum. Berk asperger sendromlu birini oynamak cidden zor bir şey. Kaldı ki bunun kararını verebilmek bile çok zor. 

Berk Ali Çatal: Ben başlarken bunun karikatürize olmasından çekindim açıkçası. Otizmin bir türevi olarak bilinirken, otizm spektrumundan ayrılıp ayrıca isim alıp, bununla alakalı çok ayrı bir inceleme alanı oluşmuş ve uzman kişiler aracılığıyla özel bir eğitimi gerektiren bir durum bu. İyi oynayabilmek tabii ki çok önemli ama toplumda bazı bireylerin yaşadığı bir durum olduğu için bu farklılığı unutmadan ve genel geçer yorum dışında kalan tanımlamaları en iyi şekilde ortaya koymak önemliydi. Biz de bunun için çok titiz çalıştık ve senaryo danışmanımız olan Berkay Ateş ile özel olarak bu role hazırlandım. Çok uzun bir süreçti. Oyunların provalarını da izledi, saatlerce telefonda konuştuk kendisiyle, birebir seans yapar gibi bir araya geldik ve bu rolü çıkarmakla alakalı doğru bir boyutun çizilmesi ile alakalı uzman görüşü almak bizim için çok mühimdi. 

İsmet Ege Tonbul: Aslında iyi oynamaktan ziyade durumu en doğru şekliyle sahneye taşımaya odaklandık diyebiliriz.  Çünkü içerisinde görsel bir durumu da barındırmakta bir yandan.

Berk Ali Çatal: Ege öyle güzel kurgulamış ki, oyunu izleyenler de bu farklılığın ne olduğunu tam olarak bilmeseler bile, metnin içerisindeki açıklamalardan zaten detaylı olarak konuya dair bilgi sahibi de oluyorlar.

-Pekala, asperger sendromlu birinin ağabeyi olarak, sen nasıl adapte oldun bu role Furkan? Yani daha önce hiç benzer bir durumu canlandıran biriyle karşı karşıya oynadığın bir tecrüben oldu mu? Yoksa bu da senin için keşfettiğin yeni bir durum mu?

-Pekala, asperger sendromlu birinin ağabeyi olarak, sen nasıl adapte oldun bu role Furkan? Yani daha önce hiç benzer bir durumu canlandıran biriyle karşı karşıya oynadığın bir tecrüben oldu mu? Yoksa bu da senin için keşfettiğin yeni bir durum mu?

Furkan Kalabalık: Bu benim içinde yeni bir deneyim oldu açıkçası. İletişim boyutunda, mesleki anlamda zorlanmama sebep oldu çünkü karşımda çok sağlıklı iletişim kuramadığım ve başka bir iletişim dilini bulmam gereken bir durum var. Çok zorlandık açıkçası. Gerçi Berk’in rolü daha zorlayıcı olsa dahi benim onunla iletişim kuramama halim beni normal oyunculuk performansımın üstünde bir yorgunluk yaşattı hem mental hem fiziksel. 

İrem Yüksel:Düşünsenize, paslaşamadan oynuyorsunuz. Karşınızda biri var ama tek taraflı oynuyor gibisiniz çünkü etkiye dair alabildiğiniz bir tepki yok. Çok zor bir şey gerçekten.

Kaan Sevi: Mesela, Berk ile benim de sahnem var. Ben de çok zorlandım. Prova alırken örneğin, söylemem gereken şeyde sürekli bir olmamışlık durumu yaşıyordum ve içime sinmiyordu. Furkan’ın ne yaşadığını kendi yaşadığım tek sahnede anladım açıkçası.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

-Bu kaçıncı oyununuz olacak?

-Bu kaçıncı oyununuz olacak?

Ege Tonbul: Bugün altıncı oyunumuzu oynuyor olacağız.

-Adapte olabildiniz mi peki oyuna?

Lorin Merhart: Zaman içerisinde olduk.  Şu an tamamen oturmuş durumda oyun diyebilirim.

Kaan Sevi: Tabii hâlâ zorlayan şeyler yok değil çünkü bizim dekorumuz da oyuncumuz. Dönüyor ve farklı sahnelerde teknik anlamda bazen zorlanabiliyoruz ama genel anlamda ama majör olarak zorlandığımız şeyler azaldı diyebilirim. Zor bir oyun çünkü.

Berk Ali Çatal: Mesela zorlandığımız konulardan biri, psikoloğumuzla telefonda ya da online yaptığımız görüşmelerde aldığımız geri beslemeler ışığında provaları alırken her şeyin yolunda gittiğini düşünüyorduk ama bir gün yüz yüze bir görüşme yapmak istedik ve o gün resmen bize konuya dair daha detaylı örnek ve açıklamaların olduğu bir rota çizdi. O an hepimiz birbirimize baktık ve o an yaptığımız her şeyin yanlış olduğunu fark edip her şeyi baştan kurgulamaya başladıkça bu cidden zor ve yorucu bir süreçti.

Kaan Sevi: Bu arada benim son dakika değişikliklerim de oldu. Bir gece rüyamda bu oyundaki Görkem Komiser karakterinin kadın olduğunu gördüm ve uyanıp hemen Ege’yi aradım. 'Ege, bu karakteri kadın yapmalısın.' dedim. 

-Nasıl bir rüyaydı o?.. ( Gülüşmeler)

Kaan Sevi: Vallahi tamamen oyun odaklıydı kötü bir niyetim yoktu  Ege’yi bir şeylere de ikna etmek çok zordur. İlk başta ikna olmadı ama sonrasında düşününce hemen İrem’i aradık ve teklif götürdük ve onu da ekibimize dahil ettik ve bugün görüyoruz ki çok doğru bir karar almışız.

-Peki, çaycı bu oyunun neresinde? Yani sağlam bir farkındalıkla alakalı tema var, polisler var, travma var. Çaycıyı ben konumlandıramadım kafamda. Tam olarak nasıl bir karakter bu?

-Peki, çaycı bu oyunun neresinde? Yani sağlam bir farkındalıkla alakalı tema var, polisler var, travma var. Çaycıyı ben konumlandıramadım kafamda. Tam olarak nasıl bir karakter bu?

Lorin Merhart: Çaycı Orhan aslında izleyiciye nefes aldıran bir karakter. Tabii yine de konuya dair şüpheleri üstüne çeken bir hali var ama genel olarak podcast hayranı, değişik bir ark katan bir karakter. Metafizik boyutla ilgilenen, sırları olan değişik bir tip diyebilirim. Çok güzel yazılmış ve ben çok keyif aldım oynarken.

-Peki bu kadar erkeğin arasında tek kadın oyuncu olmak nasıl bir duygu İrem?

İrem Yüksel: Çok samimi söylüyorum, gerçekten çok zevkliydi onların ayrı ayrı her biriyle çalışmak. Bazen erkek gibi hissettiğim de oldu. Karakterin bu şekilde gelişmesi ve rüyada görülerek benim dahil olmam şahane bir buluşma oldu. Çok mutluyum böyle bir ekiple bir araya geldiğim için.

Pekala, hepiniz okullu oyuncularsınız. Şimdi size biraz magazinsel biraz serzeniş içeren bir soru soracağım: Bu kadar meşakkatli bir eğitim sürecinden geçiyoruz ve hayatımızı adıyoruz bu mesleğe. Fakat birinin bir model yarışmasından çıkıp ya da herhangi bir tanınmışlığı dahi olmadan sadece bedensel avantajlarıyla yetenekli insanların önüne geçirilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu genelde dünyada da böyle ama ülkemizde daha fazla hissediyor ve görüyoruz. Bir yandan herkes konservatuar okumak zorunda değil. Kişiler bu şansı elde edememiş olabilir ve sonrasında dışarıdan alınan eğitimlerle bu açığı kapatabilirler buna da saygı duyuyorum ama herhangi bir yeteneği de olmadan sadece kaşının gözünün güzelliği ile ön plana çıkma konusu sizler içinde rahatsız edici değil mi?

Pekala, hepiniz okullu oyuncularsınız. Şimdi size biraz magazinsel biraz serzeniş içeren bir soru soracağım: Bu kadar meşakkatli bir eğitim sürecinden geçiyoruz ve hayatımızı adıyoruz bu mesleğe. Fakat birinin bir model yarışmasından çıkıp ya da herhangi bir tanınmışlığı dahi olmadan sadece bedensel avantajlarıyla yetenekli insanların önüne geçirilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu genelde dünyada da böyle ama ülkemizde daha fazla hissediyor ve görüyoruz. Bir yandan herkes konservatuar okumak zorunda değil. Kişiler bu şansı elde edememiş olabilir ve sonrasında dışarıdan alınan eğitimlerle bu açığı kapatabilirler buna da saygı duyuyorum ama herhangi bir yeteneği de olmadan sadece kaşının gözünün güzelliği ile ön plana çıkma konusu sizler içinde rahatsız edici değil mi?

Ege Tonbul: Ben olaya şöyle bakıyorum: Dediğin gibi mutlaka okullu olmaya gerek yok.  Okullu olmanın en güzel yanı olayın teoriği ve pratiğini bir arada tecrübe ederek, her gün buna çalışıyor olmanız, her gün sahne alıyor olmanız, her gün bir oyun çıkarıyor olmanız ve okurken profesyonel kariyerinize hazırlanıyor olmanız. Güzellik, yakışıklılık karşıtı da değilim asla, kaldı ki yurtdışında da bunu görüyoruz fiziksel avantajları çok fazla olup, mesleklerine dair kendi gelişimlerini durmadan sürdüren örnekler var. Salt fiziksel avantaj kullanılması tabii ki çok üzücü.

Lorin Merhart: Aslında ben bu konuyu seçilenden değil seçenden yana problemli olarak nitelendiriyorum. Çünkü sektörde şu şekilde kolaycı bir yaklaşım var.  Çok tutmuş dizi ve filmlerin kalıplarını alıp, aynı şeyin yeniden kurgulanmasıyla başarılı olunabileceğine dair yanlış bir algı var. Bir de bunlara sosyal medyalarından oyuncu olmasalar dahi takipçileri fazla olan ya da olduğuna inanılan kişilerin seçimleri eklenince, biz buradan reklam da alırız, bütçeyi de kısıtlı tutarız, şeklinde içi boş seçimler devreye giriyor. Böyle olduğu zamanda zaten görüyoruz ki, dizile tutunamayıp bunca masraf yapılmışken diziler birkaç bölüm sonra kaldırılıyor. Biz çok şanslıyız yine, dizilerde de oynuyor ve de istediğimiz işi tiyatroda yapabiliyoruz ama birçok yetenekli arkadaşımız sistemin çarkları içerisinde yok oluyorlar.

İrem Yüksel: Ayrıca şu an hali hazırda oyunculukla alakalı okulunu bitirip sektörü girme hayalleri taşıyan kişilerin, ya da alaylı olup kendini almış olduğu eğitimlerle geliştiren kişilerin gelişme ve ilerleme isteğini körelten bir unsur oluyor. Bir rolü alamadığında bir insan, kendini geliştirmeye adar ve alınan kişinin neden seçildiğini analiz eder ama ülkemizde baktığımız zaman alınan kişinin sizin yeteneklerinizin çok altında olduğunu ve aslında tamamen olayın başka parametrelerden geçtiğini anlıyorsunuz ve bu çok üzüyor.

Kaan Sevi: Bu biraz kişiyle de alakalı. Herkese şans gelir ama bir ya da iki kez gelir. Sürdürülebilir olması çok önemli. Çok insan biliyoruz ki bu şekilde elemine olmuş. Lakin sosyal medya olması ve kendilerini o mecrada diri tutmasalar o insanları hiç hatırlamayacağız bile. Bu arada bu algının yavaş yavaş değişmeye başladığını da sezinliyorum. Eskiden evet güzellik algısı daha ön plandaydı ama şu an gerçeklik algısı daha önergeye alınmaya başlandı. Bu kadar sanal dünya odaklı bir hayatta insanlar artık daha gerçek şeyler görmek istiyorlar.

-Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ediyorum. Size keyifli oyunlar diliyorum birazdan izleyince yorumlarımı ayrıca yapacağım.

Ege Tonbul: Biz teşekkür ediyoruz.

Oyun hakkındaki yorumum:

Oyun hakkındaki yorumum:

Ben dün akşam muhteşem bir oyun izledim. İstisnasız hepiniz ama hepiniz izleyin ve Türkiye’de şahane işler yapan insanların farkına varın. 

Her şeye rağmen bu ülkede muhteşem işler yapan insanlar da varlar…

Bu arada yeni oyun tarihleri ve seansları da ekliyorum ki, kolaylıkla ulaşasınız... 

29.02.2024 Perşembe / 20:30 KATS Sahne / İstanbul

08.03.2024 Cuma / 20:30 Baba Sahne / İstanbul

14.03.2024 Perşembe / 14:00 -14.03.2024 Perşembe / 20:30 KATS Sahne / İstanbul

21.03.2024 Perşembe / 20:30 KATS Sahne / İstanbul

Instagram

X

Linkedln

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
3
3
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam