Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
AB ya da Erdoğan; Demokrasi ya da... | Cengiz Çandar | Radikal
Türkiye, Tayyip Erdoğan’ın “tek eli” ne aldığı, “tek parti” nin parlamento çoğunluğuna dayalı rejiminde demokrasiden saptı, otokrasiye adım adım gidiyor. Faşizm güzergâhındayız.
Demokratik değerleri savunan AB’ye, bundan ötürü “posta koyması” , tehlikeli sonuçlar vermeye aday.
Zaten, Ekrem Dumanlı’nın gözaltına alınmasının, Zaman gazetesi ve Samanyolu’na yönelik operasyonun AB’ye verdiği “işaret” de buydu. AB (ve hatta ABD) de, polis operasyonuna bu nedenle hızla tepki verdiler.
Tam bir yıldır, Erdoğan iktidarı, “paralel yapı” adlı bir “günah keçisi” nin üzerine kendisinkiler de dahil, tüm günahları yıkıyor; ve Türkiye’yi taşımak istediği yolun üzerine “anti-demokratik taşları” döşüyordu.
Yarım Ağızla Konuşmayalım | Hayko Bağdat | Taraf
Bir an için sırtınızdaki kamburu, taşıdığınız bagajları, aidiyetlerinizi, ezber söylemlerinizi bir kenara bırakabilir misiniz?
“ Ama ” ile başlayan bütün cümlelerinizi, refleks hâline gelmiş savunmalarınızı, koro hâlinde dillendirdiğiniz iddialarınızı susturabilir misiniz?
Ayıp olur diye düşünmeden, vicdanımızı kaybetmeden, hak olandan uzaklaşmadan, samimiyetimizi elden bırakmadan iki satır konuşalım mı?
Hadi konuşalım…
Bu ülkede (Ergenekon veya adı her neyse) bir derin devlet var. Canımıza okudu bunlar. Arkadaşlarımızı, gençlerimizi, çocuklarımızı öldürdüler.
Hayatlarımızı, siyaseti, nefes alışımızı organize ettiler yıllardır.
Bu ülkede asker hep darbeciydi. Fiilen, post-modern, internet üzerinden farketmez. Kozmik odalarda otopsi raporlarımızı sakladılar daha düne kadar.
Bu ülkede derin devlet ile darbeci ordu elbirliğiyle çalıştı hep. Ya da aynı şeylerdi, bilemiyoruz…
Anaokulunda Örnek Eğitimi Açıklıyorum | Mehveş Evin | Milliyet
Haftanın “kemiğini” havada kaptınız mı sevgili yurttaşlar? Hangi birini diyeceksiniz... İsmini bile telaffuz edemediğiniz cemaat davasını mı? Yoksa AB’ye atılan son ve keskin postayı mı?
Aman efendim, sakın dolar fırladı, bizim oğlan hâlâ işsiz, yok mu torpil yapan bir tanıdık, elektrik doğalgaz faturaları beni çıldırttı, bana ne davalardan diye şikâyet etmeyiniz... Yeni Türkiye olmanın sancıları bunlar! Gidin, ülkeye faydalı olacak bir işler yapın. O kadar yatırım yaptık, madenlerde filan çalışın.
Çok şükür, memlekette herkes yan gelip yatmıyor. “Gak” deyince hazırola geçen akıllı memurlarımız, girişimci işadamlarımız var. Misal... Geçen hafta Şura’da “anaokullarında değerler eğitimi” verelim tavsiyesinde bulunduk, daha Bakan’dan onay almadan işbilir memurlarım aksiyona geçmiş bile! İşte bu kıvraklık, bu acarlık örnek alınmalı.
Gülerce'yi Bilmem Ama Ben Cevabımı Aldım | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
27 Mayıs’ın, ”Kardeş kavgası”, 12 Mart’ın, ”reformlar” 12 Eylül’ün, ”Sağ-sol çatışması” ambalajlı darbeler olduğu gibi.
12 Eylül darbesiyle devrilen Süleyman Demirel, ”12 Eylül’den önce akan kanlar kimin için akıyordu” diye sormuş, ”Kanlar Kenan Evren’i Çankaya’ya taşımak için akıyordu” diye cevap vermişti.
Tabi ki Kenan Evren ben darbe yapıp Cumhurbaşkanı olacağım dememişti ancak sıkıyönetim altındaki Türkiye’de yaşanan sağ-sol çatışması darbe zeminini hazırlamıştı.
Başarısız olmasının nedeni ise Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğiydi.
17 Aralık’ın savcısı Celal Kara ise ”Bir gün onun bileğine kelepçe takacağım” diye yeri göğü inletiyordu.
Bir gün kimin bileğine kelepçe takacaktı Celal Kara?
Yeni Deli Gömleği Hazır, Topluma Giydirilmek Üzere | Yavuz Baydar | Bugün
Türkiye bugünden itibaren çok kritik bir haftaya daha girmiş bulunuyor. İçine sürüklendiğimiz bugünler, bu yalnız ve talihsiz ülkeye bir tek kişi tarafından inatla, intikam ruhuyla ve tam bir umursamazlıkla belirlenen istikameti herkese daha açık ve net gösterecek.
Artık bu istikamette hizaya sokulan her şeyi saat saat takip etmek mümkün.
Türkiye'nin gözleri önünde gerçekleşen bir hukuk garabeti (daha), üstelik de soruşturmanın yıldönümü arefesinde 'kimse bizden hesap mesap soramaz' ilanına vesile oldu.
Hayırlara vesile oldu mu? Hayır. Çünkü ne yapılırsa yapılsın, bu dava buharlaştırılamayacak. Başta AKP'liler bunu herkes biliyor.
Danıştay'a yapılan yeni atamaları da elbette o muazzam (!) 'Yeni Türkiye' konsepti içinde görebiliriz. Atananların beşi, Enerji ve Gümrük gibi kilit bakanlıkların mensubu.
Yargıtay benzer hamleler karşısında huzursuz.
‘Müptezellik Karinesi...’ | Ceyda Karan | Cumhuriyet
Muhatabınız akıl dışıysa, üzerine üstlük ahlaki kriterleri de yerle yeksan ise yapacak fazla bir şey yoktur. Ya gülüp geçersiniz, ya tiksinirsiniz ya da bu akıl dışılığı ve ahlak düşkünlüğünü tekrar tekrar üçüncü kişilerin dikkatine sunmaya çalışırsınız. Meslek icabı ben üçüncüsünü yapmakla mükellefim...
“Sivillik”, “komplo”, “ileri demokrasi”, “Yeni Türkiye”, “istikrar”, “normalleşme”, 'emperyal vizyon”, “milli irade” gibi çiğnedikleri şekeri kaçmış sakızı, her seferinde tekrar eder dururlar. Geçen yüzyılda Mussolini ’nin, Hitler ’in şürekâsının söylemlerini postmodern İslam sosuna bulayıp bulayıp kullanırlar. Bir gün dediklerinin öbür gün tersini iddia etmekte bir beis görmezler, zira herhangi bir ahlaki standartları yoktur.
Cemaat Ağır Yaralı | Ruşen Çakır | HT
AKP hükümet ile Fethullah Gülen Cemaati arasındaki savaş 17 Aralık 2013 günü gerçekleşen yolsuzluk/rüşvet soruşturmasıyla alenileşti. Bu savaşın ilk “hasar tespit raporu” nu 20 Aralık günü yazdım. Sonuncu, yani 7’nci raporun tarihiyse 21 Nisan’dı.
O yazının başlığı şöyleydi: Savaş bitti ve Cemaat kayıp mı etti? Yaklaşık 8 ay sonra, 14 Aralık 2014 günü en kritik aşamalarından birinin yaşanmış olması, savaşın daha bitmediğinin kanıtı. Bank Asya, Kimse Yok mu? gibi kurumların ardından Zaman Gazetesi ve Samanyolu Yayın Grubu’nun doğrudan hedef alınması, bize uzun bir süredir inisiyatifin hep hükümetin elinde olduğunu göstermekle birlikte Cemaat’in henüz kaybetmiş olduğunu söylememiz mümkün değil.
Ama geçen süre içinde Cemaat’in çok ağır hasar görmüş olduğu muhakkak. Bazı öne çıkan hususları şöyle sıralayabilirim:
İngilizlerin Kudüs İşgaline Bugünden Bakış | Hatem Bazian | Al Jazeera
İngilizlerin 1917 yılındaki Kudüs işgali, Siyonizmin Filistin'de yer edinmesine imkan verirken, bunu takip eden süreçte etnik temizlik, sürgün, katliam, konut yıkımı, ayrımcı yasalar gibi yöntemlerle Filistinlilere sürekli zulüm uygulanmaya başladı.
'…Osmanlı Hükümeti, kutsal mekanları yıkım ve tahribattan korumak için askerlerini kentten çekmiş ve bir takım yetkilileri Kutsal Kabir Kilisesi ve Aksa Camii gibi mekanlara göz kulak olmakla görevlendirmiştir. Sizin de benzer bir muamele göstereceğiniz umuduyla …' (İsa El Safari, Filistin El Arabiya)
Yukarıdaki mektup yazıldıktan sadece iki gün sonra, 11 Aralık 1917'de İngiliz General Edmund Allenby, Yafa Kapısı'ndan muzaffer bir edayla Kudüs'e girerek kenti işgal etti. Bu tarihi gelişme üzerine Allenby'nin 'Haçlı Savaşları'nın artık nihayete erdiğini' söylediği rivayet edilir.
Paralel Dünyadan Birkaç Not | Akif Beli | Hürriyet
Eskiden psikolojik harekât çekmek, darbeye zemin hazırlamak, kara propaganda yapmak en feci suçlardı. Adam öldür daha iyi… Bu suçlara karıştığı iddiasıyla askeri, gazetecisi, savcısı, polisi yaka paça özel mahkemelere çıkarılır, kimsenin gözünün yaşına bakılmazdı…
Şimdi kumpas kurulduğu, suç uydurulduğu, masum insanların hayatının karartıldığı iddiasını ciddiye alıp soruşturmak kabahat… Korkunç bir kumpasta kurşun askerlik yaptı mı diye zanlıyı ifadeye çağırmak, basın özgürlüğüne vurulan en ağır darbe… ‘İhtilafa düştüğünüz masum insanları suçsuz yere 17 ay içeride yatırdınız mı’ diye sormak suçların en korkuncu…
Paralel dünyamızda demokrasi ve özgürlük anlayışının ulaştığı seviye gözlerinizi yaşartmıyor mu sizin de?
Erdoğan Bindiği Dalı Kesiyor: Yolsuzluk Soruşturmasının Yıldönümü | Murat Yetkin | Radikal
Eğer 14 Aralık Zaman-Gülen operasyonuyla 17 Aralık yolsuzluk operasyonu unutturmak istediyse birileri, eğer istediyse diyorum, o plan tutmamıştır.
Bugün, Türkiye’nin en büyük yolsuzluk soruşturmasının açılmasının birinci yılı…
O dosyalar dün, yani 16 Aralık’ta, açılmasının 365’inci gününde resmen kapatıldı. Bu ancak AK Parti’nin Adalet sisteminde yaptığı bir dizi değişiklik ardından değişen savcı ve hâkimler tarafından yapılabildi.
Adliye’de kapanan yolsuzluk iddiaları milletin vicdanında da kapandı mı?
Buna seçim sonuçlarıyla, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın önce 30 Mart yerel seçimlerinden galip çıkıp, sonra 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçilmiş olmasıyla cevap veremezsiniz.
Milletlerin vicdanı seçim dönemleriyle belirlenmiyor.