Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Konsolosluğun fıtratında var | Koray Çalışkan | Radikal
Artık zurnanın zırt dediği yerdeyiz. Tayyip Erdoğan’ın, Ahmet Davutoğlu isminde cisimleşmiş ve iç siyasetinin anlamsız bir uzantısı olan, kendini dev aynasında gören dış politikası iflas etmiştir.
Bu noktadan sonra yapılacak tek şey, yeni bir dışişleri bakanı ve MİT müsteşarıyla dış politikadaki kulvarsız, mantıksız ve elbette başarısız gidişatı toparlamaktır. Yoksa şamar üstüne şamar yiyen, cihan devleti pozlarında çırak devlete dönüşen durumu toparlamak imkânsız.
Neden müflis?
AK Parti’nin İslamcı ve Sünnici dış politikası ABD tarzı, operatif ve angaje bir rota benimsedi. Suriye’de ve Irak’ta Sünni paktı güçlendiren, silah ve parayla saldırgan koalisyonlar kurmaya çalışan, maceracı, geleneksel ortaklarımızı dışlayan, kadrocu zihniyet nedeniyle de bakanlığın yetişmiş insan potansiyelini ya kullanmayan ya da küstüren bir rotaya savruldu.
Ustalık dönemi yaramadı | Nazlı Ilıcak | Bugün
Büyük bir “istihbarat zaafı” ya da “gaflet yaşandığı” ortada. IŞİD’ın ne olduğu biliniyor. Musul’a girmiş… Hükümet Konsoloshane için hiçbir tedbir almıyor. Suriye’de bulunan Süleyman Şah Türbesi’ne “2 roket atar, savaş çıkarırız” havasında olan MİT Müsteşarı’na, elemanları, yaklaşan tehlike hakkında hiçbir bilgi vermediler mi? Vermiş olsalar, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ABD’ye gider mi? Ne bu aciliyet?
MHP’li Sinan Oğan, 2 gün önce Meclis’te “Besleyip büyüttüğünüz terör örgütü IŞİD, Musul Konsolosluğumuzun etrafını sarmış” dedi. AK Partili İhsan Şener ona “Delilin var mı, delilin… Atma” diye tepki gösterdi. Sinan Oğan’ın bildiğini MİT bilmiyor muydu? Yoksa bilgi verildi de, “iç düşmanlarla” uğraşan siyasi zevat, bu meselenin üzerine eğilmeye vakit mi bulamadı?
Musul Düşerken: Ortadoğu Faturası | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Musul'un düşmesi, Türk konsolosluk personelinin rehin alınması Güney ve Güneydoğu sınırlarımızın ötesinde yaşanan gelişmeleri ve oluşan siyasi dengeleri bir iç siyaset meselesi kadar önemli hale getirdi.
Nasıl bakmalı?
Şu bir kaç boyutun altını çizmekte yarar var:
1- Yaşanan gelişmeleri IŞİD'ten önce Irak'ın politik ve toplumsal dinamiklerine bakarak anlamaya çalışmakta fayda var. ABD'nin 2003'de Irak'a yaptığı müdahalenin 'entegre olmamış toplumsal bir yapıyı patlattığı ve bu anlamda hırpalayıcı bir enerjiyi açığa çıkardığı' çıplak bir gerçek. Yüzde 66'lik bir nüfusa sahip Şiilerin siyasi egemenlik alanı, Kürt egemenlik alanı, sünni Arapların varlığı ve bunlar arasında yaşanan keskin gerilimler Irak'ı uzun süredir 'siyasi cehennem'e çevirmiş durumda. Musul'un Irak merkezi güçleriyle çatışan sünni IŞİD militanları tarafından ele geçirilmesini önce bu parçalanma mantığıyla anlamlandırmak gerekir. Sünni-Şii gerilimi etrafında Sünni Arapların desteklediği bir gelişme yaşandığını teslim etmek gerekir.
Maliki'yle, Şii kontrolündaki Irak merkezi yapısıyla gerginlik gibi bunun Türkiye'ye yansıyan sonuçları dün olmuştur, yarın da olacaktır.
'Taraflar savaşa mı hazırlanıyor? | Pınar Öğünç | Radikal
Kadın ve barış siyaseti yapmak üzere 2009’da bir araya gelen Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG), başından itibaren çeşitli faaliyetlerle barış sürecini takip ediyor, raporluyor. Geçen hafta Ayşe Küçükkırca, Candan Yıldız, Elif Çelebi, Esra Mungan, Filiz Karakuş, Nazan Üstündağ, Nimet Tanrıkulu, Özlem Yasak, Ruşen Işık, Sevda Bayramoğlu ve Tuğba Özcan’dan oluşan ekiple Lice ve Diyarbakır’daydılar. İzlenimlerini, öngörülerini sorduk, BİKG olarak topluca yanıt verdiler.
Şimdiye kadarki tüm kalekol protestolarında kadınlar ön planda oldu. Daha önce hazırladığınız rapor için de görüşmeler yapmıştınız. Kürt kadınları için kalekolların manası neden herkesten daha farklı?
Evet, önceden de Dersim ve Lice’de kalekollarla ilgili kadınlarla, insan hakları dernekleri ve parti temsilcileriyle görüşmeler yapmıştık. Kadınlar için karakol ve asker, baskı, ölüm, işkence ve tecavüz demek. 1990lı yıllar boyunca bölgede özel timlerin, askerlerin, Jitem’in ve korucuların Kürt halkına göç ettirme, öldürme, kaybetme, tecavüz gibi bir dolu kirli savaş taktiği uyguladığı bugün bilinen bir gerçek. Bunlar 2000’lerde çocuklara baskı, tutuklama, eylemlerde öldürmeyle devam etti. Çocuklar kurşunlara, mayınlara, bombalamalara hedef oldu. Tüm bunlar zaten karakolların istenmemesine yeter sebep. İkinci sebebi bölgedeki asker sayısının, militer varlığın artması. Evet gerilla bir ölçüde çekildi. Ya askerler? Düşün ki ordu deyince her yeri her an gözetim altında tutan bir dolu erkekten söz ediyoruz. İstemiyorlar çünkü kadınlar bu kadar erkek egemen bir yerde evden burunlarını çıkaramıyorlar. Üçüncüsü bu kadınların birçoğunun çocuğu, akrabası gerillada. Şu an ise onlara karşı bir savaş hazırlığı olduğu kanısı var bölgede; bu da itirazı güçlendiriyor.
Sabır küpü gibi maşallah! | Ahmet Hakan | Hürriyet
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail’in PKK’ya askeri destek sağlayacağı
iddiaları üzerine İsrail’e meydan okuyor:
“Kimse Türkiye’nin sabrını test etmesin.”
Tarih: 24 Mart 2014.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Irak’taki Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı
ihtimali üzerine IŞİD’e meydan okuyor:
“Kimse Türkiye’nin gücünü test etmeye cüret etmesin.”
Tarih: 11 Mayıs 2013.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Reyhanlı saldırısı” nedeniyle Esad’a meydan
okuyor:
“Türkiye’nin sabrını test etmeye kalkmayın.”
Buyrun cenaze namazına! | Can Dündar | Cumhuriyet
Erdoğan , “ En yakın zamanda Şam’a gidip Emevi Camisi’nde namaz kılacağız ” dediğinde tarih, 5 Eylül 2012 idi.
O dönem Başbakan , Washington’ın desteğini arkasında hissediyordu.
Suriye’de rejim devrilirse Türkiye’nin bölgesel güç rolüne kavuşacağına inanıyordu.
Dışişleri Bakanı gibi o da Esad ’ın düşmesinin an meselesi olduğunu sanıyordu.
Yanılıyordu.
O bunları söylerken Amerika, Şam’da işlerin kötüye gittiğini, Esad ’ın boşluğuna radikal İslamın yerleşeceğini görüp politikasından çark etmişti bile...
2013’te CIA’nın eski Başkanı Michael Hayden , Suriye’deki iç savaş sonunda ülkenin tamamen çözülme ihtimaline karşılık, Esad ’ın kazanma ihtimaline yakınlık duyduğunu açıkladı.
Ahmakça hayallerin getirdiği felaket | Ceyda Karan | Taraf
Türkiye’den uzun süredir katliamlarını kaygıyla izlediğimiz Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) Musul’u da ele geçirdi; hani Misak-i Milli sınırlarımız içinde kalan, hani yıllarca bir koyup da üç alma hülyalarımızın vazgeçilmez ‘ kızıl elma ’sı diye sunulan!.. Çokkültürlü Musul’da bu vahşilerin sırf ‘ kendilerinden saymadıkları için canlarını almayı hak gördükleri ’ insanların can havliyle kaçışını izliyoruz... Kendilerini ‘ muhafazakâr ’ diye parlatan, ilkesiz, fikirsiz, zikirsizlerin pespaye hayal dünyalarının sonucuna bakın! Şimdi 1,8 milyon nüfuslu bu kent, besleyip büyümesinde bizim de katkımızın eksik olmadığı artık tüm dünyanın diline düşmüş bu vahşilerin elinde. Rehin alınan diplomatlarımız ve şoförlerimizle birlikte! Karşılığında ne diyorlar? Utanmadan “ Sabrımızı zorlamayın ” tarzı mesajlarla kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar.
Siyasi İslam’ın yıllardır her türlü mezhepçiliğinin bir lağıma dönüştürdüğü Irak ile üç yıldır her türlü musibetin taşındığı Suriye’de manzara ortada. Vaktiyle dış politikada allanıp pullanıp sunulan ‘ stratejik derinlik ’ şimdiden tarihe ‘ stratejik rezillik ’ olup geçti bile! Şimdi tek umabileceğimiz ahmakça hayallerle girişilen bu maceranın sonucunda, terör eylemleri ülkemizi vurmaması...
Değişen dengeler ve öncelikler | Yalçın Akdoğan | Star
Maliki yönetiminin Irak’ı ne hale getirdiğini izlemeye devam ediyoruz. Tahammülsüz, sığ ve burnunun dikine giden bir siyaset anlayışı dünyanın gözü önünde duvara tosladı. Mezhepçi, klikçi, çatışmacı bir yönetim anlayışı ülkesini ve bölgeyi uçurumun kenarına getirdi. Ülkenin birlik ve bütünlüğünü bir türlü sağlayamayan yönetimin ayrıştırıcı, dışlayıcı, tahrik edici yaklaşımı yönetilemeyen, kaosa sürüklenen ve silahlı örgütlerin antrenman sahası olan bir Irak ortaya çıkardı.
Ülkenin bir bölümünün radikal silahlı örgütler tarafından işgal edilmesi bir kişinin veya yönetimin başarısızlığının ötesinde Irak’a ve Ortadoğu’ya yönelik bir bakış açısının ve stratejinin çöküşü dür. Türkiye yıllardır bu tarzın sorunlu olduğunu vurguladığı için ‘geçimsiz’ gibi takdim ediliyordu. Irak merkezi yönetimiyle sağlanmaya çalışılan ‘normalleşme’ gayreti aslında bu kötü gidişin önünü almak açısından büyük bir şanstı. Türkiye hala bu çizgide duruyor ve Irak’ın bütünlüğünü vurgulayan bir yaklaşımla Irak hükümetine yapıcı katkıda bulunmaya dönük mesajlar veriyor.
Asrın lideri | Yılmaz Özdil | Hürriyet
Tayyip Erdoğan, dördüncü kez baba olan Rizeli Kadem Öksüz’ü telefonla
aradı, tebrik etti, Kadem Öksüz duygulandı, “başbakanımız dünya lideri
bir insan” dedi. Kendi topraklarımızda bayrağı kaptırdık.
Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2015-2016 dönemine
aday oldu, dışişleri bakanlığımız kampanya için “dünya lideri” sloganını
seçti. Musul Başkonsolosluğumuz basıldı, başkonsolosu, konsolosluk
görevlilerini, ailelerini, özel harekâtçı polisleri, komple kaçırdılar.
Kamyon şoförlerimiz, işçilerimiz, bir rivayete göre 80, bi rivayete göre
90 Türk vatandaşı rehin tutuluyor.
Dünya lideri sıfatı yetmemiş, Marmaray için her yere Tayyip Erdoğan
fotoğrafı yapıştırıp, “asrın lideri, asrın projesini açıyor”
yazmışlardı. Asrın liderimiz olduğu kesin ama… Bu kafayla, hangi asırda
olduğumuz hakikaten meçhul!
Türkiye neden hedef oluyor? | Sami Kohen |Milliyet
IŞİD’in Musul’a karşı giriştiği saldırı sırasında, önce bir grup Türk TIR şoförünü, ardından TC Başkonso- losluğu mensuplarını rehin almasının nedenini ilk bakışta anlamak bir hayli zor.
IŞİD Irak ve Suriye’de kendi hakimiyetini kurmak için Maliki ve Esad rejimlerine karşı savaş açmış durumda. Ankara’nın her ikisine karşı tutumu malum.
Eylemlerini mezhepsel bazda yürüten Sünni IŞİD’in Irak’taki hedefi Şii Nuri El Maliki, Suriye’deki hedefi de Alevi olan Beşar Esad. Mezhepsel olarak dahi, IŞİD’in bu bakımdan da Türkiye’ye karşı duygular beslemesi gerek.
Kaldı ki Ak Parti iktidarı İslam dünyasına hep yakınlık gösterdi, onun davalarına sahip çıktı. O kadar ki, cihatçı olarak bilinen gruplara da bir ara hoşgörüyle yaklaştı. Nitekim ABD ve Batılı ülkeler bu grupları “terörist” ilan ederken, Türk hükümeti müttefiklerini “aceleci davranmakla” suçladı...
Buna karşılık IŞİD Türkiye ile uğraşıyor. Suriye’de ve Irak’ta dokunulmazlığı olan Türk varlığına dahi saldırıyor. Kuzey Suriye’de Süleyman Şah Türbesi’ni, Musul’da TC Başkonsolosluğu’nu hedef alıyor...