Görüş Bildir

marmaray Haberleri

marmaray ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. marmaray ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

İstanbul’da Üniversiteli Olmak: Faydaları ve Zararları
İstanbul’da Üniversiteli Olmak – Faydaları İstanbul kendinizi geliştirebilmenizi sağlamaktadır. Entelektüel birikim için ideal bir şehir, kültürel etkinlikler çok fazla. Mesela çok sevdiğiniz yabancı bir grup konser için Türkiye’ye gelecek olsa, İstanbul’a gelir. İstanbul’a çok fazla turist gelir, yabancı ülkeden insanlara tanışabilir, vizyonunuzu genişletebilirsiniz. İstanbul’da üniversite eğitimi dışında hobilerinizi uygulamaya geçireceğiniz birçok kurs var. Adeta bilgiye ulaşmanın şehri İstanbul. Staj olanakları oldukça geniştir, özellikle mühendislik öğrencileri için. Kaldı ki mühendislik okuyacak öğrencilerin ilk tercihidir İstanbul, öyle güzel şehir. Kadıköy, Beşiktaş, Bebek, Ortaköy, Caddebostan, Taksim ve daha birçok yer, eğlencenin önemli noktaları, sosyalleşmenin merkezi. Canınız mı sıkıldı? Boğaz var yahu. Metro, Metrobüs, Marmaray, Vapur olsun, her yere ulaşabilirsiniz. Ulaşımı bir öğrenci için oldukça ucuzdur. Tarihi açıdan çok zengin bir şehir İstanbul, gezip öğrenme meraklıları için avantaj. Bölümünüzle ilgili semirnerlere, konferanslara katılabilirsiniz. Bu eksikliği hiçbir zaman çekmezsiniz. En önemlisi de hayatı diğer şehirlere kıyasla daha çabuk öğrenir, tanırsınız. İstanbul öğrenci şehridir! İstanbul’da Üniversiteli Olmak - Zararları İstanbul’un kalabalığı ve trafiği çekilecek gibi değil. Hele ki metrobüs! İstanbul pahalı bir şehir; evinizden ya da yurdunuzdan dışarı adım attığınızda para harcamadan edemiyorsunuz. Eğer ki İstanbul dışından bir ilden gelmişseniz ve yurtta kalamam, en iyisi ev kiralayayım diyorsanız, bilin ki yüksek kiralar ödemek zorundasınız. NOT: İstanbul’da üniversite okumanın faydalarına ve zararlarına bir madde de sen eklemek istersen yorum yaz, paylaşalım!
Marmaray "Engelliye Yaşlıya" Ücretsiz
Marmaray ve şehir içi banliyö trenlerinden, yeni düzenleme doğrultusunda, yüzde 40 ve üzerinde engelli olanlar ile 65 yaş üstü vatandaşlar ücretsiz yararlanmaya başladı.AA muhabirin aldığı bilgiye göre, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının dün yürürlüğe giren 'Ücretsiz veya İndirimli Seyahat Kartları Yönetmeliği' doğrultusunda TCDD Genel Müdürlüğü, 65 yaş üstü vatandaşları şehir içi trenler olan Marmaray ve banliyö trenlerinde ücretsiz taşımaya başladı. Aynı düzenlemeye göre, bu yaş grubundakiler şehirler arasındaki Yüksek Hızlı Trenler (YHT), anahat ve bölgesel trenlerden yüzde 50 indirimli yararlanıyor. Düzenleme kapsamında, yüzde 40 ve üzeri engelli olan, yüzde 50 ve üzeri engelli olup 'ağır engelli' raporu bulunanların kendisi ve beraberindeki bir refakatçisi, kanunlarla ücretsiz seyahatlerden yararlanan yolcuların yanı sıra, vazife malullerinin anne, baba ve 25 yaşını aşmamış çocukları da şehir içi ve şehirlerarası trenleri (yataklı, kuşetli ve business vagonlar hariç) ücretsiz kullanabiliyor. Bu indirim ve ücretsiz seyahatlerden yararlanabilmek için 65 yaş üstü yolcuların nüfus cüzdanı, engelli yolcuların ise Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığından veya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından alınmış engelli kimliği, engel oranı işlenmiş ise nüfus cüzdanı, hiçbirinin bulunmaması halinde ise sağlık raporunu göstermeleri gerekiyor. Vazife malullerinin yakınlarının ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından alınan kartları ibraz etmeleri yeterli oluyor.AA
Annem ve Eşimin Namusu Gibi Erdoğan'a Güveniyorum, O Sesler Montaj!
Beyaz TV Spor Müdürü ve ünlü spor spikeri Ertem Şener Medyaradar’ın usta röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e bomba açıklamalar yaptı. İşte Ertem Şener’in Medyaradar’a verdiği o çok çarpıcı röportajı…  Spor dünyasından bir isimle siyaset konuşmak çok keyifliydi. Bu röportajın hikâyesi aslında bir tweet ile başladı. Ertem Şener’i ben spor dünyasından tanıyorum, işini de çok iyi yaptığını düşünüyorum. Geçtiğimiz günlerde bir tweet attı kendisi. Başbakan’a “Usta-Reis” diyor ve “yalnız” olmadığını söylüyordu. Çok şaşırdım doğrusu. “Biz gazeteciler biraz daha tarafsız olmalıyız” diye bir tweetle karşılık verdim. Belki de hata yaptım. Bilemiyorum. Çünkü artık “Gazeteci nasıl olmalı?” sorusuna yanıtım yok. İnanın kafam çok karışık. Kare kare sorular çözüyor, kündüne koyamıyorum. Medyayı da artık çok anladığımı söyleyemem. Ertem bana güzel bir yanıt verdi, “Herkes fikrini açıklıyor da ben neden susayım” dedi. Ben de bu röportajı yapmayı teklif ettim. Sağ olsun kırmadı. Çok da açık sözlü, lafı gediğine oturtuyor. İlk başta tereddüt ettim acaba nasıl karşılar diye ama çok misafirperverdi. Beyaz TV’de yaptık bu çarpıcı röportajı. Onu dinlerken aklıma “Ben Onu Çok Sevdim” dizisi geldi. Menderes için çekilen o güzel dizi. Ertem, Başbakan Erdoğan’ı çok seviyor, öyle ki artık bunu kendisine bir dava edinmiş. Erdoğan’dan söz ederken gözleri doluyor, duygulanıyor. Hatta heyecanlanıyor. Şaşırdım bu büyük sevgiye. Başbakan’dan “Beyefendi” diye söz ediyor. Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kaydı için ise net konuşuyor . “Montaj” diyor. Ve hatta ekliyor: “Eşim ve annemin nâmusuna ne kadar güveniyorsam, Başbakan’a da o kadar güveniyorum” diyor. Cemaat konusuna gelecek olursak; 17 Aralık sonrası bağlarını koparmış. Artık Türkçe Olimpiyatları'na gitmeyecekmiş. Başbakan’ı çok sevdiği için “yalaka” ilan edilmesine de isyan ediyor. 'Evet, seviyorum hem de çok seviyorum' diye meydan okuyor. Tabii sadece siyaset değil spor dünyasını da konuştuk. Bana mesleki kariyerindeki en büyük ayıbı da anlattı. Şike sürecine nasıl baktığını da... Her kelimesi manşet, her sözü vurucuydu. Çok heyecanla dinledim. Şimdi o aynı heyecanla hemen aradan çekiliyorum çünkü sözü gene çok uzattım ve derhal sizi bu röportajla başbaşa bırakıyorum. Buyurun tanımadığınız yönleriyle size bir başka Ertem Şener… Sevgiyle kalın, hep umutlu olun. RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN** **Twitter: @gazetecialev **Mail: alevgursoy2008@gmail.com Ertem sence spor dünyası mı daha karışık şu sıralar siyaset dünyası mı? Bence siyaset dünyası daha karışık. Spor dünyasının kurtarılabilir bir yanı var ama siyaset dünyası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Spor 90 dakika ile sınırlı kalıyor ama siyaset böyle değil. Siyaset her dakika karşı ataklar ve sürekli heyecanla geçiyor şu sıralar. Türkiye neyi yaşıyor sence? Türkiye bence kabuğundan çıkıyor. “DARBE GİRİŞİMİ VAR” Hakikaten bir darbe girişimi var mı, Başbakan’ın dediği gibi? Kesinlikle öyle... Darbe girişimiyle beraber Türkiye’nin kabuğundan çıkmaya çalıştığını düşünüyorum. Eskiden askerlerin darbe yapmasına şahit olurduk. Ben 39 yaşındayım ve şimdilerde YARGI DARBE girişimi görüyorum ve ben buna çok üzülüyorum. Bürokrasi ve yargıdaki bazı kadrolar sayın Başbakan’ı içeri atmak istedi. Bu çok açık… “ERDOĞAN’I İÇERİ ATMAK İSTEYEN PARALEL BİR YAPI VAR” Darbeyi yapmak isteyen o sivil yapıdan kasıt kim ya da kimler? Ve bu paralel yapı nedir? Ben bunun ABD ve İsrail kökenli olduğunu düşünüyorum. Herkes bir isim söylüyor ama şu bir gerçek bir paralel yapı var. “CEMAAT ERDOĞAN’I İSTEMİYOR” Cemaat mi bu paralel yapı? Şu anda cemaatin Başbakan’ı istemediği çok açık. Ben Başbakan’ın çok samimi olduğunu ve ülkesi için, milleti için bu yola başkoyduğunu düşünüyorum. “BAŞBAKAN’I ÇOK SEVİYORUM” Başbakan’a “reis ve usta” diyorsun sen, neden çok mu seviyorsun? Evet, hem de çok seviyorum, çok kıymet veriyorum. Bakın odamda Sayın Başbakanımız ve eşinin fotoğrafı duruyor. Çok değer verdiğim bir fotoğraf. Ben “Ustanın Hikâyesi”ni sunduğumda bu fotoğraf beyefendinin önünde duruyordu. Ben kendisinden rica ederek aldım. “İLK ELEKTRİKLENME BAŞKANKEN OLDU” Nereden geliyor bu sevgi, özel bir nedeni mi var, yoksa sadece siyasi tarzından dolayı mı? Ben filmi isterseniz başa sarayım. Bir gün Gaziosmanpaşa’dayım, bir baktım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan geliyor. Bir meydandayız. Ben onu görmeyi çok istedim, çünkü çok merak ediyordum. Sonrasında baktım ki inanılmaz pozitif. O kalabalığın içinde göz göze geldik. Eliyle başımı tuttu. Ben o zaman üniversitedeydim. İlk o zaman kendisinin insanları ne kadar sevdiğine ve sıcaklığına tanık oldum. “BAŞBAKAN İÇİN AĞLADIM, ONUN İÇİN ÇOK DUA ETTİĞİM OLDU” Ya sonra? Aradan yıllar geçti. Kendisi Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. Şu an Kral FM Genel Yayın Yönetmeni olan Gezegen Mehmet bana dedi ki: Seni ziyarete götüreyim mi? Çok heyecanlandım. Ama görüş için savcılıktan bir kâğıdım yoktu. “Gidelim” dedim. Gittik. Ancak ben içeri giremedim, Gezegen Mehmet girdi. Giremediğim için ağlamıştım. Onu ziyaret edemedim diye çok üzüldüm. Ama selamını almak yetti. Mehmet Abim bana en güzel hediyeyi vermişti o gün. Okuduğu şiir nedeniyle cezaevine girmesi beni çok etkiledi. Mektup bile yazdım kendisine. Ben çocukluğumdan beri zaten inançlı biriyim. Başbakan’a çok dua ettiğim oldu. Bakın benim dünüm de aynı bugünüm de. Bu konuda o dönemimi Gezegen Mehmet’e, Afrikalı Ali’ye sorabilirler. Hatta CNN Türk ve Kanal D yıllarımı da Rasim Ozan anlatsın. Muhafazakâr mısın? Ne kadar muhafazakârım bilemiyorum ama çocukluğumdan bu yana çok inançlıyım. Demokrat bir insanım karşı tarafa da çok saygılıyım ama benim düşünceme saygı duyulmadığında çileden çıkıyorum. “BAŞBAKAN ERDOĞAN İÇİN HEP DUA ETTİM” Peki, Başbakan seni seviyor mu, senin onu sevdiğin kadar? Farkında mı senin? Benim onu ne kadar çok sevdiğimin farkında, bence biliyor. Samimiyetimi biliyor Beyefendi. Ben onun için hep dua ettim, etmeye de devam edeceğim. Bana insanlar diyor ki “Neden CNNTürk’deyken, Star’dayken bu görüşlerini belli etmiyordun?” Ben size soruyorum şimdi: Beni bilen biliyordu zaten. Benim nasıl bir insan olduğumu. Ben hiçbir şeyi saklamam. Ben de eskiden içki içtim. Ben de günahlar işledim. Ama yıllar önce tövbe ettim. Şimdi içmiyorum. Çok şükür elimden geldiğince iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Allah’ın beni devamlı gördüğünü bildiğim için ona göre yaşıyorum. 'BEN DE İÇKİ İÇTİM, GÜNAHLAR İŞLEDİM AMA TÖVBE ETTİM' Ben de tam bu noktada sana Beyaz TV’ye geçtin diye mi görüşlerin bu hale geldi diye soracaktım? Asla böyle bir şey yok. Bu çok saçma bir soru. Ben Beyaz TV’ye gelmeden önce de buydum. Bu kanala 1,5 yıl önce geldim. 17 ay önce ne Başbakan ile ilgili bir sıkıntı yaşanıyordu ne de Başbakan birileri ile ilgili bir sıkıntı yaşıyordu. Gezi olayları 30 Mayıs 2013’te başladı. Ben o tarihte gelmedim buraya, 2012 ‘de geldim. Ben o zamanlarda da Beyefendi’ye olan sevgimi her daim dile getirdim. Beni çok iyi tanıyanlar Beyefendi'ye olan sevgimi ve dava aşkımı bilirler. Yukarıda belirttiğim isimlere sorabilirler. “USTA’NIN HİKÂYESİ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİYDİ” “Usta’nın Hikâyesi” programını da ona olan sevgim nedeniyle sundum. Sayın Osman Gökçek o büyük sevgimi bildiği için, beni layık gördü programı sunmaya. Ne kadar teşekkür etsem azdır kendisine. Çünkü ben o programı sunmayı çok istiyordum. Ben günlerce o program için çalıştım. Hayatımın en önemli anlarından biriydi o üç saat. Ben buraya gelmeden önce Gezi olayları yoktu. Hükümet ile cemaat arasında bir sıkıntı yoktu. Ben yaşanmamış bir şey için ne söyleyebilirdim, nasıl bir tweet atabilirdim ki? Star’da, CNN’deyken sorun yoktu çünkü. Ben o zaman twitter da kullanmıyordum bu kadar sık. Ben şu an elbette sosyal medyadan istediğim fikri paylaşırım. Diktatör dedikleri adama bak. Adama her türlü hakaret ediliyor. Adamın ailesine dil uzatılıyor, düşüncelerine dil uzatılıyor. Adamı “hırsız” yapıyorlar, bunu tırnak içinde söylüyorum çünkü asla inanmıyorum. Adama öldü diyorlar, her şeyi yapıyorlar. Tüm bunlara sesini çıkarmıyor. Sonra gelip buna diktatör diyorlar. Bana dünyada böyle bir diktatör gösterin adımı değiştireceğim. İstediğiniz ismi koyacağım. Diktatörün tanımını biz mi bilmiyoruz. “BANA BİR DİKTATÖR GÖSTERİN İSMİMİ DEĞİŞTİRECEĞİM” Bence de bir ülkenin başbakanına bu ağır ifade kullanılmamalı... Eleştiri elbette olur ama hakaret ve küfür asla… Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı bu adam ve herkes bu kişiye saygı duymak zorunda. “BAŞBAKAN DÖRT DÖRTLÜK BİRİ” Ben röportajcıyım ve tarafsız olmak zorundayım. Sadece soru sormakla yetkiliyim. Sence Başbakan’ın da hiç eleştirilecek tarafları yok mu? Kimse dört dörtlük değildir netice itibariyle değil mi? Benim bildiğim benim tanıdığım kadar yok. Ve ben Başbakanımızı çok da iyi tanıyorum. Dört dörtlük diye bir tanım varsa Başbakan için yaparım. İstanbul’daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden tutun, bugün 12 yıllık iktidar döneminde hala tanıyamadık mı? Sorun tanınamayanda değil tanıyamayandadır. Başbakanın her şeyi şeffaf. İftiralarla, dublaj ile montaj ile kul hakkına girmeyin. Yeter artık. 'BU MEDYA BAŞBAKAN'I AVUCUNDA OYNATACAK SANDI' Medyaya yönelik tutumu çok ağır değil mi? Bakın benim de bir süre içinde bulunduğum medya Başbakan’a zamanında “Muhtar bile olamaz” dedi. Bu medya Sayın Başbakanı birileri ile karıştırdı, bu medya Başbakan’ı avucunda oynatacak sandı. Bakın güçlü olduğunu düşündükleri zamanlarda herkes Sayın Başbakan’ın yanında. Zayıf olduğu bir anda mesela montajlar, dublajlar çıkıyor o zaman herkes hurra Sayın Başbakan’a vurmaya çalışıyor. Ben medyada çok samimi insan görmüyorum. Yahu bu Başbakan kim, ne yaptı, biri bana söylesin. “YANDAŞ DEĞİLİM BAŞBAKANIMIZIN YANINDAYIM” Yandaş mısın? Yandaş değilim sadece Başbakanımızın yanındayım. Bunun adı yandaşlık da değil, yalakalık da değil. Fenerbahçe Taraftarı Aziz Yıldırım’ı çok seviyor. Aziz Yıldırım yalakası mıdır? Galatasaray taraftarları Drogba’yı çok seviyor diye Drogba yalakası mı oluyorlar? “İSTER YALAKA DESİNLER İSTER YANDAŞ, BAŞBAKAN’IN YANINDAYIM” Sana “Yalaka” demelerinden rahatsız oluyor musun? Neyin yalakası Allah aşkına. Benim üç çocuğum var. Ben bir babayım, aile reisiyim. Bakın bu uğurda ister yalaka desinler, ister yandaş. Ben Başbakan’ın yanındayım. Sonu ne olursa olsun elimi taşın altına koydum. Şartlar ve düşünce ne olursa olsun ben Beyefendi’nin yanındayım. Benim ne CHP ne de MHP-BDP liderine karşı tek bir hakaretim, tek bir terbiyesiz tweetim de olmamıştır. Ben savunduğumu yazıyorum. Ben Başbakan’ı çok seviyorum. “BAŞBAKAN’DA KENDİMİ GÖRÜYORUM” Hayran mısın acaba? Ben Başbakan’ı gördüğümde, ona baktığımda kendimi görüyorum. Ona baktığım zaman aynı dili konuştuğumuzu görüyorum. Bugüne kadar 11 yıldır susan bir adamı ne hale getirdiniz? 11 yıldır bu adamı mahvettiniz, her türlü hakareti ettiniz. Girmediğiniz özeli kalmadı. Bırakın da bu adam da bugün sinirlensin. Ağzından birkaç istenmeyen kelime çıksın. Ölmüş annesi ile ilgili geçen gün bir video paylaştım. “İşte Sayın Erdoğan’ın ses kaydı” diye. Kendisi Kuran okuyor. Ne ölüye, ne diriye, ne de Kuran-ı Kerim’e saygıları var. Bu kadar alçak bir insan topluluğu olmuşuz. Yemediğim küfür kalmadı. “KEŞKE TWITTER KAPANSA” Bugün twitter olmasa ben bu işlerin bu kadar ilerleyeceğini sanmıyorum. Keşke twitter kapansa. Keşke ben de kapatsam. Yok artık. O kadar da değil. Zaten yeni internet düzenlemesi de yapıldı. Sosyal medya çok önemli. Ya bana her gün küfrediliyor. Yalan haber yayılıyor. Bakın ben şu an twitterımı açayım; adam benim her şeyime küfrediyor. Bu twitter benim özel sayfam değil mi? Benim beynim, benim düşüncelerim. Benim yazdıklarıma kimsenin müdahale etmeye hakkı yok. Mesela sizinle de bu röportajın başlangıcı twitter’dı. Benim beynimdeki, benim Allah ile aramda olanları buraya yazıyorsam bu benim en doğal hakkımdır. Ben Başbakan’a olan sevgimi yazıyorum buna laf söylemeye kimin ne hakkı var? “BAŞBAKAN’A SAYGI DUYAN HERKESE BEN DE SAYGI DUYUYORUM” Ertem Şener deyince akla spor geliyor. Sen siyasi rengini belli ettiğinde insanlar şaşırıyor olamaz mı? Niye etmeyecek mişim? Neden etmeyeyim? Türkiye’de hangi takımı tutuğunu söyleyen ilk spor spikeri benim. Ben “Beşiktaşlıyım” dedim. Başım dimdik hem de. Milyonların önünde söyledim. Ben hiçbir şey saklamam. Ben eşimle tanıştığımda beş dakika içinde evlenme teklifi eden bir adamım. Ben ateşli bir adamım. Ruhu bedenine sığmayan bir adam hem de. Ben içimdeki düşüncelerimi, fikirlerimi yansıtırım. Elinde bayrakla gezen bir adamım. “FİKİR HOLİGANIYIM” Ben fikir holiganı bir adamım ama bunu yaparken insanları kırmıyorum. Tırnak içinde söylüyorum Gezi Parkı’ndaki “İyi niyetli insanlar”a da saygı duyuyorum. Ben bugün Güneydoğu’da hakkını savunan Kürtlere de saygı duyuyorum. Ben Ermeni vatandaşlarımıza da saygı duyuyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti ve bayrağını savunan herkese saygı duyuyorum. Ben Başbakan’a saygı duyan herkese saygı duyuyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na saygı duymayan adama saygı duymuyorum. Bu insanın oğullarına, kızlarına, düşüncelerine yıllardır hakaret ediyorlar. Kimse ağzını açmıyor. Şimdi bırakın da biraz Başbakan konuşsun. Adam sustu bugüne kadar. Bu ülkede kötü giden bir şey söyleyin bana. “ALKOL DÜZENLEMESİ DE NORMAL, KIZLI-ERKEKLİ ÇIKIŞI DA” Bu konuda sana katılmıyorum çünkü bütün liderler her gün meydanlarda konuşuyor Başbakan da buna dâhil. Bakın Marmaray diyorlar karşı çıkılıyor. 3. köprü diyorlar karşı çıkılıyor. Havalimanı diyorlar karşı çıkıyorlar. Bakın ben bu havalimanı ile ilgili çok özel bir şey söyleyeceğim. Ben araştıran bir insanım. Bir kütüphanem var. Ben sadece spor üzerine konuşmuyorum. Futboldan anlayan sadece futboldan anlamaz. Sadece futboldan anlayan futbolu da anlamaz. Futbolun dışında bir şeyler bilmezseniz futbolu konuşamazsınız. 3. havalimanı Türkiye’ye yılda bir milyon dolar para kazandıracak. Türkiye’de her şey güzel gidiyor. Artık herkes özgür. Diyoruz ki gece 22’den sonra alkol satışı yapılmayacak. Gençler bir anda ayağa kalkıyorlar. Şu an bunu okuyan insanlara soruyorum: Sizin gece 10’dan sonra çoluğunuzun çocuğunuzun içki almasına gönlünüz razı olur mu? Dünyanın birçok ülkesinde var bu alkol düzenlemesi. Kapalı alanlarda sigara içimi yasaklandı, bundan daha güzel bir şey var mı? Eskiden ben Malatya’ya giderdim. 18 saat boyunca otobüste yanımdaki adam babam sürekli sigara içerdi. Ben “Baba sigara içme diyemezdim” Malatyalı bir çocuk babaya karşı gelebilir mi? 18 saat boyunca benim ciğerlerim parçalanıyordu. Şimdi takside bile sigara içemiyorsun. Kızlı-erkekli denen bir şey çıktı. Yahu benim iki oğlum bir kızım var. Benim o çocuklarım büyüdüğü zaman ben onların kızlı erkekli kalmasını istemem. Kalamazlar. Biz Türkiye’yiz. Biz Türk’üz. Örf-adet geleneği olan bir toplumuz biz. Bunları bu Başbakan söylüyor diye tartışıyorlar. “ANNEM VE EŞİMİN NAMUSU GİBİ ERDOĞAN’A GÜVENİYORUM. O SESLER MONTAJ” Velev ki başbakan ve oğluna ait olduğu iddia edilen o ses kaydı doğru çıktı. Tabii asla böyle bir düşüncemiz olamaz ama farz edelim ki öyle. Düşüncelerin değişir mi, sevgin, saygın? Biraz ağır olacak ama anneme ve karıma nasıl güveniyorsam, Başbakanımıza da o kadar güveniyorum. Annemin ve eşimin namusuna ne kadar güveniyorsam hem Sayın Erdoğan hem de Bilal Bey’e o kadar güveniyorum. Ben 29 Aralık’ta bir tweet atmıştım “Bilal Erdoğan’ın alnı secdeli, adam gibi adam. Bu ülke için dertli mi dertli” niye rahatsız oldular? Bu konuda beni bazı kötü niyetli insanların önüne atanlarla önce bu dünyada adalet önünde hesaplaşacağız.Hadi bu dünya neyse de kalbimi kıranları Allah’a havale ettim bu işin bir de öbür dünyada hesabı var. Gelinen süreçte hala o tweetin arkasında mısın? Sonuna kadar hem de... Ben eşime nasıl güveniyorsam onlara da öyle güveniyorum. Benim maaşımı Başbakan vermiyor ki, ben Başbakan’ı görmüyorum bile. Ben nasıl yalakalık yapayım? Bunlar benim en samimi duygularım. “ANNEM VE BABAMI DA AK PARTİLİ YAPTIM” Ailen de mi AK Partili? Mesela annen, baban, eşin. Onlarda da bu sevgi var mı? Annemle babamı ben AK Partili yaptım. Karımı da yine öyle. Babam CHP, annem MHP’liydi. Ama son iki dönemdir onlar da benden daha koyu AK Partili oldu, eşim de. Sence seçimlerde AK Parti’nin oy oranı ne olur? Türk insanı mağdur olandan yanadır. Şu anda Başbakanımızı bir karalama kampanyası var. Bu oyları artıracak. Cemaate yakınlığın var mı? Gülen Cemaati konusunda düşüncelerini merak ettim doğrusu? Evet, cemaate yakınlığım vardı. Vardı!.. Artık bitti… Onların da benim ile… “DAHA DA GİTMEM TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA” Bu kavganın kazananı ya da kaybedeni kim olur? Ben Başbakanımızın çok samimi olduğunu düşünüyorum. Bana diyorlar ki: “Daha düne kadar Türkçe Olimpiyatları’nda sen de Hocaefendi’yi övüyordun.” Evet övüyordum. Ama artık Türkçe Olimpiyatlarına da gitmeyeceğim. Hiçbir bağım kalmamıştır cemaatle. 17 Aralık’tan sonra tarafımı belli ettim. Başbakanımıza haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Benim tarafım Başbakanımızın yanı. “BENİM TARAFIM BAŞBAKAN'IN TARAFI, BU ARTIK BENİM İÇİN BİR DAVA” Cemaate dokunan yanar diyorlar. Bu doğru mu? Bilmiyorum. Benim bir açığım varsa yanayım. Ne açığım var ki niye yanacakmışım? Cemaatten bazı arkadaşlar benim şimdiki tavrımı bir kusur olarak görüyor. Ben kendilerine de söyledim; ‘Sizin kusur olarak gördüğünüz şeyi ben dava olarak kabul etmişim’. Artı benim Gezi’den bu yana rotam hiç değişmedi. Ben hep Başbakan’ın yanındayım. Sonradan değişen ben miyim yoksa, neyse… Uzatmayalım. “GÖKÇEK’İ DE ÇOK SEVİYORUM, BU ÜLKE İÇİN BAŞINI ORTAYA KOYDU” Melih Gökçek’in de ses kaydı yayınlandı. O ses kaydının kendine ait olduğunu kabul etti. Sence CHP afişlerinin yayınlanmaması normal mi, gazeteci olarak yanıt istiyorum? Onun da arkasında mısın, onu da seviyor musun? Tabii ki çok seviyorum. Tabii ki Melih Bey’in sonuna kadar arkasındayım. Gücüm yettiğince. Dualarımla. Geziden bu yana elini değil, kolunu değil, başını, bedenini taşın altına koydu bu ülke için…Sayın Başbakan ve Sayın Gökçek bir dava arkadaşı. Onlar sırt sırta vermiş gönül arkadaşları. Başbakanımız gibi, Melih Gökçek, bu ülkeyi çok seven bir insan. O bir vatan sevdalısı. Hak dostu. Onunla oturup bir bardak çay içmek lazım onu tanımak için. Çok başka biri. “MELİH GÖKÇEK YÜZDE BİR TRİLYON ANKARA’YI ALIR” Ankara’yı alır mı sence? Ceketi yeter. Yüzde yüz değil yüzde bir milyon alır. Bu röportajı saklayın yüzde bir milyon bile belki eksik söylüyorum yüzde bir trilyon alır. Allah’ın izni ile. “OYUM ELBETTE AK PARTİ’YE” Oyun zaten çok açık AK Parti’ye değil mi? Çok net belli değil mi? Elbette. Ben çalışanın yanındayım. Her şey çok güzel gidiyor. “YENİDEN YARGILAMADAN YANAYIM” Dinlemeler diyoruz, montaj diyoruz. Başbakan mağdur, iktidar mağdur peki ya yıllardır Silivri’de yatanlar ne? Onların günahı ne, tarafsız bir şekilde soruyorum? Ben çok net herkesin tekrar yeniden yargılanmasını istiyorum. Bugün herkes yeniden yargılansın. Aziz Yıldırım da. FB’li yöneticiler de.Silivri’de yatanlar da. İlker Paşa da. Bu yeniden olmalı. Suçlu tabii ki cezasını çeksin ama bilerek kalem kırmaya, idam etmeye tahammül edemem. 'BAŞBAKAN’I SEVİYORUM DİYE ARKADAŞLARIM BENİ TWİTTERDAN VE YÜREĞİNDEN SİLİYOR' Medyayı nasıl buluyorsun? Maalesef medya bölünmüş durumda. Kutuplaşmalar var. Medyada arkadaşlıklar da bozuldu. Ben Başbakan’ı seviyorum diye eski çalıştığım kurumlardaki arkadaşlarım, medya dışından dostlarım, çocukluk arkadaşlarım beni yüreğinden, twitterdan siliyor. “BAŞBAKAN'I SEVİYORUM DİYE ÖZEL SUNUMLARA BİLE ÇAĞIRMIYORLAR ARTIK” Çok garip değil mi bunlar? Bakın ben de çok şeyler yaşadım. Öyle ki bizler dışarda da özel işler alabiliyoruz. Reklam seslerinden tutun, özel sunumlara kadar her şey durdu. Kestiler. Sebep; Başbakanımızın yanında olmam ve fikirlerimi açıkça belli etmem. Olsun. Çok şükür. Hani diyorlar ya bana ‘çıkarları için menfaatleri için, para için Başbakan’ı savunuyor’ diye. Tam aksi aslında. Çıkarlarım için hareket etseydim şu anda 3-4 kat daha fazla kazanıyordum. Ama ben halimden memnunum. Benim için para değil inandığım değerler önemli. Ben sonuna kadar Başbakanımızın yanında olmaya devam edeceğim.Yanımda medyadan, ailemden kimse kalmasa da tek başıma olsam da Başbakanımızın yanında olacağım. “MAHALLE BASKISI YAŞIYORUM” Mahalle baskısı yaşadın mı mesela? Şu anda yaşadığımın adı tam da bu. Ben bugün Beyaz TV’de söylediklerimi yarın Star’a gittiğimde de söylerim. Ben Başbakan’ı savunduğumu söylüyorum bunu söylemek de bir demokrasi. Bütün gazeteciler fikirlerini saklasın ben de saklayacağım söz veriyorum. O zaman gazetecilik yapılmaz ki? O zaman bana neden susun diyorsunuz? Susun demiyorum eleştirilecek hiç mi bir tarafı yok diyorum? Neden o zaman fikirlerimi saklayayım. Twitterımı bir gün size vereyim emin olun dayanmazsınız. O küfürlere katlanamazsınız. “BAŞBAKAN OLSAM BEN DE ARARDIM” Mesela Başbakan’ın Fatih Saraç’ı arayıp bir alt yazıya müdahale etmesi doğru mu? Futbolun da siyasete karıştığı dönemler oldu. Biz de şimdiye dek şike konuştuk, FB cephesinde yaşananları konuştuk ama ben tek bir gün Başbakan’ın arayıp da bize müdahale ettiğini görmedim. Burada suçlu Başbakan değil bence. Benim fikirlerim biraz serttir. Ben bunları bir birikim olarak görüyorum. Başbakan olsam belki ben de arardım. Yetmez mi? Sen de seninle ilgili bir haber olsa ararsın. “MEDYANIN SORUNU SAYGISIZLIK” Sence medyanın en büyük sorunu ne? Saygısızlık. Gülen ile şu süreçte röportaj yapmak ister miydin? Hayır istemezdim. Artık hiçbir şeyi merak etmiyorum çünkü.ı Muhalif cepheden beğendiğin gazeteciler kimler? Yok. medyaradar.com ALEV GÜRSOY CİMİNRöportajın tamamı için tıklayınız!
"Bilal Erdoğan'ın Götürdüğü Paralar Ardahan'ın 45 Yıllık Yatırım Parasıdır"
Ardahan’da düzenlenen mitingde konuşan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Balya, kutu, kamyonetlerle taşıdıkları paralar var ya buraya gönderilen 1 yıllık paranın tam 45 katıdır. Yani Bilal Erdoğan’ın o gün götürdüğü paralar, buranın 45 yıllık yatırım parasıdır” dedi.BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhuriyet Caddesi’nde partisi tarafından düzenlenen mitinge katıldı. Yaklaşık 1000 kişinin katıldığı mitingte konuşan Demirtaş, Ardahan’ın gözlerden ırak, ama gönüllerden ırak olmadığını söyledi. Önlerine çıkarılan engelleri halk desteğiyle aştıklarını anlatan Selahattin Demirtaş, şöyle dedi: “İlk mitingimizi Ardahan’da yapıyoruz. Ardahan, gönüllerimizin şehridir. Bizim önümüze en büyük engelleri çıkardılar ama halkın desteğiyle bütün o engel ve barajları aşa aşa yıka yıka bu günlere geldik. Bugünden sonra da özellikle de 30 Mart seçimlerinde bir kez daha önümüze konulan engelleri aşmak istiyorsak, yine el ele, omuz omuza vereceğiz, birbirimize güveneceğiz. Birbirimize inanacağız ve halkların kardeşliği eşittir özgürlük ve barış şiarıyla bu işi götüreceğiz. Burada iktidara değil, hizmetkarlığa adayız. Bugüne kadara Ardahan’da hangi parti seçilmişse, sadece partizanlık ve ayrımcılık yapmıştır. İstanbul’a yapılan Marmaray’a harcanan para buraya 1 yılda harcanan paranın tam 186 katıdır. İstanbul’da Marmaray’a çaktıkları çivinin parası, buraya harcadıkları paradan fazladır. Onlar Ardahan’ı unutmuş, kaderine terk etmişler. Burada yerlisi, Azeri’si, Terekeme’si, Kürd’ü ve Türk’ü ile hangi gence sorarsanız cebinde bir çay parası yoktur. Oyunu kamyonetle para taşıyanlara verirse, en başta kendisine hakaret etmiş olur. Gün; Kamplaşma, ayrışma günü değil, elele verme günüdür. Bugüne kadar hiçbir BDP’li belediyede yolsuzluk soruşturması yapılmadı. Bu arkadaşlarımız, tek kuruşunuzun çalınmasına izin vermeden tamamını size harcayacaklar. Arkamızda holdingler, para babaları, medya patronları olmadı. Bizim arkamızda siz varsınız, siz bize yetersiniz. Kimse bize patronluk taslayamadı. O nedenle hak ve halktan başkasına hesap vermeyiz. Allah’tan başkasının önünde de diz çökmeyiz dedik ve o inançla bugünlere geldik.” DHA
Kılıçdaroğlu: 'Başbakan Üç Çocuğumuza da Ağlamadı'
KIRŞEHİR- Miting için geldiği Kırşehir'de helikopterle Bağbaşı Stadyumu'na inen Kılıçdaroğlu, Mucur ilçesi yakınlarında çevik kuvvet otobüsünün devrildiği kazada şehit olan polis memuru Gökhan Emre Örül'ün Medrese Mahallesi'ndeki baba evini ziyaret etti. Şehit Babası Selçuk Örül'e başsağlığı dileyen Kılıçdaroğlu, şehit ailesi ile bir süre sohbet etti. FEZLEKELER Kılıçdaroğlu, ziyaretin ardından çıkışta, eski bakanlar hakkındaki fezlekelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, 'Ayın 19'unda göreceğiz. Fezlekelerin milletvekillerine okunması ve açılması lazım. Milletvekilleri fezleke ile ilgili oy kullanacak. Ne yazıldığını bilip görmeleri lazım ki ona göre karar versinler. Bu konuda ısrarcı olacağız. Bakalım ileri ki günlerde göreceğiz.' dedi. Kılıçdaroğlu, daha sonra Ankara Caddesi'ndeki miting alanına geçti. ‘Baba uyan evlatlarını öldürüyor’, ‘Onlar sadece ceplerini düşünürler’, ‘Bedel ödedik bedel ödeteceğiz’ pankartları eşliğinde kürsüye gelen Kılıçdaroğlu’nun konuşması sık sık, ‘Hırsız Tayyip’, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’, ‘Başbakan Kemal’ sloganlarıyla kesildi. SİYASİ AHLAK YASASI ÇIKARTACAĞIZ Konuşmasında AKP ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ı hedef alan Kılıçdaroğlu, “İktidara gelirsek, ilk 4 ay içinde siyasi ahlak yasasını çıkartacağız. Bu yasalar ahlaklı insanlar için var. Burası Ahi Evran’ın memleketi. Ahi Evran, ahlakı bu topraklara gelecek olarak bırakmıştır. Onun kuşağını kuşanan esnaf, halka güler yüzlü davranır. O ahlakı temsil eder, dürüstlüğü, adaleti temsil eder. Bu toprakların temel özelliği budur. Ama, ahlak çok değerli, soylu bir kavramdır. Bütün dinlerin ortak alanı ahlaktır. Ahlak üzerinde herşeyi yüceltmeliyiz. Ahlaksızlığa yer vermemiştir bu topraklar. Bunları söylememin nedeni bu yerel seçimlerden sonra genel seçimler olacak. CHP’yi iktidara getirdiğinizde ilk çıkartacağımız kanun siyasi ahlak kanunu olacak. Siyaseti kirlilikten arındıracağız. Ahlaksız adamın siyaset yapmaması, kul hakkı yemeyen, halkını düşünen adamın siyaset yapması lazım. Benim için yandaş yok, benim için sadece vatandaş var” diye konuştu. “DEVLETİ SOYAN İKTİDARLA KARŞI KARŞIYAYIZ” Konuşmasında sık sık AKP'li seçmenlere seslenen Kılıçdaroğlu’nun, “AKP’ye oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum. Onlar size hizmet için, yoksulluğu önlemek, yasakları kaldırmak için söz verdiler, siz de gereğini yapıp oy verdiniz. Ancak 17 Aralık’ta bütün gerçekler ortaya çıktı, maskeleri düştü. Türkiye bir gerçekle karşı karşıya. Cumhuriyeti soyan, devleti soyan iktidarla karşı karşıyayız” sözleri, üzerine alanda bulunan kalabalık ‘Hırsız Tayyip’ sloganı attı. Kılıçdaroğlu, bunun üzerine, “Siz öyle slogan atarsanız o gider yarın telif hakkını alır, ayrıca sizden para ister. Biliyorsunuz hayatı para üzerine kurulu’’ karşılığını verdi. HARAMİLERDEN HESAP SORACAĞIM Birlik beraberlik mesajı da veren CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Çanakkale’de dedelerimiz kucak kucağa yatıyor. Bize daha güzel Türkiye bırakmak için mücadele edip kanlarını akıttılar. 30 Mart’ta yeni süreci başlatacağız, ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Halkın iktidarını kuracağız. Var mısınız? Söz mü? Haramilerin saltanatını yıkıp yeniden Cumhuriyeti kuracağız. Siz söz verdiyseniz ben de söz veriyorum gereğini yapacağım. O haramilerden hesabını soracağım' diye konuştu. SİZ TEMİZSİNİZ İKTİDAR KİRLİ AKP'ye oy veren vatandaşların temiz, ancak iktidarın kirli olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Ben AKP’ye oy veren yurttaşlarımın vicdanlarına sesleniyorum. İyi niyetle oy verdiniz, eleştirirken sakın ola üstünüze almayın, siz temizsiniz iktidar kirli. Siz temiz siyaseti istediniz, onlar siyaseti kirletti. Siz kul hakkı yemediniz, onlar yediler. Hangi başbakanın oğlunun evinde 1 milyar dolar nakit para çıkar. Dünyada hangi başbakanın oğlunun evinde 1 milyar dolar para çıkar. Eğer çıkar diyorsanız bana örneğini gösterin. Ben sesleniyorum Kırşehir’in’ esnafına, çiftçine, emeklisine, sanayicisine sesleniyorum. Siz hayatınızda 1 milyar dolar keş parayı elinizde tuttunuz mu? O kadar paranız oldu mu? Bilal oğlan’ın var ama. Sabahın 8’inde telefon edip ‘bakanların evinde arama yapılıyor. Sen dikkatli ol evdeki paraları sıfırla’ diyor. O da yeni uyanmış . ‘Babacığım bir daha tekrar eder misin?’ diyor. Ertesi gün saat 10.58 4’üncü kez telefon ediyor. ‘ Babacığım büyük ölçüde hallettik. Birazcık kaldı’ diyor. ‘Ne kadar kaldı ?’ sorusuna ‘30 milyon euro kaldı babacığım. Onu da karanlıkta göndereceğiz’ diyor. Kırşehir’in vicdanına sesleniyorum. 30 milyon euroyu dağıt dağıt bitiremeyen başbakan ve onun hükümetine oy verecek misiniz?” “HİÇ BİR HÜKÜMET MÜSLÜMANI MÜSLÜMANA KIRDIRMADI” Hükümetin dış politikasına yönelik eleştiriler getiren Kılıçdaroğlu, 30 Mart’ta yeni bir tarih yazacaklarını söyledi. Omuz omuza, kol kola kardeşçe sandığa gideceklerini belirten Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: 'Türkiye’nin birliği, barışı, al bayrağımız göklerde özgürce dolaşsın diye sandığa gideceğiz. Bunun bir işareti vardı biliyorsunuz. Sanki Türkiye’deki bütün işleri halletmiş, Mısır ve Suriye ile uğraşıyor. Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman hiçbir hükümet Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmamıştır. Eline silah verip ‘git kardeşini öldür' dememiştir. El Kaide militanlarına silah gönderip ‘git kardeşini öldür’ diyen bu hükümettir. Suriye’de akan her kanın sorumlusu bu başçalandır. Kalkmış Suriye’de kan dökülüyor, Mısır’da darbe oldu, diyor. Karşıyız ama orada bir eylemde bir kız çocuğu hayatını kaybetti; Esma. Esma için ağladı. Eyvallah. Kimsenin ölmesini istemeyiz. Öldürülmesini istemeyiz. Esma için ağladı. Bizim 3 çocuğumuz hayatını kaybetti. Birisi Burak Can, birisi Berkin, diğeri polis Ahmet’ti. Gözünden bir damla yaş düştü mü? Yüreğinde insan sevgisi var mı? Onun gözünü dolar doyursun ne diyeyim. İnsanları birbirine düşürüyor. Sakın ola ki hiçbir zaman ayrışmayacağız. O bizi bölmek, kavga ettirmek istiyor asla bölünmeyeceğiz ve kavga etmeyeceğiz. Bu güzel topraklarda barış içinde yaşayacağız. Zorla niye partimize oy vermiyorsunuz diye kızmadım. Hep saygı gösterdim doğruları görmesi için çaba gösterdim. Ama eğer ülkeyi bölerseniz, kamplaştırırsanız, kavga eder hale getirirseniz en büyük zararı vatandaş görür. O yine lider. Parası var, O kaçar gider, dünyalığını yapmış. Yedi sülalesini besleyecek parası var. O sizin paranız. 17 Aralık Operasyonu 85 milyon Euro 247 milyar, eski parayla 247 katrilyon. O parayla 2 milyon 831 bin işsiziniz var. Biliyorum burada da işsizlik var. Bu para hortumlanmasaydı 2 milyon 831 bin işsizimize 8 yıl asgari ücretten maaş ödeyebilirdik. 300 bin atama bekleyen öğretmenin atamasını yapardık, bunlara 30 yıl maaş ödeyebilirdik. Her emekliye 25 bin lira eski parayla 25 milyar lira ikramiye ödenebilirdi. 6 GAP, 8 Marmaray yapılabilirdi. Yenen paranın boyutu bu. Onun için paniğe kapılmış sokak sokak cadde cadde geziyor. Bunların hepsi montaj diyor. İnanıyor musunuz? Eğer bunlar montajsa ben ona bir soru sordum. Dedim ki Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının kayıtlarını yayınla. 76 milyon yurttaşın ses kaydı oradan geçiyor. Kim kiminle ne zaman kaç dakika konuştu orada belli. Yayınladı mı yayınlayamaz. Çünkü o yürütme organın başı. ‘Ben yürütme organının başıyım’ diyor. Ben zaten biliyorum senin yürütme organın başı olduğunu.' İKTİDAR ZENGİNLEŞİRSE HALK FAKİRLEŞİR Kırşehir mitinginde çiftçiye, memura, kadınlara seslenen CHP lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle tamamladı: “Kadınlara da sözüm var. Siz çocuklarınızı sevdiğiniz gibi ülkenizi de seviyorsunuz siz bu memlekette huzur, barış istiyorsunuz. Siz çocuklar ölmesin, onlar büyüsün okusunlar, bizlerden çok daha iyi yaşam koşullarına sahip olsunlar istiyoruz. Ben de istiyorum ki her evde huzur olsun, tencere kaynasın barış olsun. CHP iktidarında geliri olmayan ya da asgari ücretin altında olan her ailenin sigortası olacak, para kadının hesabına yatırılacak. Ele Asgari ücret üzeriden o parayı alıp çocuklarına harcayacak. Sosyal devletin koruması altında olacak. Çiftçi kardeşlerim dünyanın en pahalı mazotu, dünyanın en pahalı elektriğini kullanıyorsunuz. Gürcistan’da mazot 2 lira Türkiye’de 5 lira. Önemli bir cümle siyasette, iktidarda olanlar zenginleşirse halk fakirleşir. Niye zenginleşiyor siyasetçi. Siyasetçinin halkı soymaması, tüyü bitmemiş yetimin hakkını almaması lazım. Kul hakkı yememesi lazım. O zaman 30’unda sandığa kol kola beraber ailecek gideceğiz ve çalışacağız. Düne kadar kadınların başörtüsü üzerinden siyaset yapılıyordu. Kırşehir’deki bütün kadın kardeşlerimize sesleniyorum, ister açık ister kapalı olsun. Bütün kadınların başımın üstünde yeri var. 30 Mart’ta yeni güzel tarihi Kırşehir yazacak.” Kılıçdaroğlu, Kırşehir mitingini barış güvercini uçurarak tamamladı. Kılıçdaroğlu, Kırşehir mitingi öncesi Başbakan’ın Muş mitingi için Kayseri’den Ankara’ya giden ekibin kaza yapması sonucu şehit olan 4 polis memurundan Gökhan Emre Örül’ün Medrese Mahallesi’ndeki ailesini ziyaret ederek başsağlığı diledi.Haberler.com
"Artık Türkçe Olimpiyatları Bitti, O Defter Kapandı"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen'i 'Türkiye'den kaçan örgüt lideri' diye niteleyerek, Türkçe Olimpiyatlarının artık bittiğini söyledi. Erdoğan, 'Onların malum olimpiyatları vardı, artık bitti bizim için tabii bunlar. Artık bundan sonra bunların olimpiyatları molimpiyatları diye bir şey bizim dünyamızda yok. Bitti onlar, o defterler kapandı, geçti' dedi. Erdoğan, Dilovası'nda İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu İzmit Körfez Köprüsü Ayağı Keson Batırma Töreni'nde konuştu. Erdoğan konuşmasında alandakilere kamplaştırma, kutuplaştırma, ayrıştırma siyaseti yapmadıklarını, 77 milyonu kucakladıklarını, 'hizmet milliyetçiliği' yaptıklarını söyledi. Erdoğan, her zaman yaşatmanın siyasetini savunduklarını öne süren Erdoğan, şunları söyledi: 'Faili meçhullere bu ülkede biz son verdik. 'İşkenceye sıfır tolerans' dedik. İnsanımıza, insan gibi muamele edilmesi, devletin vatandaşına hizmetkar olma anlayışını 81 vilayete hakim kıldık. En önemlisi biz, çözüm süreci için mücadele ederek, çözüm süreci için bedenimizi, canımızı ortaya koyarak, gençleri yaşatmak için gayret gösterdik. Her gün acıların yaşandığı, her gün şehitlerin geldiği, her gün ocakların söndüğü bir Türkiye'den, huzurun, baharın, barışın hakim olduğu bir Türkiye'ye kavuştuk. Gençlerin ölümüne son verdiğimiz, bunun mücadelesinde başarı sağladığımız bir dönemde yeni gerilimlere, yeni çatışma sahalarına, yeni ölümlere asla tahammül edemeyiz. Her ne sebeple olursa olsun, sokakların çatışma alanına dönmesine, gençlerin karşı karşıya gelmesine asla tahammül edemeyiz. 'Sandıktan ümidi kesenler... ' Sandıktan ümidini kesenlerin sokaklarda medet aradığını görüyoruz. Buradan bir kez daha herkesi sorumlu davranmaya çağırıyorum. Buradan siyasi partilerin genel başkanlarına sorumluluk ve samimiyet çağrısı yapıyorum. Hem genel başkanların hem de milletvekillerinin kışkırtıcı, ayrıştırıcı, çatışmaya çağıran dil ve üsluptan uzak durmalarını önemle rica ediyorum. Medyanın, sokaklarda çatışmayı körükleyecek, sorumsuz dili derhal terk etmesini temenni ediyorum. Birilerinin gençlerimizi, sokaklara molotoflarla taşlarla sopalarla döner bıçaklarıyla salıvermesini kabullenmiyoruz. İşte AK Parti'nin gençliği ortada... Bizim gençliğimizin elinde tablet bilgisayarı görürsünüz, bilgisayarı görürsünüz, kalemi görürsünüz, kitabı görürsünüz. Asla AK Parti'nin gençliği çatışmaların gençliği değildir, kavganın gençliği değildir. Onlar, aydınlık yarınların tesisine çalışan bir gençliktir. İş dünyasının huzuru, istikrarı, güven ortamını zedeleyecek bu tür tahriklerden uzak durmasını temenni ediyorum.' 'Perde gerisine saklanıp namertçe saldıranlar var' 'Bu adamların hangisinin bu tür eserler yaptığını duydunuz Allah aşkına' ifadelerini kullanan Erdoğan, birinci köprüye, ikinci köprüye karşı çıktıklarını, şimdi yapılan üçüncü köprüye de karşı çıkıldığını söyledi. Muhalefeti, 'Bunlardan birşey olmaz' sözleriyle eleştiren Erdoğan, Ne yaparlarsa yapsınlar, yolsuzluğun karışmadığı bir iktidar böyle büyür. Ama yolsuzluk içinde olanlar bize öyle bir Türkiye teslim ettiler, hatta yürütemediler hükümeti, kaçıp gittiler 3,5 yılda. Çözüm süreci bütün sabotajlara rağmen kararlı bir şekilde ilerliyor. Demokrasinin standartları yükseliyor. Milli irade güç kazanıyor, huzur, kardeşlik, refah artıyor. Bunu bozmaya yönelik her saldırı çok açık şekilde vatana, Türkiye'ye ihanettir' şeklinde konuştu. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Yurt dışından Türkiye'yi karıştırmaya çalışanlar var. Perde gerisine saklanıp namertçe saldıranlar var. İsmini, yüzünü saklayıp ortalığa montaj dağıtıp Türkiye'de huzur ve istikrarı yaralamaya çalışanlar var. Devlete, milli güvenliğimize, bütünlüğümüze yönelik bu saldırılara siyasi partiler sahip çıkmamalı, medya tarafsız olmalı, iş dünyası prim vermemeli. Kasetle montajla tahrikle Türkiye gündeminin esir alınmaya çalışılmasına hiç kimse destek olmamalı.' Proje İstanbul-İzmir arasında karoyulu ulaşımını 3,5 saate düşürecek 'Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu Projesi', tamamlandığında, mevcut devlet yoluna göre mesafeyi, 95 kilometre kısaltacak. Bu kapsamda 8-10 saatlik ulaşım süresi 3-3,5 saate inecek. Karşılığında yılda 650 milyon dolar tasarruf sağlanacak. Otomobil ile mevcut yolu kullanarak Körfez'i geçmek 1 saat 20 dakika, feribot ile geçiş 45-60 dakikayken, planlanan Körfez geçişi ile mesafe 12 kilometreye, ulaşım süresi ise 6 dakikaya düşecek. Projenin en önemli geçiş noktası olan İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü, bin 550 metre, orta açıklığı ve toplam 2 bin 682 metre uzunluğu ile dünyanın en büyük orta açıklıklı asma köprüleri arasında 4. sırada yer alacak. İzmit Körfez Geçişi'nin Asma Köprü, Kuzey ve Güney Yaklaşım Viyadükleriyle birlikte toplam uzunluğu 4 bin 540 metre olacak. Köprünün '17 katlı apartman yüksekliğinde' ve yaklaşık 38 bin 400 ton ağırlığındaki keson temelleri Altınova Kaytazdere mevkisindeki ıslak havuzda tamamlandı. 'Önümüzdeki yıl tamamlanacak' Önümüzdeki yıl sonu itibarıyla İzmit Körfez geçişi asma köprüsü ile Gebze-Kemalpaşa ayrımı ve İzmir bölümündeki çalışmaların tamamlanacağını dile getiren Erdoğan, projenin tamamında kamulaştırma çalışmalarında yüzde 80, yapım işlerinde yüzde 30 gerçekleşmeye ulaştıklarını söyledi. Erdoğan, 'Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu için bugüne kadar kamulaştırma çalışmaları ve inşaat işleri olarak 3 milyar 650 milyon yani, 3 katrilyon 650 trilyon harcama yapıldı. Bu harcama yaklaşık yarısını oluşturan kamulaştırma bedellerini devlet, diğer yarısını oluşturan inşaat bölümünü de projeyi üstlenen firmalar gerçekleştirdi' dedi. Erdoğan'ın, 'O anlamaz, onun hayatında bir dikili ağaç yok ya, onda yalan var, takiye var, iftira var, fesat var' sözleri üzerine, kalabalıktan yuhalama sesleri geldi. Erdoğan, 12 yıl önce 15 bin kilometre bölünmüş yol yapacakların söylediklerinde buna ihtimal vermeyenlerin olduğunu belirterek, şöyle devam etti: 'Çünkü bizden önceki 79 seneye bakıyorlardı. 79 senede bu ülkede 6 bin kilometre bölünmüş yol yapılmıştı. 79 senede bu olduğuna göre bunlar nasıl olacak da 10-15 senede 15 bin kilometre bölünmüş yol yapacaklar, diyorlardı. Şimdi ne oldu. 12 senede 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptık. Hesap ortada. 79 senede 6 bin 100 kilometre, 12 senede 17 bin kilometre bölünmüş yol. Biz bu yolların üzerinde dağları delerek 122 ayrı tünel inşa ettik. Şuradaki viyadükleri görüyorsunuz değil mi? Bunlar öyle sıradan kişilerin yapacağı iş değil. İş bilenin kılıç kuşananın. Dağlar çıktı, açtık geçtik. Vadiler çıktı, viyadüklerle geçtik. Olmadı, denizin altından Marmaray'ı döşedik. Çünkü biz Fatih'in torunlarıyız. O karadan gemileri yürüttü, biz de denizin altından Marmaray'ı geçirdik. Karşımıza çıkan tabiat engelleri vardı. Tabiat engellerini aşmak öyle veya böyle halloldu da, bunun dışında büyük projeleri, küresel projeleri engellemek için yeri geldi karşımıza bir kısım yargı engelledi, yeri geldi çeteler, siyasete yönelik saldırılar çıktı. Sabırla, dirayetle dik durarak işte o engelleri de aştık. Biz halka hizmeti Hakka hizmet olarak gördük. Hayırlı niyetlerle çıktığımız bu yolda karşımıza çıkan şerleri aşıyor, milletimizi hizmetle buluşturuyoruz.' 'Türkçe Olimpiyatları bitti, o defterler kapandı' Erdoğan daha sonra Adana'da ve Antalya'nın Kepez ilçesinde mitinglere katıldı. Erdoğan, Antalya'da, Kepez Spor Salonu yanında düzenlenen mitingdeki konuşmasında, 'Bir örgüt lideri var Pensilvanya'da, 99'da buradan kaçıp gitti, 'vatanım' diyor vatanına gelmiyor. 2 yıl kadar önce kendisine davet yaptım. Onların malum olimpiyatları vardı, artık bitti bizim için tabii bunlar. Artık bundan sonra bunların olimpiyatları molimpiyatları diye bir şey bizim dünyamızda yok. Bitti onlar, o defterler kapandı, geçti...Çünkü bugüne kadar çok aldattılar. Hatta hatta Türkçe olimpiyatlarında, İstanbul Atatürk Stadyumu'nda öyle bir şey söylendi ki ben de şaşırdım. O gün Peygamber efendimiz oradaymış. Bunu söylediler. Bunlarda garip garip şeyler oluyor. Kendi televizyonun bir dizisinde Peygamberin Efendimiz Miraç'tan iniyor, kamyonete bindiriliyor ve o şekilde götürülüyor' diye konuştu. 'Casusluktan yargılanacaklar' Ses kayıtlarına ilişkin 'haftalarca bunları ama montaj ama doğru yayınlıyorlar' diyen Erdoğan, 'Bir cumhurbaşkanını, başbakanı dinlemek suçtur, casusluktur, bakın o kadar ileri bir suçtur. Bir genelkurmay başkanını, bakanları dinleyemezsiniz, suçtur. Bunlar casusluk suçundan yargılanacaklar. Çünkü bunun bedelini ödemeleri lazım. Biz bu devleti sokakta bulmadık' dedi. Erdoğan, konuşmasında 'Pensilvanya, medya, işverenler İstanbul'da sokak eylemlerini her gün tahrik ediyorlar. Sandığa gölge düşürmek için her gün yeni bir çirkin komployla ortaya çıkıyorlar' iddiasında da bulundu. Cnntürk
Topbaş'tan Bir Metro Müjdesi Daha
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Ispartakule'ye metro müjdesi verdi.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Ispartakule'ye metro müjdesi verdi. Avcılar Ispartakule-Bahçeşehir Bağlantı Yolu ile Avcılar Tahtakale Köprüsü ve Yol ile Kavşak Düzenlemesi'nin temelini atan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Banliyö hattının Ispartakule'ye gelmesi için çalışmaların devam ettiğini, Mecidiyeköy Mahmutbey Metrosu'nun da Halkalı ve Ispartakule'ye kadar uzayacağını müjdeledi. Avcılar Ispartakule - Bahçeşehir Bağlantı Yolu ile Avcılar Tahtakale Köprüsü ve Yol ile Kavşak Düzenlemesi'nin temeli Başkan Kadir Topbaş'ın katılımıyla düzenlenen törenle atıldı. Törende konuşan Başkan Kadir Topbaş, Avcılar'a 10 yılda yaklaşık 650 milyon lira yatırım yaptıklarını belirterek, yeni yatırımlarla ulaşımın daha da rahatlayacağını söyledi. 4,5 kilometrelik trafiği bypass edecek olan Avcılar Ispartakule - Bahçeşehir Bağlantı Yolu'nun maliyetinin 4,5 milyon lira olduğunu, trafiğe güven getirecek Avcılar Tahtakale Köprüsü ve Yol ile Kavşak Düzenlemesi'nin de 1 milyon liraya mal olacağını ifade eden Kadir Topbaş, şöyle konuştu; 'Evinizde musluğu açtığınızda su geliyorsa, doğalgazı kullanıyorsanız, dereler ve denizler ıslah edilmişse bu biziz. Metrolara ve Marmaray'a biniyorsanız, bu bizi hatırlatır. İnsanı yaşat ki devlet yaşatsın anlayışıyla İstanbul'a hizmet etmenin gururunu yaşıyoruz. Bir bardak suya muhtaç İstanbul'dan 60 milyar yatırım yapan bir İstanbul'a geldik. Daha yapacak çok işimiz var. Bizim derdimiz var. Müjdelenmiş bu şehir geçişte olduğu gibi dünyanın takip ettiği bir şehre dönüşmelidir. Bu konuda en büyük gücümüz milletimizden aldığımız destektir. Önümüzdeki dönem inşallah Avcılar bugünden çok daha güzel ve arklı olacak.' İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin dünyada böyle metro yatırım yapan tek belediye olduğunu vurgulayan Kadir Topbaş, 'Gelecek dönem de yatırımlar hız kesmeyecek. Banliyö hattının Ispartakule'ye gelmesi için çalışmalar devam ediyor. Ayrıca Mecidiyeköy Mahmutbey Metrosu Halkalı ve Ispartakule'ye uzayacak. Bakırköy - Avcılar - Esenyurt - Beylikdüzü - Tüyap - Büyükçekmece Metro Hattı ise 2017'de tamamlanacak ve Üsküdar'a 44,5 dakikada, Ümraniye'ye 58 dakikada gidebileceksiniz' şeklinde konuştu. Bugün TEM'in yan yollarını rahatlatacak bir yol çalışması ile kavşak çalışmasının temelini attıklarını dile getiren Topbaş, 'İnşallah bu çalışmalar kısa sürede bitecek ve hem TEM'in yoğunluğu ortadan kalkacak, hem de Isparkakule Bahçeşehir arasındaki yol 7 kilometreden 800 metreye düşecek' diye konuştu. Avcılar'ın Tahtakale Mahallesi'nin imar sorununu çözmek için seçimden hemen sonra çalışma başlatacaklarını da müjdeleyen Topbaş, sözlerini şöyle sürdürdü; 'Tahtakale Mahallesi'ni Çevre Şehircilik Bakanlığı rezerv alan ilan etti. Buranın planları yapılacak. Burada size nasıl bir imar gerekiyorsa inşallah önümüzdeki dönem bizim desteğimizle ilçe belediyesi yapacak. 10 yıldır kimseyi mağdur etmedik, kimseyi yerinden etmedik Bizler sizin adınıza görev yapıyoruz. 'Sizi buradan edecekler' sözlerine asla inanmayın. Biz siniz hakkınızı korumak için buradayız. Kimsenin hakkını heder etmeyiz. Sarıyer, Kartal ve Maltepe'de aynı şeyler söylendi. Şimdi belediye başkanlarına ulaşılamıyor bile. Sarıyer'de tapuları biz veriyoruz. Korku üzerine siyaset yapanlara halkımız artık prim vermiyor, farkında değiller. Bizim işlerimizin, projelerimizin hızına onların akılları ve hayalleri dahi yetişmez.' sabah.com.tr
"Başbakan Mahkeme Kararıyla Dinlenemez"
Başbakan Erdoğan, bir ülkenin başbakanının, cumhurbaşkanının, genelkurmay başkanının mahkeme kararıyla dinlenemeyeceğini belirterek, 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır' dedi.AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mahkemelerin cumhurbaşkanı, başbakan ya da Genelkurmay başkanını dinleme kararı veremeyeceğini belirterek 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü?' dedi. Erdoğan, Kanal 7 televizyonunda katıldığı 'İskele Sancak' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bugün ilk olarak Manisa'da AK Parti'nin düzenlediği mitinge katıldığını ve orada bugüne kadarki siyasi hayatında, Manisa'da gördüğü en büyük katılıma şahit olduğunu belirten Erdoğan, o motivasyonla İzmir'e geldiklerini, burada da aynı coşku, heyecanı gördüklerini, özellikle de kadınların coşkusunun Manisa, İzmir ve tüm yurtta çok yüksek olduğunu söyledi. İzmir mitingine ilişkin emniyetin katılım rakamını 180 bin olarak belirttiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, Manisa ve İzmir'de mülki sınırlar içerisindeki tüm ilçelerin büyükşehir için oy kullanacağını, bunun da çok büyük bir yerel hizmet alanı oluşturacağını ve bu yüzden buralarda bir değişim, dönüşümün gerekli olduğunu vurguladı. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 'Bu değişim, dönüşüm İzmir'in güzelliği için lazım, İzmir şu andaki verilen hizmete hakikaten layık değil, yanlış bir uygulama var. Belediyecilikte ne ararsanız İzmir'de bu yok, İzmir bunu hak etmiyor, İzmir'e yerel yönetim açısından çok büyük haksızlık var, bu haksızlığın başında da maalesef beceriksiz, başarısız bir CHP belediyeciliği var' değerlendirmesinde bulundu. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın Başbakan Erdoğan, 'Projelerinizle İzmir'de hizmete talipsiniz ancak İzmirlinin yıllardır yaşam tarzlarına müdahale endişesinden söz edilir. 11 yıldır iktidardasınız kimin hangi yaşam tarzına müdahale ettiniz, neden bu algı oluşmuş' sorusuna da şöyle yanıt verdi: 'Bunu anlamak çok zor. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın. Bunu söyleyenlerin acaba yaşam tarzlarından ne değişti? Giyim, kuşamları mı değişti, böyle bir dayatma mı oldu, bir yasal düzenleme mi yaptık, veyahut ne yeyip, ne içtiğine mi baktık, bu konuda müdahale mi ettik, ne var? Bugün miting yaptığımız yerde herkes orada istediği gibi içiyor, istediği gibi yiyor. Kimsenin kimseye müdahalesi söz konusu değil. Bu iftiraları ben İstanbul'da belediye başkanıyken de bana yaptılar, 'Otobüsleri ayıracak', 'Kadın-erkek ayrı olacak', 'Alkol vesaire yasaklayacak' dediler. Bizim Anayasa'nın gençliğin korunması, ailenin korunması gibi amir hükümleri vardır. Siz, burada devlete Anayasa'nın yüklediği bu yükü yerine getirirsiniz, o ayrı bir konu, ama bunu devlet olarak yaparsınız. Kalkıp da özel sektör böyle bir şey yapıyor, özel sektöre sadece oranın bütün sıhhi şartları uygun mudur, değil midir? Temizliğinden, bütün mutfaktaki temizliğine varıncaya kadar gerekli olan tedbirleri alırsınız, bunu aldıktan sonra mesele bitmiştir, yapılan iş de budur.' Olumsuzluğun zirvesi Başbakan Erdoğan, siyasi hayatında yaşadığı en zorlu dönemin ne olduğu sorusu üzerine, 'Bir: özellikle partimin kapatılmasına yönelik atılan adım gerçekten çok çok talihsiz bir adımdı. İki: partimiz kuruldu, seçimlere giriyoruz, orada da seçime giremeyişime yönelik bir tezgah, oyun vardı. Fakat en son gelinen nokta, yani paralel yapı olayı, bu kumpasta, tezgahta zirve diyebilirim, olumsuzluğun zirvesi' yanıtını verdi. Geçmişten bugüne iyi niyetle bakan kişilerin kurulan tezgahın, kumpasın içinde yer almasının daha büyük bir felaket olduğunu söleyen Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biz, bu insanlara, bunların içinde ortak dostlarımız var, hep iyi niyetle baktık ama maalesef bu iyi niyet çok çok yanlışmış, çok ters tepti. Bunlara bu süreç içerisinde yaptığımız uyarıların, bir araya gelip yaptığımız ikazların haddi hesabı yok. Bir anda bunlar olmadı, uzun zamandır 'bakın şunlar şunlar oluyor, bunlar yakışmıyor, biz bazı şeylere şu anda tahammül ediyoruz, sabrediyoruz ama lütfen bu konularda hassasiyetiniz olsun'... Dershane meselesinin mazisi 1 sene, 2 sene değil, bu Hüseyin Bey'in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde başlayan bir süreçtir. Bu sürecin başlamasında en önemli sebebi şudur: Ben Anadolu'ya gittiğim zaman, ben siyasetçiyim Ankara'da genel merkezde oturup siyaset yapan birisi değilim. Orada anneler, babalar şunu söylüyorlar: 'Başbakanım, biz madem ki dershaneye verecektik, bu okullar niye. Ben fakir, fukarayım, evde davarımı sattım, çocuğumu dershaneye gönderdim, üniversiteye yine giremedi.' Yaşananların sadece dershaneyle ilgisi bulunmadığını, dershanecilikte çok ciddi bir rant, rakam söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, 'Bu rakamı terk etmek, böyle bir mamayı kaybetmek kolay bir iş değil, işin şeyi oradan başlıyor' dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Okullar var, anlatıldığı gibi 500 lira, bin lira öyle bir şey yok. Nerede! Bunun asgarisi bin 500, 2 bin liradan başlar, 20, 22 bin liraya kadar çıkar, böyle bir yapı. Bunların içinde kolejlerine, özel okullarına gidip özel okullardan sonra bu dershanelere gidenler var, bunlar da yaşandı. Bu bir defa ayrıca bir zannediyorum ciddi bir ters tepme oldu. Asıl bizi sıkıntıya düşüren, rahatsız eden şey şudur: Yasal veya yasal olmayan, bir ülkenin başbakanı nasıl dinlenir. Başbakanın dinlenmesinde mahkeme kararı diye bir şey olamaz, dinleyemezsin, mahkeme bununla ilgili karar veremez, cumhurbaşkanıyla ilgili veremez, Genelkurmayla ilgili veremez. Bunlar bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü? Benim uluslararası ilişkilerimi adeta izleyeceksin, dinleyeceksin, hatta hatta görüntüleyeceksin. Ben mesela enerji bakanımla görüşüyorum, görüşmemde devlet sırları var, uluslararası tahkime gidilecek bunları konuşuyoruz. Nereden konuşuyoruz? Güvenli hattan konuşuyoruz, yani kriptolu hattan konuşuyoruz. Bunlar kriptolu hattı, güvenli hattı bile dinleyecek kadar izanını, her şeyini kaybetmiş insanlar. Ne yapmışlar? Devletin kurumlarına yerleşmiş, oradan güya devletin üst kademelerine güvenli telefon, kriptolu telefon veriyor. Bunun bizim dinimizde, İslam'da, insanlıkta yeri var mı? Amerika-Almanya arasında bile bu sıkıntıya neden oldu, İngiltere'de yaşandı.' Erdoğan, gazeteci Turgay Güner'in 'Zannediyorum kriptolu telefonları rahatça konuşun kumpası için yapmışlar' sözleri üzerine de 'Onların düşüncesi öyle. Bizim bir sabit kriptolularımız var, bir de seyyarı var ama bunlar seyyarı da sabiti de hepsini dinler duruma gelmişler' dedi. 'Bir kısım yargıyı bunlar ele geçirdiler' Dinlemeler, izlemeler, siyasiler ve başka pek çok örgütsel faaliyetlerle ilgili bir yasal takibat sürecine gidilip gidilmediği ve bunun bir soruşturmaya dönüşüp dönüşmediğine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, 'Bunların şu ana kadar en önemli attıkları adım, bir defa tabi yargı, bir kısım yargı, bütününü buna katamam, bir kısım yargıyı bunlar tabi ele geçirdiler. Bunun içinde savcısı var, hakimi var. Yargıtay'ın hakeza öyle, Danıştay'ın hakeza öyle' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, 'Orada kilitleniyor anlamında mı söylüyorsunuz?' şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi: 'Tabii şimdi ilk derece mahkemede icabında mesela çok enteresandır, belli bir süre içerisinde bana yapılan birçok hakaretler var. Bu hakaretlerde ilk derece mahkeme lehime karar verirken, üst yani Yargıtay'da lehime karar veriyordu. Ama şu olaylardan sonra çok manidardır şimdi ilk derece mahkeme lehime karar veriyor, bakıyorsunuz Yargıtay bozuyor. Hakaret çok açık net hakaret. Ben birçok hukukçularla da konuyu görüşüyorum, 'Tartışılmaz' diyorlar. Öyle bitsin diyorum arkadaşlara, çünkü kendim şeye girmek istemiyorum yani özellikle diyelim ki Kılıçdaroğlu'yla ,Bahçeli'yle böyle bir atışmanın içerisine girmek istemiyorum. Adam bakıyorsun ölmüş annemle ilgili, çocuklarımla ilgili iftira üstüne iftiralar yapıyor. Şimdi bu konuda eğer bir aceleye bu işi getirecek olursak, buradan olumlu bir netice çıkamayabilir. Onun için de tabi burada bu kurumların yeniden bir elden geçirilmesi, dizaynı gerekiyor. Biz HSYK olayında niye bu adımı attık? HSYK olayında bile oradaki belli isimler 'Biz Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor, düşünebiliyor musun? 'Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor. Kim bu adam? Yargı mensubu. Sen bunu nasıl söylersin ya? Çünkü adamların belli yerlerde, belli zamanlarda içerisinde tabi bir araya gelişleri var, ama bilmiyorlar ki yani kendi kurdukları tuzağın üzerinde bir tuzak var, bu da Allah'ın tuzağıdır. Orada işte bir insaf sahibi olan, bakıyorsun geliyor ondan sonra böyle bir durumu anlatıyor size. Yani bu yargıdaki vesayetin yeni bir türü. Bununla karşı karşıya kalındı. Fakat bunlar tabii aşılmaz işler değil, bunları aşacağız, çünkü hep söylüyorum, bu devleti biz sokakta bulmadık. Ve şu anda millet de bizden ne istiyor 'Devletime sahip çık' diyor. İşte bugün ve şu ana kadar yaptığım bütün mitinglerde, eğer meydanlar böyle kilitlenmişse, böyle lebaleb doluyorsa bu coşku, bu heyecan varsa, bakın daha kelimeyi ortaya atıyorsun alan kaynıyor. Niye, işte bundan, görüyorlar bunu ve ister istemez tabi bunun hesabını verecekler. Tehditler şunlar bunlar benim için hepsi hikaye. Ben ta baştan beri söyledim, ben vatanım için, milletim için kefeni yola, yani giyerek çıkmış bir insanım. Benimle beraber bu işe soyunmuş arkadaşlarım, kardeşlerim var. Biz burada gereği neyse bunu yapacağız. Öyle kalk sen Pensilvanya'dan bu ülkeyi karıştır, kusura bakmasın buna müsaade edemeyiz. Neymiş sıfatı 'kainatın imamıymış'. Nerenin imamı olursan ol, bu ülkeyi karıştıramazsın.' 'Bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez' 'Bu tahkikatın içinde o da var mı' şeklindeki soru üzerine Başbakan Erdoğan, 'Ne demek canım tabii olacak. Daha ne oluyor ki herşey dökülüyor ortaya. İşte görüyorsunuz yanında yıllar yılı beraber olmuş arkadaşı, öğrencisi Latif Bey neler anlatıyor ya adamcağız. Anlattığı şeyleri görünce ürpermeyecek misin? 15 yıl onu takip ettirmiş. 'Hocam takip ettirdin mi beni?' diyor, 'Takip ettirdim' diyor. Niye, 'E ne yapıyorsun, ne ediyorsun bileceğim' diyor. Arkadaşlar böyle bir hocalık, böyle bir imamlık olabilir mi? Ben bir de imam hatip mezunuyum, bana hocalarım hiç böyle bir şey öğretmediler. Bir çete, bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez. Pırlanta gibi cemaatler var, bunlarla hiç alakası yok. Sonra o kadar enteresan bir şey ki bakıyorsun işte alufte. Yok bilmem işte bir siyasi böyle bir alufteyle şey olacakmış da bilmem neymiş de filan falan, 'hemen' diyor 'geceyarısı haber verdirdim' diyor, 'aman ha bu tuzağa düşmesin', şuna bak. Böyle bir şeye, tabi, sen bu işleri mi takip ediyorsun. Sen alim, ilim erbabı bir zat mısın, yoksa bu işleri takip eden bir istihbarat elemanı mısın? Anlaşılır bir şey değil. Herşey var' ifadelerini kullandı. Erdoğan, daha önceki açıklamalarında 'Hesap soracağız' şeklindeki ifadesi hatırlatılarak, bu ifadenin içini dolduracak somut suç üstü verilerin elde edilip edilmediğine ilişkin soru üzerine de şunları söyledi: 'Bu konuda zannediyorum şu cevabım herşeyi halleder, İstanbul Başsavcısının yaptığı açıklama manidardır. Bakın ne diyor, daha 3 binde filan olduğu zaman, hani sanatçısı, bilim adamı şusu, busu herkesin dinlenmesi olayı, gazetecisi vesairesi filan falan, 'Daha bir çok klasörlerin geleceği anlaşılıyor' diyor. Şimdi burası ilginç. Şu anda bir defa tabi emniyetle yargı arasında, tabi burada da yine ben emniyetteki tertemiz olan insanlar var onları tenzih ederim, yargıda da hakeza, bir defa burada paralel yapı her iki tarafta koordine olmuş vaziyette. O koordine olmuş haliyle birisi kalkıyor, paslaşarak, orayla da işi koordine ederek oradan gidiyor icabında dinlemeyi, arama emrini herşeyini alıyor ve aldıktan sonra emniyet hemen müdahalesini yapıyor. Bakın yukarıya üstüne haber vermeden ve utanmadan, sıkılmadan birileri diyor ki bakıyorsun televizyonda zaman zaman dinliyoruz onların kendi kanallarında da bana özet bilgiler geliyor, yani bunlarda utanma filan kalmadı. Bunlarda ar, mar, haya hiçbir şey yok. Diyor ki; 'Üstüne haber verecekmiş' diyor. 'Üstüne haber verdiği zaman üstü ona müsaade eder mi?' diyor. Lafa bak, ya bunun sorumlusu kim? Vali. Bunun sorumlusu kim? Emniyet müdürü. Altında böyle bir şey olacak, bundan haberi olmayacak. Olur mu, nasıl böyle bir şey olur? Yani eğer üstünün izin vermeyeceği veyahutta 'evet' demeyeceği bir şeyse, demekki burada bir suistimal var sen bu suistimali gördüğün için altta o anlaştığın paralel yapının emniyet tarafındaki ayağıyla bu işi hemen bir oldu bittiyle çözelim, apar topar sabah 5'te 6'da evinden alalım herkesi, hop götürüp içeri atalım. Ve tabi bunu yaparken de hemen bunun öncesinde ne yapıyorsun? Yine paralel medya var. Paralel medya ile de ayağı kuruyorsun, çok gizli, gizli kaydı olan evrakları da anında onlara servis ediyorsun. Arkadaşlar inanın bu kadar alçaklık, bu kadar adilik olmaz ya, olmaz. Düşünün bunların işadamı olduğunu düşünün şimdi birçoğu işadamları var ki bu işadamlarının içerisinde tanıdığımız insanlar var. Bu insanlar, bu kamuya teşhir edildiği zaman bu insanların onuru ne olacak. Bu insanların kredibilitesi ne olacak. Kalkıyor adam mesela orada bir tane arkadaşlardan yine, ben yine gururla söylüyorum mesela daha önce buna Cumhuriyet gazetesi takmıştı bir zamanlar. Yasin El Kadı'yla ilgili şimdi bunlar taktı ve bunu o kadar ileri gidiyorlar ki bu da terbiyesizliğin daniskası diyor ki 'El Kaide'ye destek veren, onun yardımcısı, finansörü olan' Allah cezanızı vermesin ya. Ben bu adamı tanımasam, bu insanı tanımasam ben de yutacağım.' 'El Kaide'ye de karşı olan ve Türkiye hayranı olan, bu ülkeye hayran olan bir insan' diyen Başbakan Erdoğan, Yasin El Kadı Türkiye'de yatırım yapmaya hazırlanırken söz konusu gelişmelerin yaşandığına işaret etti. 'El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var' 'Bu El Kaide lafını çok duyduk, MİT tırlarında duyduk, sayın Yasin El Kadı da duyduk, İHH baskınlarında duyduk. El Kaide ile ilgili daha uluslararası, daha büyük ölçekli bir hazırlık olduğundan mı şüpheleniyorsunuz?' şeklinde bir soruya karşılık Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biliyorsunuz, El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var. Biz tabi buna karşı tedbirlerimizi alıyoruz. Bu konuda benimle ilgili El Kaide'nin yaptığı çok ciddi biliyorsunuz açıklamalar var, olumsuz açıklamalar var. Ama bunu da onlar bildiği halde, işlerine gelmiyor. Şimdi yani bu paralel yapı, bu Pensilvanya değil mi Marmara gemisiyle ilgili olumsuz, aleyhte açıklamalar yapan. Yani 'Bu hükümetin onlara müsaade etmemesi gerekirdi' diyor. Kılıçdaroğlu aynı şeyi söylemiyor muydu, 'Biz olsak etmezdik' diyor. Aynı paralele düşüyorlar. Aynı şekilde bakıyorsunuz yine Mısır olaylarında aynı yere düşüyorlar. Suriye olaylarında Pensilvanya'nın bir tane oradaki mazlum, mağdur insanlarla ilgili bir açıklamasını duydunuz mu? Gazetelerinin, yayın organlarının bir ciddi anlamda bir açıklaması var mı? Soruyorum. İşin içindesiniz, yok. Başka yere hizmet ediyorlar, hizmet farklı.' Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, 'Paralel yapı ne istiyorlar. 'Siz gelip geçicisiniz, devleti biz yönetelim mi' diyorlar' şeklindeki sorusu üzerine, 'Bir defa bunların, dikkat ederseniz, bu proje yaklaşık 35 yıllık proje. 35 yıldır çalışıyorlar. Şimdi Pensilvanya'daki zat, aslında emekli olmuş bir zat değil. İstifaen, Diyanetten ayrılmış ve ondan sonra da kendisine, zaten tahsil itibarıyla da ilkokul mezunu bir zat, yeşil pasaport uydurmuşlar, bu yeşil pasaportla 1999'da biliyorsunuz Amerika'ya kaçmış bir zat. Tabii oraya yerleşti' yanıtını verdi. 'Vatanını çok sever, milletini çok sever, vatanını da çok sevdiği için de 15 yıldır vatan hasretiyle yanıyor. Ben tabii hakkımızda dedikodular üretilmeye başlayınca, 'yani ben güya Türkiye'ye dönmesini istemiyormuşum. Bunları duyunca 2 yıl, 3 yıl önce bir çağrı yaptım. Olimpiyatlarda, yani dönün dedim' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: 'Tabii o zaman, böyle bir yani bir tezgahların döndüğünden haberimiz yok. İşte samimi görüşüyoruz ya ve gidiyoruz bunların olimpiyatlarında konuşuyoruz, yurt dışında okullarına davet ediyorlar, gidiyoruz. Bakan arkadaşlarım gidiyor. Yani biz refere oluyoruz. Onların, o ülkelerin devlet başkanlarına, hükümet başkalarına refere olduk. Şimdi bütün bunlar oldu, bütün bunlar yaşandı ve tabii bizim o çağrımıza, o davetimize oradan tabii hep bakıyorsunuz böyle çok farklı, her tarafa gelebilecek şekilde cevaplar. Neymiş, 'bizim burada huzurlu bir yönetim, buna herhangi bir sıkıntı düşmesin diye, gelmeyi düşünmediği, onun için orada bir müddet daha kalmasının faydalı olacağı' gibi cevaplarla iş geçiştiriliyordu. Tabii bugüne kadar gelmedi, kaç oldu, 15 yıl oldu, gelmedi. Kolay kolay da gelmez.' Savaş Ay'ın bir programında, siyasetle ilgili sorusu üzerine verilen cevaba dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: 'İşte Hazreti Cebrail gelse siyasi parti kursa ona da oy vermem, diyor. 'Kusura bakma derim', diyor. Bakın öyle bir benzetme ki hani teşbihte hata olmaz denir, orada bir yanlış anlaşılma vardır, asıl anlamı teşbih hata kabul etmez. Yani öyle bir teşbih yap ki burada hata olmasın ama sen şimdi kalkıp Hazreti Cebrail'in bir melek olarak işi bellidir, kalkıp gelecek siyasi parti kuracak, ee sen ona oy vermeyeceksin. Bir defa itikadi noktada bir sıkıntı meydana getirir.' Başbakan Erdoğan, '2010 referandumunda nasıl siyaset yaptılar' şeklindeki soruya da 'İşte orada yargıyla ilgili tezgah, yargıyla ilgili beklenti. O noktadaki hazırlıklardı ve o operasyonu da başarılı yaptılar' diye yanıt verdi. 'Bunları ben hiç kale almıyorum' Erdoğan, başka bir gazetecinin, '17 Aralık süreci sonrası, ana hedef sizsiniz. bu artık belli. Pek alışık olmadığımız, sizin de alışık olmadığınız türden yeni şeylerle karılaştık. Kriptolu telefonlarınızın dinlenmesi, yasa dışı kayıtlar, bütün bu 17 Aralık'tan bu yana 3 aylık süreç içerisinde sizi, şahsınızı özellikle hedef alan konularda siz ne düşünüyorsunuz? Bir yerde bir şey çıktığında tepkiniz ne olur. Bir de içiniz rahat mı? Bu anlamda müsterih misiniz, şahsınıza yöneltilen suçlamalar konusunda' sorusunu da şöyle yanıtladı: 'Bir defa bunları ben hiç kal almıyorum. Çünkü burası artık benim şahsımı filan tamamen aşmış bir şey. Burada ulusal güvenliğe tehdit var. Bu ulusal güvenliği tehdide karşı biz her türlü tedbiri alırız. Şahsımın burada feda olması gerekiyorsa ben zaten fedayıcan etmişim. Her zaman bir lafım var biliyorsunuz: Abdestinden şüphesi olmayanın namazından da şüphesi olmaz. Rahatım. Adam kalkıyor, Kılıçdaroğlu, ona gönderilen montajlarla şunlarla bunlarla konuşuyor. Ondan sonra yok bilmem şu kadar milyar dolar. Ya bunlar para saymayı da bilmiyor. Bir odanın içerisine sığmayacak kadar parayı götürüyorsunuz, nasıl götürüyorsunuz bunu. Bu kadar aklın, mantığın alamayacağı şeyler.' Başbakan Erdoğan, bütün bunlara karşı devletin bekası için atılması gereken adımları attıklarını vurgulayarak 'Zaten başladık ama seçim sonrası bu süreci hızlandırma zorunluluğumuz var ve bunu yapacağız ve Bu süreç içerisinde şimdi her şey meydana çıkmaya başladı' ifadesini kullandı. 'Lütfen aklınızı kiraya vermeyin' 'Eğer bir yerde CHP güçlüyse AK Parti'ye oy verme, CHP'ye oy ver. Eğer, MHP orada güçlü CHP değilse AK Parti'ye oy yok, MHP'ye oy verin' denildiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti: 'Siirt'te mesela, Mardin'de oralarda da BDP'ye yani, daha da ileri gidiyor, 'Cebrail'e oy yok, CHP, MHP, BDP'ye oy var.' Şimdi Allah aşkına 'Kainatının imamının' içtihatlarını görüyorsunuz, fetvasını görüyorsunuz. Şimdi bu fetvaya inanlara sesleniyorum ben: Ah benim canım kardeşlerim, lütfen aklınızı kiraya vermeyin. İradenizi kiraya vermeyin.' 'Bizim inancımızda, kula kulluk yoktur' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle dedi: 'Faniye kulluk yoktur. Baki olan ise sadece Allah'tır. Allah'tan başka kimseye bizim kulluğumuz olamaz. Sen Pensilvanya'daki zatın kulu musun ya? O yanlış yapamaz mı? 'Efendim o söylediyse onda bir hikmet vardır.' Hikmet arayışını bırak, Allah'ın emrine bak, Resulünün sünnetine bak. Ama öyle uygulamalar var ki kişiyi ubudiyet noktasında sıkıntıya düşürür. Kulluk noktasında sıkıntıya düşürür.' 'Gerçek alimlere bir haksızlıktır' Erdoğan, bir televizyon dizisinde yayınlanan sahneyle ilgili eleştirilerini de dile getirirken, şöyle konuştu: 'İşte ne diyor, Miraçtan Peygamber Efendimiz iniyor, kamyonete bindiriliyor ve böylece arkasında işte salatüselamlar geliyor, birisi önüne yatıyor, bilmem ne yapıyor. Maalesef son katıldığım olimpiyatlarda yaptığı açıklamada, Peygamber Efendimiz'in orada olduğunu, söylüyor. Peygamber Efendimiz gelmiş, o folklorik gösterileri seyretmiş yani. Bu kadar enteresan şeyler. Bu tabii gerçek alimlere bir haksızlıktır. Bu hakikaten üzücüdür. Onun için çok saf temiz kardeşlerimizin ben hala olduğuna inanıyorum. Yani o evlerde, yurtlarda filan saf temiz çocukları aldatan, kandıran ablaları kastetmiyorum, onların da kendilerini çek etmeleri lazım. Onlara şahsımla ilgili beddua seansları yapıyorlar. Bakan arkadaşlarımla ilgili beddua seansları yapıyor. Bu beddualar bumerang gibi döner, kendilerine vurur. Bunu iyi düşünmeleri lazım.' 'Kayış attı' 'Şu ülkede ben çok açık net bir şey söylemem lazım. Düşünebiliyor musunuz, 28 Şubat'ta Pensilvanya'daki zatın başörtüsüyle ilgili vermiş olduğu fetva var, bir de daha önce ondan 15 20 sene önce yine vermiş olduğu fetva var. İkisi birbirine tamamıyla zıttır' ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Orada itikadi olduğunu söyler, öncekinde ve 'Kuran'ın ayetlerine terstir, açamaz, şudur budur' filan derken, 28 Şubat sürecinde açma noktasında bu defa açıklamalar yapıyor. Nerelerden nereye. Akşam başka sabah başka. Olur mu böyle şey. Şu beddua olayında da 5 ay önce ne söyledi, 5 ay sonra ne söyledi? Buyurun! Yani orada, densizlik, diyordu, 5 ay sonra meşru oldu. Niye? Kayış attı.' 'Ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti' Erdoğan, 'İki yıl önce 6 Mart'ta paralel bir gazetenin manşetinde 'Başbakan Erdoğan'ın iki yıl ömrü kaldı' diye bir haber yayınlandı. İki yıl tamamlandı, siyaseten mi acaba iki yıl ömür biçilmişti' sorusu üzerine, 'Siyasi olamaz çünkü seçim yok. Şimdi başka türlü götürme noktasında haberleri aldık. Onları duyduk ettik' yanıtını verdi. Allah'ın verdiği ömrü bir an öne, bir an sona kimsenin erteleme veya gereğini yapma yetkisi olmadığını ifade eden Erdoğan, 'Onun için biz ya Hafız deriz, ona sığınırız. Tedbirlerimizi alırız, yolumuza öyle devam ederiz. Onlar varsın böyle devam etsin. Ya Şafi dedik, şifanın en büyük vereni O'dur. Ve elhamdülillah ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti. Şu anda bu maratonu ilk günlerimiz aratmayacak kadar götürüyoruz. Siyaseten meydandayız. Biz 'Müslümanım' diyenden bir şeyi bekleriz, Müslüman o kimsedir ki elinden ve dilinden Müslümanlar emindir, salimdir. Şimdi bakıyorsunuz beddualar var. Müslüman, bırakın Müslümana beddua etmeyi diğer insanlara bile beddua edemez, onun nezaketi bunu gerektirir. Ama bunlar çığırından çıkmış vaziyette' diye konuştu. 4 eski bakanla ilgili fezlekeler Erdoğan, '17 Aralık operasyonunda ismi geçen 4 eski bakanla ilgili Meclis'e gelen fezlekeler konusundaki tutumunun' sorulması üzerine de 'Ayın 19'unda arkadaşlarımız orada bulunacaklar' bilgisini verdi. Aynı gün kendisinin mitingleri olduğunu, mitinglerde bulunacağını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: 'Arkadaşlarımıza gerekli çağrılar yapıldı, arkadaşlarımız orada bulunacaklar. Fakat dikkat edilirse şu ana kadar anamuhalefet partisi bir soruşturmaya yönelik adım atmadı. Sadece bu toplantının yapılmasını istiyor. Tamam da niye soruşturmaya yönelik bir adım atmıyorsun? Burada dert başka. Dert: 'Acaba son 10 güne girerken bazı bir şeyler yakalar da belgeler, bilgiler filan yakalar da bunu biz kamuoyunda paylaşabilir miyiz?' Bunlar hukuk mukuk da anlamazlar, bunlar daha siyaseti öğrenemediler, çok acemisi bu işin. İşte onun için Anayasa Mahkemesinden birkaç kez döndüler, veto yediler. Güya hukukçuları da var, bir işe de yaramıyorlar. Bu olayda da soruşturmaya yanaşmıyorlar. Şimdi de o gün toplantı yeter sayısını 184 bulabilecekler mi bilemiyorum. Komisyonda da çoğunluk bizde oluyor. Yani bizim o komisyona 9 üye verme hakkımız var, 4 tane CHP'nin, bir diğerlerinin. Bu şekilde oluşan bir komisyon var. Dolayısıyla bu komisyonda, eğer böyle bir şeyin kurulması söz konusu olursa ki o da zannediyorum ayın 19'undan sonraki bir dönemde böyle bir adım atılacak olursa o zaten nisan ayı içerisinde olabilecek bir şey. Ama böyle bir noktada bunlar böyle bir adımı şu ana kadar atmadılar. Bunlarda böyle bir cesaret yok. Burada çok farklı gelişmeler olabilir. Benim 4 milletvekili arkadaşım asla bu şeylerden çekinmek gibi bir dertleri yok.' Başbakan Erdoğan, 'dört eski bakanın yargılanmak isteyip istememesiyle' ilgili soru üzerine de şunları kaydetti: 'Ortada herhangi bir suç unsuru yoksa, suç sabit değilse niçin böyle bir şeyi istesin? Bunlar gazete haberleriyle, gazete kupürleriyle... Bunlar bizim partimizi de biliyorsunuz o şekilde kapatma yoluna gittiler. Ve biz ki yola çıkarken bir şey söyledik. Ne dedik? '3Y' dedik. Yolsuzlukla yasaklarla yoksullukla mücadele. Biz bu mücadeleyi vermemiş olsaydık Türkiye'nin milli geliri 230 milyar dolardan 820 milyar dolara çıkabilir miydi? Biz bu mücadeleyi başarılı bir şekilde verememiş olsaydık eğitimde cumhuriyet tarihinin yapmış olduğu derslik sayısının yarıdan fazlasını... 205 bin derslik biz yaptık. Yollara bakıyoruz, bölünmüş yollarda 79 senede bunların yaptığı bölünmüş yol 6 bin 100 kilometre, biz şurada 17 bin kilometre bölünmüş yol yapmışız. Yolsuzlukların olduğu bir ülke bunu yapabilir mi? 23,5 milyar dolar IMF'e olan borç MHP'nin borcu, o getirdi, CHP'nin yavrusu DSP ile birilikte. Bize bunu bıraktılar. Bunu biz ödedik, biz bitirdik. 'Milliyetçiyiz' diyenler 27.5 milyar dolar Merkez Bankamızın döviz rezervi vardı, şu anda 128 milyar dolar döviz rezervi var. Yolsuzlukların olduğu bir ülkede buraya gelebilir misiniz? Sağlıkta zaten devasa bir patlama var. Çok enteresan, bu olaylarda gelen bir nokta var. Üçüncü havalimanı ile ilgili olarak yapılan ihale 46 milyar dolar, oranın müteahhitlerini bile bunlar yemeye kalktı.' Erdoğan, üçüncü havalimanının yapımının neden engellenmek istendiğiyle ilgili bir soruya, 'Oradaki müteahhit firmalardan herhalde mama almadılar bunlar. Bunlar biliyorsunuz, paralel yargıyı da kullanmak suretiyle bazı şeyleri haraca bağlıyorlar. Neyle? Şantajlarla. Şimdi burada bunlar çok çok önemli. Aynı zamanda uluslararası bir casusluk da. Bir savaşa, Allah göstermesin, girecek olsak düşman nereyi vurur? Ya gelir havaalanlarını vurur, ya köprüleri vurur' diye cevap verdi. '17 Aralık'tan sonra Ergenekon davasına bakışınız değişti mi' sorusunu Erdoğan, '17 Aralık öncesinde zaten intikam timleri kurulmuş. Bir kısım yargı mensupları adeta intikal timi gibi hareket ediyor. Bunu yerel mahkemede de üst mahkemede de görüyorsunuz. 'Ben bunu burada ne kadar daha fazla yatırırsam, o kadar kardır' diyor. Böyle bir adalet olur mu? Ne kadar erken karar verilirse o kadar adil davranmış olursunuz. Bunların böyle bir derdi yok ki. 'Ne kadar fazla yatarsa ben bundan intikamımı o kadar almış olacağım', mantık bu' yanıtını verdi. 'Bazı medya gruplarının attıkları başlıklara dikkat edin' Erdoğan, '28 Şubat mahkemelerinin yargılamaları veya haksız kararlarıyla ilgili bir şey yapılması gerektiğine inanıyor musunuz' sorusu üzerine de bu konularla ilgili çalışmalar olduğunu belirtti. 28 Şubat ile ilgili yalnızca Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) muvazzaf veya emekli mensuplarının yargılanmasının doğru olduğuna inanmadığını, bunu daha önce de söylediğini dile getirdi. 'Bir kısım sermaye bir kısım medya, bunlar o dönemin çok ciddi şakşakçılarıydı' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Dolayısıyla bunlar neden dinlenmiyor da sadece TSK'nın mensupları dinleniyor çünkü o arada o işin içerisinde bizzat yer alanlar var. Sivil kanat. Bu konuyla ilgili bu süreç içerisinde sivil kanada da bu iş uzanabilir, yeni düzenlemelerle birlikte. O paralel yapıyla ilgili olarak, paralel yargı diyelim, yine tenzih ediyorum iyilerini, bu işin dışarıda pazarlamacıları, komisyoncuları var. Bu komisyoncularla beraber bu işler götürülüyor. Çok açık, net ortada. Bundan dolayı seçim kampanyasında bazı medya gruplarının mesajlarına, attıkları başlıklara dikkat edin. Bu başlıklara baktığınız zaman buralarla bağlantılı olan tiplerdir, bunun endişesini taşıyarak o başlıkları atıyor, ona göre köşelerini yazıyorlar. Bunların hepsi buradan kaynaklanıyor.' 'Paralel yapı ülkenin karışmasını istiyor' 'Çözüm süreci hangi aşamada ve paralel yapının buraya müdahalesi ne noktada' sorusuna karşılık da Erdoğan, TBMM tatile girmeden yeni Demokratikleşme Paketi'nin Genel Kuruldan geçtiğini, paketin sürece yönelik çok ciddi adımlar içerdiğini anımsattı. Özellikle bölgeyi rahatlatacak bir hava oluştuğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu: 'Bu 'paralel yapı' dediğimiz fenomen burayı da hedef alıyor. Çünkü onlar ülkenin karışmasını istiyorlar. Ülkeyi karıştırmaya muktedir olamayınca bundan rahatsız oluyorlar. Çünkü onlar da buradan nemalanıyordu. Ama şimdi ülke sükut bulursa... Ne diyorlardı? 'Güneydoğu'daki sükuneti biz sağladık' diyorlardı. Neyle oralardaki dershaneleriyle sağlamışlar. Tamam, şu anda dershaneleriniz yine var. Siz eğer bu sükuneti sağlamak gibi bir idealiniz varsa bu işte 2015'in Eylül'üne kadar devam edeceksiniz.' Yeni düzenlemeyle bir partinin devlet yardımı alabilmesi sınırını yüzde 7'den yüzde 3'e düşürdüklerini ifade eden Erdoğan, şunları belirtti: 'Seçim barajı' konusunda ise bir anlaşma sağlayamadıklarını söyledi. Erdoğan, 'Bütün bunlarla bugüne kadar bizim tespit ettiğimiz talepleri, çözüm sürecine oturttuk ve yasal düzenlemesini de ona göre yaptık. Hiçbir yasal düzenleme veya hukuk o gün koyduğunuz noktayla bitmez. Tekamül denilen bir olay var. Bunu zaman içerisinde güncellemek durumundasınız. Bugün hala 30, 40, 50 yıl öncesinin yasalarıyla idare ettiğimiz bazı düzenlemeler var. Artık burada kalmak gibi bir şey söz konusu olamaz. Bunun sürekli güncellenerek o günün şartları neyse ona göre ayarlamamız gerekiyor.' AK Parti kurulurken güneydoğu illerini dolaştığında kendisine 'Sadece olağanüstü hali kaldırın, biz sizden başka bir şey istemiyoruz' denildiğini aktaran Erdoğan, iktidara geldiklerinde 'olağanüstü hal' uygulamasını hemen kaldırdıklarını anımsattı. Erdoğan, 'O dönemde kaldırmamıza rağmen ondan sonra çıkardığımız maddelerin sayısı 50, 60, 100'ü buldu. Durmadık. 'Silah sussun, siyaset kazansın' dedik, yok. Samimi davranmadılar hala da davranmıyorlar. Öyle olmasına rağmen, onlar istedi diye değil o bölgedeki insanımız neye layıksa onu yapalım, Batıda ne varsa doğuda, güneydoğuda da o olsun, ülkemizin 780 bin kilometrekaresinde vatandaşlarımız hepsi aynı hak ve hukuka sahip olsunlar.' 'Birinci Gezi kalkışması, ikinci Gezi kalkışması... Sokakları yakıyorlar, yıkıyorlar, yağmalıyorlar, ateşe veriyorlar, öldürüyorlar... Tüm bunlar oluyor, fakat hiçbir şey olmuyor. Ne hakimi ne savcısı kimse hesap sormuyor. Siyasi parti genel başkanları, medya patronları, iş adamları bu kalkışmalara, yağmalara, yakmalara, yıkmalara destek veriyor. Toplum bundan sıkıldı. Bu konularda nasıl önlem alacaksınız?' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu cevabı verdi: 'Ukrayna-Türkiye benzetmesi veya farklı ülkelerle benzetmeler uygun değil bana göre çünkü Türkiye başka, o ülkeler başka. Koşullar başka, örf, adet bunlar bambaşka. Meclisimiz bizim öyle zannediyorum bu son 19'undaki olay sebebiyle nisanın ilk haftasını da tatil kararı alabilir ve nisanın birinci haftasından sonra da çalışmaya başlar. Bizim öncelikli görüşeceğimiz bazı yasa düzenlemeleri var, bunlara devam edeceğiz. Gerek yerel mahkemeler noktasında gerek güvenlik, gerek üst mahkemeler noktasında bu düzenlemeler tam manasıyla yapılmadıktan sonra, buraya çözüm getirmek mümkün değil. Önce bunun çözülmesi lazım. Çünkü bir kısım paralel yargı inanın artık adil karar vermiyor. Maalesef tamamıyla ön kabullerle ön yargılarla kararlar veriyor. Bunu görüyoruz. Bunu şahsımda yaşıyorum. Çünkü etrafımdaki birçok yargı mensubuyla hukukçu arkadaşlarımızla oturuyoruz, konuşuyoruz. Şimdi adam kalkıyor, 'hırsız başbakan' diyor. Bunu diyen kim? Anamuhalefetin başındaki adam diyor. Yargıda birisine 'hırsız hakim, savcı' deseler acaba kabul görür mü? Ne diyor? 'Ağır eleştiriye girer, sen siyasetçisin' diyor. Dikkat et, 'hırsız Tayyip' desen bunu bir yere uydurursun ama 'hırsız başbakan' diyorsun. Bu ülkenin başbakanına sen bu şekilde bir yakıştırma yapıyorsun. Yani bunun olmadığı bir yapı, kesinlikle reforme edilmesi lazım. İşte onun için önümüzde bir reform süreci var. Onun üzerine de yoğun bir şekilde gideceğiz. Buradan süratle bir neticeye varmamız lazım ki burada paralel vesayete de inşallah son verelim.' 'Sizin anketlerde son durum nedir? 30 Mart sonrası, cumhurbaşkanlığına aday olacak mı olmayacak mı Sayın Erdoğan' sorusuna, Erdoğan, 'Ben sizin kadar meraklı değilim o konuda' karşılığını verdi. 'Bütün bunlar Erdoğan, cumhurbaşkanı olmasın oluyor şeklinde yaygın bir görüş var. Aday olmazsanız, bu hesapları yapanların, hesapları tutmuş olmayacak mı?' sorusuna, Erdoğan, 'Şunu peşinen tekrar söyleyeyim: Benim şu anda her şeyim 30 Mart. Arkadaşlarımla hep buna kilitlendik. Çünkü 30 Mart'ta bizim birinci parti olarak çıkmamız lazım. Yapılan kamuoyu araştırmaları falan, bu konuda iyi çalışan bir partiyiz, gösteriyor ki biz şu anda birinci partiyiz' cevabını verdi. 'Onlar için koltuk önemli'- AK Parti genel başkanı olarak, 3 genel, 2 yerel, 2 tane de referandum geçirdiğini hatırlatan Erdoğan, 7 seçimde de AK Parti'nin kazandığını söyledi. 'Siyaset niye yapılır?' diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Eğer Kılıçdaroğlu bir liderse ki böyle bir özelliği yok, ancak genel müdür. Sen niye bu işe soyundun? Yani partiyi birinci parti yapmak için değil mi, iktidara taşımak için değil mi? Şu 4 yıl içinde 3 seçime girdi, 3'ünde de arkadan nal topladı. Sayın Bahçeli bildim bileli partisinin başında. O, bizim ilk kazandığımız seçimde de parlamentoya da girememişti, biz CHP ile ikimiz girmiştik. O giremedi, 2002. Fakat hiç umurunda değil. onlar için koltuk önemli, koltuğun sıcaklığından vazgeçemiyor. Ben de diyorum ki bu seçimde AK Parti birinci parti olmazsa ben çekilmeye varım, genel başkanlıktan çekilirim. Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan çekilebilir mi? Bahçeli genel başkanlıktan çekilebilir mi? İkisi de çekilemez. Niye? Çünkü onlarda böyle bir ideal, böyle bir aşk yok. Onlar için tek şey şu koltuk kaybolmasın. Zaten birisi kasetle geldi herhalde kasetle gideceği günü bekliyor. Öbürünün de zaten hiç umurunda değil, tamamen bir ideoloji, o şekilde yürütüyor. Diyorum ki buraya gönül veren vatandaşlarım, CHP'ye, MHP'ye gönül veren kardeşlerim, gelin bu işi yeniden bir kantara çıkarın. Olay, vatan millet meselesiyse o zaman burada el ele vermek suretiyle 'Beni madem temsil ediyorsun, iktidara taşıyamayacaksan ben senin arkandan niye geleyim?' Bu soruyu bir sorun.' 'Onların hepsi lehte netice veriyor'- 'Güçlü bir muhalefet olsaydı böyle darbe teşebbüsleri, 17 Aralık, 25 Aralık'taki operasyonlar olmazdı diye düşünüyor musunuz' sorusuna Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olsa güçlü bir demokrasi olur zaten' yanıtını verdi. 'Daha keyifli olmaz mıydı' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olmadığı için biz iktidarız hem muhalefetiz, bizim durumumuz bu. Onlar sandıktan çıkamayacaklarını gördükleri, anladıkları için bundan dolayı da sandık dışı yollara başvuruyorlar. Bakın DHKP-C diyor ki: 'Ben, yaptım bu işi.' Adam diyor ki: 'Hava kararmıştı dolayısıyla elektrikleri kestiler, hükümet bu elektriği kim kesti onu bulsun' diyor ve diyor 'Katilini bulsun.' Yahu adam üstleniyor bu işi zaten. İşin bir bu boyutu var. İki: burada sebep netice ilişkisine bak. Nerede oluyor bu olay ve bu olayın olduğu yerin gittiği bölge neresi? Benim muhitim orası, büyüdüğüm yer, çok iyi bilirim oraları. Ama kendi önüne bir şey veriyorlar. Biliyorsunuz kılavuzu malum olanın işte böylece neticesi de bu oluyor. Bizim şu anda kamuoyu araştırmalarında, hamdolsun görünen o ki 45-50 bandında bir netice' dedi. 'Bu yasa dışı ses kayıtlarının bir etkisi olmamış o zaman' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Onların hepsi lehte netice veriyor' ifadesini kullandı. Şu anda büyükşehir mitinglerini yaptıklarını, seçime kadar 30 büyükşehirin tamamına gideceğini belirten Erdoğan, söz konusu şehirlerin seçmenin yüzde 75'ini oluşturduğunu vurguladı. Bu nedenle büyükşehir mitinglerini önemsediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, 'Temenni ederim ki bunlar daha da olumlu bir netice inşallah versin' diye konuştu. Kırım'da yaşanan olaylar- '27 Nisan bildirisinden sonra da yaşanmıştı, sizin şahsınıza ya da partinize yönelik tüm saldırılardan sonra oyunuz artıyor. İnsanlar etrafınızda kenetleniyor. Sonra bunun oya yansımasının ardından birileri çıkıp diyor ki o gün 27 Nisan bildirisini savunanlar, sonra anlaşma vardı diyorlar. Bu seçimde de oyunuzu artırırsanız, paralel yapı 'Erdoğan'ın kumpası' der mi?' sorusunu Başbakan Erdoğan, 'Onu 31 Mart'tan sonra konuşalım' diye yanıtladı. 'Kırımlı Tatarların lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu ile yayından önce görüşme yaptınız. Hem oradaki referandum hem gidişat... Böyle bir soğuk savaşa mı gidiyor? Hem de Kırımlı Tatarların Türkiye'den beklentileri... Sizin bu görüşmede onlara verdiğiniz mesaj nedir' sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi: 'Şu anda gerçekten Kırım'daki kardeşlerimizin durumu iç açıcı değil. Şimdi Mustafa Cemil kardeşimizle bunları konuştuk. Konuyla ilgili olarak gerek Dışişleri Bakanımız Davutoğlu gerekse ben belli girişimlerde bulundum. Sayın Davutoğlu'nu zaten daha önce bir Ukrayna'ya gönderdim. Ukrayna'da hem merkezi yönetimle hem de Kırım Özerk Cumhuriyeti'nde görüşmeler yaptı. Tabii bütün bu görüşmelerden sonra bir hasıla elimizde var. Daha sonra Roma'da bir toplantı oldu bu konularla ilgili. Orada Lavrov'la, Kerry ile görüşmeler yaptılar. Ayrıca ben gerek Sayın Putin ile gerek Sayın Merkel'le bu konuyla ilgili görüşme yaptık. Bu konuyla ilgili yaptığımız görüşmelerde hep şunu söylüyorlar: 'Kırım'ın toprak bütünlüğünü, işte Tatarlar, Ukraynalılar ve Ruslar olarak bir birlik beraberlik içerisinde biz de korumaktan yanayız, aynen sizin gibi düşünüyoruz.' Tabii bu ne derece güven vericidir ayrı bir konu. Çünkü şu anda yaklaşımlar, Sayın Kırımoğlu'nun ifadesine göre bizi pek tatmin etmiyor. Böyle bir sıkıntı var. Merkezi yönetimde yapıyı olumlu karşılıyor. Ama tabii mali noktada tabii şu anda merkezi yönetim ciddi bir sıkıntı içerisinde. Gerçi Avrupa Birliği'nin şu anda bir 16 milyar avro gibi bir yardımı söz konusu ama bu tabii ne zaman gelir, nasıl gelir, acaba böyle bir geçiş hükümetine böyle bir parayı verirler mi vermezler mi bunlar da ayrı bir konu. Biz öyle de olsa böyle de olsa Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin yanındayız, onların hakkını hukukuna korumak için her zeminde gerek Rusya ile görüşmelerimizi devam ettireceğiz, Almanya ile öyle zannediyorum şu önümüzdeki gün içerisinde Şansölye ile bir görüşmem olacak, o da öyle bir şey arzu ediyor. Bu arada Azerbaycan, Kazakistan ile bazı görüşmeler yapacağım. Bu görüşmelerle birlikte tabii Rusya'da yapacağım görüşmeyle Ukrayna'yı ve Kırım Özerk Cumhuriyeti üzerindeki bizim olumlu istikamette alınabilecek bir netice için baskılarımızı artıralım istiyoruz.' 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor'- İstanbul'daki ilçeler dahil 36'ncı mitingi yaptıklarını ifade eden Erdoğan, bugünkü programına ilişkin de bilgi verdi. İlk olarak Adnan Menderes Havalimanı'nın yeni yapılan bölümünün açılışına ardından Aydın ve Kahramanmaraş mitinglerine katılacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: 'Aydın da büyükşehir oldu ilk defa. Orada inşallah 30 Mart'ta büyükşehir statüsünü almış olacak. Fakat çok enteresandır, bunların büyükşehir olmasına bu CHP karşı çıkmıştır, MHP, BDP karşı çıkmıştır. Çünkü bunlar büyükşehir nedir, bunları bilmiyorlar. Ben de vatandaşıma diyorum ki: Ey vatandaşım, ey sevgili kardeşim, bunlar sizin büyükşehir olmanıza karşı çıktılar. Sizin büyükşehir olmanızı istemeyen bu insanlar sizden gelip de hangi yüzle oy isteyecekler? Bunlar büyükşehir nedir bunu bilmezler, anlamazlar. Bunlara niye oy veriyorsunuz? Bak ben belediyecilikten geliyorum, üstelik İstanbul gibi bir ilin büyükşehir belediye başkanlığını yaptım. Bu nedir, bu ne değildir bunun çilesini çektim, bilirim. Ama şimdi burada AK Parti olarak istiyoruz ki bu şehirlerimiz çok daha farklı bir güzelliğe kavuşsun.' Başbakan Erdoğan, merkezi yönetim olarak Aydın, İzmir ve Manisa'da verdikleri hizmetin haddi hesabı olmadığını dile getirdi. 'Antalya'da son yerel seçimin ardından alınan netice sizi üzmüştü. İzmir'de de görüyoruz ki hükümet olarak ciddi yatırımlar yaptınız. İzmir'i kaybetme ihtimali sizi üzer mi' sorusu üzerine Erdoğan, 'Üzer tabii niye üzmesin' diye konuştu. İzmir'i ülkenin önemli bir parçası olarak gördüğünü vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor. Yani bundan, bunu kurtarmamız lazım. Ben İzmir gibi bir ilde kanalizasyonların aktığını veyahut da bu çirkin yapılaşmaların olduğunu görmek, doğrusu beni kahrediyor. AK Partili belediyelerin olduğu büyükşehirlere bir gidin, oraların güzelliklerini görün. Onun için de biz AK Parti mutlu şehirler diye çıktık yola. Büyük medeniyet yolunda insan, demokrasi, şehir dedik. Her şeyde bir anlam var neyi nereye yüklüyoruz. Bizim de tabii İzmir'de istediğimiz işte burası da daha mutlu, daha müreffeh olsun, 'ben nasıl güzel bir şehirde yaşıyorum' bunun tadına varsın, istediğimiz, arzu ettiğimiz bu. Şimdi havadan geldiğiniz zaman Adnan Menderes'e indiğinizde orada AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz. Çevre yollarına girdiğiniz zaman AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz, tünellere girdiğiniz zaman bizi görüyorsunuz. Şimdi İstanbul-İzmir bu otoban yapılacak burada bizim ufkumuzu görüyorsunuz. Şurada bir belediye olarak su yok, su. O suyu da biz getirdik. Burada Gördes Barajı'nı yaptık su getirdik buraya, nasıl belediyesin sen ya?' Muhabir: Kadir Karakuş- Enes Kaplan- Kurbani Geyik-Halil Şahin- Eda Ünlü Özen | AA
"Devlet Bahçeli'nin Binlerce Çocuğu Var"
Yalova'ya partisinin belediye başkan adayına destek olmak amacıyla gelen CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Bahçeli'nin çocuğu yok' söylemini eleştirdi. Sarıgül, 'Devlet Bahçeli'nin çocuğu yok ama Bahçeli'nin sayesinde yapılan Marmaray'dan geçen Devlet Bahçeli'nin binlerce çocuğu var' dedi. Helikopter ile Yalova'ya gelen Mustafa Sarıgül, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, İl Başkanı Özcan Özel, Yalova Belediye Başkan Adayı Vefa Salman ve partililer tarafından karşılandı. Seçim otobüsünden vatandaşları selamlayan Sarıgül, sarı renkli atkı dağıttı. Cumhuriyet Meydanı'nda seçim otobüsünden ilk olarak CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce bir konuşma yaptı. Ardından kürsüye çıkan Mustafa Sarıgül ise Türkiye'nin bölünme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Sarıgül, 'Türkiye bölünme tehlikesiyle karşı karşıya. Türkiye'de önemli sıkıntılar var. Sayın Başbakan diyor ki; bana oy verenler benim, gerisi ne yaparsa yapsın. Bir ülkenin başbakanı böyle bir cümle kullanır mı? Bir ülkenin başbakanının görevi bütün seçmenlerini kucaklamaktır. Bütün yurttaşlarını kucaklamaktır. Sayın Başbakan bunu söyleyince Taksim'de elinde palalı olan gençler sokağa çıkıyorlar, kız kardeşlerimize tekme atıyorlar. Hayır, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki; yurttaşlarımızın bize oy versin vermesin; yüzde 40'ını yüzde 50'sini değil, inşallah yurttaşlarımızın yüzde yüzünü kucaklayacağız' diye konuştu. 'Bahçeli'nin binlerce çocuğu var...' Emniyet mensuplarına da otobüsten seslenen Sarıgül, 'Güçlüden değil haklıdan yana olun' dedi.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Bahçeli'nin çocuğu yok' sözlerini de eleştiren Sarıgül, şunları kaydetti: 'Bir insan çocuğunun olup olmayacağının kararını Allah'ım bilir. Benim de bir tane halam vardı, çocuğu olmadı. Yanına başka bir yerden evlat aldı. Onun neler çektiğini ben biliyorum. Allah'ım verirse de evladın hayırlısını versin. Sayın Başbakan diyor ki; 'Devlet Bahçeli'nin çocuğu yok, anlamaz' diyor. Bakın ben şöyle diyorum: Bugün İstanbul'da Marmaray'dan geçiyorsak, evet o Marmaray'da Rahmetli Bülent Ecevit'in, o Marmaray'da Devlet Bahçeli'nin imzası var. Devlet Bahçeli'nin çocuğu yok ama Devlet Bahçeli'nin sayesinde yapan Marmaray'dan geçen Bahçeli'nin binlerce çocuğu var. Sayın Başbakan diyor ki; 'Bahçeli'nin çocuğu yok.' Evet, Bahçeli'nin çocuğu yok ama Allah'ım korusun bayrağımız tehlikeye düşerse, toprağımız tehlikeye düşerse o ay yıldızlı bayrağımızı koruyacak Devlet Bahçeli'nin binlerce çocuğu var. Hiç merak etmesin. Hiçbir endişeniz olmasın.' Partisinin başkan adaylarıyla hatıra fotoğrafı da çektiren Sarıgül, konuşmasının ardından halkı selamlayarak Yalova'dan ayrıldı.Cnntürk
Erdoğan: 'Ak Parti Birinci Çıkmazsa Genel Başkanlığı Bırakırım'
Erdoğan: Baykal hala kendisine ihanet eden adamla beraber yürüyor. Bana diyor ki, Başbakan belgeleriyle açıklaması lazım. Git paralel yapıya sor onlar versin gereken cevabı Başbakan Tayyip Erdoğan , “paralel yapı” dediği Gülen cemaatini eleştirerek, ''Biz artık ipin ucundakilerle uğraşmıyoruz, asıl patronla uğraşıyoruz, bizim taşeronlarla işimiz yok'' dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan, AKP’nin Edirne mitinginde konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarının satırbaşları şöyle: Eğer bunlar dürüstse samimiyse bu seçimde Ak Parti birinci parti çıkmazsa ben genel başkanlığı bırakırım, bırakırım. Çünkü siyaset başa oynamak için yapılır. Şurada dört yıldır genel başkan Kılıçdaroğlu, üç seçimde de nal topluyor nal. Buna sormak lazım sesleniyorum. Bu seçimde inanıyorum ki sen yine arkadan nal toplayacaksın. Sen bırakmaya hazırım, sen de bırakmaya hazır mısın? Bırakamaz, o koltuğun sıcakları onu bırakamaz. İnsanlara koltuklar şeref kazandırmaz, insanlar koltuklara şeref kazandırır. Onun için CHP genel başkanı o koltuğa oturduğundan beri tek bir şey söylüyor. Mazotu 1,5 lira yapacağım. Yapabilir mi? Böyle vaatlerde bulunan partileri Türkiye çok gördü. Mazotun fiyatını indireceğiz dediler, her aileye maaş bağlayacaklardı hikaye. Silüeti takım elbise sanıyorlar Yine bir uçuk vaatler. Şimdi bunlar nerede? Verdikleri eser var mı? Yok. Sürekli atıyorlar. Hayatları bunun üzerine inşa edilmiş. Çıkmış İstanbul’a bir aday bulmuş, klasörün önünde resim çektirmişti. İhraç etmişlerdi o zatı. Getirdiler belediye başkan adayı yaptılar. Şimdi çıkmış ne diyor? Ben belediye başkanı olduğum zaman, üçüncü köprüyü yıkacağım. Bir tanesi daha var, yıkacağım. Bir tanesi diyor ki, Haliç’teki yapılmış olan Taksim-Yenikapı Köprüsü için İstanbul’un siluetini bozuyor diyor. Bunlar herhâlde silueti takım elbiseyle karıştırıyorlar. Çünkü bunların böyle bir şeyi yapmaya gücü yetmez. Gidiyor, Galata Köprüsü'nde balık tutuyor. Biz geldik Haliç’i temizledik. Kazanamayacaklarını zaten biliyorlar Engellemeye çalıştılar. Marmaray için eylem yaptılar. Geçenlerde iki gün ağır sis oldu İstanbul’da günde 300 bin kişi geçti oradan. İki katlı bir tüp geçit daha yapıyoruz, otomobil geçecek oradan. Allah’tan ki denizin 62 metre derininden geçtiği için göremediler, görselerdi onlar için de gösteri yaparlardı. Sizlere senetler falan da imzalattılar. Önümüzdeki yıl için de senet imzalatırlar. Sakın ha, devletin okulları bize yeter. Artık zaten son döneme geliyoruz. Bundan sonra 2015 1 Eylül’ün de bitiyor. Tamam mı? Maalesef bizi böldüler. Bu CHP, MHP, BDP, DSP bunlar hep bu işin mimarları. Tam istismarcı, inandığı için değil. Kazanamayacağını zaten biliyor da. Bunlar başörtülülere rozet taktılar sonra otobüsten attılar. O zamanlar Baykal vardı. Baykal hala kendisine ihanet eden adamla beraber yürüyor. Bana diyor ki, Başbakan belgeleriyle açıklaması lazım. Git paralel yapıya sor onlar versin gereken cevabı. Artık patronla uğraşıyoruz Dün CHP’li milletvekili çıkmış Twitter’da şunu söylüyor “CHP’li vekillerin reklamlarını F tipi televizyonlarda reklamlarını görmeye alışamayacağız” diyor. Zor bir nikah kıymışlar. Son zamanlarda bizim inancımızda olmayan muta nikahını bu F tipi çok düşüyor. Bunların herhalde şimdi bir muta nikahı oldu. Biz artık ipin ucundakilerle uğraşmıyoruz, asıl patronla uğraşıyoruz, bizim taşeronlarla işimiz yok. Onlarda şeyh mürit ilişkisi yok, onlar çok farklı.T24